YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

30 Nisan 2020 Perşembe

UĞUR ÖZEL...



Uğur Özel, Ondokuzmayıs Üniversitesi.
Tıp Fakültesi.
Kılçık gülmece Dergisi.
Üç eski karikatürist'inden birisi...

Amasya'da dünyaya geldi.
Gümüşhacıköy ilçesindendi.
Lise eğitimini.
Kabataş Erkek Lisesi'nde bitirdi...

Üniversite Seçme Sınavı'na girdi.
İlk tercihi Cerrahpaşa idi.
Karikatürist olacağı seçiminden belliydi.
Tuttu 19 Mayıs Üniversitesi'ne girdi...

İlk sınıfta Kılçık Dergisi ile tanıştı.
1985 yılıydı.
Eser Matbası'nda derginin basımını.
Ve tatlı yorgunluğunu hiç unutamadı...

6 yıl süresince.
Her sene.
Kılçık Dergisine.
Renk kattı yazı ve karikatürleriyle...

1991'de Doktor ünvanını aldı.
Samsun Devlet Hastanesi, Acil'de çalışmaya başladı.
İki yıl sonra Mezifon Devlet Hastanesi'ne atandı.
İki yıl da oranın Acil'inde çalıştı...

Askerliğini İstanbul'da.
Yaptı Selimiye Kışlası'nda.
1994-1995 yıllarında 16 ayda.
Son 4 ayı da Teğmen ünvanıyla...

İhtisas Sınavı'na girdi.
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, Tıp Fakültesi. 
Anestezi ve Reanimasyon Bölümü'nü kazandı.
Tam 5 yıl Sivas'ta kaldı ve Uzmanlığını aldı...

Kılçık Dergisi'nin muadili.
Sivas Tıp Fakültesi.
"Tıp a Tıp" Gülmece Dergisi.
Onun katkılarıyla zenginleşti...

Sonra.
Tayin oldu Bursa'ya.
Sigorta Hastahanesi'nde çalıştı burada da.
Anestezi'de dört yıl boyunca...

Bu arada.
Acıbadem Hastahanesi'ne geçti Bursa'da.
Karikatürler çizdi Bursa Tabip Odası'nca. 
Yayınlanan Dergi, Hekimce Bakış'ta...

Bir ara 6 aylığına.
Gitti taa Amerika'lara.
Anestezi Bölümü'ne Boston'a.
Harvard Tıp Okulu'na...

Burada meslek yaşamının en renkli.
Ve en verimli dönemini geçirdi.
Çok şey öğrendi.
Hacıköy'den Harvard'a da gidilebiliyormuş dedi...

Yaşadıklarını yazdı aklına geldikçe.
Türk Anestezi ve Reanimasyon Derneği'nin her sene. 
Yapılan AYBA Öykü Yarışması'nda.
1. Ödülü'nü aldı 2016'da "Mallampati" isimli yazısıyla...

Türk Anestezi ve Reanimasyon Derneği ile.
"Tarihçe Grubu" bünyesinde, 2016  senesinde.
"Türkiye'de Anesteziyoloji ve Reanimasyon Biliminin Gelişimi" 
İsimli 2 ciltlik kitabın çıkartılmasına büyük emek verdi...

Uğur, hastane nöbetlerini yazıyor, çiziyor.
Bunlarla "Asabiyet Müzesi Sergisi" düşlüyor.
Zaman olursa da.
Bir kitap yazmayı hayal ediyor bunlarla...

Denizi ve su altı'nı çok seviyor.
Dünyadaki önemli dalış merkezlerine gidiyor.
Halâ basılı yayınları, gazeteleri okuyor.
Mizah dergilerini izlemeye bayılıyor.

Halen Bursa Acıbadem'de çalışıyor.
Yazma ve çizme alışkanlığı devam ediyor.
7 yıldır Bisiklet sürüyor, yarışmalara katılıyor.
Yarışları salimen bitirmeye gayret ediyor...

Çok neşeli bir grupla tatil günleri keyif alıyor.
Doğada uzun soluklu bisiklet turları yapıyor.
Sıhhiyeci olduğu için de.
Grubun en sonunda sürüyor...

Kızı NY'da Digital Art ve Animasyon Master'ı yaptı.
Şimdi Londra'da Animasyon ve kısa filmler yapıyor.
Boynuz kulağı geçiyor.
Lâf aramızda kızı, babasından daha iyi çiziyor...


