YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

26 Şubat 2018 Pazartesi

BİR ULUSU GİYDİRMEK...



- 4 Şubat 2018, Pazar-Ankara -

Gitmiştik Aydın'da.
Nazilli Basma Fabrikası'na.
Geçen sene 2017 yılında..
Fabrikanın kuruluşunun tam 80. yaşında...

Genç Cumhuriyetin.
İlk ve en önemli.
Sanayi Hamlesiydi.
Basma Fabrikası, Nazilli'deki...

Nazilli Basma Fabrikası.
1937'de Atatürk tarafından açılmıştı.
60 yıl sonra da kapanmıştı.
Nazilli'de öyle bomboş durmaktaydı...

Büyük işlev görmüştü.
Tonlarla basma imâl etmişti.
Halkımızı giydirmişti.
Ekonomimize büyük katkı sağlamıştı...

Yapılan sadece bir Fabrika değildi.
Çalışanı, memuru, işçisi, aileleri.
Sosyal Tesisleri ve çevre düzenlemeleri.
İle büyük bir Devrimdi...

Tekstildeki bu Sanayi Devrimi.
Devam etti.
Cumhuriyetin sonraki yıllarında.
Açıldı başka Fabrikalar yurdun her bir yanında...

Diyarbakır'da, K. Maraş'da, Adıyaman'da.
Malatya'da, Adana'da, Bergama'da, Antalya'da.
Bursa'da, İsparta'da, Kayseri'de, İzmir'de.
Nevşehir'de, Eskişehir'de, Hereke'de...

Tüm bu Fabrikaların üretimlerini.
Ülkenin sosyal yaşamına etkilerini.
Ulusumuza getirdiği yenilikleri, güzellikleri.
Yansıtan bir Sergi gerçekleştirildi...

12 Ocak ve 12 Şubat arasında.
Ankara'da Çağdaş Sanatlar'da.
1956-2000 seneleri arasında.
Bir Ulusu Giydirmek başlığıyla...

Çok güzel düzenlenmiş bir Sergiydi.
Anlatıyordu 1940-2000 yıllarındaki.
Sümerbank'ın yıllar içindeki geçmişini.
Ve 10'ar yıl aralıklarla gelişimini...

Açılan bu güzel Fabrikalar.
Yavaş yavaş kapatıldılar.
2000'li yıllara gelindiğinde.
Özelleştirme düzenine geçildiğinde...

Günümüzde.
Artık hiç bir yerde.
Rastlayamazsınız Sümerbank'ın ne ismine.
Ne de güzelim tesislerine...

Ankara Ulus'da Heykelin olduğu yerde.
Sümerbank Genel Müdürlük binası bile.
Çevrildi Sosyal Bilimler Üniversitesi'ne.
Bu Sergi'nin açıldığı günlerde...

Bundan böyle.
Sümerbank'ın ismini de.
Ürettiklerini de.
Göreceğiz yalnızca Müzelerde, Sergilerde...


Bir Ulusu Giydirmek Sergisi Fotoğraflarım:
https://photos.google.com/share/AF1QipMnHAXCjBM-QlO1WqhzSvj2WjkxcGNL-KhAt6VkNYIPqhZ1_JSscJby_xjJXaLsbQ/photo/AF1QipNy1R7T3wZnXgSAvlS2eFkFFTXS8mWv8ScDx-XA?key=LTdralZSc09CZjZNQzN1SGR1VHZYb0FPcjBpZ1pR
.

23 Şubat 2018 Cuma

PTT MÜZESİ...



- 6 Şubat 2018 Salı, Ankara -

Babam bir PTT çalışanıydı.
Uzun yıllar Güney Doğu Anadolu'da çalışmıştı.
1955 yılında Samsun'a atanmıştı.
1957'de Samsun PTT'sinden emekli olmuştu...

İyi bir telgrafçıydı.
Mors alfabesini iyi bilirdi.
Uzun yıllarını Maniple başında geçirmişti.
Telgraflar alıp, telgraflar iletmişti...

