YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

27 Mart 2012 Salı

PALA...


Renkli kişilerindendir.
Pala.
Sinop’un…

Akif Şahin’dir asıl adı.
Gardiyan’dır.
Görev yapmıştır.
25 yıl Sinop Cezaevi'nde…

Tanınır siyah, uzun bıyıklarıyla.
Bir de,
Heybetli vücuduyla.
Tüm Sinop’ta…

Yaşamıştır.
Meslek hayatı boyunca.
Azılı katillerle ve de.
Sabıkalı kişilerle birlikte…

Emekli edilmiştir.
Bıyıklarını kesmediği için.
Ve yasaklanmıştır Cezaevine girmesi.
Uluorta konuştuğu için…

Gerçekten renkli bir kişisidir.
Canlı bir tanığıdır.
Artık yerinde yeller esen.
Bu efsanevi Cezaevi’nin…


Pala’nın fotoğrafları:


21 Mart 2012 Çarşamba

ANNAPURNA...

55 km uzunluğunda. Heybetli bir dağ silsilesi. 
Annapurna. 
Nepal'de
Himalaya’larda… 

 6 tane zirve barındırıyor bu kitle. 
En yükseği bu zirvelerin. 
Annapurna-I
8091 metre yüksekliğinde... 

 “Hasat Tanrısı” anlamında. 
Annapurna. 
Sanskritçe’de… 
 
14 tane dağ var. 
8000 metrenin üzerinde. 
Yeryüzünde… 

 Onuncu en yüksek zirve burası. 
Tüm dünyadaki dağlar arasında. 
Ama en zor tırmanılanı. 
Tüm 8000’likler içerisinde… 

Sadece 153 kişi tırmanabilmiş. 
Bu dağa. 
1950’den bu yana… 

5000’in üzerinde. 
Tırmananların sayısı Everest'e. 
Ayni zaman aralığında… 

Dün bu dağa yolcu ettik. 
Sevgili Tunç Fındık’ımızı. 
Yeni bir ayağı olarak. 
14X8000 projesinin… 

Siz dualarınızı eksik etmeyin. 
Tanrı da yardımcısı olsun. 
O’nun… 

Tunç Fındık'ın, Habertürk’te Annapurna söyleşisi (video) 

14 Mart 2012 Çarşamba

ŞİİRSEL TIP...

Bugün 14 Mart, Osmanlı’da çağdaş Tıp eğitiminin başladığı tarihtir. Batılı anlamda ilk Tıp Okulunun açılış tarihidir 14 Mart 1827. Şehzadebaşı’ndaki Tulumbacıbaşı Konağı’nda açılmıştır ilk Tıp Okulu, Tıphane-i amire adıyla ve Sultan II. Mahmut tarafından.

Bu yıl 185. yıldönümünü kutluyoruz, bilimsel Tıp eğitimine başlamamızın…

Peki, 400 yıl önce, 300 yıl önce Tıp nasıldı diye düşündünüz mü hiç? Merak etmeyin, o zamanlar da hasta ve hastalıklar vardı. Hekimler aynen bugünkü gibi o zaman da hastalıkları anlamakta ve tedavi etmekte güçlük çekiyorlardı. Neyse, biz şimdi eskiye dönelim ve günümüze değin ne kadar aşama yapabilmişiz hep birlikte görelim:

XVI. yüzyılda yaşamış Nidaî, “Manzume-i Tıb” adlı eserinde hastalıkların; cinsi münasebet, gece uykusuzluğu, gündüz uykusu, idrarı tutmak, gece yarısı uykudan uyanıp su içmek ve tok karnına yemek yemeden kökenlendiğini şu dizelerle dile getiriyor:

Kesret ile sakın cima etme
Lezzetine anın tama etme
Gece uyu gündüz ol bîdar
Haps-i bevl eyleme sakın zinhâr
Nısf-ı leyl olıcak sakın nâgâh
Uyanıp su içem deme ey şah
Hem taâm üstüne yeme nimet
ki görmeyesin elem ü sıklet

