YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

28 Eylül 2017 Perşembe

WALTERS SANAT MÜZESİ...


Walters Sanat Müzesi.
Amerika Birleşik Devletleri.
Maryland Eyaleti.
Baltimore şehri merkezli...

W. Thompson Walters.
Ve oğlu Henry Walters.
Baltimore'da sıkı birer zengin ve kolleksiyoner.
19. yy ortalarından beri eski eserler biriktirirler...

Bu antik eserleri nereden bulurlar.
Kaç para  öderler.
Okyanus ötesinden nasıl getirirler.
Nerede biriktirirler bilinmez...

Ama ellerindeki bu eserler.
O kadar fazla sayıda birikir ki.
Bir yerlere sığmaz olurlar.
Onlar da Belediye'ye bağışlarlar...

Baltimore'un merkezî bir yerine.
Belvedere mahallesinde.
1934 senesinde.
Yapılan bir binada başlarlar sergilemeye...

Bu Müze'de.
Günümüzde.
35 bin'in üzerinde.
Çok değerli Antik eserler sergilenmekte...

Walters Sanat Müzesi'nde Antik Mısır'dan.
Antik Yunan'dan, Antik Roma'dan.
Ortaçağ'dan, Mezopotamya'dan, Ortadoğu'dan.
Yakındoğu'dan çok değerli objeler bulunmakta...

Heykeller, Resimler.
Seramikler, Porselenler.
Mücevherler, Rölyefler.
Tümü de inanılmaz güzellikteler...

Baltimore'a gitmeli.
Bu Müze'yi görmeli.
Bu kadar asar-ı antika'ya bakıp bakıp.
"Bunlar buraya nasıl geldi" diye düşünmeli...


Walters Sanat Müzesi Fotoğraflarım:

Walters Müzesi Obje arama:
https://art.thewalters.org/browse/
.

26 Eylül 2017 Salı

KKTC...



Kıbrıs adası.
Akdeniz'in üçüncü büyük adası.
Sicilya.
Ve Sardunya'dan sonra...

Akdeniz'de Ortadoğu, Asya.
Afrika ve Avrupa arasında.
Bir geçit yolu aslında.
Asırlardır bu Yeşilada...

Tarih boyunca.
Mısırlılar, Hititler, Fenikeliler, Asurlular.
Persler, Romalılar, Bizanslılar.
Sonra da Venedikliler ve Osmanlılar.
Bu adada cirit atmışlar...

1570 senesinde.
Sultan II. Selim döneminde.
Lala Mustafa Paşa Vezirliğinde.
Girmiş Osmanlı hakimiyetine...

300 yıl sonra, 93 Harbi'nde.
Osmanlı, Ruslar'a yenilince.
Ada 92.799 Sterlin'e.
Kiralanıyor İngilizler'e...

36 yıl sonra da, 1914 yılında.
I. Dünya Savaşı sırasında.
İngilizler'in adayı ilhakıyla.
Adanın yönetimi geçer Büyük Britanya'ya...

1931 yılında.
Rumların ENOSİS için ayaklanmasıyla.
Birleşik Krallık sert tedbirler aldı.
Birçok milliyetçi ögeler yasaklandı...

II. Dünya Savaşı sonrasında.
1950'li yıllarda.
İngilizler'in Kıbrıs'tan ayrılmasıyla.
Gerginlikler yaşanmaya başladı bu ada'da...

1955 yılında.
Enosis (Yunanistan'a bağlanma) amacıyla.
Kuruldu EOKA adında.
Kıbrıs Milli Mücadele Örgütü Rumlarca...

Çıkan çatışmalardan.
Yapılan antlaşmalardan.
Sonra 1960 yılında, iki toplumlu.
Kıbrıs Cumhuriyeti kuruldu...

21 Aralık 1963'te.
Rumlar, adada yaşayan Türkler'e.
Karşı bir katliam başlattı.
Plâna göre ada Yunanistan'a bağlanacaktı...

Aradan geçen sıkıntılı yıllardan sonra.
Yunanistan'daki faşist Cunta.
1974 yılında.
Saldırdı adanın bağımsızlığına...

Türkiye Hükümeti.
Londra ve Zürih antlaşmaları gereği.
Havadan ve karadan.
Kıbrıs'a askerî müdahele etti...

15 Ağustos'ta Türk birlikleri.
Adanın % 37'sini işgal etti.
Birleşmiş Milletler devreye girdi.
Ateşkes ilan edildi...

170 bin Kıbrıs'lı Rum.
Güney'e göç ettirildi.
50 bin Kıbrıslı Türk de.
Kuzey'e yerleştirildi...

