YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

29 Kasım 2012 Perşembe

KATMANDU'DAN İNSAN MANZARALARI...


İlginç bir yer.
Gizemli bir yer.
Renkli bir yer.
Katmandu


Yazılan yazıları da farklı.
Konuşulan dilleri de farklı.
İnanılan dinleri de farklı.
Karşılaşılan insanları da farklı…

Anlayamıyorsunuz.
Yazılarını da.
Dillerini de.
Dinlerini de…

Ama anlaşabiliyorsunuz.
Yazılarını okuyamasanız da.
Dillerini anlayamasanız da.
İnsanlarıyla daha ilk bakışta…

Beraberdik bu insanlarla.
Çarşılarında da, pazarlarında da.
Stupa’larında da, sokaklarında da.
Hep bir arada…

Sessiz, sakin insanlar.
Kişilikli, renkli, sevimli.
İçten ve samimi.
Hem zengini, hem de fakiri…

En çok insanlarını sevdim.
Ben bu memleketin.
Namaste hepsine.
Kadınına da, erkeğine de…


Katmandu insanları fotoğraflarım:
https://picasaweb.google.com/105371707000908378020/KatmanduInsanManzaralari#5815712361938590146

.

26 Kasım 2012 Pazartesi

LAKŞMİ BAYRAMI...

Denk geldi.
Tam beş Bayram.
Peş peşe.
Son Nepal gezimizde…

En ilginciydi.
En renklisiydi.
En çiçeklisiydi.
Bunlardan Lakşmi Festivali…

Bir Hindu Tanrıçası.
Lakşmi.
Bolluk, zenginlik, para.
Servet ve güzellik bu Tanrıçada…

13 Kasım’a denk geldi.
Bu yıl.
Lakşmi Bayramı.
Ya da Işık Festivali

Tüm evler temizleniyor.
Mis gibi yapılıyor.
En güzel elbiseler giyiliyor.
Kapı önleri pırıl pırıl tutuluyor…

Bunlarla yetinilmiyor.
Parlak renkli tozlarla şekiller yapılıyor.
Kapı önlerine bu Rangoli’ler konuluyor.
Lakşmi’ye evin yolunu gösteren çizgi de çiziliyor…

Bununla da yetinilmiyor.
Kil’den yapılmış kandiller yerleştiriliyor.
Yağın içindeki fitiller alevlendiriliyor.
Ve Lakşmi’nin o evi ziyareti bekleniyor…

Tertemiz evler.
Kapı eşiğinde renkli Rangoli’ler.
Etrafında ışıl ışıl yanan kandiller.
Ve o yılın bereketli olması için bekleyenler…

Diwa
deniliyor bu kandillere.
Yanıyor solgun aleviyle.
Bütün gece.
Tanrıça Lakşmi gelsin o eve diye…

Lakşmi gelirmiş.
En temiz ve en aydınlık eve.
Hindu’ların inanışlarına göre.
Işık Bayramı’nda  öncelikle…

Elektrik kesintisi var Katmandu’da.
Hem de günde 10-12 saat burada.
Yoksulluk, fakirlik diz boyunda.
Katmandu’lular Lakşmi’ye içten inansalar da…


Lakşmi Bayramı Fotoğraflarım:

https://picasaweb.google.com/105371707000908378020/LakshmiBayrami#5815003976741257346

.

23 Kasım 2012 Cuma

KATMANDU GEZİMİZ...


Sabiha Gökçen havaalanından başladı.
Katmandu yolculuğumuz.
Gecenin bir yarısında.
AirArabia uçağıyla…

Sarjah
’taydık 4.5 saatlik uçuşun sonunda.
Başkent’inde.
Birleşik Arap Emirlikleri’nin.
Gündoğumunda…

Konakladık.
8 saat burada.
Can sıkıntısıyla.
Tekrar hareket ettik günbatımında…

Tekrar 4.5 saatlik bir yolculukla.
Ulaştık sonunda akşam olduğunda.
Katmandu’da.
Yerleştik Otel Vajra’ya…

Öğrencisi tarafından yapılmış.
Bu mistik otel.
Meşhur Amerikalı mimar.
Frank Lloyd Wright’ın…

Karmaşık bir şehir.
Katmandu.
Kirli, tozlu, kalabalık.
Gürültülü, bakımsız ve yoksul…

Katmandu kurulu dağlar arasında.
1500 m rakımıyla, bir milyon nüfusuyla.
Ama hayli etkileyici.
Bir o kadar da…

Küçüklü, büyüklü 3000’den fazla.
Tapınak var burada.
Tapınaktan da çok.
Motosikletler her tarafta…

