YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

28 Aralık 2020 Pazartesi

GEZİLERi ÖZLEDİK...


Koca bir seneyi.
Corona'lı 2020'yi.
Geride bıraktık.
Hepimiz yurdumuzdaydık...

Hepimiz evlerimize tıkılmıştık.
Maskelerimizi takmıştık.
Ellerimizi yıkamıştık.
Ama sokağa bile zor çıkmıştık...

Bazılarımız kısıtlıydık.
Bir kısmımız çalışıyorduk.
Ülkemizde tatil yapamıyorduk. 
Yurt dışına ise hiç çıkamıyorduk...

Halbuki bir yıl önce.
2019'da çıkmıştık tatile.
Kimimiz yurt içinde.
Kimimiz de diğer ülkelerde...

Ben başlamıştım gezilerime.
Şubat'ın 17 sinde.
Singapur ada ülkesiyle.
Ardından Vietnam ve Kamboçya ile...

Nisan'da gitmiştik Fas'a.
Marakeş, Kazablanka'ya..
Fes, Chefchauen gezmiştik.
Sahra çölünde gecelemiştik...

Mayıs ayında Almanya'daydım.
Hamburg, Bremen, Köln'ü gezdim.
Ren nehrinin iki kıyısında.
Mainz'a kadar gidip-geldim...

Haziran'da Yunanistan'daydım.
Atina'dan başladım.
Girit adası'nda çıktım.
Hanya'yı, Gonia'yı dolaştım...

Haziran ayı bitiminde.
Gittim Hakkari'ye.
Yüksekova, Çukurca, Şemdinli'ye.
Cilo Dağları ve Zap Vadisi'yle birlikte...

Temmuz ayı başında.
Önce Belgrad-Sırbistan'da.
Sonra da Saraybosna'da.
Boşnak dostlarla bir arada...

Temmuz sonunda.
Zonguldak'ta.
Bartın'da.
Filyos'ta...

Ağustos ayında.
Moldova'da.
Cricova'da Şarap tadımında.
Ve Türk asıllı Gagavuz dostlarla...

22 Eylül'de.
Bir günlüğüne Eskişehir'de.
OMM'sinde.
Odunpazarı Modern Müze'de...

Kasım'da. 
Önce Bergama.
Sonra Ankara.
Ceyhun Atıf Kansu'yla...

Aralık'da 10 günlük Küba.
Önce Havana.
Sonra da puro, müzik ve dansla.
Küba'lı dostlarla bir arada...

Planlamıştım 2020 yılında.
Gitmeye, Mart başında.
Hindistan'a.
Bizimada grubuyla...

Gidecektim sonrasında da.
Önce Kırım'a.
Daha sonra da Ermenistan'a.
Nisan ve Mayıs aylarında...

Korona münasebetsizliğiyle.
Gidemedim hiçbirisine.
Gidemediniz biliyorum sizler de.
Düşündüğünüz hiç bir geziye.
2020 senesinde...

Aslında gezmek lazım.
Ayaklar yürüyorken.
Gözler görüyorken.
Nefes alıp verebiliyorken.

Salgın bir hastalık yokken...


2020 Gezi Fotoğraflarımdan seçkiler:

23 Aralık 2020 Çarşamba

HACETTEPE TİYATRO KULÜBÜ...



4 Mayıs 2015 tarihinde, Ankara'da Akün Sahnesi'nde "Feride Deliler Diyarında" Tiyatro oyununu seyrettim. Oyunu HÜTİ (Hacettepe Üniversitesi Tiyatro Topluluğu) grubu oynuyordu. Oyun iyi seçilmiş, geniş katılımlı oyuncu kadrosu mükemmel, oyun da güzel mesajları olan bir eserdi. Son bölümünde bir miktar da müzikal katkı vardı. Eski bir Hacettepeli olarak ak saçlarımla ama 18 yaşımın dinçliğiyle ve sahne arkasındaki zorlukları bilmenin bilinciyle öğrenci oyuncuları zevkle seyrettim, büyük keyif aldım. Anılarım beni yaklaşık 50 yıl öncesine götürdü.

....................

Yıl 1966-67 idi.
Hacettepe henüz bir Üniversite değildi.
Ankara Üniversitesi'ne bağlı idi.
Tıp ve Sağlık Bilimleri Fakültesi'ydi...

Bizler Fakültenin  2-3. sınıf öğrencileriydik.
Derslerden zor vakit bulur idik.
Ama Öğrenci Derneği'mizi belirlemiştik.
Derneğimizin üyeleriydik...

Derneğimiz ayda bir defa.
Sanat dünyasından kişiler davet ederdi.
Onlar amfilerimizde bizlerle sohbet ederdi.
Gösteriler sahnelerdi...

Cumartesi öğlen dersler sonlanırdı.
Erdinç Dinçer, Pandomim yapardı.
Yılmaz Gruda, One Man Show oynardı.
Bizlere de keyifle seyretmek kalırdı...

Hevesli öğrenciler bir araya geldi.
Bir "Tiyatro Kulübü" kuralım dendi.
Emin Kansu, Başkan seçildi.
Ekip belirlendi...