Ayni Nidaî, Hematüri’de yapılacakları:

Kan gelirse sidik yolundan eğer
Havucun tohumunu katı döğeler
Yine bir nice gün birer miskaâl
Emr-i Hak’la olunca nahoş hâl

diye sıraladıktan sonra Burun Kanaması’nın tedavisi için de şu yolu öneriyor:

Durmaz ise eğer burun kanı
Sirke esrarı hazır et anı
Başın imiği üstüne derhal
Ur ki sakin ola hemen filhâl

Şair Azmî ise bir çeşit manzum tedavi kitabı olan eserinde konstipasyon üzerine şu yorumu getiriyor:

Her kaçan kim kabza olsa mübtelâ
Bu deva ile ilâc eyle ana
Beş dirhem sena- mekkî beş şeker
Râzyâneç tohumu bir dirhem yeter
Sa’yile hurd eyle sahk-ı tam ile
Su verip hap eyle hoş ikdam ile

XVII. asırda yaşamış Hekim Siyahî, Mecmua’-ı Tıb adlı eserinde idrar yolu taşları için ilaç hazırlanmasını tanımlıyor, ancak yine de şifa’nın Tanrı’dan umulması gereğini vurguluyor:,

Bevl yolunda taş olursa cana
Devasın istimâ’l et idem ifşa
Tavuk kursağının zarı begayet
Sürer taşı bevl yolundan elbet
Cemî’ kıl talib ol zarı bir bir
Kurut gölgede anı ola vâfir
Havan içinde sahket anı derhâl
Kifâyet etdiğince ana kat bal
Anı mâcun misâli eyle cana
Alıştır el urup fincanda hatta
Yedir fındık kadar talib olana
Şifayı Hak’dan um habdan behâne

Asım Neşet Sözmen ise 1930 yılında yazdığı Pratik Tababetin Hulâsası isimli şiirinde, bakınız yaptığımız işleri nasıl özetliyor:

Bir hastaya ecdadını evlâdını sorma
Mazi ile beyhude yere bîçâreyi yorma
Bir kardeşi varmış, biri askerde şehîdmiş
Satmış evi dükkânındaki sermayesi bitmiş
Yâd ettirerek bunları, ağlatma fakîri
Doktor diye hiç kendine bağlatma fakîri
Ahvâl-i umûmîyyeyi kaydeyle kafanda
Ârazı da gör topla ki teşhis yazar anda
Kalb hastası teftîş ile olur elbet
Şersufta veca var muhakkak ki rükudet
Sistolde diyastolde midir nefha çi fayde
Bir tek ilacın var verecek hepsine elde
Kan halinde âid yazılan hayli makaalât
Tatbik-i serirî de muhakkak ki hûrafât
Ümmîdini kırmakta etibba- zemînin
Tefrikle tedavisi değişmez Lösemi’nin
İdrarla zûhur etmede böbrekteki âfet
Hakkaa ki tedavisinde perhizine dikkat et
Devrîliği kalevîlerle sükûnu tesbitdir
Elbette bakarsan bulunur filminde on tane de niş

Tüm Hekimlerin çektiği güçlükleri de Esad Paşa şu dizesiyle ne güzel dile getiriyor:

İhtiyârımla olur muydum bu âlemde Tabip
Vakıf olsam âlemin bunca devâsız derdine...

Bütün dertlere deva bulunana değin, her Hekime ve Hekim olacağa mesleğinde başarılar diliyor, Tıp Bayramlarını kutluyorum...

8 Mart 2012 Perşembe

KADINLARIMIZ, siyah-beyaz...




