YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

12 Temmuz 2012 Perşembe

TRANS MONGOLIA GEZİMİZ...


Samsun, İstanbul, Kiev, St. Petersburg, Moskova,
Ekaterinburg, Novosibirsk, İrkust, Ulan Bator,
Karakurum, Pekin, Xhining, Lhasa,
Shingatze, Katmandu, İstanbul, Samsun...


Bu kez yolum uzun sevgili dostlar.
St. Peterburg’dan Pekin’e kadar.
Yani, Baltık denizinden, Çin denizine.
Trenle…

"Trans Sibirya" yolu olarak biliyorsunuz.
Siz bu yolu.
Moskova’dan Vladivostok’a uzanan.
10.000 km’lik bu tren yolunu…

Yapılmış Çarlık döneminde.
Bağlamak amacıyla biri birine.
Rusya’nın iki yakasını.
Dünyanın bu en uzun tren yolu ile…

Başlanmış inşasına 1891 yılında.
Bitirilmiş tam 16 yılda.
Onbinlerce işçiyle ve mahkûmla.
Çalışarak çok çetin bir coğrafyada…

İsmi Trans Sibirya.
Moskova’dan Vladivostok’a.
Ama bizim gideceğimiz yol biraz farklı.
Moskova’dan Çin’in başkenti Pekin’e…

"Trans Mongolia" olarak biliniyor.
Bu tren yolu.
Moğolistan’dan ayrılıyor.
Çin’in başkentine doğru…

Uzatarak yapacağız.
Kuzeyde, Atlantik okyanusundan
Doğuda, Pasifik okyanusuna doğru.
Tam 15 günde bu tren yolculuğunu…

Dahası da var.
Çin’den Moğolistan’a geçeceğiz.
Yine trenle Türklerin kökenine.
Orhun Abideleri'ni gezmeye…

Ardından gideceğiz Tibet’e.
Yine trenle.
Lhasa'ya yani Tibet'in başkentine.
Kutsal şehri gezmeye…

Gelmişken hazır Tibet’e.
Gideceğiz tabiiki Everest’i görmeye.
Anakamp’ına  çıkacağız Everest’e.
Tam  5000 metre yüksekliğe…

Sonra ver elini Katmandu.
Nepal'de tamamlayacağız bu yolculuğu.
Uçağa binip bitireceğiz 20.000 km’lik turu.
Ve dönüşümüz bulacak Bayram sonunu…

Yollar uzun, yol şartları çetin.
Biz artık gidelim...
” derdi sevgili T. Talipoğlu.
Dostlar sizler de dualarınızı eksik etmeyin.
Bize müsaade, haydi biz gidelim…



Trans Mongolia gezisi harita ve fotoğraflar:
http://picasaweb.google.com/105371707000908378020/TransMongolia#5763486531096832754

.

9 Temmuz 2012 Pazartesi

KIRMIZI KÜRE...


Kırmızı bir küre görürsünüz.
Çamlık’ı geçtiğinizde.
Ünye’ye girerken.
Solda, deniz tarafında…

Önce anlayamazsınız.
Bir anlam da veremezsiniz.
Bir reklâmdır da diyemezsiniz.
Çünkü üzerinde bir yazı yoktur bu küre’nin…

Ünye
’lilerin çoğu bilmez.
Ne için konulduğunu da tahmin bile edemez.
Bulunan 13 metre yükseklikte.
Üç metre çapındaki bu kırmızı küre’yi…

Fikir babası ve yapımcısı.
Emekçisi ve tasarımcısı.
Sait Kapıcıoğlu’dur.
Bu kırmızı küre’nin…

Sait, 50 yıllık arkadaşımdır.
Hekim bir meslektaşımdır.
Hacettepe ve OMÜ’de birlikte çalışmışımdır.
Mide-Barsak Hastalıkları Uzmanıdır…

Değerbilir, vefakâr biridir.
Sait, dost canlısıdır.
Sevecen bir insandır.
Ünye doğumludur…

İstanbul
’u ziyaretle başlayan.
Bir deniz kazasında gizlidir.
İşte bu.
Kırmızı küre’nin sırrı…

İstanbul
’a gelir gemiyle.
1888 senesinde.
Japon İmparatoru’nun amcası.
İki ülke arasında dostluğu pekiştirmektir amacı...