Kulüp için basit bir oda tahsis edildi.
Bir masa, birkaç sandalye verildi.
Kulüp üyeleri Tıp ve Diş Fakültesi.
Öğrencilerindendi...

Hacettepe dışından tek kişi.
Siyasal Bilgiler Fakültesi'ndendi.
Gencecik bir öğrenciydi.
Adı da İlber Ortaylı idi...

Yönetmen, Dramaturg, Sekreter.
Muhasip, Işık, KostümDekor. 
Konduit, EfektSuflör
Ve Sahne amiri.
Hepsi öğrencilerdendi...

Bir de Nurhan Artel vardı.
Tiyatro Kulübü'nün kurucularındandı.
İstanbul İngiliz Lisesi'nde okumuştu.
Orada, birçok oyunda oynamıştı...

Kolları sıvadı.
Üç oyun sahneye koydu.
İkisinde rol aldı.
Bir anlaşmazlık oldu.
Hacettepe Totem Oyuncuları'nı kurdu...

Kulübümüzde sanatçılar, yardımcılar.
Toplam 27 okul arkadaşıydılar.
İmece usulü organize oldular.
İki yılda 4 oyun sahneye koydular...

Devlet Tiyatrosu'ndan.
Semih Sergen'den rica edilmişti.
Oyuncuları eğitirdi.
Nasıl davranacaklarını söylerdi.
Onlara tüyolar verirdi...

Hacettepe'de bir Tiyatro sahnesi yoktu.
Pediatri Konferans Salonu kullanılırdı.
Salon eğitim ve toplantılar için yapılmıştı.
Bir perdesi filan da yoktu...

Benim de dekoratörlük tecrübem yoktu.
Kulübün Baş Dekoratörü yaptılar.
Çizimim biraz iyiydi.
Herhalde onun için aralarına aldılar...

Bir de o sıralarda.
Ankara Devlet Tiyatro, Opera, Balesi.
Dekoratörünün ismi.
Yücel Tanyeri idi...

Herhalde Kulüp üyeleri. 
Aralarında profesyonel birisi.
Olsun istemişlerdi.
Ve beni seçmişlerdi...

Efekt görevlisi Necati Dedoğlu'ydu.
Onun da hiç tecrübesi yoktu.
Kocaman bantlı bir teybe sesleri kaydederdi.
Sahne arkasından zaman geldiğinde sesi verirdi.
Ankara Radyosu'ndan Tahsin Temren.
Kendisine yardımcı olurdu bazen...  

Bu gurup iyi çalıştı.
Peş peşe oyunlar oynadı.
Seyircilerin çoğu öğrencilerdi.
Gelir arkadaşlarını seyreder, eğlenirlerdi...

Hacettepe Tiyatro Kulübü.
Oyuncuları.
İki yıl içinde şu oyunları.
Sahneye koydu:

E. İonescu'nun Kel Şarkıcı'sı.
Sean O' Casey'in Sağlık Yurdu.
Ve Anton Çehov'un Ayı oyunu.
A. Gregory'nin Ay Doğarken'i...

Hacettepe Tiyatro Kulübü'müzün.
İlk ve son dergisinin 
Kapağı, yukarıda örnekli.
Benim düzenimdi...

O dönemlerde Ofset tekniği yoktu.
Kapağı elimle ve çini mürekkeple.
Kağıda yazıp, mor rengi seçmiş.
Klişe ve tipo yöntemiyle basmıştık...

İçerikleri Kulüp arkadaşları yazdı.
Sayfa düzenleri bana aitti.
Haliyle çok az sayıda basıldı.
Belki kenarda 5-6 tane kalmıştır.
Müzayedelerde epey para edecektir...

Seyrettim işte bu eski anılarla.
50 yıl sonra.
Hacettepe Tiyatro Topluluğu'yla.
Bulundum Akün Sineması'nda.
"Feride Deliler Diyarında" oyununda.

İsmi biraz değişmişti.
Anlamı genişletilmişti.
Hacettepe Üniversitesi.
Tiyatro Topluluğu'na çevrilmişti...

Dekor50 sene öncesi gibi.
Son derece ucuz ve basitti.
Kostümler ise hayli özenli.
Ve oldukça görkemliydi...

Bizim zamanımızda.
Oynardık birkaç oyuncuyla.
Eser, oynanıyordu 50 yıl sonra.
Geniş bir oyuncu kadrosuyla...

Onların da bir süre sonra.
Öğrencilik dönemi erecekti sona.
Gireceklerdi hayat oyununa.
Gülmece ve dram hepsi bir arada...


Hacettepe Tiyatro Kulübü Fotoğraflarım:


Yeni Hacettepe Üniversitesi Tiyatro Topluluğu (HÜTİ)
Facebook sayfa bağlantısı:
.

20 Aralık 2020 Pazar

KAUNOS...

 

- 19 Ekim 2020, Çandır, Köyceğiz-Muğla -

"Kaunos'ta, insanların ömrü de yapraklardakine denkti"
(Stratonikos, Kaunos'ta yeşil benizli insanlara rastladığında)
Strabon, MS 7



Kaunos'un efsanesine.
Değinmiştim anlatırken Köyceğiz'de.
İlişkisini Byblis'le.
Ve Su perileri ile...