Uğur Özel Karikatür ve bazı yazıları:

.

26 Nisan 2020 Pazar

DÜNYANIN EN BÜYÜK RESTORANI...


- 8 Aralık 2008, Şam-Suriye -

Bawabet Dimashq buradaki adı.
"Şam Kapısı" Türkçe'mizdeki anlamı.
Burası dünyanın en büyük Restoranı.
Kaynakçası Guinness Dünya Rekorları kitabı...

Şam Kapısı Restoranı.
En büyük Restoran ünvanını.
Bizim ziyaretimizden 7 ay öncesinde.
Almıştı 15 Mayıs 2008 tarihinde...

20 dönümü kapalı alanda.
Toplamda 54 dönümlük bir sahada.
Yapılmış 40 milyon dolar harcamayla.
6014 müşteriye hizmet verilebiliyor burada...

Önceki rekor aitmiş Tayland'a.
Başkent Bangkok'da.
Royal Dragon adlı restorana.
Ancak 5 bin kişi yemek yiyormuş bir anda...

Yemekleriniz yiyorsunuz çok geniş bir alanda.
Arabesk bir dekorasyonla.
Şelaleler, çeşmeler, şadırvanlar, havuzlar arasında.
Ayrıntıyla döşenmiş ışıklı oda veya salonlarda...

Buranın yalnızca mutfağı 2.5 dönüm genişlikte.
Bu restoranda 1800 kişi müşterilere hizmet vermekte.
Biri birinden farklı 6 farklı dünya lezzetleriyle.
Hint, Çin, Arap, İtalyan, Orta doğu ve Suriye çeşitleriyle...

Bizler tabii ki Suriye mutfağını seçtik.
Çok da iyi ettik.
Halabi, Fattush, Tabule, Kibbe gördük.
Humus, Maklube, Lübye, Peynirli köfte yedik... 

Bi daha gidilir Suriye'ye.
O büyülü mekânı görmeye.
O güzelim yemekleri, tatlıları yemeye.
Şu günlerde bile...


Şam Kapısı Restoran fotoğraflarım:
.

24 Nisan 2020 Cuma

EMEVİ CAMİİ, Şam...


- 9 Aralık 2008, Şam-Suriye -

Aramiler zamanında.
Baal Tapınağı vardı bu alanda.
Romalılar fethettiğinde MÖ 64 yılında.
Jupiter (fırtına) Tapınağı'nı kurdular burada...

Hristiyanlığın ortaya çıkmasıyla.
I. Theodosius zamanında.
Yapılmıştı buraya bir Bazilika.
Vaftizci Yahya adına...

Şam'ın MS 634 yılında.
Müslümanlarca alınmasından sonra.
Cami'ye çevrilen bu Bazilika.
Kullanıldı 70 yıl birlikte Hristiyan ve Müslümanlarca...

70 yılın sonunda Emeviler zamanında.
Dualar edilen bu mekanın ihtiyacı karşılamamasıyla.
Halife I. Velid zamanında.
Başlandı büyük bir Caminin yapımına...

12 bin kişi çalıştı bu Cami'nin inşasında.
Halife'nin arzusuyla.
Bizans İmparatorundan istenilen katkıyla.
Ön cephe süslendi Helenistik mozaik tablolarla...

Dikdörtgen biçimli Cami, 136X37 m boyutunda.
Caminin üç minaresi, dört kapısı bulunmakta.
Mermerle döşeli çok geniş bir avlu'da da.
Sütunlar üzerinde Şadırvan ve Kubbet-ül Hazne durmakta...

Caminin içi ince-uzun namaz mekânıyla.
İslamın ilk dönemlerindeki cami plânıyla.
Jupiter Mabedi'nden kalma sütunlarla.
Pencereler de süslü renkli vitraylarla...

Emevi Camisi'nin hemen yanında.
Kudüs'ü fetheden 1187 yılında, 49 yaşında.
Eyyubi Hanedanlığının kurucusu.
Selahaddin Eyyubi'nin Türbesi bulunmakta...

Onun da hemen yakınında.
Ait olan Hz. Ali'nin torununa.
Ve Hz. Hüseyin'in kızına.
Seyyide Rukiyye Türbesi yer almakta...

681 senesinde.
Hz. Hüseyin'in kızı Rukiyye de.
Bulunmaktadır Kerbela'da.
4 yaşındadır o sıralarda...