Maymun tapınağı.
Konuşlanmış yüksekçe bir dağda.
Merdivenlerini tırmanıyorsunuz.
Tam 365 basamakla…

Tepeden bakıyorsunuz buradan.
Katmandu’ya.
Geziniyorsunuz tütsüler, Budistler, insanlar.
Turistler, rahipler ve maymunlar arasında…

Pirinç hasadı tamamlanmıştı.
Pirinçler kurutulmaya başlanmıştı.
Biraradaydık Nepal'li köylülerle.
Bungamati köyünde…

Üç krallıktan birisi.
Katmandu vadisindeki.
Patan bölgesi.
Günümüzde burası Unesco kültür mirası eseri…

Karşılaştık büyük bir kalabalıkla.
Rengârenk giysili birçok insanla.
Çarşısında, pazarında.
Basantapur’un Meydanı’nda…

En büyük Budist Tapınağı.
Budha Stupası.
Budist'ler saat yönünde durmadan dönüyorlar.
Bu tapınak çevresinde tam 108 tur atıyorlar…

Ardından kutsal Bagmati nehrine gidildi.
Son derece kirli olan bu nehir görüldü.
Bu ırmak kenarında törenle yakılan ölüler.
Yanık kokuları arasında izlendi…

Hindu tapınağı olan Paşupathinath görüldü.
Sadu’larla karşılaşıldı, ne kadar yoksul iseler.
Ruhları o kadar olgun olduğuna inanılan.
Ve saç sakal uzatan, çalışmayan, yalnızca tapınan…

Sonra dağa çıkıldı.
Ormanın içindeki Vajra Yogini tapınağında.
Tüm gurup okundu, tütsülendi.
Ve bir Budist rahip tarafından kutsandı…

Konaklandı iki gece Nagarkot’ta.
Tam Himalaya dağlarının ortasında doğal ortamda.
Tibet’li Rahip Lama’yla.
Uğraştı grup biraz da meditasyon’la, yoga’yla…

Son gün Baktapur antik kentindeyiz.
Tuğla döşeli dar sokaklarında geziniyoruz.
Trafiğin girmediği bu Newari'lerin kentinde.
Tapınaklar, saraylar arasında dolanıyoruz…

Katmandu’da sekiz günümüzü tamamlıyoruz.
Kalbimizin bir kısmını burada bırakıyoruz.
Himalaya’ları uçaktan son kez gözlüyoruz.
Uzun bir yoldan sonra tekrar yurda dönüyoruz…


Katmandu gezisi fotoğraflarım:
https://picasaweb.google.com/105371707000908378020/Katmandu02#5813843045195956930

.

20 Kasım 2012 Salı

NEPAL'İN RENKLERİ...

Budist bayrağı beş renkte.
Yere paralel dikdörtgenler biçiminde.
Ve ona dik seyreden kareler şekilde.
Temsil ediliyor beş ana renkle...

Beş temel elementi simgeliyor.
Bu beş ayrı renk.
Gökyüzünü, ateşi, toprağı.
Suyu ve de rüzgârı...

Lacivert
gökyüzünü anlatıyor.
Kırmızı ateşi, sarı toprağı.
Beyaz da suyu tanımlıyor.
Bordo da rüzgârı...

Yaşamlarında da görüyorsunuz.
Bu renkliliği farkediyorsunuz.
Vazgeçmiyorlar bu renkliliklerinden.
Nepal'liler tüm yoksulluklarına rağmen...


Nepalin Renkleri fotoğraflarım:

https://picasaweb.google.com/105371707000908378020/NepalinRenkleri#5812575880857267314

.

8 Kasım 2012 Perşembe

NAMASTE...


İçinizdeki tanrıyı selamlıyorum demek.
İçimdeki tanrı ile.
"Namaste".
Sanskritçe'de...

Yolculuk bu kez Katmandu'ya.
Bir haftalığına.
15 kişilik bir grupla.
Ve de Elif Köksal'la...

Katmandu, Nepal'in başkenti.
Elif burada tam 9 yıl yaşadı.
Onların dilini öğrendi.
Yaşantılarını inceledi...

Elif oraları çok iyi biliyor.
Bizi de gezdirmek arzu ediyor.
Yalnız gezdirmekle kalmıyor.
Onların felsefesini de aktarmak istiyor...

Öğretecek bize Budizm'in, Hinduizm'in.
Sanatını, tanrılarını, mitolojisini.
Tanıtacak onların dinlerini, rahiplerini.
Gezdirecek birçok manastır ve de mabedini...

Lakşmi Bayramı'na da katılacağız.
Birçok Budistle bir arada olacağız.
Renkli boyalar, çiçekler arasında.
Onların bayramını da kutlayacağız...

