YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

27 Eylül 2011 Salı

MÜNİH BİRA FESTİVALİNDE...


Münih’e özgü bir şenlik.
Oktoberfest

Bira Festivali olarak da biliniyor.
En önemli festivallerinden birisi.
Tüm dünyanın.
Tam 200 yıllık bir geçmişi var.

12 Ekim 1810’da evleniyorlar.
Alman Prensi I. Ludwig ile.
Prusya Prensesi Therese.
Bavyera’da…

Yani, tam 200 yıl önce.
Münih'te.
Günümüzde Therese çimenliği.
Ya da Therese alanı diye bilinen bölgede…

Tüm Münih’liler davet ediliyor.
Bu düğüne…

Ertesi yıl ayni yerde kutlanıyor.
Bu düğün 1811 yılında.
Yine Therese çimenliğinde.
Bu kez bir at yarışı ile…

Sonraki yıllarda da sürüyor.
Bu kutlamalar.
Çoğalan bir coşkuyla.
Artan bir heyecanla...

Çeşitli eğlenceler ekleniyor.
Bira sunumları başlıyor.
İleriki yıllarda…

Bazı yıllar yapılamasa da.
Savaş ve salgın hastalıklar nedeniyle.
Devam ediliyor kutlamalara.
Aradan iki asır geçse de…

Günümüzde Eylül'ün son haftasında.
Ve Ekim’in ilk haftasında kutlanıyor.
Oktoberfest

Tam 17 gün sürüyor.
6-8 milyon kişi geliyor.
Münih dışından…

Tam bir karnaval havası.
Münih’liler ve Bavyera’lılar için…

Bira'lar tüketiliyor bu festival'de.
Yalnızca Münih’te üretilen.
Augistiner, Hacker-Pschorr, Hofbrau.
Lövenbrau, Paulaner
ve Spaten Biraları...

Bira üreticileri'nin geçişi var.
İlk gün süslenmiş atlı arabalarla.
Ve de katılıyorlar güzel giysileriyle.
Bu geçişe…

Therese alanında sonlanıyor.
Bu geçiş.
Hep birlikte çadırlara giriliyor.
Her biri 8-10 bin kişilik çadırlara…

Fıçıya musluk takılması ile başlıyor.
Kutlamalar.
Münih Belediye Başkanı tarafından…

Saat tam 12.00 de yapılıyor.
Tüm Münih’lilere duyuruluyor.
Bu olay.
12 pare top atışı ile…

Sonrasında ilk bira sunuluyor.
Münih Belediye Başkanı tarafından.
Bavyera eyaleti Başbakanına.
Törenle bu fıçıdan…

Ve Festival başlıyor.
Ana tema Bira içilmesi.
Kocaman cam kupalarda içiyorlar.
Mass denilen bir litrelik bardaklarda…

Çok büyük çadırlarda.
Bavyera halk müziği eşliğinde.
Sık aralıklarla “Prosit” denilerek.
Ve durmaksızın içilerek…

Müthiş bir bira tüketimi var.
7 milyon litre bira tüketilmiş.
Örneğin.
2007 yılında…

Bavyera köylülerinin geçişi oluyor.
İkinci günün sabahında.
Tüm köylerden, kasabalardan geliyor.
Özel kıyafetleri içinde…

Müzik eşliğinde yürüyorlar.
Tarım ürünlerini sergiliyorlar.
Muhteşem bir gösteri sunuyorlar…

İnanılmaz bir coşku ile kutlanıyor.
Bu bayram.
En güzel giysilerini giyiyor.
Çoluk, çocuk tüm Münih'liler…

Bir Lunapark alanı da var.
Therese alanı'nda.
Çadırların hemen yanı başında…

Burada da neşe içinde eğleniyor.
Tüm katılımcılar...

Tam bir kültür gösterisi Oktoberfest.
Yalnızca bira içilen değil.
Nasıl kutlanmasını da gösteren.
Bayramların…


Oktoberfest Fotoğraflarım için:
https://photos.google.com/share/AF1QipM0lnFpLyTAVjwh9b060i1meA-hux3dH8dyYbhpaD9tqgncHHAT8Vsf8oKQCz8UMQ/photo/AF1QipNYK8CCsf3gMYCMS9AQ9N2ZyDX146K2vnrvfVxd?key=RWRvejNfMjlnS1FWTWhkYVpsQzkwNWRxVUtIMWFB

.