1974'deki Barış Harekatı'ndan sonra.
40 yılı aşkın geçen zamanda iki toplum da.
Tellerle ayrılan sınırların ardında.
Kendi bölgelerinde yaşamakta...

En iyi çözüm aslında, iki toplumun bir arada.
Bağımsız ve yan yana.
Bu adada, birlikte yaşamasında.
Ama politikacılar nedense buna pek yanaşmamakta...


Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti fotoğraflarım:
.

23 Eylül 2017 Cumartesi

ARTEMİS OTELİ...



Mağrur Babil'in üstünde savaş arabaları için yol olan duvarını 
ve Alpheus'daki Zeus heykelini ve asma bahçelerini ve 
Güneşin kolosusunu ve yüksek piramitlerin devasa işçiliğini ve Mausolos'un engin mezarını gördüm ama Artemis'in bulutlar 
üzerine kurulmuş evini gördüğümde diğer tüm harikalar 
parlaklıklarını kaybetti ve dedim ki : "İşte! Olimpus'un dışında,  Güneş hiç bu kadar büyük bir şeye bakmadı".  (Antipater, Yunan Antolojisi [IX.58])

...............

Artemis.
Yunan Mitolojisi'nde.
Bir Tanrıça.
Roma Mitolojisindeki adı ise Diana...

Artemis; Tanrı Zeus ile.
Tanrıça Leto'nun.
Kızıdır.
Ve Apollon'un da ikiz kardeşidir...

Artemis.
Vahşi Doğa.
Avcılık, okçuluk.
Ve Ay Tanrıçası...

Mitoloji'de.
İki kardeşten Apollon, Güneş'in.
Kardeşi Artemis ise.
Ay'ın simgesi...

Artemis, Yunan ve Latin Mitolojisi'nde.
Bakireliğin sembolü iken.
Anadolu'da Efes'de ise.
Simgesidir doğurganlığın ve bereketin...

Dünyanın 7 harikası'ndan birisi.
Ve bunlardan en görkemlisi.
İzmir, Selçuk'ta O'nun ismini.
Taşıyan Artemis Mabedi...

Bu görkemli Tapınağın.
Yapımına Lidya Kralı Kroisos tarafından.
MÖ 7. yüzyılda başlanmış.
Ve 120 senede tamamlanmıştır...

Tapınak, 55 m eninde.
115 m boyunda.
Hepsi mermerden yapılma.
Bir yapıydı 127 sütunuyla...

Tapınağın iç kısmı.
Resim, mozaik ve heykellerle.
Kabartma altın ve gümüşlerle.
Süslenmişti daha birçok sanat eseriyle...

Zaman içinde geçirilen savaş ve depremlerle.
Günümüzde Efes'te.
Artemis Mabedi'nden sadece.
Geriye kalan  bir tek sütun görülebilmekte...

Ama Artemis Tapınağı'nın.
Bire bir boyutuyla bir replikası.
KKTC'de Gazi Magosa'da.
Bir Otel olarak bulunmakta...

Üşenmemişler, erinmemişler.
Masraftan kaçınmamışlar.
Tapınağın bir benzerini.
Denizin kenarına oturtmuşlar...

Kaya Artemis Oteli 739 odası.
Havuzları, Spa'sı, Toplantı Salonları.
Kabartmaları ve Mermer Sütunları.
İle ikinci bir Artemis yapısı...

İnsanlar Antik dönemlerde.
Giderlermiş Efes'e.
Artemis Mabedi'ne.
Dilekler dilemeye...

Günümüzde de.
İnsanlar bu kez de.
Gidiyorlar Artemis Otel'e.
Yüzmeye, yemeye, eğlenmeye, dinlenmeye...


Gazi Magosa Kaya Artemis Oteli Fotoğraflarım:

.

16 Eylül 2017 Cumartesi

UKRAYNA AŞK TÜNELİ...



TYHEnb KOXAHHR.
Ya da Tunel Kokhannya.
Ukrayna'ca.
"Aşk Tüneli" anlamında...

Bu Tünel Ukrayna'da.
Bir tren yolunda.
Klevan yakınlarında.
Kovel ile Rivne istasyonları arasında...

Tüm uzunluğu 6.5 kilometre.
4.5 km'lik bölümü ise.
Ağaçlarla örtülü bir bölge.
Ve bildiğimiz tünellere pek benzememekte...

Burası Klevan beldesine.
Yürümekle 7 km mesafede.
Buraya geldiğinizde, orman içinde.
Karşılaşıyorsunuz doğal bir tünelle...