Kaunos antik kenti.
Calybis isimli.
Şimdilerde Dalyan adında.
Kurulmuştu bir nehrin kenarında...

Günümüzde Dalyan'a gidenler.
Tekne ile Dalyan'dan geçenler.
Görürler Kaunos Kral Mezarları'nı.
Sanırlar gördüklerini Kaunos'u...

Bu Kaunos Kaya Mezarları.
Yapılmış MÖ 4. yüzyılda.
Kullanılmış sonrasında. 
Roma İmparatorluğu zamanında da...

Antik zamanlarda.
Calybis nehrinin kıyısında.
Bir liman şehridir Kaunos.
Ancak Dalyan Deltası'nın oluşmasıyla.
Günümüzde denizden hayli uzakta...

Antik kent bu mezarların gerisindedir.
Oldukça büyük bir ören yeri'dir.
Çeşme'si, Stoa'sı, Agora'sı, 
Hamam'ı, Tiyatro'su, Tapınağı...

Burası, kurulmuş Kaunos'ca..
Karya-Likya sınırında.
Kullanılmış  daha sonra.
HelenRomaBizans zamanında...

Kaunos surları
Bir kısmı.
Meşhur Karya Kralı.
Mausolos zamanında yapıldı...

Kaunos'un ismi.
İlk kez MÖ 546'da geçti.
Kaunos antik kentinin yeri.
İlk kez 1842'de İngiliz Arkeolojist.
Hoskyn tarafından belirlendi...

Arkeolojik kazılar burada.
Başladı ilk kez 1966 yılında.
Baki Öğün başkanlığında.
Bir Arkeoloji grubuyla...

Onun ölümüyle de.
2001 senesinde.
Devam edildi Projeye.
Cengiz Işık yönetimiyle...

Gerçekten zengin bir tarih.
Görkemli kalıntılar.
Dalyan'da.
Çok geniş antik Kaunos alanında...

İnsanlar yaşamış burada.
Müthiş imarlı alanlarda.
Sıtma hastalığıyla bir arada.
Yemyeşil suratlarıyla.
Ömürleri bir yaprağınki kadar olsa da...

Günümüzde sağlıklı vücutlarıyla.
Çok sayıda insan gelmekte Dalyan'a.
Çoğu merak edip, şöyle bir bakmamakta.
Kral Mezarları arkasındaki bu yapılara...


Kaunos antik kenti fotoğraflarım:
.

18 Aralık 2020 Cuma

ŞEHİT HAVA PİLOT ÜSTEĞMEN BEDRETTİN CEVHER...

 


Ablam Gülümser Tanyeri 1936 doğumlu idi.
Benden on yaş büyüktü.
Ablam, diğer kız kardeşim Esra ile bana gerçekten Abla’lık yapardı.
İkimizin de büyümesinde büyük emeği ve katkısı vardı.
1956 yılında Samsun’da evlendirdik Gülümser Ablamı...

Evlendiğinde daha çok gençti, 20 yaşındaydı.
İyi bir evlilik yapmıştı.
Türk Hava Kuvvetlerinde bir Jet Pilotu. 
Üsteğmen Bedrettin Cevher ile evlenmişti.
Bedrettin Cevher, Gümüşhacıköy doğumluydu.
İkisi de yaşamlarının baharındaydılar.
Ablam evlenince bizlerden ayrılmış Merzifon’da yeni bir yuva kurmuştu.
Mutlu bir evlilikleri vardı. 

MerzifonSamsun’a oldukça yakındı ve zaman zaman bu yeni evlileri ziyaret eder, evlerine konuk olurduk.
Ben yaz tatillerimi hep Merzifon’da geçirirdim.
Eniştem her gün beni alır ve 5. Jet Hava Üssüne götürürdü.
Ben henüz 10 yaşımda idim ve her gün subayları taşıyan askeri otobüste birçok pilot ile beraber olur, alanda da jet’lerle iç içe bulunurdum.
Onların kalkışlarını, inişlerini büyük keyifle izler, gün hiç bitmesin isterdim.
Gök gürültüsü gibi sesleri ve görkemli görüntüleri ile onların kalkışları ve süzülerek tekerlerini piste değdirmeleri beni çok etkilerdi.
Enişteme de hayrandım.
Uçmadığı zamanlarda beni uçağın pilot kabinine çıkartır, pilot koltuğuna oturtur, aletler ve uçuşları konusunda bilgiler verirdi...

Havacılığa karşı sevgim o dönemlerde başlamıştır.
O dönemin askerî uçakları F-84 ve F-86’ların çoğu özelliklerini bilir, akşamları da ezberlediğim görüntülerini çok güzel çizer, hatta onların kartondan maketlerini bile yapardım.
Eniştemin uçuş arkadaşları Ütgm. Aytekin Bilgi ve Ütgm. Nejat Berköz beni çok severlerdi.
Onlardan hiç ayrılmak istemez, hep bir arada olmayı arzu ederdim.
Üçü de benim için birer idol’dü.
Kararımı vermiştim.
Okulumu bitirdiğimde ben de “Hava Harp Okulu”na gidecek ve ben de onlar gibi bir “Jet Pilotu” olacaktım...