15 Eylül 2011 Perşembe

KASTAMONU...

Çok çok büyüdü. 
Birçok kentimiz. 
Artık içinden geçmiyorsunuz birçoğunun. 
Çevre yolundan ve şehri görmeden geçip gidiyorsunuz… 

Kastamonu onlardan değil. 
Geçmek zorundasınız içinden. 
Hem de keyifle. 
Bu güzel Anadolu kentimizin… 

Ben çoğu kez dururum. 
Kentin merkezinde. 
Her geçişimde. 
Kastamonu'da... 

Şehrin tam ortasındadır. 
Kastamonu’da görülecek yerler. 
Gezilecek evler. 
Yenilecek yemekler… 

Bu kez de Kastamonu’daydım. 
Bir gece de konakladım. 
Son Ramazan Bayramı'nda. 
Ankara-İnebolu-Samsun yolunda… 

Sokaklarında yürüyorsunuz. 
Onarılmış evlerini geziyorsunuz. 
Tarihine tanıklık ediyorsunuz. 
Sevecen halkını tanıyorsunuz… 

Kenti gezmek için yetiyor. 
Aslında tam bir gün. 
Yayan olarak gezebiliyorsunuz. 
Tüm tarihi yapıları… 

 Ama kanımca yetmez. 
Bir ay bile. Kastamonu vilayetinin. 
Tüm güzelliklerini görmeye… 


Kastamonu fotoğraflarım: 

13 Eylül 2011 Salı

KASABA...

Aslında bir köy, Kasaba. 
Kastamonu’ya bağlı. 
Kastamonu-Daday yolunda. 
20 km sonra sağda... 

Güzel ve yeşil bir köy. 
Sulak bir alanda. 
Ceviz ağaçları altında. 
Meyve ağaçları arasında... 

Eski ismi Gaşgaba. 
Candaroğulu döneminden. 
25.000 nüfusu varmış. 
13-17. yüzyıllar arasında... 

Sonradan nüfus azalmış. 
Bir köy’e dönüşmüş. 
Günümüzde 30 haneye sahip. 
100 civarında bir nüfusu var... 

Çok güzel evler var. 
Kasaba’da... 

İki tane de güzel camiye sahip. 
Selçuklu'lardan kalma. 
Bunlardan bir tanesi Mahmutbey camii... 

14. yüzyıldan kalma. 
1366 yılında yapılmış. 
Candaroğlu döneminde. T
am 645 sene önce... 

 Aslında ahşap bir yapı. 
Ama dışında taş duvarlar var. 
Tam 120 cm kalınlığında...
 
Muhteşem ahşap oymaları var.
 Bu caminin içinde. 
Bir renk cümbüşü sanki. 
Oymaları, kakmaları ve boyalarıyla... 

Bir de ceviz kapısı var. 
Bu caminin. İnanılmaz bir güzellikte... 
Aslı Kastamonu’da. 
Liva Paşa Konağı’nda. 
Etnografya Müzesi'nde. 
Bu oyma kapının... S

Sonradan aynisi yapılmış. 
Bu kapının. 
Ve de girişine konulmuş Mahmutbey caminin... 

Üzerinde şunlar yazıyor. 
Hat sanatının tüm inceliğiyle. 
Mescitler Allah’a mahsustur. 
Orada Allah’tan başkasına ibadet edilemez”. 

 Ve alt tarafında da mütevazi bir not: 
Amele Abdullah bin Mahmut en Nakkaş”. 
Yani; “Abdullah’ın oğlu, Amele Nakkaş Mahmut”. 
O kadar... 


8 Eylül 2011 Perşembe

TUZ MAĞARASINDA...


Tuz’u çok severim.
Oldum olası…

Boca ederim.
Tuz’u üzerine.
Tadına hiç bakmadan.
Tüm yemeklerin…

Başka kötü bir alışkanlığım yoktur.
Örneğin kırmızıbiber hiç kullanmam.
Karabiber’in tadını bilmem.
Limon desen hiç sıkmam yemeklere…

Tuz'dur benim.
Varsa yoksa.
Tek ağız tadım…

Bir tuz cennetindeydim.
Şeker Bayramı'nda.
Çankırı’da.
Tuz mağarası’nda…

20 km kadar doğusunda.
Bu tuz mağarası.
Çankırı’nın.
İçerisinde Balıbağ köyü sınırlarının...