Yerel Gündem-21 Başkanı idim.
2004 yılında.
Samsun’da…

Bir Festival düzenlemiştik.
Ulusal Kadın Etkinlikleri” başlığı altında.
Samsun’da.
YG-21 Kadınlar Konseyi adına…

Atatürk Kültür Merkezi’nde yapıldı.
Bu etkinlik.
Çeşitli illerden gelen.
Çok sayıda kadın katılımcıyla…

Birçok konuşmalar yapıldı.
Kadın sorunları tartışıldı.
Çeşitli oturumlarda.
Vali ve Belediye Başkanı'nın huzurlarında…

Yerel Gündem 21'i anlattım onlara.
Açılış konuşmasında.
Bir de sunum yaptım sonrasında.
Kadınlarımız, siyah-beyaz” başlığıyla…

Bu sunumumu iletiyorum aşağıda.
"8 Mart Dünya Kadınlar Günü" anlamında.
Tüm kadınlara.
Saygılarımla...



.

4 Mart 2012 Pazar

ABDÜLMECİD EFENDİ'NİN KÖŞKÜNDE...


Üsküdar’da, Bağlarbaşı'ndadır. 
Abdülmecid Efendi Köşkü
Boğaza yukarıdan bakan. 
74 dönümlük güzel bir koru alanında… 

Mısır Hidivi
İsmail Paşa tarafından yaptırılmıştır. 
Bu köşk, 1880-1885 yıllarında. 
28 bin Mısır altınına… 

Satın alınmış II. Abdülhamit tarafından. 
Ve tahsis edilmiş amcası. 
Abdülmecid Efendi’ye. 
Av köşkü ve yazlık ikâmetgâh olarak… 

Hiç Sultan olmadı Abdülmecid Efendi
Ama Osmanlı’nın son Halife’siydi. 
6 yabancı dil biliyordu. 
Sanatkâr bir veliahttı… 

Yetenekli bir hattat ve ressamdı. 
Abdülmecid Efendi
Ve ilk Başkanı’ydı 1909’da kurulan. 
Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’nin… 

Öyle ki, 1918 Viyana Sergisi'ne, 
Katılmıştı “Otoportre”, 
“I. Sultan Selim”, “Haremde Goethe” 
Ve “Haremde Beethoven” 
Tabloları ile… 

Osmanlı ve Mısır etkisi hakimdir. 
Bu köşkün mimarisinde. 
Geniş bir kullanım sahasına sahiptir. 
3 katlı Köşk, 1860 m2’lik kapalı alanıyla… 

Geç bir örneğidir. 
Geleneksel Türk evi’nin. 
Havuzlu bir Sofa’sı vardır. 
Hemen giriş katında… 

Bulunmamaktadır bir eşi daha. 
İstanbul’da. 
Dış kapısı, odaları, tavanları, duvarları. 
Çinileri, şöminesi, çeşmesi ve süslemeleri ile… 

Ev sahipliği yapar bu Köşk
Sanat ve edebiyat toplantılarına. 
Sanatsever yapısıyla. 
Abdülmecid zamanında… 

İstanbul Defterdarlığı'na geçer. 
Bu köşk ve korusu. 
1924’te Halifeliğin kaldırılmasıyla. 
Ve Abdülmecid’in gönderilmesiyle yurtdışına… 

50 yıl bom boş olarak kalır. 
Ardından satın alınır. 
Kâzım Taşkent tarafından. 
Ve Yapı Kredi Bankası’nın mülkü olur… 

Geçen hafta toplandık burada. 
Lise okul arkadaşımızla. 
Yapı Kredi’nin buradaki Sosyal alanı'nda. 
Sevgili Arif Nazlıoğlu aracılığıyla… 

Bir yer değil burası, pek ayak altında. 
Olmasına rağmen Üsküdar’da. 
Çoğu kişi zaten habersiz İstanbul’da. 
Buranın varlığından da… 

Özel izinle gezdik. 
125 yıllık. 
Bu görkemli sanat yapısını. 
Ve köşkün iç mekânını… 

Gerçekten güzel restore edilmiş. 
Aslına sadık kalınmış. 
Zamanında çok zengin bir yapıymış. 
Uzun yıllar harap ve boş kalmış… 

''Allah ikbal sahiplerinin saraylarını
bazen huzursuz bir serçe kuşuna 
yuva olmak için saklar'' yazmakta. 
Bu Köşkün duvarlarında.