Nepal çok farklı bir ülke.
Doğasıyla, yaşantısıyla, kültürüyle.
Öğrenmeye çalışacağız burayı 7 günde.
Elif Köksal'ın önderliğinde...

Bir kitap yazmış sevgili Elif.
9 yıl orada edindiği deneyimlerle.
Başından geçenleri getirmiş dile.
"Katmandu'da Ev Hali" başlığı ile...

Elif yer vermiş şu sözlere.
Kitabının önsözünde.
Şimdilik veda ediyorum sizlere.
Haydi hepinize Namaste...


*Biriyle tanışırken, "güzel isminiz nedir" diye soruyoruz.
*Merhaba ve hoşça kal yerine "içindeki tanrıyı selâmlarım" diyoruz.
*Nasılsın yerine "pilavını yedin mi" diye soruyoruz.
*Bedenimiz tapınak, aile en önemli şey.
*Bedenimizin tapınak olduğundan yola çıkarak, etrafımızdan ziyade içimizi temiz tutmak önemli.
*Ölüm meselâ ağır, karanlık bir yer değil.
*İçine bir tanrıça girmiş küçük bir kız çocuğunun yüzü suyu hürmetine Nepal'in ayakta durduğuna inanıyoruz.
*Annemizle babamız bizim için neyin iyi olduğunu bizden iyi biliyor, eminiz.
*Çiçeklerin sahibi yok. Çiçekler çünkü Nepal'de tanrılara sunmak için varlar. Bize değil tanrılara aitler.
*Yerin altında yaşayan Şahmeran'ı rahatsız etmemek için lavabodan sıcak su da dökmüyoruz.
*Duygularımızı açığa vurmak ayıp, kızgınlık göstermek karakter zayıflığı.
*Karşımızdakini üzecekse doğruyu söylemek terbiyesizlik, teselli edici yalanlar bulmak erdem.
*Olmayacak bir şey yapan birine sinirlenmek yerine gülüveriyoruz.
 *Trafikte şoförler, küfredeceğimiz durumlarda kocaman sırıtıyorlar...


Katmandu fotoğrafları:
https://picasaweb.google.com/105371707000908378020/Katmandu#5808316114876051554


.

6 Kasım 2012 Salı

VİLLA ESTET...

 

Her yer ağaçsız ve her yer şarap bağları ile kaplıdır.
Bu bağlarda tanınmış şaraplardan aşağı kalmayan Catacecaumene
(Yanık ülke bölgesi)
şarapları üretiliyor.
Catacecaumene'de
(bugünkü KULA çevresi), Knidos, Smyrna (İzmir)
ve hatta ismi daha az bilinen yerlerden bile  çok özel ve iyi şaraplar üretilir.
Bu şaraplar keyif verirken ilâç niyetine de kullanılır.

Strabon
(MÖ 64-MS 24)


................

Konaklamamızı yaptık.
Strabon gezi grubumuzla Villa Estet'te.
Bayram tatilimizde Ege gezimizde.
Son iki gece kaldığımız Kula ilçemizde...

Yeni bir konaklama yeri burası.
Anemon oteller zincirinin bir parçası.
Ama yalnızca bir otel değil.
Çağdaş bir bağ evi burası...

Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur demişler.
Yan yana gelmişler, el ele vermişler.
Dağın üzerinde.
Koca bir bağ inşa etmişler...

Bir motel var.
Dağın tepesinde.
Bu bağın da tam merkezinde.
İzmir-Uşak karayolunun 147. km'sinde...

Odalar tek sıra düz bir koridorda.
Numara filan yok bu odalarda.
Adlandırılmış şaraplık üzüm cinsleri ile.
Boğazkere, Narince, Sultaniye diye...

Antik dönemdeki Catacecaumene burası.
Günümüzde Yanık Ülke toprakları.
Adını alıyor bir eski yanardağdan.
Hemen yanındaki sönmüş Divlit volkanından...

Öncelikle üzüm bağları var bu volkanik toprakta.
Şaraplık üzümler her tarafta.
Üzüm yetiştiriliyor modern yollarla.
Geniş tarlalarda ve düzenli bağlarda...

İtalyan Federico Curtaz buranın Önoloğu.
Çağrı Kurucu ise bağ sorumlusu.
Arkadaşımız Saba Açıkgöz de şarap danışmanı.
Bunlar Yanık Ülke topraklarının 3 şarap uzmanı...

750 dönümlük alanda üzüm yetiştiriliyor.
Merlot, Shiraz, Cabernet ve Sauvignon üzümler üretiliyor.
Bunlardan Divlit, Soprano, Oz ve Ventus isimli.
Şaraplar elde ediliyor...