Bu mutluluklar ve beklentiler çok sürmedi.
Ablamla evlendikten iki yıl sonra eniştemin uçağı bir görev uçuşu sırasında 6 Mayıs 1958 günü düştü ve eniştem şehit oldu.
Uçağının yanık ve parçalanmış enkazı arasından çıkan, ablamın bir bölümü yanmış ve yırtılmış aşağıda görülen fotoğrafı, onu çok seven ablama verildi.
Ablam, o tarihten sonra bizimle birlikte yaşamını sürdürdü.
Hiç evlenmedi...

Her sene 15 Mayıs’taki Hava Şehitlerini anma Törenleri için düzenli bir biçimde Merzifon’a gider, eniştemin kabrini ziyaret eder, hasret giderirdi.
Bu da fazla uzun sürmedi.
Eniştemin aramızdan ayrılışından 7 yıl sonra 14 Mayıs 1965 akşamı, ertesi günkü Hava Şehitleri Törenine katılmak için otobüsle Ankara’dan Merzifon’a giderken, bir trafik kazası sonucunda onu da kaybettik...
Onun da çantası içerisinden iki fotoğraf çıktı.
Eniştemin Üsteğmenlik fotoğrafı ve ablamın özenle sakladığı kendisinin bir bölümü eniştemin düşen uçağında yanmış fotoğrafı…
Şimdi bu “iki fotoğraf” ve eniştemin gümüş “uçuş brövesi” onlardan elde kalan birkaç anı olarak benim tarafımdan saklanıyor… 

Uçuş sevgin ne oldu” diyecek olursanız ailem, eniştemin dramatik kazasından sonra pilot olmayı bana yasakladı.
Ama uçuş keyfini hiçbir şey içimden silemedi.
THY ile sık sık yaptığım yolculuklarda sanki o uçağı ben kullanıyormuşum gibi halâ büyük keyif alıyor, yaşamımın erken döneminde tanıdığım bu iki genç ve güzel insanı -bulutların üzerinde- hep sevgiyle anıyorum...


Hv. Plt. Bedrettin Cevher Fotoğrafları:
.

15 Aralık 2020 Salı

BİR JET PİLOTUNUN ANILARI...

 


Bedrettin Cevher eniştemdi.
Ablamla evliydi.
Hava Pilot Üsteğmen'di.
Merzifon 142. Filo'da görevliydi...

F-86 Jet Pilotu'ydu.
Kanada'da eğitim almıştı.
6 Mayıs 1958'de kaza geçirdi.
Şehitlik mertebesine erişti:

Bu olaydan üç ay sonra.
Bir Hava Teğmen atandı Merzifon'a. 
ABD'de aldığı uçuş eğitiminden sonra.
142. Filo'ya, İrfan Sarp adında...

İrfan Sarp, Tümgeneral rütbesiyle. 
Emekli oldu 30 seneyi bitirdiğinde.
1987 senesinde.
Yapılan bir törenle...

İrfan Sarp Paşamız.
1950 senesinde.
Girdi Kuleli Askeri Lisesi'ne.
18 yaşında burayı bitirdiğinde de.
Katıldı Hava Harp Okulu'na İzmir'de...

Mezun oldu buradan da.
1956 yılında.
Hava Harp Okulu'nda.
İzmir Gaziemir'de başarıyla...

30 saat uçtu MKE yapımı Uğur uçağıyla.
20 saat da.T-6 uçağıyla.
50 saat toplamda.
Ve Subay oldu 1956 yılında...

Hemen ardından da.
Pilotaj eğitimi amacıyla. 
Gönderildi iki yıllığına.
Amerika'da Teksas'a...

Uçuş eğitimlerini tamamladı.
T-28, T-33 ve T-34 uçaklarında.
Ardından da F-86 Jet uçağında.
Pilot Brövesi'ni aldı 1958 yılında...

Ve döndü yurduna. 
1958 baharında...

Merzifon'da zor şartlar.
Geçen yıllar, sıkıntılar.
Zorluklar, kayıplar.
Ama unutulmaz anılar...

Sonrasında Balıkesir, Konya.
İzmir-Çiğli, Ankara.
Eskişehir ve Diyarbakır'da.
Yapılan görevler başarıyla...

Pervaneli MKE Uğur-4 uçağıyla başlayan.
T-6, T-34, T-28 pervaneli uçaklarıyla süren.
T-33 ve T-37 Jet eğitim uçaklarıyla devam eden.
12 tip ayrı muharip uçakla toplam.
18 ayrı uçakla uçan bir Komutan...

F-86, F-84F, F-104 ve F-4'ler.
F-5, F-100 ve F-102'ler.
Alpha Jet, Mirage-5, F-111A.
F-15D, F-16B Jet uçakları ile uçuşlar...

Yetmedi, sırf denemek için.
Lüksemburg'da Balonla uçuş.
Yalova'da Ultralight'la havalanma.
Hepsinden de güzel anılarla ayrılma...

F-104'le Diyarbakır'dan sorti ile.
Nemrut, Süphan dağı, Pazar, Rize.
Trabzon, Giresun, Ordu, Perşembe.
Fatsa, Ünye, Terme ve...
 
Samsun üzerinde. 
Diyarbakır'a dönüşle.
Havadan yeşil bir daire.
Çizerek uçuş Karadeniz üzerinde...   