Rukiyye de.
İnananlarla birlikte.
Hz. Ali ve Hz. Hüseyin'e.
Getirilir Şam'a, Emevi başkentine...

Ancak burada.
Babasının kesik başını gördüğünde bir mızrağın ucunda.
Rukiyye'nin kalbi dayanamaz bu manzaraya.
Ve yaşamını yitirir oracıkta...

Bir Türbe ve Cami yaptırılır orada.
Seyyide Rukiyye'nin adına.
Ziyaret edilmekte Rukiyye tüm gün boyunca.
Büyük bir yoğunlukla inananlarınca...

Hani namaz kılacaktık ya buralarda.
Emevi Camisi'nde, Şam'da.
Sanırım şimdilik kaldı bu rüya.
Başka Cuma'lara...


Emevi Camisi ve Rukiyye Türbesi fotoğraflarım:
https://photos.google.com/share/AF1QipMJFphaWUTrwzlQZSaS9XdlSSJwmaNkSDR0Fiv4PyFwURtIKkQTb8T2gbVg8Xok8w/photo/AF1QipPYh5tn03akr1KKqysT_UT4-LOVOImfCgPYx3CQ?key=ZEJWaTJPMWsyZEM1VFFURHF1bVV1T2VfLU1hcTF3
.

21 Nisan 2020 Salı

Hz. ZEYNEB TÜRBESİNDE...


- 9 Aralık 2008, Şam-Suriye -

"Bu kız, Hüseyin ile birlikte Kerbela'ya gidecek ve
ağabeyinin dert ve musibetlerine ortak olacaktır".
Hz. Muhammed

...............

Hz. Zeyneb, 626 yılı Medine doğumlu.
Hz. Muhammed'in ilk kız torunu.
Torununun "Zeyneb" adını.
Bizzat Hz. Muhammed koydu...

Zeyn-eb kelimesi.
Anlamı : "babasının süsü, ziyneti".
Zeyneb;  Hz. Ali ile Hz. Fatıma'nın kızı.
Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'in de kardeşi...

Zeyneb çocukken babası Hz. Ali'ye.
Sorar, "çocuklarını seviyor musun" diye.
Hz. Ali:
Yanıtlar, "Nasıl sevmem ki...".

Zeyneb karşılık verir babasına şöyle:
"İki sevgi ayni anda olmaz Müslümanın kalbinde".
"Bir arada olmaz sevgi hem Allah'a, hem de evlada".
"Sevgi Allah'a, şefkat ise gerektir evlada..."

Zeyneb küçükken bile.
Ağabeyi Hüseyin'e.
Bağlıydı büyük bir sevgiyle.
Mutlu olurdu onu her gördüğünde...

Zeyneb, güzel ahlâklıydı.
Hz. Muhammed onu çok sever ve överdi.
İslam'ın yayılması için çaba göstermişti.
Babası olan  Hz. Ali'ye çok yardım etmişti...

Aşura kelimesi Arapça.
Kökeni "aşara".
Aşara da.
Arapça'da "On" anlamında...

Aşure günü.
Ya da Aşura günü.
Hicrî takvimin ilk ayı olan.
Muharrem'in 10. günüdür...

Hz. Muhammed'in torunu.
Hz. Ali'nin oğlu.
Ve Hz. Zeyneb'in kardeşi
Hz. Hüseyin...

Muharrem ayının on'unda...
Muaviye'nin oğlu Yezid'in ordularınca.
Şehit edilir Kerbela'da.
Birlikteki 72 inananıyla...

Aşura günü Kerbela'da, ikindi vaktinde.
Hz. Hüseyin yere düştüğünde.
Hz. Zeyneb geldiğinde onun bedeninin yanına.
Müthiş bir konuşma yapar büyük belâgatla...

"Ey Muhammed! Kızların esir edildi, oğulların öldürüldü.
Seher yeli o bedenlerin üzerine toprak savurmaktadır şimdi.
Bu senin Hüseyin'indir.
Başı boynundan kesilmiş, sarık ve hırkası yağmalanmış.
Babam feda olsun ona ki  ordusu katledilmiş ve yağmalanmış.
Babam feda olsun ona ki çadırları yakıldı, yıkıldı.
Babam feda olsun ona ki gittiği yolculuktan dönmeyecek.
Ve yaralarına merhem konmayacak..."

Hz. Zeyneb'in bu konuşması ve yakınmaları.
Tüm dost ve düşmanları.
Etkisi altına almıştı.
Ve herkesi gözyaşlarına boğmuştu...