Üzümler yalnızca burada hasat edilip, toplanıyor.
Burada birçok işlemden geçirilip, eziliyor.
Mayalanmak için burada çelik tanklara konuluyor.
Sık aralarla tadının kontrolü de burada yapılıyor...

Zamanı geldiğinde yine burada şişeleniyor.
Ağzı mantarla kapatılıp, burada etiketleniyor.
Kolilerle kutularına burada konuluyor.
Sonra da buradan tüketicilerine sunuluyor...

Üzümün üretimi de burada.
Şarabın imâlatı da.
Otelin hemen altında.
Büyük ve geniş mekânlarda...

Burada modern bir bağ evinde kalıyorsunuz.
Rahat bir ortamda konaklıyorsunuz.
Değişik şaraplarından tadıyorsunuz.
Dilediğiniz kadar da satın alıyorsunuz...

Gerçekten güzel bir yer burası.
Bağların ortasında 16 geniş odalı.
Şarapları ağız tadıyla tadılası.
Odalarında keyif alınarak kalınası...


Villa Estet fotoğraflarım:
https://photos.google.com/share/AF1QipODaNTWsv7VzXdP1iHhYk3_B-TSsqDu_U6tIePWurTNi3jXWRsD3qV1f2chfep8vg/photo/AF1QipNe0jGTR5_RWVbzMtZP2QQIxZdtL330bxX1Bis7?key=WHpHMW5KR1hYb0ZJVllSXzJOMVJiQ1lQdjJCQWtn

.

2 Kasım 2012 Cuma

BAYRAMDA EGE...


Dört günlük Bayram tatili vardı.
Strabon gezi grubu dünden hazırdı.

Ege'ye gidilecekti.
Bodrum, Marmaris, Ayvalık, Foça.
Didim, Kuşadası, Çeşme
ve Urla.
Gezilmeyecekti...

Peki buralar görülmeyecekse.
Ege'ye niçin gidilecekti...

Aslında antik Karia ve Lidya.
Toprakları gezilecekti...

Plânlar, programlar yapılmıştı.
İç Ege bölgesinde dolaşılacaktı.
Bu bir kültür gezisi olacaktı.
Ören yerleri turlanacaktı...

Konaklandı Bafa gölü kıyısında.
Hotel Silva Oliva Bafa'da.
Eski bir deniz kenarında.
Sıcak bir ortamda...

Sabah Kapıkırı köyüne gidildi.
Zeytin ağaçları içerisinden geçildi.
Beşparmak kayalıklarına çıkıldı.
Antik Latmos gezildi...

Öğlende tekrar Kapıkırına dönüldü.
Heraklia antik kenti görüldü.
Ertesi sabah Euromos mabedi gezildi.
Koca yayla'ya çıkıldı...

Buranın antik dönemdeki adı Labranda.
Ormanın içinde, dağın başında.
Temiz bir kaynak suyunun yanında.
Bir kült merkezi antik Karia'da...

Sonra Karia'nın başkentine  Mylasa'ya gidildi.
Milas'ın müzesi, evleri, camileri.
Ve de Gümüşkesen anıt mezarı gezildi.
Akşam üzeri Beçin Kalesi ziyaret edildi...

Aydınoğulları Beyliği yöresindeydik.
Tire ve Birgi'yi gezdik.
Türk Beyliklerinin eserlerini inceledik.
Tire'nin köftesini, Birgi'nin evlerini sevdik...

İki akşam Kula'da konakladık.
Antik adı Philadelphia olan Alaşehir'e geldik.
St. Jean Kilisesi'nin kalıntılarını gezdik.
Öğlende Salihli'nin Odun Köftesi'ni yedik...

Sonrasında Lidya başkentine gidildi.
Salihli yakınında Sardes kalıntıları gezildi.
Gymnasium'un restorasyonu çok beğenildi.
Artemis Mabedi ilgiyle izlendi...

Kula'daydık Cumhuriyet Bayramı'nda.
Kula'nın eski evleri arasında.
Peribacaları'na uğradık dönüş yolunda.
Uygun bir saatte de döndük Ankara'ya...

Sözün özü ve gerçeği.
Göremeden döndük Ege'nin denizini.
Ama çok iyi düzenlenmiş bir geziydi.
Yararlı biçimde geçirmiştik 4 günlük tatilimizi...


Ege Bölgesi gezi fotoğraflarım:
https://photos.google.com/share/AF1QipNDGj0ZuVucLpGMmuSc4PVBv3fdsWVMtNsm0z1MyHKDst2We5qHR93gsMGx5QRWtQ/photo/AF1QipMzntm5KbX-bwVhw3ldWrSGF6wUXD9k0R9sbOQC?key=S1NhanRHWk43RFdKTGMxY1hjTGZxZ01fZ0FWcDNn&hl=tr

.