Bizler PTT ile büyümüştük.
Hasret dolu Mektuplar almış, yazmıştık.
İyi-kötü günlerimizde ELT Telgraflar çekmiştik.
Ahizeli Telefonu bile son anda yakalamıştık...

Bak Postacı geliyor'du.
Herkes ona bakıp selam veriyor'du.
Pek sevinçli haberler getiriyor'du.
Bugün yalnız bu kadar diyordu...

O zamanlar E-mail yoktu.
Sosyal Medya daha icat olmamıştı.
Akıllısı yoktu ama Manyetolu telefonumuz vardı.
Tek haberleşme kanalımız PTT'ydi...

PTT yavaş yavaş yaşamımızdan çekildi.
Önce Telgraflar gitti.
Sonra Postalar, mektuplar, müvezziler yitirildi.
En sonunda da Telefonlar cebimize kadar girdi...

Beş seneden beri.
Ankara'da var bir PTT Müzesi.
Clemens Holzmeister'in eseri bir yapıda.
Ulus'ta eski Emlâk ve Eytam binasında...

Beş katlı bir Müze burası.
Var 6.5 dönüm'lük bir kapalı alanı.
Giriş katı.
PTT tarihi ile alâkalı...

İletişimin asırlar içerisindeki gelişimi.
İstiklâl Harbi.
Ve günümüze kadar PTT'yi.
Burada bulacaksınız Postacı Kostümleri'ni... 

İlk Katta.
Osmanlı'dan günümüze kadar olan zamanda.
Ayrılmış Pul Kolleksiyonları'na.
Ve nostaljik bir PTT Salonu'na...

İkinci kat'a.
Çıktığınızda.
Karşılaşacaksınız.
7 orijinal tematik Pul Kolleksiyonu'yla...

3. kat'da.
Yani en üst kat'a.
Ulaştığınızda.
Karşılaşacaksınız Dünyadan Pul Kolleksiyonları'yla...

Bodrum katı da.
Ayrılmış Çocuklara.
Hayli renkli bir ortamda.
Onlara PTT sevgisi aşılanmaya çalışılmakta...

Güzel düzenlenmiş.
İyi plânlanmış.
Bir Müze, tarihi bir binada.
PTT'miz işlevini oldukça yitirdikten sonra...


PTT Pul Müzesi Fotoğraflarım:

.

19 Şubat 2018 Pazartesi

GÜRBÜZ DOĞAN EKŞİOĞLU KEDİLERİ...



- 15.01-10.02.2018, Ankara -

Gürbüz Doğan Ekşioğlu.
Ordu doğumlu.
Karikatür yapımcısı.
Bir İllüstrasyon Sanatçısı...

İstanbul'da 1975-1979 yılları arasında.
Devlet Güzel Sanatlar YO'da.
Grafik Sanatları dalında.
Lisans eğitimini tamamladı...

1980 yılında.
İstanbul'da bir Reklam Ajansı'nda.
Sanat Direktörü oldu.
Ve bir yıl çalıştı...

Sonra Marmara Üniversitesi'ne geçti.
Güzel Sanatlar Fakültesi.
Temel Sanat Eğitimi.
Asistanlık görevini üstlendi...

1981'de Marmara Üniversitesi.
Güzel Sanatlar Fakültesi.
Temel Sanat Eğitimi Asistanlığı yaptı.
Sanatta Yeterlilik aldı...

1992'de Yardımcı Doçent oldu.
2006'da Yeditepe Üniversitesi.
Güzel Sanatlar Fakültesi.
Grafik Tasarımı Bölümü'ne geçti...

Eserleri.
9 ayrı ülkede sergilendi.
Ünlü New Yorker Dergisi'ne.
7 kez kapak seçildi...

11 Eylül 2002'de.
Saldırının birinci yıl dönümünde.
New Yorker Dergisine çizdiği karikatürüyle.
Kavuştu uluslararası büyük bir üne...

