YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

29 Aralık 2016 Perşembe

İRANLILAR...

.
İran, muhteşem uygarlığıyla.
85 milyon nüfusuyla.
1.5 milyon kilometrekare yüzölçümüyle.
Büyük bir ülke...

Bu ülke.
Hem etnisitesiyle.
Hem de dini yapısıyla.
Çok farklı bir konumda...

İran'da nüfusun % 50'si.
Farsî.
% 17'si.
Azerî...

Diğer büyük bir grup Kürtler.
% 8'i Lurlar ve Belucî'ler.
% 2'si Araplar.
Geri kalanı da Türkmen gruplar...

Toplumun % 90'ını Şiî Müslümanlar.
%  8'ini Sünnî Müslümanlar.
Geri kalanını da Hindular, Hırıstiyanlar.
Museviler, Yezîdiler, Zerdüştler oluşturmaktalar...

İran'da dinî azınlıkların inanç özgürlüğü.
Güvence altındadır.
Ortodokslara, Musevilere, Zerdüştlere.
Mecliste koltuk ayrılmıştır...

İnsanların takkelisi de var, başı açığı da.
Sakallısı da var, sakalsızı da.
Makyajlısı da, makyajsızı da.
Başörtülüsü de var, çarşaflısı da...

İran, farkı dinî gruplarıyla.
Bu karmaşık toplumsal yapısıyla.
Çarşıda, pazarda, kırda, sokaklarda.
Birlikte ve bir arada yaşamakta...

İran, sahip olduğu bu çeşitliliğiyle.
Camileriyle, türbeleriyle, minyatürleriyle.
Diliyle, şiiriyle, şairleriyle ve  bilimiyle.
Köklü kültürüyle varlığını hissettirmekte...


İran'dan insan manzaraları fotoğraflarım:

Vatanım İran videosu:


.

26 Aralık 2016 Pazartesi

FİRDEVSÎ...


17 Eylül Cumartesi,  Tus


Asıl adı; Ebu’l-Kasım Mansur denilir,
Yaşamı hakkında bilgiler yetersizdir,
Tus şehrinde soylu bir aileye mensuptur,
Farsça ve Arapçaya vakıf bir âlimdir.

Halk efsanelerini kapsayan eser yazmış,
Adını da “Şahname” olarak belirtmiş,
Eseri Gazneli Mahmud’a takdim etmiş,
Sultan Mahmud’un hayranlığını kazanmış.

Saraydaki vezir kıskanır bu şairi,
Yerine getirmemiş Sultanın emrini,
Sultan “Altmış bin beyite verin” der,
Vezir “Altın yerine gümüş verip” horlar Firdevsi'yi.

Onuru kırıldığını düşünüp ayrılmış,
Firdevsi, Herat ilinde dostuna sığınmış,
Sultana övgü yazıp camiye asmış,
Sultan Mahmud duyup altınları göndermiş.

Altınlar geldiğinde Firdevsi ölmüştü,
Ulak altınları onun kızına götürdü,
Firdevsi’nin kızı altını alınca ağladı,
Keseyi açmadan hayır kurumuna bağışladı.

İran tarihini şiirle anlatmıştır,
Bu eser çok yalın bir dille yazılmıştır,
Güçlü şairin güçlü şiiri denilmiştir,
Bir belge olarak bugüne ulaşmıştır. 

                                  Abdullah Yaşar Erdoğan


Siyasetname kitabının müellifi.
Selçuklu Devletinin Veziri.
Nizamül Mülk'ün doğum yeri.
Tus kenti...

Selçuklu Devleti'nin İslâm alimi.
Filozofu ve Müderrisi.
Al-Gazali.
O da Tus kentli...

En büyük askeri ve siyasi.
İlerlemeleri kaydetti.
Ve meşhur Abbasi Halifesi.
Harun Reşit de Tus'da vefat etti...

İran'ın millî şairi.
Firdevsî.
Onun da doğum yeri.
Tus kenti...

Meşhed'e.
22 km mesafede.
Yarım saat içinde.
Ulaşabiliyorsunuz bu kente...

Kentin en önemli yeri.
Firdevsî'nin kabri.
Koca bir park içinde.
Önemli bir mimari eseri...

Firdevsî.
İran edebiyatının.
En önde gelen.
Millî bir şairi...

60 bin beyitli.
Şahname adlı eseri.
Anlatıyor.
İran tarihini...

Firdevsî'nin bu eseri.
Arap-İslâm hakimiyeti.
Nedeniyle unutulmaya yüz tutmuş lisanı.
Yeniden canlandırmış Farsça'yı...

Okunur günümüzde bile.
Şahname.
Hanelerde, özel kahvehanelerde.
Gündüz-gece güzel sesli dervişlerce...

