YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

24 Ağustos 2011 Çarşamba

ARSUZ, FÜSUN SAYEK ETKİNLİKLERİ...


Güzel bir tatil beldesi.
Arsuz.
Hatay'da.
Hatay'ın İskenderun'unda... 

Arsuz’a gidiyorum. 
Son 5 yıldır. 
Ağustos aylarında. 
Yaz tatillerimde… 

Ama dinlenmek için değil. 
Tatil yapmak için değil. 
Denize girmek için de değil. 
Güzel bir etkinliği paylaşmak için… 

Bir dizi etkinlikler yapılıyor. 
Füsun Sayek adına. 
Son 5 yılda. 
Arsuz’da… 


Sınıf arkadaşımızdı. 
Dr. Füsun Sayek
Hacettepe’den. 
42 senelik… 

TTB Başkanı idi. 
Sevgili Füsun
5 yıl önce aramızdan ayrıldığında. 
2006’da… 

Eşi Dr. İskender Sayek’dir. 
O da sınıf arkadaşımızdır. 
Selin ve Aylin de kızlarıdır. 
İkisi de ellerimize doğmuştur… 

İskender, Selin ve Aylin
Beş yıldır el ele veriyorlar. 
Dolu dolu bir programla anıyorlar. 
Füsun Sayek’i, onun doğum haftasında… 

Sağlık, Kültür ve Sanat etkinlikleriyle. 
Anısını yaşatıyorlar. 
Tam da Füsun’un istediği şekilde. 
150 yıllık aile evlerinin bahçesinde. 
Yürekten ve sade bir biçimde… 

Bu sene de öyle oldu. 
Yine vardı birçok aktiviteler. 
Söyleşiler, konserler, sergiler. 
Sağlık taramaları, yarışmalar, kermesler... 

Yazıyla anlatılamıyor. 
Yerinde görmek lâzım. 
Bu kadar renkliliği, bunca güzelliği. 
Bu denli emeği, onca sevgiyi… 


19 Ağustos 2011 Cuma

ARSUZ...

Hatay ili içerisinde küçük bir belde. 
Arsuz. İskenderun’un 35 km. güneyinde. 
Aslında bir balıkçı köyü… 

Arsuz çayı'nın denize açıldığı yerde. 
Deniz kenarında ve bu çay’ın iki yakasında. 
Etrafı narenciye bahçeleri ile çevrili. 
Günümüzde ünlü bir tatil beldesi… 

Arsuz oldukça eski bir yerleşim yeri. 
2400 yıl öncesine dayanıyor. 
Bilinen tarihi... 

En doğusunda bulunuyor. 
Antik Kilikya’nın. 
 “Kilikya’nın en önemli şehirlerinden birisidir”. 
Diye ifade ediyor. 
Dünyanın ilk Coğrafyacısı. 
Strabon, burayı… 

 “Rhosus”, Rhosopolis”, “Arsous”. 
Olarak adlandırılmış. Antik dönemde burası. 
Güller yöresi” anlamında… 

Günümüzdeki ismi “Uluçınar” burasının. 
Ancak kimse bu ismi kullanmıyor. 
Arsuz” olarak biliniyor. 
Herkes tarafından… 

Roma döneminde kurulmuş. 
Arsuz. 
Büyük İskender’in komutanı kurmuş. 
I. Seleucos Nicator

I. Seleucos'un oğludur Antiocos
Antakya’yı kuran Antiocos
Eşi Stratonice ile burada evlenmiştir. 
I. Seleucos, MÖ 300 yıllarında… 

Bölgenin en önemli liman kenti burası. 
O dönemlerde. 
Osmanlı topraklarına katılması ise daha sonra. 
1516 yılında Mercidabık savaşı ile… 

Yemyeşil bir çay geçiyor. 
Kentin ortasından. 
İki yanı tipik Arsuz evleri ile döşeli. 
Günümüzde sayıları çok azalmış olsa da… 

Bir arada yaşıyorlar. 
Ve de huzur içerisinde.
Çeşitli din ve mezheplere.
Bağlı insanlar. 
Arsuz’da… 

Toplumlar biri biriyle barışık burada. 
Dillerini özgürce kullanıyorlar. 
İbadetlerini de dilediği gibi yapıyorlar. 
Huzur içinde, sevgiyle ve hoşgörüyle… 

Siz de tatilinizi yapıyorsunuz. 
Bu sımsıcak ortamda. 
Yemyeşil bir ovada. 
Ve de masmavi bir deryada…


  Arsuz fotoğraflarım: 

16 Ağustos 2011 Salı

SÜLEYMAN...


