YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

27 Ocak 2024 Cumartesi

EMEKLİLİK TÖRENLERİ...

 


 Mesleki yaşamım boyunca.
 Çok kez çıktım salonlarda.
 Sunumlar yapmaya...
 
 Bunların bir bölümü.
 Mesleki sunumlardı.
 Bir bölümü de meslek dışı.
 Anlatımlardı...
 
 Üniversitelerde.
 Emeklilik süresi de.
 Biter 67 yaşına geldiğinizde.
 Doğum  gününüzde.
 Bir Tören yaparlar size.
 Son verirler tüm emeklerinize...
 
 1997 yılıydı.
 Hocamız Nazmi Hoşal emekli olacaktı.
 Hacettepe'den beni aradılar.
 Törende konuşma yapmamı istediler...
 
 Uzun uzun hazırlandım.
 Espirili bir sunum yaptım.
 Hocamın bile takdirini aldım.
 
 Hocamdan sonra. 
 Çok kişi vardı sırada.
 Emeklilikleri yaklaştığında.
 Bir telefon geliyordu bana.
 Açılış konuşması yapmaya...
 
 Hepsi.
 Bildiğim tanıdığım Hekimlerdi.
 Tıp yolunda emek vermişlerdi.
 Şimdi emeklilikleri gelmişti.
 Ayrılıp gideceklerdi...
 
 Emeklilik toplantıları.
 Çok kalabalık olurdu.
 Bütün Salon dolardı.
 Aile fertleri, akrabaları.
 Üniversite Rektörü, Dekanları.
 Öğrencileri, Asistanları, Hocaları.
 Bu toplantıda bulunurlardı...
 
 Bu nedenle.
 İyi hazırlanılmalıydı.
 Onore edici bir konuşma yapılmalıydı.
 Özgeçmişi vurgulanmalıydı.
 Eski-yeni fotoğrafları olmalıydı.
 Konuşma şiirle, espirilerle.
 Süslenip desteklenmeliydi...
 
 2005 yılında.
 Adana'da.
 Can Özşahinoğlu ağabeyimizi.
 Uğurladık Çukurova Rektörümüzü:
 
 Bir yıl sonra da.
 Can ağabeyin can arkadaşında.
 Safa Kaya'da idi sıra.
 Onu da uğurladık 2006'da.
 Safa Geldiniz Dostlar şarkısıyla...
 
 Üç yıl sonra da.
 Çağatay Akçalı'ya geldi sıra.
 Ona da veda ettik Adana'da.
 Yaşar Kemal'den alıntılarla...
 
 2010 senesinde de.
 İzmir'de DEÜ'de.
 Veda ettik Kerim Ağabey'e.
 Yine görkemli bir törenle:
 
 Teoman Şeşen kardeşimizi de.
 Uğurladık onu 2010 senesinde.
 Nazım'ın Arhavili İsmail şiiriyle.
 Ondokuzmayıs Üniversitesinde.
 Samsun'da sevgilerle...
 
 İskender Sayek sınıf arkadaşımdı.
 Hacettepe Tıp Fakültesi Dekanıydı.
 2011'de emekli ettik onu da.
 Ama üretmeye devam etmekte halâ:
 
 Demokan Erol da sınıf arkadaşımdı.
 İyi bir Üroloji Uzmanıydı.
 Onu da ayırdık emekliye 2011'de.
 Sevgiyle ve Ürolojik espirilerle...
 
 Bülent Gürsel renkli bir kişiydi.
 Emekliliği gelmişti.
 O da Hacettepe'ye veda etti.
 2011'de güle güle gitti...
 
 Cem Keçik, Hacettepe kökenliydi. 
 Eskişehir'de çok sevilirdi. 
 Renkli ve aranan bir kişiydi.
 2013'de ESOGÜ töreni muhteşemdi...
 
 Sonunda geldi sıra bana.
 2013 yılı 22 Şubat'ında...

 Emeklilik töreni istemedim.
 O gün iki KBB Asistanımın.
 Uzmanlık sınavlarına girdim.
 Ve onları Uzman yaptım.
 KBB camiamıza armağan ettim....
 