Katolik bir Polonyalı'yla.
Ortodoks bir Ukrayna'lı genç kız arasında.
Geçtiğine inanılan bir aşkla Klevan'da.
Çıkmış bu tünelin öyküsü ortaya...

Polonyalı bir mühendis görevlendirilir Klevan'a..
Orman içinden geçen kısa bir yol yapmakla.
Mühendis aşık olur bu kıza.
Daha ilk gördüğünde, kısa zamanda...

Polonyalı mühendis ağaçların arasında.
Başlar bu tren yolunu yapmaya.
Akşamları da kızla buluşurlar burada.
Bu tren yolunda, ağaçlar arasında...

Ancak, iki gencin inançları farklıdır.
Mezhepleri ayrıdır.
Kızın ailesi evlenmelerine karşıdır.
Yolun yapımı biter, Mühendis oradan ayrılır...

Geçen zamanda.
Trenlerin geçmesiyle bu yolda.
Yemyeşil bir tünel oluşur.
İsmi de "Aşk Tüneli" konulur...

Sosyal paylaşım ortamlarında.
Buranın fotoğraflarının yayınlanmasıyla.
Öykü yıllar sonra hatırlanır.
Ve bu doğal tünel pek meşhur olur...

Şimdilerde yolu düşenler bu civara.
Mutlaka Klevan'a uğramakta.
Genç aşıklar el ele tutuşmakta.
Ve bu tünelde romantik bir yürüyüşe çıkmakta...

Bu romantik öyküye.
Belki daha akılcı bir hikâye ile.
Şu şekilde.
Karşı gelinmekte:

II. Dünya Savaşı sırasında.
Sovyetler zamanında.
Kullanılmış bu ağaçlıklı tünel aslında.
Gizli amaçlı vagonları saklamakta...

Her neyse.
Günümüzde.
Aşıklar akın akın bu tünele gelmekte.
Aşklarını da çoğunlukla burada ilan etmekte...

Yani.
Sözün özeti:
Make Love-Not War.
Savaşma, Seviş...


Ukrayna Aşk Tüneli Fotoğraflarım:

.

14 Eylül 2017 Perşembe

SHEVCHENKO...



Adrian Shevchenko'yu.
Ya da yalnızca Şevçenko'yu.
Futbolla ilgisi olanlar tanır.
Attığı golleri de iyi bilir...

İki hafta önce.
Kharkiv'de.
Milli Takımımız Ukrayna'ya 2-0 yenildiğinde.
Şevçenko,  Ukrayna Teknik Direktör'üydü...

Şevçenko, esas ününü Dinamo Kiev'de yaptı.
İyi bir golcüydü, üstüste Kupalar kazandı.
Sonra Milan takımına geçti.
İtalya'da da Gol Kralı oldu...

Ardından Chelsea takımına seçti.
2012'de futbolculuğa veda etti.
21. yüzyılın en iyi golcüleri.
Sıralamasında 74 golle yerini edindi...

Futbolcu Şevçenko'yu.
Çoğumuz, tanır ve biliriz de.
Taras Shevchenko'yu.
Nedense çok azımız biliriz...

Taras Shevchenko da.
Adrian Şevçenko gibi.
Ukrayna'lı.
Futbolcu değil, bir Sanat ve Kültür adamı...

1814 yılında.
Kiev yakınlarında.
Bir köle olarak doğuyor.
47 yaşında Ulusal Kahraman olarak ölüyor...

11 yaşındayken yetim kalıyor.
Okumayı köyünde kendi kendine öğreniyor.
Önce Resim yeteneği keşfediliyor.
1838'de özgürlüğüne kavuşturuluyor...

Rus Çarlığında önemli bir Ressam'dır.
Ukrayna Edebiyatında mühim bir Ozan'dır.
Yazdığı yazılarıyla, şiirleriyle..
Katkı yapmıştır Ukrayna Ulusal bilincini geliştirmeye...

Köleliğin kaldırılması.
İçin yaşamı boyunca savaştı.
Ancak, 10 Mart 1861'de öldü.
7 gün sonra Ukrayna'da köleliğe son verildi...

Shevchenko, büyük bir devrimci.
Sanatçı, şair, düşünür ve milliyetçi.
Modern Ukrayna Dili.
Ve Edebiyatının öncüsü...

Heykelleri var her yerde.
Odesa'da, Liviv'de, Kharkiv'de.
Amerika'da, Kanada'da ve Paris'te.
Bir de adına Üniversite, Kiev'de...

Böylesine ünlü bir aydını.
Böylesine ünlü bir Edebiyatçıyı.
Şevçenko kadar tanımıyorsak yeterince.
Bu eksiklik yeter de artar bize...