Soyadı ile hiç hitap etmeyiz.
Hep “Süleyman” diye çağırırız onu.
Kendinden küçüğü de.
Kendinden büyüğü de…

Sevimli, neşelidir.
Bilgili, beceriklidir.
Gezi grup liderimizdir.
Süleyman

Bizi alıp, götürmüştür birçok yerlere.
Karadeniz’e, Suriye’ye.
Şili'ye, Arjantin'e.
Brezilya’ya, Patagonya’ya.
Özbekistan’a, Likya yolu’na…

İskenderun doğumludur.
Yani Hatay, Antakya’lıdır.
Yemeyi de sever, yedirmeyi de.
Her Antakya’lı gibi…

Yaşamak için yemez.
Yemek için yaşar.

Bu, cüssesinden zaten bellidir.
Kilosu her zaman 100’ün üstündedir…

17 Ağustos 1976’da doğdu.
Süleyman.
Bugün 35 yaşına giriyor.
Sevgili Süleyman

Nice mutlu senelere.
Neşesiyle, sevgisiyle.
Dostlarıyla, kardeşleriyle.
Ailesiyle ve de sevdikleriyle…

Süleyman Askargenç video klibi :



.

14 Ağustos 2011 Pazar

TOPKANDİL...


Kutsal sayılan olaylar vardır.
İslâm dininde.
Müslüman örf ve
Geleneklerine göre…

Kandillerle donatılır camiler o gece.
Dualar edilir mescit'lerde
Tüm cami'lerde.
Bu olayların yıl dönümlerinde…

Çeşitli kandil'lerimiz vardır.
Regaip Kandili, 
Mevlid KandiliMiraç Kandili. 
Berat Kandili gibi…

Kutlanır hepsi de.
Günü geldiğinde.
Cami'lerimizde, mescit'lerimizde.
İnançla ve huşu içinde…

Bunlardan değildir.
Topkandil.
Özgün bir gelenektir.
Yalnızca Bafra’da kutlanan…

Tam ortasında kutlanır.
Her Ramazan’ın.
Tam on dördünde.
Sele sepet Top Kandil”lerle...

Kağıt bir fenerdir.
Sele sepet.
İçinde mum yanan.
Renkli bir fener

Hemen sonrasında başlar.
Akşam ezanı’nın.
Sonra da sürer.
Sahur vakti'ne kadar...

Çocuklar kutlar bu şenliği.
Ellerine alarak bu sele sepet fenerleri.
Küçükten büyüğe boy sırasına girer.
Ev ev gezerler.
Ve de maniler söylerler…

“Mahallede şenlik var
Bize geldi etraf dar
Sele sepetleri alın
Çıkın yola çocuklar…”

“Haydi hep gezelim
Şekerleri yiyelim
Bu gece sele sepet
Eğlenelim, gülelim…”

“Onbir ayın sultanı
Geçiyor Ramazan ayı
Açın kapınızı bize
Amca, hala, teyze, dayı…”

“Ey ev sakinleri
Verin bize telkinleri
Sele sepet geçiyor
İkram edin şekerleri…”

“Açın kapınızı bize
Uğur gelir evinize
Eğer bahşiş verirseniz
Bolluk getiririz size…”

“Sele sepet top kandil
Aç kapıyı ben geldim
Aç kapıyı Melahat teyze
Şeker almaya geldim…”


Ev sahipleri çocuklara paralar verir.
Başlarını okşar, şekerler kurabiyeler sunar.
Çocuklar da bunları toplar ellerinde sele sepet fenerlerle.
Ve de ağızlarında bu mani'lerle…

Sele sepetler bazen tutuşur, yanar.
Bu kez çocuk başka bir mani düzer:

“Sele sepetim yandı
Şekeri içinde kaldı
Üzüntümü gören babam
Bana yenisini aldı…”


Geçmişi dayanıyor bu geleneğin yaklaşık 500 seneye.
Her sene kutlanıyor Ramazan’ın yarısı geçtiğinde.
Çocuklarla, gençlerle büyük bir coşkuyla ve keyifle.
Yalnızca Samsun’umuzun Bafra ilçesinde…

Bu akşam Bafra’dayım.
Ramazanımızın 14’ünü kutlayacağım.
Sele sepet bebelerle.
Elde fenerlerle, dilde manilerle…

Top Kandil Fotoğraflarım:
https://photos.google.com/share/AF1QipPa-90LlqscsNLbq50oQZfT3UZfpmWuBABGBXVIBAs5Wpg8T5vbM5h_OGe1o2YXig/photo/AF1QipMgzrRkocBjuvCp-6W71EGIm6DdgdL_Zd2AHIkU?key=VlN3WGdxY2k0QXVtcjc5VWhJUFlVdUV1OGg0VEdR

.