 Sonra da şu notu düştüm:

EMEKLİ OLDUM...
Bugün iki Asistanımızın Uzmanlık sınavını yaptık ve Dr. Güneş Genç ve Dr. Yusuf Tüfenkçi ile birlikte toplamda 57 KBB Uzmanı ve binlerce Hekim yetiştirmiş bir Hekim olarak ve gözüm arkada kalmayarak 34 yıl emek verdiğim OMÜ KBB Anabilim Dalı'ndan yüzümün akı ile ayrıldım.
Bahtiyarım...

25 Ocak 2024 Perşembe

WASHINGTON BOTANİK BAHÇESİ...

 

- 29 Eylül 2023, Washington DC -


Her gidişimde.
Giderim yine.
Washington DiSi'de.
Botanik Bahçesi'ne:

Uğradım bu gidişimde de.
Washington Botanik Bahçesi'ne.
Farklı bir mevsimde.
Sonbaharın son günlerinde...

Çok farklı renklerde.
Karşılaştım farklı bitkilerle.
Değişik çiçeklerle.
Hazırlanmış sonbahara göre...

Yapraklar, bitkiler.
Papatyalar, güller.
Orkideler, menekşeler.
Burada, enva-i çeşit çiçekler... 

Turuncular, beyazlar, morlar.
Kırmızılar, eflatunlar, sarılar.
Pembeler, griler, maviler.
Seralarda yemyeşil bitkiler...

Uzun lafın kısası.
Sonbaharın ortası.
Ama renkli mi renkli. 
Bir yer burası...

Washington Botanik Bahçesi Fotoğraflarım:

.

20 Ocak 2024 Cumartesi

AYA İLK GİDEN HEMŞEHRİM...

 


"Sizi uyarıyorum, size en büyük yalanları söyleyeceğim
ve bütün kitaptaki tek doğru budur".

Lucianos'un Verae Historiae romanı girişinden
MS 2. yüzyıl
....................


Lucian, Luciani.
Luciano, Lukianos.
Lucianos hepsi ayni kişi.
Benim de hemşeri...

Ben Adıyaman'lıyım.
Adıyaman'ın Besni ilçesindenim.
Sel ve heyelan oldu.
Benim doğduğum Besni yok oldu:

Hemşehrim Lucian da.
Doğdu Adıyaman'da.
Adıyaman'ın Samsat kazasında.
Samsat da yok oldu 1989'da.
Kaldı baraj suları altında...

Herkes bilir ki Jules Verne.
Aya Seyahat'i yazan ilk kişi diye.
Halbuki öyle değildir.
Aya Seyahat eden ilk kişi
Hemşehrim bu Luciani'dir...

Lukianos, MS 125 yılında.
Doğdu Adıyaman'da.
Roma İmparatorluğu sırasında.
Adıyaman'ın  Samsat'ında...

Gençliğinde İyonya'ya gitti.
Homeros ve Platon gibi.
Düşünürlerin eserlerini inceledi.
Tarih, Edebiyat, Felsefe ile ilgilendi.

Anadolu'dan sonra gitti Atina'ya.
Daha sonra da İtalya'ya.
Sonunda döndü Samsat'a.
Ve başladı yazılar yazmaya...

Ana dili Süryanice idi.
Buna rağmen Yunanca eserler verdi.
Çok Tanrılı dine karşıydı.
Eski Felsefecileri.
Alaycı bir dille eleştirirdi...

Hep doğrulara inandı.
Saptırımlara hep karşı çıktı.
80 kadar eser verdi.
67 yaşında vefat etti...

Lukianos'un eserleri.
Rönesans sonrasında neşredildi.
Sivri dili, eleştiriciliği.
Ve yaratıcılığı çok beğenilirdi...

Bunlardan birisi de.
"Gerçek bir Hikaye".
Veya "Yaşanmış bir Öykü" ismiyle.
İlk Bilim Kurgu eseriydi yeryüzünde.

Kristof Kolomb'tan 1400 yıl önce.
Hiç gidilmemişti Okyanus ötesine.
Lukianos, 50 kişilik ekibiyle.
Cebelitarık'tan geçtiğinde.
Girdi Okyanus'a gemisiyle...

Patlak verdi bir fırtına.
Ve fırladılar 40 mil yukarıya.
Yolculuk yaptılar 7 gün havada.
Sonunda da indiler Ay'a...