Hz. Zeyneb onurlu ve azimli bir kişidir.
Kerbela'daki bu acısından sonra esir edilir.
İnananları ile birlikte esir düşer.
Önce Kûfe'ye, oradan da Şam'a götürülür...

Esareti ve seyahati boyunca.
Diğer esirleri koruma ve kollamasının yanında.
Aydınlatma ve moral aşılama.
Yönünde çok büyük fayda sağlamıştır insanlara...

Hz. Zeyneb, 682 yılında.
56 yaşında.
Vefat etmiştir Şam'da...

Şii inancına göre.
Çok önemli olan bir yere.
Gitmiştik Suriye-Şam ziyaretimizde.
Hz. Zeyneb Türbesi'ne...

Geniş bir alanda Zeyneb Türbesi.
Camisi, çeşmeleri.
Havuzu, şadırvanı, minaresi.
Ve 5 ton altınla kaplı kubbesi...

İçerisi kalabalık Şii misafirlerle.
Irak'tan, İran'dan Türkiye'den gelenlerle.
Işıklı avizelerle, süslü desenli çinilerle.
Muhteşem hat sanatı dualarla, ayetlerle...

Herkes sevgiyle içeriye giriyor.
Türbenin gümüş parmaklıklara tutunuyor.
Dualarını ediyor, ağıt yakıyor.
Gözyaşları akıtıyor, namazını kılıyor.
Sonra saygıyla geri geri çıkıyor...

Türbe'nin hemen girişinde de.
Arap harfleriyle:
"Kerbela kahramanı, beyaz inci Zeyneb"
Yazıyor...



Hz. Zeyneb Türbesi Fotoğraflarım:
https://photos.google.com/share/AF1QipNQItus0Me4Alwzyyj3llkh73NdL5G1928Pg6U9qCY2kqznjdomwKRiqISfpb9Ewg/photo/AF1QipNfCaf0LrZ351UltBtk3OEzqu9ZgjvPrX_Xy9tN?key=Y3Vmd1o3Si0tZW9nMld6STVWLXlZbDNoTkR4aDhB
.

15 Nisan 2020 Çarşamba

BOSRA...


- 8 Aralık 2008, Bosra-Suriye -

Bosra ya da Busra kenti Suriye'de.
Başkent Şam'ın 140 km güneyinde.
Ürdün sınırına 30 km mesafede..
Unesco Dünya Kültür Mirasları listesinde...

Kuruluşu antik Mısır'a kadar gitmekte.
Amenhotep döneminde.
Firavun Tutmosis (MÖ 1504-1450)'in listesinde.
Buzruna olarak adı geçmekte...

Romalıların gelmelerinden önce.
Başkentleri Petra olan Nebatiler döneminde.
Önemli bir ulaşım ve ticaret merkezi.
Bosra kenti...

MS 106 yılında.
Fethedildi Bosra.
Roma İmparatorluğu ordularınca.
MS 395'de de kaldı Doğu Roma topraklarında...

Romalılar Bosra'da.
Başladılar hemen imara.
Tiyatro, Hamam, Agora.
Hipodrom, Tapınak yapıldı kısa zamanda...

Bunlardan en önemlisi Roma Tiyatrosu idi.
15 bin seyirci kapasiteliydi.
MS 2. yy'da Roma İmparatoru
Trajan tarafından inşa ettirilmişti...

Tapımında bazalt taşı kullanılmıştı.
Önemli sanatsal bir yapıydı.
Eşsiz bir akustiği vardı.
Büyüklüğü ve güzelliğiyle alımlıydı...

Busra, MS 634 yılında.
Halid bin Velid komutasında.
Arap ordularının istilasıyla.
Katıldı Arap topraklarına...

Selahaddin Eyyubi.muhkem bir kale yaptırdı.
Kenti ve Tiyatro'yu koruma altına aldı.
Çevresine hendek kazıldı.
Ortaduğu'nun en iyi korunmuş Roma Tiyatro'suydu...

Emeviler zamanında bir karar alındı. 
Bosra'nın başkentliği sonlandırıldı.
Birden Şam başkent yapıldı.
Bosra'nın da önemi giderek azaldı...

Rivayete göre.
Amcası Ebu Talip ile.
Çocukken Muhammed de geldi buraya.
Kalabalık bir kervanla 7-8 yaşlarında...