Yakındaki Harun Reşit dönemi.
Haruniye Medresesi'nin gezilmesi.
Ve Meşhed'e dönülmesi.
İle sona eriyor bu güzel  İran gezisi...

Havaalanına gidiyoruz.
Uçağımıza biniyoruz.
Şairleriyle, şiirleriyle kültürüyle.
Yaşayan bu ülkeye veda ediyoruz...

Tus şehri Fotoğraflarım:

Şahname Videosu Farsça ve Türkçe:
.



23 Aralık 2016 Cuma

HAYYAM'IN MEZARINDA...


16 Eylül 2016 Cuma,   Nişabur

Gitmeden önce İran'a.
Bir yazı yazmıştım bloğumda.
Gayret etmiştim onu anlatmaya.
"Ömer Hayyam'a" başlığıyla...

Meşhed, Nişabur'a.
125 km uzaklıkta.
Otobüsle.
1.5 saat mesafede...

Selçuklu İmparatorluğu burada.
Kurulmuş 1038 yılında.
Oğuzlar'ın Kınık boyundan.
Tuğrul Bey tarafından...

Nişabur günümüzde.
İki büyük şaire.
Ev sahipliği yapmakta
Hayyam'a ve Feridüddün Attar'a...

Feridüddün Attar, İran'lı.
Ünlü bir şair, hekim ve eczacı.
Mantıku't-Tayr başyapıtı.
4724 beyitli ünlü tasavvuf kitabı...

Ömer Hayyam'ın mezarı da.
Doğduğu kasabada.
Nişabur'da.
Bir parkda ağaçlar arasında...

Mezarı sekiz köşeli.
Kubbemsi bir sanat eseri.
Çevresi.
Hayyam'ın dizeleriyle döşeli...

Biliyorsunuz, Hayyam'ın babası.
Bir çadır yapımcısı.
O nedenle büyük şairin mahlası.
Hayyam, yani çadırcı...

Bu nedenle Hayyam'ın mezarı.
Uzaktan bakıldığında andırıyor bir çadırı.
Ayni zamanda bu görüntü sanki.
Tersine bir şarap kadehi...

Aslında bu mezarın simgesi.
Hayyam'ın astronomi. 
Bilimine ilgisi.
Görüntü sanki bir rasathane şekli...

Geziyoruz Nişabur'da.
Hayyam'ın anıt mezarında.
İki rübaisiyle veda ediyoruz sonunda.
Ömer Hayyam'a...

Ferman sende, ama güzel yaşamak bizde
Senden ayığız bu sarhoş halimizle
Sen insan kanı içersin, biz üzüm kanı
İnsaf be Sultanım, kötülük hangimizde?
                         .....
İçin temiz olmadıktan sonra
Hacı olmuşsun kaç para
Hırka, tespih, post, seccade alâ
Ama Mevlâ kanar mı bunlara...


Nişabur, Nişabur Fotoğraflarım:
.

19 Aralık 2016 Pazartesi

MEŞHED...


16-17 Eylül 2016,   Meşhed


Meşhed, kuş uçuşu Tahran'a.
900 km uzaklıkta.
Ülkenin en doğusunda.
Afganistan sınırına komşulukta...

İran'da.
Tahran'dan sonra.
İkinci kalabalık şehir konumunda.
Nüfusu 3 milyon civarında...

Meşhed.
Şehadet yeri anlamında.
Müslüman dünyası inananlarına.
Kutsal bir yer aslında...

Hz. Ali'nin soyundan gelen 12 İmam'dan.
Sekizincisi olan İmam Rıza.
818 yılında.
Şehit edilmiş burada...

Bu nedenle her sene.
Bu meşhed-i muqqaddes'e.
15-20 milyon kişi.
Meşhedî olmaya geliyor bu kutsal kente...

İmam Rıza'nın türbesi burada.
Burası, 75 hektar bir alanda.
Camiler, müzeler, altın kaplı kubbeleriyle.
Ve işlenmiş minareleriyle büyük bir külliye...

İran'dan, Irak'dan.
Yemen'den, Pakistan'dan.
Her gün binlerce Şii inananı gelmekte.
İmam Rıza'nın türbesine...

Her gün inanılmaz bir kalabalık.
Bu külliye'nin içinde.
Yas tutulmakta, namazlar kılınmakta.
İmam Rıza'nın türbesi ziyaret edilmekte...

Türbenin kubbesi 42 m çapında.
7 m yüksekliğinde.
İç yüzeyi aynalarla.
Dışı da kaplanmış altın'la...

Dolaşıyorsunuz geniş avlularında.
Çinili duvarlarla, aynalı salonlarda.
Muhteşem avizeler altında.
Omuz omuza kalabalık arasında hayranlıkla...