Bilim kurgu'da ne varsa.
Kullanılmıştı işte bu Romanda.
Yunan Tanrılarından bahsedilir.
Onlara verilen üstünlükler. 
Ti'ye alınır ve dalga geçilir...

Jules Verne'nin Aya Seyahat'i.
Yayınladığında 1865 senesiydi.
Oysa ki hemşehrimin eseri.
Ondan  17 asır öncesine aitti...

Lukianos'tan 1900 yıl sonra da.
Nasip oldu gitmek uzaya.
Yine bir başka Anadoluluya.
Space X'in Ax-3 aracıyla.
Alper Gezeravcı'ya...

Neyse, bundan 14 yıl önce.
Benim ismim de.
Gitmişti taa Mars gezegenine.
2010 senesinde.
İnanmayan varsa, belgesi ekte:


Lukianos ile ilgili fotoğraflar (internetten):

.

15 Ocak 2024 Pazartesi

OFFSAYIT...

- 14 Ocak 2024, Gaziantep-Fenerbahçe maçı -


Bu İngilizlerin icadı olan Offside kaidesi kanımca doğru olmayan bir kural. Bırak adam karşı takımın son oyuncusundan 20 metre ileride olsun. Bu durumda zaten oyundan düşmüş ve takımı on kişi oynuyor gibidir. O arada kendine top gelir ve golü de yaparsa o da onun avantajıdır. Kanımca golü iptal etmenin bir anlamı yoktur. Bu kural yalnızca Hakemlerin değil, futbolcuların ve takımların da çok kez canını yakmaktadır.

Eskiden gözle takipte, offside'ı saptamakta çok zorluklar vardı. Hakem çok kısa bir sürede ve çoğu zaman kalabalık arasında bu durumu tam saptayamaz ama bir saniye içinde -yanlış veya doğru- bir karar verirdi. Mırın kırın edilse de "dediğim dedik, elimdeki düdük" denilerek hakemin kararı kabul edilirdi. Çoğu kez de seyirciler hakemde bir görme kusuru olduğuna inanır ve hakemin gözüne gözlük tavsiye edip, bir Oftalmologa görünmesini nazikane biçimde önerirlerdi. Hakemlerin cinsel tercihleri de her gol olan ofsayıt kararında nedense ifşa edilirdi...

Neyse, sonra VAR denilen bir uygulama çıktı. Video filmi üzerinden ne zaman, kimin tarafından ve nasıl çizgi çizildiği pek belli olmadan yanlış-doğru kararlar verilmeye başlandı. Ancak o da tutmadı. Yine bazı zorluklar vardı ve kararlar bu objektif olduğu sanılan yönteme rağmen tartışılıyordu. Bu haftadan itibaren Yarı Otomatik (ne demekse) bir yöntemle Offside'lar daha elektronik bir yöntemle saptanmaya başladı. Artık sorunlar olmayacaktı. Ancak daha ilk haftadan bu yöntem de tartışılmaya başlandı.

Örneğin, dün oynanan Gaziantep-Fenerbahçe ayak topu karşılaşmasının 23. dakikasında Fenerbahçeli Tadiç ortaladı ve Szymanski de topa dokunarak golü yaptı. Ancak bu gol de VAR'a ve Yarı Otomatik değerlendirimde 3-4 cm'lik offside kararına takıldı. İşin ilginç yönü, VAR'ın zorlukla ve milimetrik detaylarla saptadığı bu Offside'ı yan hakemin de 35-40 metreden çıplak gözle görmesi ve Offside bayrağını kaldırmasıydı...

Fotoğrafa bakınız. Sarı formalı FB'li oyuncu ile rakip oyuncuların vücutları arasında hiç bir farklılık yok. Sarı formalı oyuncunun kafası 3-4 cm, bir kolu da -öbür oyuncu kolsuz olduğu için- bir kol boyu önde. Çizim nasıl yapıldı bilemiyoruz ama doğru olduğunu kabul ediyoruz. Kaideye göre pozisyon Offside. Zaten bu gol kabul edilmedi, buna rağmen FB son dakikalarda bir gol bularak maçtan galip ayrıldı.