Ardından Diyarbakır'dan maaile.
Bu kez Renault-12 otomobiliyle.
Elazığ-Tunceli-Erzurum yoluyla.
Tortum'dan Sarp sınır kapısına...

Oradan Pazar, Trabzon, Sumela'ya.
Ve Perşembe'de bol Mezgit avıyla.
Dönüş Samsun üzerinden Diyarbakır'a.
Güzel Karadeniz anılarıyla...

İrfan Sarp Paşa.
30 yıllık görevi sırasında.
Jet Eğitim Filo'sunda.
Uçuş Öğretmenliği yaptı...

Mezun oldu 1970 yılında.
Harp Akademi'sinden.
1971 yılında da.
Silahlı Kuvvetler Akademisi'nden...

Sarp Paşa, Hv. Kuvvetleri Jet Üslerinde.
Filo Harekat Subaylığı, Filo Komutanlığı.
Harekat Komutanlığı ve Üs Komutanlığı.
Görevlerini başarıyla yaptı...

1979 yılında Tuğgeneral.
1983 yılında Tümgeneral oldu.
30 Ağustos 1987 tarihinde de.
Ayrıldı emekliye...

2008 yılında yapıldı iki kutlama.
İlki Uçuş Okulunda.
Mezuniyetinin 50. yılında.
Amerika'da, Dayton-Ohio'da...

İkincisi ise Merzifon'da.
142. Filo'ya.
İlk Uçuş Birliğine
Katılımının 50. senesinde...

İrfan Paşa.
2016 yılında.
Bir Jet Pilotunun Anıları başlığıyla.
Bir kitap yayınladı... 

Bu kitabını. 
Kendi el yazısıyla imzaladı.
Ve bir örneğini.
Bana gönderdi...

Birinci sayfasından.
Son sayfasına kadar keyifle okudum.
İrfan Sarp Paşa'mızın. 
Başarı ile dolu meslek yaşamını öğrendim...

Türk Hava Kuvvetleri'mizi.
Emeği geçen tüm emekçilerini.
Ve tüm Şehitlerimizi.
Bir kez daha saygıyla andım...

İrfan Sarp Paşamın imzalayarak bana göndermiş olduğu
kitabın iç kapağındaki ithaf yazısı
.

12 Aralık 2020 Cumartesi

KÖYCEĞİZ...

 

- 12-15 Ekim 2020, Köyceğiz-Muğla -

Efsane'ye göre;
Karya Kralı Miletos'un.
İkiz çocukları dünyaya gelir.
Biri kız diğeri erkek'tir...

Kızın ismi Byblis olur.
Erkeğin ismi Kaunos konulur.
Kardeşler büyürler.
Birbirlerini çok severler...

Ergen yaşa ulaşırlar.
Byblis, kardeşine aşık olur.
Bir mektupla sevgisini açıklar.
Kaunos üzülür, utanç duyar...

Kaunos, kenti terk eder.
Uzak bir yerlere gider.
Bir kent kurar, yerleşir.
Bu kente de adını verir...

Byblis, kardeşini çok sevmektedir.
Bir daha kardeşini göremeyecektir.
Onu aramak için dağlara çıkar.
Gözyaşları sel olup, akar...

Kardeşini bulma ümidi yok olur.
Byblis, bir kayaya tırmanır.
Kendini boşluğa bırakır.
Nympheler (su perileri) üzülürler.
Ve onu bir pınara dönüştürürler...

Byblis'in gözyaşları akar.
Kaunos kenti kıyısına ulaşır.
İki kardeş tekrar kavuşur.
Güzel, mutlu bir ortam oluşur...
..................

Köyceğiz, şirin bir kasaba.
Muğla-Fethiye yolu ortasında
Köyceğiz Gölü kıyısında.
Dağlar, ormanlar arasında...

Doğal güzellikleriyle.
Narenciye bahçeleriyle.
Sığla ormanlarıyla.
Cennetten bir köşe adeta...

Tüm bu güzellikleriyle.
2019 senesinde.
Türkiye'nin sakin, huzurlu şehri.
Seçildi ve oldu bir 19. CittaSlow kenti...

Köyceğiz'de kentin hemen yanında.
Yemyeşil Sığla ormanıyla.
Balık dalyanlarıyla.
Dalyan'daki Kral Mezarları'yla...

5.5 km'lik İztuzu Plajı'yla.
Buradaki Kum Zambakları'yla.
Caretta caretta'larıyla.
Ve Nil Kaplumbağa'larıyla...

Çevredeki çam ormanları'yla.
Muhteşem Ölemez Dağı'yla.
Ekincik Koyu'yla.
Sultaniye Kaplıcaları'yla.
Ve Çamur Banyoları'yla...

Tropik iklimiyle.
Muhteşem gölüyle.
Göldeki sazlık, lagünleriyle.
Kaunos antik kentiyle...

Sözün özü.
Çandır köyü.
Ve Radar Tepesi.
Biri birinden güzel yöreleriyle.

Köyceğiz, gelip görülesi.
Keyifle kalınası, gezilesi.
Hatta yerleşilesi.
Muğla'nın güzel bir beldesi...


Köyceğiz ve çevresi fotoğraflarım:
.