"Erasing Osama" başlıklı.
İllüstrasyon çalışmasını.
Osama bin Laden'in öldürülmesi.
Üzerine yaptı...

İki çalışması.
Unicef'in kartpostalı yapıldı.
300 bin basıldı.
Ve tüm dünyada satıldı...

Forbes Dergisi'ne.
Bir kez kapak oldu.
Dünya Basın Konseyi Birliği.
Amblemini de yaptı...

31 kişisel Sergi açtı.
Çok sayıda karma Sergi'ye katıldı.
1977'den beri Karikatürler yaptı.
Toplamda 71 Ödül aldı...

1988 yılı Sedat Simavi.
Plastik Sanatlar Ödülü sahibi...

Gürbüz Doğan Ekşioğlu.
Grafikerler Meslek Kuruluşu.
Görsav, Rize ve Ekşioğlu Vakfları.
Karikatürcüler Derneği üyesidir...

Gürbüz Doğan Ekşioğlu da.
Bir Kedi dostu aslında.
Benim Kedilerim başlıklı Sergisiyle.
Bakıyor olaylara Kedilerin gözüyle...

Biri birinden güzel resimler.
Biri birinden güzel kediler.
Biri birinden güzel yorumlar, fikirler.
Hepsi Benim Kedilerim sergisindeler...


Benim Kedilerim Sergisi Fotoğraflarım:
.

16 Şubat 2018 Cuma

HAFIZ'IN KABRİ...



- 2 Haziran 2017 Cuma, Şiraz -

Hafız'ın kabri olan bahçede bir gül varmış
Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle
Gece, bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış
Eski Şiraz'ı hayâl ettiren âhengiyle...

Ölüm asude bahar ülkesidir bir rind'e
Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter
Ve serin serviler altında kalan kabrinde
Her seher bir gül açar, her gece bir bülbül öter...

                                 Yahya Kemal, Rindlerin Ölümü
...............

Büyük İran şairi.
Hafız'ın kabrini.
Böyle anlatmıştı Yahya Kemal bu dizeleriyle.
Rindlerin Ölümü şiirinde...

Hafız'ın gerçek adı Hace.
Ama Hace, hacı demek değil.
Hace, Farsça'da.
Çocuğu olamayan erkek anlamında...

Şair Hafız'ın gerçek adı.
Hace Şemseddin Muhammed.
Kuran'ı ezbere bildiğinden.
Hafız lâkabını vermişler...

Şiraz doğumludur, 14. yy'da yaşamıştır.
Şair Hafız denilince.
Hafız-ı Şîrazî.
Yani Hace Şemseddin anlaşılır...

Farsça'nın en büyük şairlerindendir.
İran tasavvuf şiirinin önderidir.
Şarkın en lirik şairlerinden birisi sayılmıştır.
Şöhreti hem doğuya hem de batıya yayılmıştır...

İran'da.
Her evde, ocakta.
Muhakkak bulundurulmalı.
Şu dört kitabı:

Birincisi Kur'an.
İkincisi Hafız'ın Divan'ı.
Üçüncüsü Sadi'nin Bostan'ı ve Gülistan'ı.
Ve dördüncüsü de Firdevsi'nin Şehname'si...

İran'da her evde Hafız Divanı vardır.
İranlılar onun şiirlerinin çoğunu ezbere okurlar.
Farsça biliyorsanız Divan'ını rastgele açtığınızda.
Çıkan şiiri okursunuz fal niyetine anlamlı mesajıyla...

İşte bu büyük Şairin mezarına.
Ziyarete gittik son anımızda.
Hafıziye olarak bilinen kabristanına.
Şiraz'daki son akşamımızda...

Sekizgen köşeli.
Tümüyle açık çevresi.
Son derece mütevazi.
Hafız'ın kabri...