Gelelim kaideye.
Futbol ayakla oynanan bir oyun.
Kafa ile topa vurmak da serbest.
Kaleci dışında hiçbir oyuncu elle topa temas edemiyor.
Bu durumda adamın sadece kafasının dörtte bir kadarı ileride.
Kollar futbolda kullanılmadığı için bence bir kolun ileride olmasının önemi yok.
Buna rağmen adamın kafası bir çizgi ileride.
Hani adam gidip kafa ile golü atsa avantaj sağladı diyeceğim.
Ama golü koşup ayağı ile attı.
Ayakları, adamın ayaklarından geride.
Yani adam ayaklarına bir avantaj sağlamış değil.
Ama bu ayaktopu denilen oyun -basketboldaki kadar olmasa da- yine de düşünülerek oynanan bir oyun. Kafasının 1/4'i ile o bir-iki saniyede düşünebilmişse kendisine bir avantaj sağlamış olabilir.
Neyse, bunları TV'larda sayıları karınca kadar olan değerli spor yorumcuları zaten sabahlara kadar tartışıyorlar.
Araya bir de biz girip, pişmiş aşa su katmayalım...

Ama şu fikrimizi de söyleyelim:
Eğer hala olacaksa, Offside kararı muhakkak ama muhakkak, bir futbolcunun vücudu tümüyle ama tümüyle öndeki sporcudan "en az iki cm" kadar önde ise o zaman Offside verilmelidir.
Yoksa burun ucu biraz öndeymiş, küçük parmağını biraz önde tutmuş, saçlarının ucu çizgiyi biraz geçmiş, leğen kemiği 2,5 cm çizgiyi aşmış, hatta kravatı çizgiyi taşmış gibi kararlarla bu Yarı otomatik ve elektronik çizimlerle daha çoook ama çok bu kaideyi de tartışırız.
Vücudun tümü, rakip son adamla biri birinden tümüyle ayrılmış olmalı yani arkada kalan oyuncu öndekini elleriyle bile hiç yakalayamayacak durumda ise ancak Offside kaidesi uygulanmalıdır.

En iyisi de bu Offside tümüyle kaldırılmalıdır.
Bizim mahalle maçlarımızda hiç Offside filan olmazdı.
Bu konu hiç de tartışılmazdı.
Hatta rakip kale önünde gol atmak için boşta bekleyen avantacılar vardı.
Gol atarsa da onun avantajı değil avantasıydı...

Kale direkleri yerine taşları koyup oynadığımız için tartışma bir tek havadan giden şutların gol olup olmadığı konusunda olurdu.
O da kalecinin boyuna göre iyi-kötü dostça bir sonuca bağlanırdı.
Ne güzeldi VAR'ın olmadığı YOK'luklarla oynadığımız ayaktopu maçlarımız...
Bizim maçların ekonomik gideri yalnızca 25 kuruşluk Gazozdu.
Şimdi öyle mi ya...

Bu da ayni gün oynanan
İstanbulspor-Konyaspor maçında
İstanbulspor'un birkaç mm farkla ofsayt
sayılarak iptal edilen golünün VAR görüntüsü


. 

13 Ocak 2024 Cumartesi

C&O KANALI...

 

- 4 Kasım 2023, Potomac-Washington DC -

Yüce Potomac nehri.
Appalachian dağları kökenli.
665 km seyirli.
Açıldığı yer Chesapeake Körfezi...

Bu nehir aslında.
Üzerinde bulunan çağlayanlarla.
Uygun değil çok fazla.
Tekne taşımacılığına...

Halbuki çıktığı bölgelerde.
Sıkça rastlanıyordu Kömür madenine.
1800'lü senelerde.
Bölgenin gelişmesine.
Katkıda bulunacaktı.
Üzerinde taşımacılık yapılsaydı...

1785 senesinde.
Başkan George Washington önderliğinde.
Potomac üzerindeki çağlayanları aşmaya.
Ve Ohio nehrine bağlanmaya.
Bu amaçla bir Kanal yapmaya.
Karar verdi Potomac Şirketini kurmaya...

İlk inşaatlar başladı.
Potomac üzerindeki üç çağlayanı.
Aşmaktı amacı.
Karadan üç ayrı kanal yapımı başladı...

Başkan James Monroe.
1825 senesinde.
Chesapeake körfeziyle.
Ohio nehri arasında bağlantı
Öngören C&O Kanal inşası.
Tasarısını imzaladı... 