8 Aralık 2020 Salı

666.666...

 


Blog yazılarıma.
Başlamıştım 2007 yılında.
2007'nin 23 Kasım'ında.
"Atatürk'e Ağıt" başlığıyla...

5 Aralık 2011'de.
Aradan 4 yıl geçtiğinde.
Yazılarıma göz atılmıştı.
Tam 66.666 kişiyle...

O tarihte.
Bloğumda almıştım bir yazı kaleme.
66.666 başlığıyla.
Aynen şu satırlarla:
....................

Önemli bir sayı. 
66;  33’ün tam iki katı. 
11’in ise tam altı katı… 

24 ile 42’nin toplamıdır. 
Yozgat’ın plâka numarasıdır. 
Bir iskambil oyunudur. 
Kahvehanelerde sevilerek oynanır… 

66, Atom numarasıdır. 
Disporsiyum elementinin. 
66 ünlü bir otoyol adıdır. 
Arasında Chicago ile Los Angeles’in… 

Yazılıyor Allah kelimesi ebced'le. 
Arapçada Elif (A), Lâm (L) ve He (H) harfleriyle. 
Denk geliyor Elif 1'e, Lâm 30'a ve He de 5’e. 
Ebced hesabı ile… 

Toplarsanız 1+30+30+5'’i. 
Ediyor tam 66
Belirliyor 66, “Allah” kelimesini. 
Ebced hesabına göre Allah’ın simgesi… 

66’ya bağlamak” buradan kaynaklanıyor. 
Allah”a bağlamak anlamını taşıyor. 
Yani “en sağlam yere bağlamak” anlamında. 
İşi garantiye almak” manasında… 

Web sitem ulaştı bu hafta
İzleyen sayısı rakamla. 
Tam 66.666’ya. 
Defalarca tıklayanlarımla… 

Bağlanmıştı en sağlam yere. 
İyi bir okuyucu kitlesine. 
Onlar tıkladı 66.666 kere. 
Ben de çıktım kerevetime… 

Tık’layan, tık’lamayan. 
Okuyan, okumayan. 
Beğenen, beğenmeyen. 
Herkese yürekten şükran… .
....................

2011 senesinde.
66.666 görüntülenme.
9 yıl sonra.
Ulaştı 666.666 sayısına...

Yaklaşık 10 yılda.
Tam 10 katı görüntülenme sayısına.
666.666'ya.
Ulaştım siz değerli okurlarımla...

İncir çekirdeğini doldurmayan yazılarımla.
Bu sayıya ulaşmamda.
Bana destek veren tüm okuyucularıma.
666.666 kez teşekkür ve dostlukla...

4 Aralık 2011 günü Blog sayfamdaki
107 ülkeden 66.666 görüntülenme kaydı

.


4 Aralık 2020 Cuma

YENİ CSO KONSER BİNASI...

 

- 3 Aralık 2020, Ankara -

Ankara'daydı.
CSO Konser Salonu'ydu adı.
1962 yılında açılmıştı.
Ankara'da Klasik bir Müzik anıtıydı...

50 yılı aşkın görev yaptı.
Bizlere Klasik Müziği sevdirdi.
Üniversite öğrencisiydik.
Cumartesi 13.00'de ücretsiz girerdik...

Geceleri.
Ankara'nın ileri gelenleri.
İçeri giderlerdi.
Sessizce Konseri dinlerlerdi...

Yıllar boyu hizmet verdi.
Ne virtüözler geldi geçti.
Ne Şefler gördü.
Ne  parçalar icra edildi...

25 yıl önceydi
Yıl 1995'di.
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'di.
CSO Konser Salonu yenilenmeliydi...

Proje yarışması açıldı.
Semra ve Özcan Uygur kazandı.
1997 yılında temeli atıldı.
Yapımında epey gecikme yaşandı...

Mimar çiftin kızı 2 yaşındaydı.
Bu arada Üniversiteyi bitirdi.
Yüksek Lisansını tamamladı.
Bu sürede 4 C.Başkanı değişti...

Proje titizlikle hazırlanmıştı..
Kompleks bir yapı planlanmıştı.
Modern görünümlü olacaktı.
Gerekli ihtiyaçları karşılayacaktı...

Yeni CSO Konser Binası.
Yani Bitmeyen Senfoni sonlandı.
Yapımı nihayet tamamlandı.
23 yıl sonra dün açılışı yapıldı...

15 hektar açık sahada.
Ve 65 dönüm de kapalı alanda...

Gerçekten muhteşem bir mimari.
Çağdaş, modern bir sanat eseri.
2023 kişi kapasiteli.
Büyük Salon çok görkemli...

Bunun yanında.
Daha küçük bir alanda.
500 kişi kapasiteli.
Küçük Salon mavi renkli...

Girişte 1500 kişilik Fuaye.
600 araçlık kapalı bir Garaj.
İdare ve Çalışma binaları.
Koro çalışma alanları da burada...
 
Bunların yanında.
Açık alanda.
10 bin kişi kapasiteli.
Bir Açık hava Konser yeri...

CSO Müzesi.
Çalışma Ofisleri.
Bir Restoranı, CSO dükkânı.
Ve bir Kafeteryası...