Nazım Hikmet'ten "Şevçenko'nun Kalemi" şiiri  (1956):

“... Kapısından içeri girer girmez
Şevçenko karşıladı beni
Gözlerini görür görmez
Eğildim, öptüm elini

Oturduk aynı sofrada, ekmeğini yedim
Dnepr'in suyunda yüzümü yudum
Ustam, bahtı karalığı bilirsin dedim
Arzettim memleketimin halini

Konuştuk şiir üstüne
Yüreğim gibi dedi, yana yana
Şiir düşmeli, dedi, halkın önüne
Verdi bana kalemini...”

11 Eylül 2017 Pazartesi

SHABO...



Ukrayna dilinde Shabo.
Romanca'da Şaba.
Bir bölge Odesa'ya 70 km uzaklıkta.
Akkerman'ın 7 km yakınında...

Burası bir Tatar kasabası aslında.
Kurulmuş 1500'lü yıllarda.
Acha-abag adıyla.
Türkçe'si "Aşağı Bağ" anlamında...

1812 yılında.
Bölgenin Ruslar tarafından işgalinden sonra.
Halkının göçmesiyle Osmanlı topraklarına.
Pek fazla insan kalmamış bu topraklarda...

O dönemde yalnızca 3-4 aile varmış buralarda.
Aleksander I karar vermiş buranın nüfusunu arttırmaya.
İsviçre'nin Vaud bölgesinden insanlar davet etmiş Aşağı Bağ'a.
Üzüm üretimini canlandırmak amacıyla... 

Ancak, yeni gelen İsviçreliler.
Aşağı Bağ'ı bir türlü telâffuz edememişler.
Bölgenin adı önce dönüşmüş Shabağ'a.
Sonrasında da Shaba'ya ve Shabo'ya...

Buraya yeni yerleşenler.
Ve onlardan sonra gelenler.
Dönüştürmüşler Shabo bölgesini günümüzde.
Önemli bir bağcılık üretim merkezine...

Shabo Şarap Merkezi.
Bunlardan birisi.
1300 metrekarelik bir alanda.
Çeşitli içkiler hazırlanıyor bu fabrikada...

1200 hektar'lık bağ alanında.
Chardonnay ve Muscat Ottonel.
C. Sauvignon, Merlot ve Pinot Noir.
Beyaz ve Kırmızı üzüm yetiştiriyorlar...

Her sezonda.
20 bin ton ağırlığında.
Kırmızı ve Beyaz üzüm.
Toplanıyor bu alanda...

13-14 milyon litre Şarap.
Ve 3 milyon litre Konyak.
Şampanya ve Votka üretiliyor burada.
Modern Shabo Fabrikası'nda...

10 dönüm'lük bir alanda.
10 milyon litreden fazla.
Şarap depolanıyor çelik ve meşe fıçılarda.
Yerin 5-10 metre altındaki depolarda...

Odesa gezimizin ikinci gününde.
Bir gezi gerçekleştirdik bu çağdaş üretim merkezine.
Çok güzel düzenlenmiş Tadım Merkezi'nde.
Şarapların tadına baktık hep birlikte...

Burada, eski topraklarımızda.
Bakıp bakıp hayıflandık Shabo'da..
Ana vatanımızda. 
Şarap üretiminin acıklı durumuna...


Shabo Şarap Fabrikası Fotoğraflarım:


.

8 Eylül 2017 Cuma

AKKERMAN...


-31 Ağustos 2017, Perşembe-

Akkerman; Basarabya bölgesinde.
Bilhord beldesinde stratejik bir kale.
Odesa'ya 70 km mesafede.
Dinyester nehrinin Karadeniz'le birleşim yerinde...

Miletliler'ce.
Kurulmuş MÖ 600'lü senelerde.
Sonradan kullanılmış çeşitli medeniyetlerce.
Stratejik önemi nedeniyle...

Bu kale Bizans zamanında.
Anılmış Asperon adıyla.
Beyaz deniz kabuklarıyla.
Dolu kıyısı dolayısıyla...

Antik Yunanlılar.
Leucopolis demişler.
Yani Beyaz şehir.
Diye isimlendirmişler...

Romanya'lılar da.
Cetatea Alba.
Yani, Beyaz Kal'a.
Adıyla...

"Akkerman" kelimesiyle.
Yerel Türk dillerinden Peçenekçe.
Ak şehir veya Ak kaya tercümesiyle.
Şimdiye dek adını vermiş bu bölgeye...