1828 yılıydı.
C&O Kanal inşaatı.
Ciddi biçimde başladı.
Teknik ve mali sıkıntılar vardı.
Bu amaca hiç ulaşılamadı.
Kanalın ancak 270 km'si tamamlandı...

Kanalda 74 Havuz bulunuyordu.
Tekneler bu havuzlarda.
Yükseltilip alçaltılıyordu.
Tekrar yoluna devam ediyordu.
Katırlar tarafından çekiliyordu...

1870'ler en verimli yıllardı.
Algheny dağlarında kömür vardı.
Bu Kömür çıkartılıyordu.
Buğday, Mısır, Yulaf, Mısır unu.
Teknelerle aşağıya taşınıyordu...

Aşağıdan da yukarıya.
Balık, İstiridye, Tuğla.
Patates, Tuz ve Alçı.
Tekneler dolusu satılıyordu...

Zaman zaman Potomac taşıyordu.
Kanallarda hasar oluşuyordu.
İç savaş da kanala zarar veriyordu.
Demiryolu da yeni icat olmuştu...

İşler yavaş yavaş bozuluyordu.
C&O Şirketi giderek zarar ediyordu.
Sonunda iflasını duyurdu.
Baltimore-Ohio Trenyolu.
Şirketi  Kanala ortak oldu...

1924 yılında büyük bir sel oldu.
Kanalda çok büyük hasar oluştu.
Bu kanalın sonuydu.
C&O Kanalı yüz yıl sonra işi durdurdu...

Sonra Kanal oldukça ihmal edildi.
Sellerle bozulmaya devam etti.
1950'lere gelindi.
Kanal, otomobil yoluna çevrilecekti...

Yüksek Mahkeme Hakimi.
Walter Douglas bu öneriyi reddetti.
8 günlük protesto yürüyüş gerçekleştirdi.
Kanalın, Park haline getirilmesini istedi.

Öneri kabul gördüğünde 1961 senesiydi.
Başkan Eisonhover'di.
Kanalı Ulusal Anıt olarak nitelendirdi.
1971'de C&O Kanalı, Ulusal Park ilan edildi...

Eskiden harıl harıl çalışılan ortamda.
Aradan 50 yıl geçtikten sonra.
C&O Kanal alanında.
270 km'lik patika bir yolda.
Ulusal Tarihi Park alanında.
İnsanlar yürüyorlar, koşuyorlar.
Kano yapıp, Bisiklete biniyorlar.
Spor yapıyor, dinleniyorlar...


Chesapeake-Ohio Kanal Fotoğraflarım:
.

10 Ocak 2024 Çarşamba

BOEING 737 MAX...

-Boeing 737 MAX -

Boeing firmasının 737 uçakları ile epeyce uçmuştum. Güvenli uçaklar olarak bilinirlerdi.

2019
yılı Mart ayında Tura Turizm ile Vietnam ve Kamboçya'ya gitmiştik. 24 Mart 2019'da Vietnam'ın başkenti Hanoi'den Kamboçya'daki Siem Reap'a uçacaktık. Hanoi gezimizi bitirdik. Hanoi'nin Uluslararası havalimanı Noi Bai'ye geldik. İşlemlerden sonra uçağımıza geçip, yerlerimize oturduk. Pırıl pırıl ve yepyeni bir uçaktı. Uçaklarda koltuğun önündeki ceplerde uçağın özelliklerini belirten bir kart bulunur. Oturduktan sonra her seferine onu arar ve hangi tip bir uçakla uçacağımızı öğrenirim. Bu sefer de öyle yaptım. Karta baktığımda her zaman gördüğüm Boeing 737 yerine bu kez Boeing 737 MAX yazdığını gördüm. Bu MAX değişkeni hakkında hiçbir bilgim yoktu. Boeing 737'nin yeni bir model tipi olmalı diye düşündüm. Grubumuzda aktif olarak Boeing 737 pilotu olduğunu öğrendiğim bir grupdaşımız tesadüfen hemen önümdeki koltukta oturuyordu. Kartı ona gösterdim ve bu MAX'ın ne olduğunu sordum. O da şaşırdı ve böyle bir notu ilk kez gördüğünü söyledi. Neyse, herhalde küçük bir model değişimidir diye üzerinde durmadık. Son derece güzel bir uçuştan sonra Siem Reap'a indik ve birkaç gün sonra da gezimizi tamamlayarak 3 Nisan 2019'da, bir gün önce yeni açılan İstanbul Havalimanı'na döndük.