CSO sanatçıları yanında.
Devlet Klasik Türk Müziği Korosu.
Devlet Türk Halk Müziği Korosu.
Devlet Çoksesli Müzik Korosu...

Devlet Halk Dansları Topluluğu.
Türk Dünyası Müzik Topluluğu.
Gruplarıyla toplamda.
600 sanatçı çalışacak burada...

Açılış gününde.
Açılışından 8 saat önce.
Bulundum son provada.
CSO Konser Salonu'nda...

Gerçekten güzel bir yapı.
Türkiye'nin  yüz akı.
Çağdaş planlanmış salonlarıyla.
Ultra modern binalarıyla...

Sözün özü;  burası.
Devasa bir Sanat Merkezi.
Yanında Cer Modern'i.
Ve Su perisi Heykeli...


Yeni CSO Konser Binası fotoğraflarım:

.

29 Kasım 2020 Pazar

NİMARA MAĞARASI...

- 12 Ekim 2020, Cennet Adası-Marmaris -

Marmaris'ten baktığınızda.
Marmaris Koyu'nun çıkışına.
Bir ada görürsünüz karşınızda.
Cennet Adası adında... 

Ada değildir burası aslında.
Yarımada'dır ve bağlıdır anakaraya.
İnce bir bağlantıyla.
Sizi ada görünümüyle aldatsa da...

Marmaris'e birkaç günlüğüne gelenler.
Turunç, İncekum, İçmeler'e.
Amos, Orhaniye, Selimiye'ye.
Söğüt ve Bördübet'e, giderler gezmeye...

Marmarisliler'in dışında.
Çok az kişi gider bu Cennet Adası'na.
Yalancı boğaz'ı geçerek karayoluyla.
Gerçek bir cennet olan Nimara adasına...

Yalancı boğaz'ı geçiyorsunuz.
Otomobilinizle yükseliyorsunuz.
Marmaris koyu'na yüksekten bakıyorsunuz.
Masmavi denizine hayran kalıyorsunuz.
Yemyeşil Çam ormanına doyamıyorsunuz...

Marmaris Milli Parkı'nın.
Bir bölümü burası.
Antik ismi Nimara adası.
Sanki cennetin bir parçası...

Adanın en yüksek yerinde.
Denizden 350 m yükseklikte.
Ormanın içinde gizli bir yerde.
Bir mağara var Nimara isminde...

Bu mağara.
Yaklaşık 100 bin yaşında.
Ancak keşfi 1999'da.
Ziyarete ise açılmış 2008 yılında...

Mağara içine girdiğinizde.
Değişik mineral şekilleriyle.
Ve ilginç biçimleriyle.
Rastlıyorsunuz sarkıt ve dikit'lere...

Ancak bu mağara.
12 bin yıl öncesiyle.
Ve Tunç Çağı dönemiyle.
Daha çok arkeolojik bir önemde...

1500 kadar.
Delgiler, keskiler, renkli camlar.
500 civarında da cam ve boncuklar.
Bu mağarada bulunmuşlar...

Bu bulgularla Nimara mağarasında.
Buranın Tunç Çağı'nda.
Boncuk Atölyesi olarak kullanıldığına.
Arkeologlar inanmakta...

Roma Dönemi'nde de.
50 tane insan figürü ve sikke.
Bulunmasıyla bu mağarada.
Buranın bir Adak yeri veya. 
Tapınak olduğu sanılmakta...

Marmaris'e gitmeli.
Güzel bir hava seçilmeli.
Hem bu cennet gibi ada gezilmeli.
Denizine girmek de ihmal edilmemeli...


Cennet Adası ve Nimara Mağarası fotoğraflarım:

.

25 Kasım 2020 Çarşamba

GOMEDA VADİSİ...

 

- Gomeda Vadisi, Ürgüp 31 Ekim 2020 -

Gomeda Vadisi'nde.
Anlatılan rivayete göre.
Bir savaş alanıymış burası.
İyilik ve kötülükler arası...

Savaşta mağlup olunca.
Kötülük taraftarları da.
Vadideki çok sayıda mağaralarda.
Dalmışlar uzun bir uykuya...

Yine rivayete göre.
Kötülük tarafı uyanacakmış.
Vakti geldiğinde.
İyilik ne zaman ölürse...

Gitmiştim daha önce.
İki kere.
Sinasos'a.
Bugünkü adıyla Mustafapaşa'ya...

Ama görememiştim.
Mustafapaşa'nın yanındaki.
Ve yaklaşık 5 km uzağındaki.
Gomeda Vadisini...

Son Ürgüp gezimizde.
Seyahatimizin bitim gününde.
Sevgili Murat Selam ile.
Gidelim dedik Gomeda Vadisi'ne...

Ihlara Vadisi benzeri.
Ama onun daha az derini.
Doğal güzellikleri.
Ve mağaraları ile ünlü bu Vadi...

Vadi'ye girmeden daha.
Haçlı Kilise solunuzda.
Tavanında.
Kocaman bir haç kabartmasıyla...

Sonra iniyorsunuz vadiye.
Yürüyüş mesafesi 7.5 km.
Tümünü yürüyeceğiz ama.
Vaktimiz de pek kısa...