Tuz üretiliyor burada.
Söylenene göre.
5000 senedir.
Hititler'den beridir...

Koca bir dağın altında.
Büyük bir kaya tuzu rezervi burası.
Yurdumuzun.
1.6 milyon ton kadar kapasitesi…

Galeriler içerisinde dolaşıyorsunuz.
4 metre yüksekliğinde.
TIR’lar giriyor içeriye.
Granit sağlamlığında kaya tuzu tünellerine…

Karanlık bir ortam.
15 km uzunluktaymış.
Bu yüksek galeriler.
800 dönümlük de bir alan kaplıyormuş…

Dolaşıyorsunuz.
Serin bir ortamda.
15-17 derecelik sabit bir ısıda.
Yerin 150 m altında…

Heykeller sergileniyor.
Bu galerilerden birinde.
Tuz kaya’sından yapılmış.
Çeşitli eserler…

Bir Konser vermiş.
Piyanist Tuluyhan Uğurlu.
Burada.
Bu mistik ortamda…

Her taraf tuz.
Etrafınız.
Sağınız, solunuz...

Bir parça kopartıyorum.
Galerideki kayadan.
4-5 gram kadar.
Sonra da tümünü bitiriyorum…

"Yaşın 65’i geçti".
Tansiyonun kaç” diye soracaksınız biliyorum.
İster inanın, ister inanmayın ama.
90-60-90 halâ...


Çankırı Tuz Mağarası fotoğraflarım:
https://photos.google.com/share/AF1QipPANoy3-czhCDDPDzBB4QN5OAkXMYFdZ7WexoYNAqCTXux09Il_JEa_SvbuV9e6Pw/photo/AF1QipOgyS9n8Y95m4L5E7Dj6d5KJcafphbKE8iP0ktM?key=cldiV2dZZktTTTY2RE82RnM1WEgxS09YRUp4WHVB

.

4 Eylül 2011 Pazar

ARSUZ EBRU ATÖLYESİ...

Kökeni karışık. 
Ebru kelimesinin…

Farsça abru’dan 
Ya da ab-ı ru’dan 
Geldiği söyleniyor...

Ab bildiğiniz gibi su demek. 
Ru da yüz anlamında. 
Bu durumda ab-ru, 
su yüzü” anlamını taşıyor...

Çağatayca “ebre” den 
Geldiğini söylüyor. 
Bazı dil bilimciler. 
Hareli görünüm” demekmiş. 
Ebre… 

Ebri” kelimesinden köken aldığını 
Söyleyenler de var. 
Bulut” veya “bulutumsu” anlamındaymış. 
Farsça’da. Ebri kelimesi… 

Her ne olursa olsun. 
Bir çeşit geleneksel resim sanatı Ebru
Su yüzüne yapılan. 
Sonra da kağıda aktarılan... 

Ama o kadar basit değil. 
Suyu çok özel bir biçimde hazırlanıyor. 
Bunun üzerine boyalar damlatılıyor. 
Sonra fırçalarla desenler oluşturuluyor. 

Ardından bu suyun üzerine kapatılıyor. 
Özel bir kâğıt. 
Şekil buraya çıkıyor. 
Sonra kâğıt kurutuluyor… 

Zahmetli bir iş ebru.
Emek yoğun bir uğraşı. 
Sonunda bir renk senfonisi ortaya çıkıyor. 
Hepsi biri birinden farklı… 

Renkli aktivitelerinden birisiydi. 
Füsun Sayek Etkinlikleri'nde. 
Raziye Sökmen hanım yönetiminde. 
Ebru sanatı atölye çalışmaları… 

Ayrı ayrı günlerde yapıldı uygulamalar. 
Çocuklar ve erişkinler için… 

İlk kez görüyorlardı. 
Ebru sanatı uygulamalarını. 
Katılımcıların tümü… 

Çok güzel örnekler ürettiler. 
Buna rağmen. 
Çocuk ve erişkin katılımcılar. 
Hoca'larının önderliğinde…