Döndükten bir gün sonra, 4 Nisan 2019'da Etiyopya Havayollarına ait bir Boeing 737 MAX uçağının maalesef düştüğünü ve 157 kişinin yaşamını kaybettiğini öğrendik. Meğerse daha önce de 29 Ekim 2018'de Endonezya Havayollarına ait yine bir Boeing 737 MAX uçağı düşmüş ve 189 kişi vefat etmişti.

Boeing 737 MAX uçakları ilk kez 2017 yılında hizmete girmiş. Bu ikinci kazadan sonra tüm dünyada Boeing 737 MAX uçaklarının uçuşu bir süre için durduruldu ve çok iyi incelemeler yapılıp, gerekli düzeltmeler yapıldıktan iki yıl sonra 18 Kasım 2020'de bu uçakların uçuşuna yeniden izin verildi. Ancak biliyorsunuz çok yeni olarak 5 Ocak 2024'de Alaska Havayollarına ait bir Boeing 737 MAX uçağının kapısının havada kopması ve uçağın tüm yolcuları ile birlikte havaalanına salimen inmesinden sonra bu model uçakların uçması, sorunların giderilmesine kadar yeniden askıya alındı. Dünyada MAX tipi 335 uçak olduğu biliniyor... 

Boeing 737 MAX, Vietnam Airlines
Noi Bai Havaalanı-Vietnam
(fotoğraf: Y. Tanyeri)

6 Ocak 2024 Cumartesi

KENNEDY MERKEZİ...

 

- 30 Ekim 2023, Washington DC -

"John F. Kennedy
Gösteri Sanatları Merkezi".
Ya da kısaca Kennedy Merkezi...

Başkent Washington'da.
Watergate binasının yanında.
Potomac nehri kıyısında.
Roosevelt adası karşısında:

Washington'da.
Bir Ulusal Kültür Merkezi kurma.
Fikri dayanmakta 1958 yılına.
Eisenhover'in Başkanlık  zamanına...

J. F. Kennedy, 1961 yılında.
Seçildi Başkanlığa.
Bir yıl sonrasında.
1962 yılı Kasım ayında.
Başlattı dünya standartlarında.
Bir Sanat Merkezi yapımına.
Washington'da.
30 milyon USD'lık bağış kampanyasıyla...

Tam bir yıl sonra. 
1963 yılı Kasım ayında.
Kennedy uğradı bir suikasta.
Öldürüldü Dallas-Teksas'da...

Johnson getirildi Başkanlığa.
İki ay sonrasında.
1964 yılı Ocak ayında.
John F. Kennedy adına.
Washington'da yapımına.
Bir Sanat Merkezi yasasına.
Attı imza...

Yapımına 1965'de başlandı.
Edward D. Stone mimarıydı.
Altı yıl sürdü yapımı.
8 Eylül 1971'de açıldı...

17 dönümlük bir arazide.
Modern bir tek yapı içinde.
Üç ayrı bölümde.
Tiyatro, Opera ve
Konser Salonu birlikte...

Kennedy Gösteri Sanatları Merkezi.
Tiyatrosu, 1.161 kişi.
Opera Evi, 2.364 kişi.
Konser Salonu, 2.442 kişi.
Toplam, 5.967 kişi kapasitesi...

Ayrıca bahçesinde.
Çağdaş birimlerde.
Yer veriliyor sergilere.
Performans ve gösterilere...

Bu Merkezde her sene.
3000'in üzerinde.
Performans sergilenmekte ve
2 milyon üzerinde kişi izlemekte...

"Sanat, Ulusal sınırları tanımaz".
Diyen Başkan Kennedy.
Anılmakta sanatla bu Merkezde.
Her gün, sanatla ve sevgiyle...


Kennedy Merkezi Fotoğraflarım:

.

2 Ocak 2024 Salı

YÜCELCİLER...

 

- 24 Aralık 2023,  Ankara -

yaşamakta acemiyiz
velakin biliriz bölüşmeyi
orta yerinden ayırır gibi
somun ekmek denen yüreğimizi

Şair Mehmed Arif
Üsküp - Makedonya
....................