Ertuğrul fırkateyni
ni gönderir.
Karşılık olarak bu dostluk gösterisine.
Bir yıl içinde.
II. Abdülhamit
de…

Hareket eder.
Ertuğrul gemisi.
1889 yılının 14 Temmuz’unda.
Yol uzundur gidecektir Japonya’ya…

Ulaşır bir yıl sonra.
Ertuğrul yelkenlisi.
Uzun bir yolculuğun ardından.
Japonya’ya 17 Haziran 1890’da…

Ertuğrul, dostluk turunu 4 ayda tamamlar.
16 Eylül 1890’da dönüş için yola çıkar.
Ayni günün gecesi fırtına kopar.
Gemi, Oşima adası kayalıklarına çarpar ve batar…

69 askerimiz kurtulur.
587 denizcimiz maalesef boğulur.
Şehit olanlardan 8 tanesi Ünye’lidir.
Ünye’li bir askerimiz de sağ kurtulmuştur…

Anısı için Ünye’li deniz şehitlerimize.
Düşünülmüştür işte bu kırmızı küre.
Ünye’de, Burunucu mevkiinde.
Beyaz bir direğin üzerinde…

Çok kişisel çaba harcadı.
Yapılsın diye.
Vefakâr kardeşimiz Sait.
Bu anlamlı anıt…

Rastlantıya bakın ki.
Yardıma ilk koşan 120 yıl önce.
Ertuğrul gemimizdeki kazazedelerin.
Adı da Saito idi, Oşima’daki fener bekçisinin…


Kırmızı Küre fotoğraflarım:

https://photos.google.com/share/AF1QipOQlmTioNuLGevMBYhicuwB1YMfaFY-8DlhXAZJM41CgzSlteS9MlxncocV7XJyMA/photo/AF1QipMnDmfjuIAwfgl0h0SkSXGmzT16XqqcaOBq9iDB?key=b3lhU3FYQWRHMUQ3ZEI0enFHeXVWSmZtZjJqRWV3

.

4 Temmuz 2012 Çarşamba

12. VOSVOS ŞENLİĞİ


Son ağaç kesildiğinde.
Son nehir kirlendiğinde.
Son balık avlandığında.
Anlayacak değersizliğini paranın.
Beyaz adam da…


                            Kızılderili söylemi

................

Ordu’da yapılacaktı.
Her sene yapılan.
Vosvos Şenliği’nin.
12.  bu yıl…

Tümüne katılmıştım.
Bütün aktivitelerin.
7 gün süresince.
Geçen sene…

İzin sürem kısıtlıydı.
Bu yıl uzun bir geziye çıkacaktım.
Hepsine katılamazdım.
Ama yine de kısa bir süre orada olabilirdim…

Yola çıktım.
Cuma mesai sonlandığında.
Akşam Yason burnu’ndaydım.
Vosvos’cuların ilk kampında…

Bir gün önceden gelmiştim.
Can dostlarımla buluşmuştum.
Hazırlıkları gözden geçirecektik.
Ertesi gün de Turnalık yaylası’na gidecektik…

Şükrü, Aydın, Cemal, Hüsnü.
Hepsi oradaydı.
Özlemle kucaklaştık.
Hasret giderdik…

Günü batırdık.
Akşam yemeğimizi yedik.
Sohbet edip, mey’lerimizi yudumladık.
Dalga sesleri içinde bi güzel uyuduk…

Sabah, güneşi doğurduk.
Vonalı Celal’de kahvaltı yaptık.
Şükrü Odabaşı’nın evinde konakladık.
Çambaşı Yaylası’na doğru yola koyulduk…

Şükrü’nün babası yaylada karşıladı bizi.
Mideye indirdik güzelim dağ çileklerini.
Kumanyamızı aldık Çambaşı’ndan.
Ulaştık ana kampa, geçerek Turnalık’tan…

Yeni bir kamp sahası burası.
Geçen yılki güzelim kamp alanı.
Olmuş HES’lerin kurbanı.
Ne yazık ki...

Buluştuk orada da eski dostlarla.
Karizmatik lider Enis kardeşimiz ve abisi Erol Ayar’la
Eski GS’lı milli futbolcu İsmail ağabeyle.
Ve Sığacık’tan Atilla Bozdağ’la…

Sohbet ettik.
Hâl, hatır sorduk.
Eski günleri andık.
Azıklarımızı paylaştık…

Bütün gece yağmur yağdı.
Çadırımın içine şıp dedi damladı.
Kuşluk vakti duraksadı.
Güneş, sabah bulutların arasından şöyle bir baktı…

Benim dönmem gerekiyordu.
Samsun’da bir düğüne yetişmem lâzımdı.
Kamp hayatı çetin, yol uzundu.
Vosvos’cuları belki yolda bulurumdu…

Kahvaltımı yaptım.
Gönül zengini dostlarla.
Kamptan erkenden ayrıldım.
Selâm edip kalan Vosvos’culara…

Perşembe’de fotoğraflayacağımı umuyordum.
Gelen Vosvos’ları ve eski dostları.
Bırakın fotoğraflamayı, burnumu bile çıkaramadım.
Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurdan dolayı…

Aslında Vosvos filân bahane.
Bir araya gelip her sene.
Dostlukla, sevgiyle, hoşgörüyle.
Paylaşıyorlar her şeyi, hep birlikte…



Hafta sonu Vosvos kampı fotoğraflarım:
http://picasaweb.google.com/105371707000908378020/Vosvos02#5760859535340483138

.