Kervan yaklaşırken Bosra'ya.
Bir bulut gördü kervanın üzerinde Rahip Bahira.
Kervan yanaştıkça bulut da yanaştı.
Kervan konakladığında bulut da durdu...

Rahip Bahira'nın inancıyla.
Bir Peygamber olmalıydı bu kervanda.
Rahip Bahira herkesten şüphelenmiş.
Fakat Muhammed hiç aklına gelmemişti...

Günümüzde Bahira Bazilikası'nın hemen yanında.
Mabrak an Naka Camisi bulunmakta.
Mabrak an Naka'nın manası da  Arapça'da.
"Deve dizinin izi" anlamında...

Mabrak an Naka Camisi'nde.
Mihrabın hemen önünde.
Hz. Muhammed'in devesinin çöktüğüne.
Ve iz bıraktığına inanılan bir taş görünmekte...

Söylenilene göre.
Hz. Muhammded, 25 yaşında Bosra'ya geldiğinde.
Devesi çöktüğünde.
Dizlerinin izi kalmıştı bu yerde...

1900 yıllık Roma Tiyatrosu.
Çok güzel korunmuştu.
Festivaller bile düzenleniyordu Bosra'da.
2008 yılında, biz Suriye'da iken bu Tiyatro'da...

Festivaller, eğlenceler yapılırken burada.
Hava birden değişti savaşın girmesiyle araya.
Esed'in askerlerinin toplu infazı da.
Yapıldı bu tarihi Tiyatroda...
(fotoğraf aşağıda)

(fotoğraf internetten alınmıştır)

Bosra Fotoğraflarım:

.

13 Nisan 2020 Pazartesi

MAALOULA...


- 7 Aralık 2008, Maaloula, Şam-Suriye -

Maaloula.
Ya da diğer adlarıyla Ma'loula.
Malule, Maalula, Ma'lula, Malula.
Aramic bir kelime ve "pasajgeçiş" anlamında...

Burası Şam'ın 56 km kuzey-doğu'sunda.
Nüfusu 3 bin dolayında bir kasaba.
M 5 karayolu yakınlarında.
Rakım'ı da 1700 m dolaylarında...

Farklı bir coğrafyada.
Dağlık, kayalık, mağaralık bir alanda..
Kanyonlar, dar yarıklarla.
Uygun bir yer saklanmaya ve kaçmaya...

Maaoula.
Aramice'nin konuşulduğu tek yer dünyada.
Şu anda.
Bu, Hz. İsa'nın konuştuğu lisan,  yıllarda...

Milattan sonraki ilk yıllarda.
Hıristiyanlığın yayılmaya başladığı zamanlarda.
Yeni dine inananlar gelmiş buraya.
Dağda, dehlizler ve mağaralarda saklanmaya...

St. Paul, Anadolu'luydu.
Tarsus doğumluydu.
Orada bir Roma vatandaşıydı.
Musevi inançlı bir ailenin oğluydu...

St Paul, sonra Hıristiyanlığa inandı.
Bu yeni dini yaymaya çalıştı.
Azize Thecla da Konya doğumluydu.
O da bu yeni dini yaymaya çalışıyordu...

Mağaralardan birinde Maaloula'da.
Saklandılar inananlar ve Azize Thecla.
Uzun süre, mucizevi bir biçimde.
Kayalar arasındaki bir geçitten geçtiklerinde...

Günümüzde 2000 yaşında Maaoula'da.
İki ana Kilise var burada kayalıklar arasında.
Birisi Rum Ortodoks Kilisesi St. Thecla.
Diğeri de Katolik St. Sarkis (Sergius) Kilisesi.
İkisi de Hıristiyanlık ilk dönem önemli isimleri...

Suriye ziyaretimiz sırasında 2008 senesinde.
Katolik, Ortodoks, Müslüman iç içe.
Yaşıyordu Maaloula'da birlikte.
Sevgiyle, huzur içinde...

Şehrin en yüksek yerinde.
Kayalıklar üzerinde.
Ellerini açmış dev bir Meryem Ana heykeli.
Selamlardı kente gelenleri...

Her şey değişti bir anda bu şehirde.
Savaşın başlamasıyla Suriye'de.
El Nusra, El Kaide girdiler bu kente.
2013 senesinde...

13 kişiyi öldürdüler.
Çok kişiyi yaraladılar.
12 Ortodoks Rahibeyi kaçırdılar.
Onları tam bir yıl tutukladılar...

