YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

1 Şubat 2008 Cuma

HIZIR BEY'E MESLEK ÖDÜLÜ...



Mahir Uzdil, Samsun'da samimi bir arkadaşımdır.
Dost ve arkadaşlarına hoş şakalar yapmasıyla tanınır.
Bir gün Samsundaki ünlü Oskar Restoran'da yemek yerken, Restoranın yaşlı ve deneyimli baş garsonu Hızır Bey’e bir şaka yapmayı düşünür.

Cebinden çıkarttığı bir “plastik sineği” yarısını içtiği çorbasının içine atarak Hızır bey’i çağırır ve :
- “Bu çorbanın içindeki nedir” diye Hızır Bey’e sorar.
Hızır Bey çorbanın içine bakar, sineği görmüştür. Hemen yeni bir kaşık alır ve sineğin olduğu bölgeden bir miktar çorba alıp, ağzına götürür, sinekle birlikte yutar ve hemen sonrasında :
- “Maydonoz’muş, Mahir Bey…” der.

Bu öykü Mahir Bey tarafından bana anlatıldığında inanamadım.
Çalıştığı iş yerinin prestijini korumak için göz göre göre sineği yutup, müşteri rahatsız olmasın diye ona “maydonoz” demek her babayiğidin harcı değildi.
Yalnızca bu olay bile Hızır Bey’e “Meslek Ödülü” verilmesi için bir sebepti.

Samsun Rotary Kulübü her sene mesleğinde başarılı kişiler için bir “Meslek Hizmet” ödülü veriyordu.
O yıl, Hızır Bey’i Samsun Rotary Kulübü “Meslek Hizmet Ödülü”ne aday gösterdim. Üyelerin oy birliği ile bu önerim kabul edildi ve 28 Kasım 1998 tarihinde düzenlenen bir törenle Plâketi Hızır Bey’e verildi.
Hızır Bey, o törene siyah takım elbisesi ile katıldı ve bu plâketin meslek yaşamında aldığı tek ödül olduğunu söyledi.

Hızır Bey1928 doğumluydu. Ödülü aldığı 1998 yılında tam 55 yıldan beri Samsunda garsonluk mesleğini icra ediyordu. Bu işe 15 yaşında Samsun “Güzel Anadolu Lokantası”nda başlamıştı. 2 yıl sonra Cumhuriyet Lokantası’na geçmiş ve orada aralıksız 40 yıl çalıştıktan sonra 1985 yılında oradan emekli olarak Oskar Restoran’a geçmiş ve 21 yıldan beri de burada çalışıyordu. “Müşteriyi sevdiğim kadar babamı sevmedim” diyen Hızır Sarı, Samsun’da kendisine hizmet ettiği kişileri sıralarken gözünün içi gülüyordu. Samsun’da 4 nesil, 5 nesil hizmet etmiş olduğu Balkanlar, Kalkavanlar gibi Samsun’un köklü aileleri vardı. İsmet İnönü, Celal Bayar, Cevdet Sunay ve Süleyman Demirel gibi Devlet Başkanlarına garson olarak hizmet etmiş olmaktan da her zaman büyük onur duyuyordu...

Garsonluk, hele de Baş Garsonluk kolay bir iş değildir.

Sabah, gün doğmadan işe başlıyor, Sebze Hali’ne giderek her gün malzemenin en iyisini, en tazesini seçiyordu. Daha sonra personeli denetliyor, temizliği kontrol ediyor, Restoranın düzenini ayarlıyor, öğlen müşterilere titizlikle hizmet ediyor, öğlen yemeği süresi bittikten sonra biraz dinleniyor 16.00 dan sonra tekrar temizlik ve düzeni kontrol edip gece 23.00-24.00 e kadar aralıksız çalışıyordu. 1950-60 yılları arasında Samsun’daki Amerikan Radar Üssündeki Amerikalılarla anlaşabilmek için İngilizce kursu almış ve İngilizceyi de öğrenmişti. Bu arada 6 tanesi İngiltere’de, 2 tanesi İskoçya’da ve bir tanesi de Almanya’da çalışan, Türkiye’de ise hesabını bilmediği kadar “garson” yetiştirmişti.

Hızır Bey, 80 yaşına kadar bir “garson” olarak 65 yıl hiç ara vermeksizin inanılmaz bir tempo, gayret ve titizlikle çalıştı. Ta ki 2008 yılına artık dizlerindeki eklem bozukluğunun kendisini taşıyamadığı zamana kadar…