Akkerman.
Dinyester nehrini denetlemede.
İlk ya da son kale.
Olmakla önemli bir bölge...

Bu kale 1484 senesinde.
Sultan II. Bayezid'in.
Boğdan seferinde.
Girmiş Osmanlı egemenliğine...

Osmanlı döneminde.
Balkanları kontrol etmekte.
Stratejik bir öneme.
Sahipti bu Kale...

1789 senesinde.
Rus kuvvetlerince.
Ele geçirildi.
Akkerman Kale'si...

3 yıl sonra.
1792 yılında.
İmzalanan Yaş Antlaşması'yla.
Yeniden verildi Osmanlı'ya...

1806 senesinde.
Uğradı tekrar Rus işgaline.
1812 Bükreş Antlaşması ile de.
Verildi Rus Devleti'ne...

Akkerman tam 325 sene.
Serhat kalemizdi bu bölgede.
Hüzünle dolaştık ecdadımızdan kalan bu yerlerde.
Ak kelimesinden başka bir anı kalmayan bu kalede...


Akkerman Kalesi Fotoğraflarım:

.

6 Eylül 2017 Çarşamba

ODESSA...




- 30-31 Ağustos 2017-

Kurban Bayramı'nda gittik Ukrayna'ya.
Kiev'e, Liviv'e ve Odessa'ya.
Ankara Üniversitesi Kültür Gezginleri grubuyla.
Samsun'dan YavuzTur'la ve Ülgen Yavuz'la...

İstanbul'dan bindik uçağa.
Yol aldık Karadeniz  batı kıyısı boyunca.
1.5 saatlik bir uçuşun sonunda.
İndik Odessa Havaalanı'na...

Odessa şehrine.
4 ay önce de gelmiştim.
Oranın güzelliklerini görüntülemiş.
Ve anılarımı da bloğumda yazmıştım:
http://yucel-tanyeri.blogspot.com.tr/2017/05/odesa.html

Tüm istememe karşın o gezimde.
Potemkin Merdivenleri'ni görememiştim.
Ama günün birinde bu Merdivenleri görmeye.
Geleceğim demiştim...

Aykut Hoca'mızla.
Ve Rehberimiz Anna'yla.
YavuzTur'un güzel ağırlamasıyle.
Bu kez de doyamadık Odessa'ya...

1787-1792 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda.
Yapılan Yaş Antlaşması'yla.
Kadim Dostumuz Kraliçe Katerina'yla.
Bi şekilde anlaşarak veda etmişiz Odessa'ya...

Çariçe Katerina.
Bu savaşın sonunda.
Karar veriyor bir Liman yapmaya.
Odessa'ya...

Odessa kenti biraz yukarıda.
Liman ise biraz aşağıda.
Bu nedenle 1837-1841 yılları arasında.
Başlanıyor 200 basamaklı bir merdiven inşasına...

Bu devasa merdivenlere.
Primorsky Merdivenleri adı verilse de.
1905 senesinde.
Acı bir olay yaşanıyor bu merdivenlerde...

Şubat Devrimi'nin başlangıcında.
Potemkin Zırhlısı'nda çıkan isyanla.
Ve Odessa halkının bu isyana katılmasıyla.
Çarın askerleri bu merdivende başlar katliama...

1917 senesinde gerçekleşecek olan.
Sovyet Devrimi'nin ilk başlangıcıdır.
Potemkin Zırhlısı'nda olan olaylar.
Ve bu merdivenlerde yaşananlar...

Bu ayaklanmayı ve katliamı.
Sergei Eisenstein adlı.
Sinema yönetmeni dile getirir 1925 senesinde.
"Potemkin Zırhlısı" isimli siyah-beyaz filmiyle...

Primorsky Merdivenleri'nin ismi 1955 senesinde.
Sovyet Devrimi'nin 50. yıl dönümünde.
Sovyetler Birliği yönetimince.
Çevrilir "Potemkin Merdivenleri"ne...

"Karadenizin İncisi" tanımlamasına.
Çok uygun bir kent Odessa.
İki gün de, iki defa da gelmek yetmiyor asla.
Bu güzel kente doymaya...


Yeni Odessa Fotoğraflarım:
https://photos.google.com/share/AF1QipNF7irvqXuNjdWqQeG6-_FL9MPiD_xcKjK4gO97-ZmtMXjZk9aJBVeOxnNjw-uzYg/photo/AF1QipPJIOyc2zRdaabERzXZvJs6YSmrtJIAZzU_iDQ2?key=RHJ5ZXNwUkMtRHNfbW1oRjFFQ2Fqa3Y5MWctam9R
.