Maaoula'yı bombaladılar.
Evleri yaktılar, kiliseleri yıktılar.
Dev Meryem ana heykelini.
Parçaladılar, yok ettiler...

2 yıl sonra Suriye yöneticileri.
Bunun yerine yeni bir heykel dikti.
Heykel 3 m yüksekliğinde.
"Barış Meleği" ismi şimdilerde...


Maaoula Fotoğraflarım: 
https://photos.google.com/share/AF1QipNQ2PUFOJNAOQa5lXbsPAuPxS5cJHsakGhcIJOjUIpdLD3nTtpjIOKwWL4v7AADRQ/photo/AF1QipPoRGugmRb1JCJK-eHqyWSmxiBHGpxvB6WG3qYS?key=MmU0VVppSGs1VEtYZGdzcURpeE1RLWtxZVRHUjlB
.

6 Nisan 2020 Pazartesi

EBLA, Suriye...


- 11 Aralık 2008, İdlib-Suriye -

2008 yılıydı.
Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan'dı.
Beşşar Esad da Suriye Devlet Başkanı.
İkisi yakın arkadaştı...

Aralarında su sızmazdı...
Suriye ve Türkiye'de Bahar havası vardı.
Ayni yılın Ağustos ayında eşlerle buluşuldu.
Bodrum'da hep birlikte tatil yapıldı...

Suriye ile Türkiye arasında da bahar vardı. 
İki ülke arasındaki sınırlar sanki kalkmıştı.
Suriyeliler gelirdi G. Antep'e, Hatay'a.
Türkler de geçerdi Halep'e ve Şam'a. 
Gezmeye, alış-verişe hafta sonlarında...

Bizler de bu bahar havasından yararlandık.
Ankara'dan kalktık.
Otobüsle önce Hatay'a geldik.
Sonra da Cilvegözü sınır kapısından geçtik...

Halep, Şam, Palmira.
Lazkiye, Humus, Hama.
9 gün keyifle gezdik.
Ören yerlerini gördük, yedik-içtik...

Bunlardan bir tanesi.
Halep-Şam arasındaki.
M5  karayolu üzerindeki.
"Ebla" ören yeri idi...

Ebla antik kenti de.
İdlib'e 10 km mesafede.
Saraqib şehri çevresinde.
Önemli bir yer tarihi geçmişiyle...

Antik adı "Ebla".
"Tell Mardikh" günümüzde ve Arapça.
Suriye topraklarında.
İdlib kazasında...

EblaMÖ 2500 ile.
MÖ 1650 seneleri içinde.
Yani 5 bin yıl öncesinde.
Önemli bir yerdi günümüz Suriye'sinde...

Ebla'nın varlığı biliniyor, yeri bilinmiyordu.
Birkaç yazıtta Ebla'dan bahsediliyordu.
Sümer, Babil ve Asur medeniyetleri ile.
İlişkisi olduğu tahmin ediliyordu...

Ortadoğu'da bu kentin nerede olduğu.
Arkeololar tarafından çok merak ediliyordu...

Paolo Matthiae, genç bir İtalyan Arkeolog'du.
1962-74 arasında tam 12 yıl kazılar yaptı.
Suriye ovalarında ümitsizce Ebla'yı aradı.
Sonunda 20. yy'ın en önemli Arkeolojik keşfini yaptı...

1974 yılında.
Bazı çivi yazılı tabletlerin bulunmasıyla.
Tabletlerin bulunduğu yerin adının Ebla olduğu.
Kesin olarak ortaya konuldu...

Büyük Saray'ın kalıntıları vardı Ebla'da.
Şehrin aşağısında da.
Bulundu Babil Tanrıçası İştar'a.
Adanmış bir kutsal alan da...

17.000'den fazla kil tablet vardı.
Tabletlerin çoğu Sümer çivi yazılıydı.
Bunlar teker teker okundu, yayınlandı.
Bölgede yerleşim MÖ 3500'lerde başlamıştı...

Ebla'da çok tanrılı bir din vardı.
Tabletlerde bunlar anlatılıyordu.
Ayrıca Tevrat'da, Kuran'da sözü edilen.
Olaylardan bahisler vardı bu tabletlerde...

EblaMÖ 2500'lerde gelişmeye başlamıştı.
Krallıklar ve ard arda üç devlet kurulmuştu.
Yönetimde Krallar, Vezirler vardı.
Kraliçe ile Veliahtlar da yönetime katılırdı...