5 Ağustos 2011 Cuma

BABAMIN MEMURİYETİ...

Babam dünyaya geldi 1903 senesinde.
Besni nahiyesinde.
Hüsnümansur isimli kentte.
Günümüzde Adıyaman vilayetinde…

Buradan aldı tasdikname.
Mekteb-i iptidaisi’nde.
Besni’de.
Aliyülalâ derecesiyle…

Başladı memuriyete.
1921’de Mamuretülaziz’de.
Yani Elaziz’de.
Muhabere memuru göreviyle…

İki yıl sonra Sivas’a tayin edildi.
1923’de…

Sonra da Hekimhan’a gönderildi.
Muvakkaten 6 Mayıs 1925’de…

1 yıl da orada kaldı.
Tekrar atandı muhabere memurluğu’na.
Malatya’nın Darende kazasına.
26 Şubat 1926’da…

İki ay içinde.
7 Mayıs 1927’de değiştirildi yeri yine.
Bu kez nakledildi.
Malatya muhabere memur vekilliğine…

Gönderildi Sivas PTT’sine.
Dört ay geçtiğinde.
10 Eylül 1927’de…

Ardından verildi.
Urfa merkezine.
Üzerinden henüz geçmeden bir sene.
21 Ağustos 1928’de…

Buradan atandı Yaylak’a.
Urfa’nın bir kazasına.
Müdür olarak 3 yıl sonra.
1931 yılı Mayıs ayında…

Sonra ilk kez tayini çıktı batı’ya.
Deniz kenarındaki Sinop’a.
Emlâk-i millîye memurluğuna.
1932 yılında…

5
yıl Sinop’ta kaldı.
Burada annemle evlendi.
Sonra da Kâhta’ya gönderildi.
1937’de Kâhta PTT Merkez Şefliği'ne…

2 yıl sonra Maden’e geçti.
Oldu burada PTT Şef’i.
1939 senesiydi.
Sonbahar mevsimiydi…

Orada da bir yıl kaldı.
Başvartinik’e tayini çıktı.
Bir yıl sonra.
25 Kasım 1940’da…

Oradan Diyarbekir’e geçti.
1943 senesiydi.
Burada yeni görevi.
PTT Bölge Başmüdürlüğü'nde idi…

Adıyaman PTT Müdürü oldu.
2 yıl sonra.
9 Mart 1945’de…

İşte ben, Adıyaman’da.
Geldim dünyaya.
Kış aylarında.
22 Şubat 1946’da…

Sonra Sivas’a görevlendirme.
PTT’de Başmüdürlüğe.
Aradan 3 yıl geçende.
30 Nisan 1948’de…

Refahiye’ye tayin edildi.
Erzincan'a.
1,5 yıl aradan sonra.
1 Ekim 1949’da…

Tekrar Maden’e gönderildi.
6 Nisan 1951’de…

Samsun’du son durak.
En son olarak.
Derken Kâhta, Darende, Yaylak
30 seneyi arkada bırakarak...

Eylül 1952’de Samsun’a geldi.
Samsun PTT Müdür Muavini idi son görevi.
O da 1955’de bitti.
Ve 34 yılın sonunda tekaüt edildi.

Cumhuriyet'in ilk memurlarından idi...

O dönemlerde memuriyet kolay değildi.
Gece-gündüz denmez, görev başta gelirdi.
İzin, tatil zaten bilinmezdi.
Yer değiştirmek ise tam bir eziyetti…

Otobüs, kamyon yoktu oralarda.
Uçak icat edilmemişti daha.
Taşınırdı ev eşyaları ya katırla.
Ya da varsa demiryoluyla…

4 lambalı Radyoları yoktu.
Buzdolabı daha duyulmamıştı.
Onlar ev eşyasından sayılmazdı.
Gidilen yerlerde zaten elektrik olmazdı.

Koltuk, masa, sandalye yoktu.
Yatak, yorgan denk yapılırdı.
Tencere, tava ve bir kaç küçük eşya.
Sarılarak kilimle, halıyla…

Katırlara yüklenirdi.
İplerle bağlanmış bir-iki denk.
Gidilirdi at sırtında arkasından.
Çoluk, çocuk ailecek…

Ulaşılırdı tayini çıkılan kente.
Dağda soygunculara rast gelinmez ise.
Yerleşilirdi hemen bir-iki göz kerpiç bir eve.
O da bulabilirseniz ve de şansınız denk gelirse…

Yusuf Besim Tanyeri
.
Tam 18 kez yer değiştirdi.
Görev” dedi, üşenmedi gitti.
Devletine tam 34 yıl hizmet etti…

Aradan epey zaman geçti.
Devir epey değişti…

Şimdi ben de memur’um ayni kent'te.
Samsun'da babamın emekli olduğu yerde.
Hiç kımıldamadan bir yere.
Bulunuyorum 34 yıldır ayni görevde…


Samsun PTT çalışanları, 1953.
(Babam, en üstte ikinci sıradaki ilk kişidir)

.