Her seher bir gül açar.
Her gece bir bülbül öter mi?
Bilmiyorum Hafız'ın Kabri olan bahçede.
Ama İran halkı emin olun burada her gece...

Kadın, erkek, çoluk, çocuk.
Hatırı sayılır büyük bir kalabalık.
Akşam olduğunda, hava sıcaklığı azaldığında.
Buluşuyor Hafız'ın Mezarı'nda serin serviler altında...

Hoparlörlerde çok güzel şiirler okunuyor.
Gelenler kitap açmış Hafız'ın şiirlerini anıyor.
Herkes mutlu, eğleniyor, gazellerini okuyor.
Hayyam'lar, Firdevsi'ler, Sadi'ler aramızda dolaşıyor...

Şiir dolu bir akşamla.
Veda ediyoruz İran'a.
Koyuluyoruz gecenin yarısında yola.
Gün doğarken ulaşıyoruz İstanbul'a...

Hafız'ın Kabri Fotoğraflarım:
https://photos.google.com/share/AF1QipM0w4ZzDZdIJXIyiT43UcetsxbRF9k362slSoC_QIPLzS7Ug7L7iH2Ax0MhQuxXOg/photo/AF1QipPcvUWMv7KjbwSGkAvlvNhj4x3QpyyRYcXF4HjL?key=Y2JYUTdLdmkwUUFBeFhaMk1PREFLUzJtQzgwcTdn

.

12 Şubat 2018 Pazartesi

HACETTEPE ODYOLOJİ 50 YIL...



Odyoloji.
İşitme Bilimi.
Bu sene.
Kuruluşunun 50. yılı Hacettepe'de...

KBB Bölümü Hacettepe'de.
Kuruldu 1963 senesinde.
Dr. Nazmi Hoşal önderliğinde...

O senelerde.
Hastaların İşitme ölçümleri.
Yapılırdı basit bir Maico Odyometre'siyle.
Asistan Hekimlerce...

O yıllardan çok öncelerinde.
Odyoloji ismiyle.
Bir Bilim Dalı geliştirilmişti.
Bilimde ileri ülkelerde...

Dr. Nazmi Hoşal da.
Eğitimini almıştı Amerika'da.
Yokluğunun farkındaydı o da.
Odyoloji'nin Hacettepe KBB'da...

Hacettepe Tıbbi Teknoloji Bölümü.
Mezunu Soner Özkan'la.
Anlaştı kısa zamanda.
Ve gönderdi onu Amerika'ya...

Sonrasında Erol'lar, Ferda'lar.
Nevma'lar, Zehra'lar.
Ayşen'ler, Soner'ler, İsrael'ler.
Hep birlikte büyüdüler, geliştiler...

Çok çalıştılar, yıllarca çabaladılar.
Odyologlar yarattılar.
Odyometristler yetiştirdiler.
Odyoloji Bilim Dalını ülkede yerleştirdiler...

Uzun uğraşılar verdiler.
Akademik kariyerlere geçtiler.
Doçent'liğe, Profesör'lüğe yükseldiler.
Ayrı bir Bölüm olarak geliştiler...

İşte bu 50 yıllık gelişme neticesinde.
Odyoloji'nin 50. yılını kutladık Hacettepe'de.
Bilimsel bir program eşliğinde.
Hep birlikte, ama bir eksikle...

Açılışta bir konuşma yaptım.
Türkiye'de Odyoloji'nin Gelişimi'ni anlattım.
Sonrasında da bir Panel yaptık.
Hacettepe Odyoloji'de 50 yılın anılarını paylaştık...

Panelistlerin hemen tümü beyaz saçlıydı.
Saçlarını değirmende ağartmamışlardı.
Bu konuda 50 yıllık anıları vardı.
En gençleri ise Dr. Levent Sennaroğlu'ydu...

Anıların anlatılmasından sonra.
Sözü verdim en sonunda Levent Sennaroğlu'na.
Levent, Odyoloji'nin günümüze yaptığı kazançlara değindi.
Ve 50 yılın yararlarını öylesine güzel özetledi ki...