Ebla zamanla genişlemiş, güçlenmişti.
Siyasi ve ticari bir güç olmuştu.
Bunlar 900 sene devam etmişti.
Sonunda Hititler bu egemenliğe son vermişti...

İşte böyle bir yeri gezmiştik Suriye'de.
2008 senesinde, savaştan önce.
Ebla'nın da, buradaki toprakların da şimdilerde.
Kimin hakimiyetinde olduğu pek bilinmemekte...


Ebla fotoğraflarım:
https://photos.google.com/share/AF1QipOU0uHJbkYqXmDTIhEPpnTsFUz7viM4Trs6HSRakjB5VJQ71WE2b0Caa0Yei_SWvw/photo/AF1QipPGPmLoBQYndZV2uN4iUgE0_0k0TCqsmoRaaYAB?key=N2lnSllvNTQ0YnR3YmRhSmQwX3RiUm1weXlxN1hn

Ebla bilgileri Videosu (Türkçe) :
https://www.youtube.com/watch?v=wc_OSvfuprQ

.

5 Nisan 2020 Pazar

APAMEA...


- 11 Aralık 2008, İdlib-Suriye - 

Seleukos İmparatorluğu.
Büyük İskender'in ölümünden sonra kuruldu.
Anadolu ortasından Afganistan'a kadar uzanıyordu.
Başkenti bugünkü Antakya ya da Anthiocos'du...

Apamea, MÖ 300'de bugünkü Suriye'de kuruldu.
Kurucusu İskender'in generallerinden Nicator'du.
Şehir, Orontes (Asi) nehrinin doğu kıyısında bulunuyordu.
Nicator, kente İran'lı eşinin ismini, Apama'yı koydu...

Apamea'nın stratejik ve askeri önemi vardı.
Ayrıca ticaret yolları üzerinde bulunmaktaydı.
Kentte çok sayıda Filozoflar, Din adamları.
Hekimler, Akademisyenler, Mimarlar vardı...

Şehir sonradan Romalıların egemenliğine geçti.
Romalılar kenti imar etti, güzelleştirdi.
İmparator Septumus Severus, Caracalla.
Hadrian ve Cleopatra burada misafir edildi....

Apamea638'de Araplar'ın yönetimine geçti.
Araplar buraya Afamiya, Famiyya dedi.
Tepe üzerine görkemli bir Kale inşa etti.
1516'da da Y. Sultan Selim buraları ele geçirdi...

Bu topraklar tam 400 yıl Osmanlı'da kaldı.
1917 yılıydı.
Osmanlı da buralardan ayrıldı.
Bu topraklarda Suriye devleti kuruldu...

Günümüzde Qalaat el-Madiq adında.
Küçük bir yerleşim yeri antik Apamea.
Suriye topraklarında.
İdlib'e 50 km uzaklıkta...

Savaşın çıkmasından iki yıl önce.
Uğradık buraya 2008 senesinde.
Suriye gezimizde.
Hama ve Humus'tan dönüşümüzde...

Görkemli Osmanlı Kalesi'nin hemen altında.
Seleukos'lar dan kalma.
Ünlü Antioch, Seleucia ve Laodicea gibi.
Apamea da Tetrapolis (dörtlü şehir)den birisi...

Roma ve Bizans dönemi kalıntılarıyla.
2 km uzunluğunda.
Dünyanın en uzun Roma sütunlu yoluyla.
Görmeye değer bir yerdi Apamea...

Cardo Maximus ya da Sütunlu yol deniliyor buraya.
87 m genişliği ve 2 km uzunluğunda.
Kuzey-Güney doğrultusundaki yolda.
Yürüyorsunuz binlerce sütunların arasında...

Çeşme, hamam, agora.
Ve tapınaklar arasında.
Kesintisiz gidebiliyordunuz.
Başlangıcından Güney kapısı'na...

Tiyatrosu önce Helenistik biçimde inşa edilmiş.
MS 115 Antakya depreminde yıkılmış.
Sonra Hadrian zamanında yeniden yapılmış.
Buradaki Roma Tiyatrosu 20 bin kişilikmiş...

Bu Roma Tiyatrosu'nun özelliği.
İzmir Efes'deki.
Seyirci kapasitesi 20 bin üzeri.
Dünyadaki 2 Tiyatro'dan birisi...