Vadini yarısını yürüyeceğiz.
Şöyle bir gidip-geleceğiz.
Görebildiğimiz kadarını göreceğiz.
Sonra da eve döneceğiz...

Şeytan deresi tabanına iniyoruz.
Sararmış ağaçlar içine giriyoruz.
Kapadokya'nın tipik görüntüsü.
Mağaraları, güvercinlikleri, nekropolü...

St. Basil Kilisesi.
Kuş yuvası gibi yüksek yerleşimli.
İmparator Konstantin eseri.
Yapımı MS 912-959 arası tarihli...

Tırmanılması zor bir Kilise.
Ancak çıkıldığında değiyor emeğinize.
Rengarenk freskleriyle sessizlik içinde.
Eski günlerini anıyor özlemle...

Sonra tekrar geri dönüyoruz.
İlginç mağaralara giriyoruz.
Mağaralarda ses  bile çıkartmıyoruz.
Kötülükcüleri uyandırmak istemiyoruz...


Gomeda Vadisi fotoğraflarım:
.

22 Kasım 2020 Pazar

LAGİNA...


- 5 Ekim 2020, Yatağan-Muğla -

Beş bin yıllık antik bir kent Lagina.
Bodrum yolunda.
Yatağan'a 8 km uzakta.
Termik Santral'in hemen yanında...

Yakınındaki bir diğer antik kentten.
Karyalılar'ın antik yerleşim yerinden.
Stratonikeia'den 11 km uzakta.
Ve oranın "kutsal alanıLagina...

Lagina.
Stratonikeia'ya.
Bağlı kutsal bir yolla.
Adanmış Hekate adlı Tanrıça'ya...

Hekate.
Ay ve gece ile.
İlgili bir Tanrıçadır.
Perses ile Asteria'nın kızıdır...

Baştanrı Zeus, Gökyüzünü.
Kardeşi Poseidon, Denizleri.
Diğer kardeşi Hades Yeraltını almış.
Hekate ise üç alanda da yetkili kılınmıştır...

Anadolu'ya özgü bir Tanrıça Hekate.
Havada, karada ve denizde.
Güçleri olan tek Tanrıçadır.
Ölüler ve yeraltından da sorumludur...

Kutsal merkez Lagina.
Anadolu'da.
Tanrıça Hekate adına.
İnşa edilmiş tek Tapınak olmakta...

Lagina kazılarının en önemli kısmı da.
Osmanlı döneminde, 1891-93 yıllarında.
Osman Hamdi ve Halil Ethem Beyler'ce.
Yapılan ilk Türk Arkeolojik kazısı olmasında...

Daha önce hiç kazılmamış Lagina'da.
Türk Bilim adamlarıyla yapılan kazılarda.
Bulunan kalıntıların tümü eksiksiz olarak.
İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde bulunmakta...

Muhteşem Anıtsal kapısından giriyorsunuz.
Kutsal yol'dan geçiyorsunuz.
Kurban ve Sunak yerlerini görüyorsunuz.
Hekate Tapınağı'nı hayranlıkla izliyorsunuz... 

3000 yıl önceki eserlere bakıyorsunuz.
Mimarideki zarafete hayran kalıyorsunuz.
20. yüzyıla dönüyorsunuz. 
Yatağan Termik Santrali'ne bakıp üzülüyorsunuz...


Lagina fotoğraflarım:
.

19 Kasım 2020 Perşembe

TÜFLER ARASINDA...

 


İşim gücüm budur benim
Boyarım Kapadokya'yı
Hepiniz şehirde çalışırken
Gelir bakarsınız ki sarı...

Orhan Veli'den uyarlama

..................

Anlatmıştım son yazımda Kapadokya'yı.
Kapadokya'nın oluşumunu.
Tüf tabakalarını, bazalt katmanlarını.
Bunların zamanla nasıl farklılandığını:

Tüf, Lav ve Bazalt püskürtmeler.
Ve sonradan şekillenmeler.
Kısa zamanda oluşmuyor.
Oldukça uzun zamanlar alıyor...

Bu oluşumda.
Ve geçen zamanda.
Tüf, Lav ve Bazalt katmanları.
Birikiyor ince ya da kalın tabakalarla...

Volkanik aktivite ile çıkan püskürtüler.
Ve Kül gibi küçük partiküller.
Üst üste birikirler.
Gazlar veya buharla etkileşirler.
Ve farklı Volkanik tüfleri üretirler...

Bunlar yoğunlaşırlar.
İçlerindeki farklı mineraller.
Katmanlar halinde çökelirler.
Farklı renklerde görüntü verirler...

Farklı zamanlarda.
Farklı kaynaklarla.
Ortaya çıkan katmanlar.
Değişik renkler oluştururlar...

Katmanlar Demir oksit zenginiyse.
Kırmızı-pembe bir renk oluşur.
Hidrojen sülfür'ce zengin ise.
Sarı-turuncu bir renk alır...

Bu renkli katmanlara.
Rastlarsınız Kapadokya'da.
Bunlar çoğu yerde çıkar karşınıza.
Muhteşem şekiller ve renk tonlarıyla...


(Jeolojik bilgiler için 
sevgili Çağrı Hekimoğlu'na teşekkürlerimle)

Kapadokya katman bantlanmaları Fotoğraflarım:
.