1 Ağustos 2011 Pazartesi

SON YEMEK...


1948’lerde başlamıştı.
Oskar Restoran’ın öyküsü…

Hüseyin Efendi.
Tarafından kurulmuştu.
Burası.
Bafra Oteli olarak…

Üstü Otel'di.
Altı da Kıraathane.
O dönemlerde...

İyi bir yerdeydi.
Belediye meydanı'ndaydı.
Ve de Otobüs garajı'nın .
Tam karşısındaydı…

Lokanta biçimine dönüştürüldü.
1967 yılında bu Kıraathane.
Üstü yine Otel’di.
Altına da Oskar Restoran denildi…

İşletmesini.
Özden ağabey üstlenmişti.
Özden Ondokuzmayıs

Çok titiz bir kimseydi.
Özden ağabey.
Balık ve et’ten çok iyi anlıyordu.
Tüm sebzeleri de kendisi seçiyordu…

Bir anda kalitesi arttı.
Müşterileri de…

Özellikle Hekim Yd. Sb. adayları.
Eğitim gören Samsun’da.
Sahra Sıhhiye Okulu’nda.
Çok sık gelirlerdi buraya…

En iyi iki Restoran'dan birisi idi.
Yanındaki.
Cumhuriyet Lokantası ile birlikte.
Samsun’da…

Sabahları kahvaltı ve çorba verilirdi.
Öğlenleri geleneksel tencere yemekleri.
Akşamları da et ve balık.
Tabii yanında da Aslan sütü

Sonra Emin arkadaşımız işletti burasını.
Emin Ondokuzmayıs.
Özden ağabey’inin ölümü üzerine…

O da çağdaş hale getirdi burasını.
İki katlı modern bir Lokanta oldu.
Kalitesinden hiç ödün vermeden.
Ayniyle devam ettirerekten…

Sık sık giderdik.
Oskar Restoran’a.
Arkadaşlarımızla.
Konuklarımızla…

Çok güzel.
Yemekler yerdik.
Öğlende, akşam üzerinde.
Her seferinde…

Tadı damağımızda kalırdı.
Patlıcan kebabı’nın, Ankara tava’ın.
Püreli piliç kızartma’nın, kuzu dolma’nın, hamsili pilav'ın.
İncik haşlama’nın ve de Etli bamya’nın…

Meze'leri bir başka tad’dı
Zeytinyağlı kereviz ve Lahana dolma alınırdı.
Yanında yoğurtlu ıspanak muhakkak bulunurdu.
Çerkez tavuğu’nun ve Midye dolma’nın tadına doyum olmazdı…

Mevsimine göre balık seçilirdi.
Kışın hamsi muhakkak yenilirdi.
Kalkan’ın, Mezgit’in görüntüsü bile yeterdi.
Yanında midye tava, karides güveç muhakkak gelirdi…

Tatlı'ları bir başka alemdi.
Fırın sütlâç, şekerpare, fıstıklı parfe.
Cevizli kabak tatlısı, kaymaklı ayva tatlısı.
Kazandibi, Vişneli ekmek kadayıfı.
Hangisinin yeneceğine çok zor karar verilirdi…

Maalesef dün kapandı.
1948'de başlayan 60 yıllık öykü.
Bu lezzet durağı.
Ve de bu güzel Restoran

Dün Oskar'da idik.
Buradaki son yemeğimizi yedik.
Her şeye elveda dedik.
Oskar’daki güzel günleri yadettik.

Emin ve Arzu Ondokuzmayıs ile.
Bir avuç arkadaşıyla.
Ve de hüzünle…

Oskar bu günden itibaren artık olmayacak.
Yakında burada bir banka şubesi açılacak.
Oskar Restoran diye bir yer kalmayacak.
"Damak çatlatan" lezzetler artık olmayacak.

Yakında zaten kimse de burayı hatırlamayacak…


(30 Haziran 2011)

Oskar Restoran Fotoğraflarım:

https://photos.google.com/album/AF1QipMPbNxIEXPyZcUO9biQtDMPRoWTNuEBsGdoryia/photo/AF1QipOIjJ7vR4mSyP6CI-GPJjEuIfJlrVGb5ES05r3m

.