Yugoslavya Devleti.
Kuruluşu 1946 senesi.
Yönetim biçimi.
Sosyalist Federal Cumhuriyet idi...

Büyük bir Balkan ülkesiydi.
Çoğul etnik kökenli.
İçinde barındıran farklı kültürleri.
Ve farklı dilleri...

1980 senesinde.
Joseph Tito'nun ölümüyle.
Ardından gelen etnik çekişmelerle.
Yugoslavya, 1991 senesinde.
Ayrıldı 7 bölgeye...

Bunlar da. 
Bosna-Hersek, Slovenya.
Sırbistan, Karadağ, Kosova.
Hırvatistan ve K. Makedonya...

Bu yörelerin hepsinde.
Türk kökenliler yaşardı binlerce.
Balkan Savaşlarının ertesinde.
Bin bir güçlükle...

Bir kısmı baskılar nedeniyle.
Bir bölümü de çekilen zulümlerle.
Büyük kısmı göç etmişti Anadolu'ya.
Bir kısmı da kalmıştı Yugoslavya'da...

Yapılan haksız uygulamalarla.
Türkçe eğitim yasaklanmıştı Yugoslavya'da.
Müslüman Türkler üzüntülüydü.
Yeni yetişenler Türkçe eğitim alamıyordu...

Gizli bir grup, 1937 yılında.
Şuayip Aziz İshak başkanlığında.
Çıktılar yola Makedonya'da.
"Yücel Teşkilâtı" veya
"Yücelciler" kısa adıyla...

Yedi kişilik bir teşkilâtla.
Başladılar işe 1941 yılında.
Aydın kişiler geldi bir araya.
Yemin ederek başladılar çalışmaya...

Kır gezilerinde geliyorlardı bir araya.
II. Dünya Savaşı sıralarında.
Karşı durmak için haksızlıklara.
Ve haklarını aramak için Makedonya'da...

Yücelciler'in çabalarıyla.
Yaptıkları gizli toplantılar sonunda.
Yugoslav Radyosunda kısa zamanda.
Başlandı ilk Türkçe yayınlara...

Daha sonraki dönemlerde.
"Birlik" başlığıyla ilk Türkçe Gazete.
1944'de başladı yayınlanmaya.
Yine Yugoslavya'da...

Makedonya'nın ilk Türk okulu olan.
Ve daha önce kapatılmış bulunan.
21 Aralık 1944 tarihinde.
"Tefeyyüz" okulunun açılımıyla birlikte.
Üç bin Türk çocuğu Latin alfabesiyle.
Başladılar Türkçe eğitime...

Bu nedenle.
21 Aralık 1944 tarihi de.
Türkçe Bayramı olarak kutlanmaya.
Başlandı Makedonya'da...

Yücelciler.
Önemli başarılar elde ettiler.
Ancak II. Dünya Savaşı sırasında.
Ve sonrasında.
Farklı gelişmeler oldu Yugoslavya'da...

Gizli Yücel teşkilâtı.
Gizli örgüt kurmakla suçlandı.
Yücelciler sıkı takibe alındı.
Ve gözaltına alınmalar başladı...

19 Eylül 1947 tarihiydi. 
17 kişi tutuklandı, hapsedildi.
Avukat tutmaları engellendi.
Bunlar işkence gördü, darp edildi...

Yargılama 19 Eylül'de başladı.
Yücelciler kendini savunamadı.
Yargılama 25 Ocak'ta sonlandı...

27 Şubat 1948'de dört kişi.
Kurşuna dizilerek şehit edildi.
Malları müsadere edildi.
Diğerleri hapishanelere gönderildi...

Bugün bile Mezar yerleri.
Bilinmeyen dört Yücel Şehidi.
İçin yapılan Anıt, Üsküp'teki.
Aradan 73 yıl geçti.
Tefeyyüz İlkokulu bahçesine dikildi...

Kuzey Makedonya günümüzde.
Avrupa Birliği'ne aday üye.
Bağımsız bir Devlet statüsünde.
Ve Türk nüfusu 70 binin üzerinde...


Yücelciler Fotoğrafları (hepsi İnternetten):


.