Orontes (Asi) nehrine bakan bir yamaçta.
İnşa edilen bu tiyatro Hadrian zamanında.
Tahrip edildi büyük çapta Eyyubi ve Memluklar'ca.
Maalesef kalıntı bir harabe halinde şimdi Apamea'da...

Buradaki Osmanlı damgalı.
16. yüzyıl yapımı.
Osmanlı Han ya da Kervansarayı.
Sapasağlam ayaktaydı...

Bizim gezdiğimiz tarihte.
Burası çevrilmişti bir Arkeoloji Müzesine.
İçindeki müthiş Mozaiklerle.
Ve 15 bin kadar kuneiform tabletle...

Aradan 12 yıl bir zaman geçti.
Suriye'deki savaş, terör ve yıkım hala bitmedi.
Meraktayım İran kökenli.
Güzel Kraliçe Apama isimli...

Apamea kentinin yıllardır süren görkemi.
Ve de güzelliği sona erdi mi ?...


Apamea Fotoğraflarım:
https://photos.google.com/share/AF1QipP9fyV4Cmum-beAJ-pjf1Ujf3hlsMiql7xl1bZfkmUeSKRe2cQJwnoBoiuSLNkzPg/photo/AF1QipMMf6y3NoUM1XAmqlA0h9fDeRD4L4qxdybf4SWP?key=eFluV3FGc21JZnlscDgtelJnZ043VTlJUkV4SzNR
.

3 Nisan 2020 Cuma

RANGOLİ...


- 13 Kasım 2012, Kathmandu-Nepal -

Duvar Resimleri'ni.
Ve Graffitileri.
Anlatmıştım önceki yazılarımda.
İzmir'de, L. Amerika'da ve Ukrayna'da...

Bildiğimiz anlamda Graffiti'lerle. 
Ya da Muraller'le.
Pek gelmiyorsunuz yüz yüze.
Nepal ülkesinde...

Çok değişik bir kültürle.
Karşı karşıyasınız Nepal'de.
Yazı biçimiyle.
Ve de dinsel simgelerle...

Duvarlara çizilen veya yazılan.
Ne mural ve ne de  graffiti olmayan.
Resim veya yazılar.
Çoğu kez dinsel kökenli oluyorlar...

Ama farklı bir çizim biçimine.
Tanık oldum Nepal'de.
Toz boyalarla, renkli çiçeklerle.
Farklı şekillerle işlenen zemine...

Rangoli deniliyor bunlara.
Ne benziyor graffiti'ye, ne de mural'a.
Çünkü bunlar yapılmıyor bir duvar'a.
Yapılıyorlar yere veya kaldırımlara...

Rangoli, dinsel bir simge.
Hem Hinduizm'de hem de Budizm'de. 
Genellikle rastlanıyor Divali Festivali'nde.
Kasım ayının 13'ünde...

Divali ya da Işık Festivali.
Beş günlük bir dinsel sergi.
Bu Festivalin son günü de.
Ayrılmış Lakşmi'ye...

Lakşmi, tanrı Vişnu'nun karısı.
Şans, zenginlik ve güzellik tanrıçası.
Lakşmi Bayramı.
İyinin kötüyü yendiği, mutlu son anlamlı...

Evlerin önüne renkli Rangoli'ler yapılıyor.
Yerlere kandiller konuluyor.
Ya da mumlar yakılıyor.
Bunlarla tanrının evlerini bulması amaçlanıyor...

Bu Rangoliler çok renkli.
Yuvarlak veya çokgen biçimli.
Küçüklü büyüklü, değişken şekilli.
Şans ve bereket amaçlı sanat eserleri...

Rengarenk tozlar çarşıda, pazarda satılıyor.
Renkli pirinç, kuru un, alçı tozu alınıyor.
Evlerin, kapıların önüne şekiller çiziliyor.
Canlı, desenli Rangoli'ler yaratılıyor... 

Gece karanlığında.
Lakşmi'nin evi bulup, girmesi amacıyla.
Ev ve sokaklar aydınlatılıyor.
Zengin-fakir her evde bu yapılıyor...

Rastlanıyor ailelerin gelirine göre.
Küçük veya büyük görünümde.
Basit veya abartılı biçimde.
Çok güzel Rangoli'lere evlerin önünde...

Geleneksel, dinsel bir sanat çeşidi.
Rangoli.
Onlar bunu yapıyorlar inançları gereği.
Bizler de keyifle izliyoruz tüm bu güzellikleri...


Rangoli Fotoğraflarım :
.