50. yıl, açılış programının sonrasında.
Kutlandı 2 gün yoğun bir Bilimsel Programla.
50. yıl Pastası kesildi, eğlenildi.
Bu başarıda emeği geçenler yad edildi...

Günümüzde Odyoloji o kadar gelişti ki.
Konusu artık yalnızca İşitme Testleri değildi.
Odyoloji'deki bu inanılmaz gelişimleri.
Anlamalı, bilmeli, görmeli...

Odyoloji, günümüzde yeni doğandan, yaşlılara.
İşitme kaybının yeri ve derecesinin saptanmasına.
İşitme cihazı seçiminden, Koklear İmplant'la duyurmaya.
Uğraşıyor, Konuşma Bozuklukları ve daha birçok konuyla...


Hacettepe Odyoloji 50. Yılı Fotoğrafları:

.

9 Şubat 2018 Cuma

MURAT CEM MİMAN'LA...



Murat Cem Miman.
Doktor, hem de alâsından.
Bir de K.B.B.'da Uzman.
Meslektaşlarımdan...

Mükemmel bir eğitim gördü.
Profesörlüğe kadar yükseldi.
İnanılmaz bilgili, becerikli.
Ve de saygın bir kişi...

İyi bir Sporcu.
Uzun mesafe koşucusu.
İyi bir bisikletçi.
Ve de yürüyüşcü...

Karşıyaka'da tam 5 sene.
Evinden işine.
İşinden evine.
Gider-gelir yürüye yürüye...

İyi bir Hekim.
İyi bir Bilim Adamı.
En başta.
İyi bir gözlemci olmalı...

Sevgili Murat yalnızca yürümüyor.
Yürürken çevresini gözlemliyor.
Hafızasına kaydediyor.
Sonra da bunları yazıya döküyor...

Yol üzerindeki olayları.
Kedileri, martıları, dolmuşları.
Bahriye Üçokları.
Latife Hanımları...

Çolpan ve Attila İlhan'ı.
Karşıyakanın baharını, yanarayı'nı.
Sokaklarını, dükkanlarını.
Sigara içen insanlarını...

Sabah koşuşturanları.
Yağmurlu zamanlarını.
Kirliliği, pasaklılığını.
İnsanların davranışlarını...

Mahallenin halkını, esnafını.
Sokaklarını, kaldırımlarını.
Adamlarını, kadınlarını.
Akşamlarını, binalarını...

Parklarını, ağaçlarını.
Mendil satan çocuklarını.
Dükkânlarını, balkonlarını.
Yoldaki sigara dumanlarını...

"Sabahları İşe Yürüyerek Giderim".
Başlıklı kitabında Murat Cem.
Bunları o kadar güzel anlatıyor.
Öyle güzel tanımlıyor ki...

Sanki onunla yürüyorsunuz.
Onun gözünden görüyor.
Onun gibi duyuyor, düşünüyor.
Onun gibi yaşıyorsunuz...

Kitapta, 37 öykü var, gözlem var.
Hepsi.
"Sabahları işe yürüyerek giderim".
Diye başlıyor...

Yazar.
Yürürken yaptığı gözlemleri anlatıyor.
Kısaca bunları irdeliyor.
Ve son bir cümleyle de yorumunu yapıyor...

Alınası bir kitap.
Okunası bir kitap...

Dün bu kitabın, İmza günü idi.
İlgi oldukça yoğundu.
Ben de bir kitap aldım.
Sevgili Murat'a imzalattım...

Bu kitabın geliri Tıbbiye'de okuyan.
Maddi desteğe gerek duyan.
Hekim adaylarından,
Burs alıp, sonunda Hekim olacak.
Tıp öğrencilerine adanmış...

Ne mutlu bu kitabı yazana.
Ne mutlu bu kitabı alıp, okuyana...


Kitabın fotoğrafları:
.

4 Şubat 2018 Pazar

İREM BAĞI...



- 2 Haziran 2017 Cuma, Şiraz - 


Bagh-e Eram ya da.
İrem Bağı.
Veya Cennet Bahçesi.
Anlatıyor hepsi ayni şeyi...

Bu Cennet bahçesi, Şiraz'da.
Unesco Kültür Mirasları arasında.
Kurulmuş Selçuklular zamanında.
1037-1193 yıllarında...

Şiraz'ın masalımsı.
Havası.
İrem Bağı kaynaklı.
Bu bahçeye borçlu...

Enva-i çeşit ağaçlar.
Büyük fıskiyeli havuzlar.
Rengarenk çiçekler, gezilecek yollar.
Bu Cennet Bahçesi içinde bulunuyorlar...

Sarv-e Naaz, bu bahçedeki.
Yalnızca Şiraz'da yetişen bir özel servi.
Farsça'daki Servinaz da bizdeki.
Zarif bir kadın ismi...

Bu İrem Bağı'nın içinde.
Büyük havuzun hemen gerisinde.
Güzel bir bahçe içinde.
3 katlı, 2 sütunlu bir Pavyon görülmekte...

Bu da Nasr el-Mülk döneminde.
150 yıl kadar önce.
Yapılmış Mimar Muhammed Hasan.
Tarafından...

Bu yapı 32 odalı.
7 renk çinilerle kaplı.
İran tarihinden resimlerle ve.
Hafız ile Sadi'nin şiirleriyle bezeli...

İrem Bahçesi'nin yönetimi 1963'de.
Verilmiş Şiraz Üniversitesi'ne.
Çevrilmiş sonra burası bir Botanik Bahçesi'ne.
Botanik Araştırma Merkezi günümüzde...

Sıcak havada, serin bir ortamda.
Geziniyorsunuz bu Cennet Bağı'nda.
Rengârenk çiçekler arasında.
Servinaz'lar da yanı başınızda...


Şiraz, İrem Bahçesi Fotoğraflarım:
.

2 Şubat 2018 Cuma

KERİMHAN KALESİ...



- 2 Haziran 2017 Cuma, Şiraz -

Kerimhan, Şiraz doğumlu.
1760-1779 yılları.
Arasında İran'ın Şah'ı.
Ve Zend Hanedanlığı'nın kurucusu...

1758 yılında.
Kajarlar'ı yenilgiye uğrattı.
Safevi Hükümdarı III. İsmail'i yanına aldı.
İran Şahı oldu...

1765 senesinde.
Şiraz'a yerleşti.
Burayı Başkent yaptı.
Ve 14 yıl burada oturdu...

Kerimhan, Şiraz'ı.
Güzelleştirme çabalarını başlattı.
Kısa zamanda emeklerinin sonucunu aldı.
Ve Şiraz'a tam 16 tarihi eser kazandırdı...

Bunlardan en önemlisi.
Arg-e Karimkhan isimli.
Tarihi Kerimhan Kalesi'ydi.
Şiraz'ın merkezinde inşa edilmişti...

Kerimhan Kalesi.
Tuğladan yapılmış bir eserdi.
14 metre yüksekliğindeydi.
Estetik güzelliği öndeydi...

Dört köşeli.
Her köşesinde bir yuvarlak Kulesi.
Olan küçük bir Kale.
Kerimhan Kalesi...

İşin ilginç yanı.
Bu Kulelerden bir tanesi.
Pisa Kulesi gibi.
Yana doğru oldukça eğimli...

12 bin işçi.
Kullanarak yapılmış Kerimhan Kalesi.
Pehlevi döneminde de.
Kullanılmış hapishane göreviyle...

Günümüzde bu Kale.
Değiyor estetik güzelliğiyle.
Ve eğri duran kulesiyle.
Şiraz'a gittiğinizde görmeye...


Kerimhan Kalesi Fotoğraflarım: 
.