Her gün oteller dolup dolup taşıyor.
Meşhed'de "Meşhedî" olmak için gelenlerle.
Eğer dua etmek istiyorsanız birisine.
"Bir otelin olsun" deyin "Meşhed'de..."


Meşhed Fotoğraflarım:
https://photos.google.com/share/AF1QipMy8Ug48NLUiE_ziPpzjMxR7mnxz01EaVwcEfZw41z0oPA1SuYai3aFCVUPUurySA/photo/AF1QipNSIhQGNZCrInUg8qAkND0GsV_6OY41n8kwg7oh?key=cGduT081ZzhyVUs5UzlBMmlUNmh1T0pwSDM3cDZn&hl=tr
.

13 Aralık 2016 Salı

TAHRAN...


15 Eylül 2016 ,  Tahran

Tahran'a iki yıl önce gitmiştim.
Dört günde hemen her yerini gezmiştim.
Çok da etkilenmiştim.
İzlenimlerimi de bloğumda dile getirmiştim:

Öğlenden sonra Sultaniye'yi ziyaret etmiştik..
Olcaytu'nun Türbesini gezmiştik..
Sonrasında otobüsle 250 km daha gittik.
Özgürlük Anıtı'ndan Tahran'a girdik...

O gece bir Otelde konakladık.
Güzelce dinlendik.
Ertesi gün Tahran'ı gezecektik.
Önemli bir, iki yerini görecektik...

Sabah erkenden kentin merkezindeydik.
Müzeler açılana kadar kenti şöyle bir gördük.
Önce Arkeoloji Müzesi'ni gezdik.
Malik Kütüphanesi ve Müzesi'ni beğendik...

Ardından Gülistan Sarayı'ndaydık.
Çini panoların güzelliğine şaşırdık.
Aynalı sarayın ihtişamına.
Bir kez daha hayran kaldık...

Ardından kentin sokaklarında yürüyüş yaptık.
Kapalı Çarşı'ya girdik.
Ancak kalabalık içinde kaldık.
Pek de alış-veriş yapamadık...

Kentin merkezindeki.
Ulu Cami'ye gittik.
Bu muhteşem camiyi de gezdik.
Günü bitirdik...

Hava kararmadan Mehrabad Havaalanı'na gittik.
Saat 19.30'da.
Mahan Airlines ile.
Meşhed'e hareket ettik...

Tahran 15 Eylül Fotoğraflarım:

Önceki gezimde Tahran izlenimlerim:
















9 Aralık 2016 Cuma

DÜNYA OKÇULUK MERKEZİ...


Okçuluk İl Temsilcisi'ydim.
1990'lı yıllarda.
Samsun'da...

19 Mayıs Stadyumu'nun altında.
Çok kötü şartlarda.
Çalışırlardı.
Samsun Okçuluk sporcuları...

Öncü oldum.
Bir Okçuluk Merkezi oluşturdum.
Samsun halkının katkılarıyla
Ve Resmî kuruluşların yardımıyla...

1999 yılında.
Açık ve kapalı alanlarıyla.
Çok güzel bir Okçuluk Merkezi vardı.
Artık Samsun'da...

O yıllarda yurdumuzda.
Okçuluk Federasyonu Başkanlığı koltuğunda.
Hacettepe'deki öğrencilik yıllarından arkadaşım.
Dr. Uğur Erdener bulunmaktaydı...

Sevgili Uğur.
Daha sonraları Hacettepe Üniversitesi Rektörü oldu.
Türkiye Olimpiyat Komitesi Başkanlığı'na getirildi.
Ardından Dünya Okçuluk Başkanlığı'na seçildi...

Geçen hafta 2 Aralık'ta.
15 dönümlük bir alanda.
İsviçre'de Lozan'da. 
Dünya Okçuluk Mükemmeliyet Merkezi açıldı...

Sevgili Uğur'un verdiği bilgiye göre.
Güneş ışığı termal panelleriyle.
Kendi elektriğini üreten.
Ve suyunu ısıtan çevre dostu bir tesis burası...

Yapılmış bu Merkez bir buçuk yılda. 
18 milyon İsviçre Frank'ına
Kanton idaresinin yardımlarıyla.
Ve sponsorların katkılarıyla...

Gerçekten mükemmel bir tesis burası Lozan'da.
Sevgili Uğur'un gönderdiği fotoğraflara baktığımda.
Açık bu güzel tesis Dünya Okçuluk sporcularına.
Bir mütevazi benzeri de var Samsun'umuzda...


Dünya Okçuluk Merkezi fotoğrafları:

Dünya Okçuluk Mükemmeliyet Merkezi Videosu:



6 Aralık 2016 Salı

SULTANİYE...


14 Eylül 2016 öğlenden sonra,  Sultaniye

Sabah Zanjan’ı gezmiştik.
Güzel yerlerini dolaşmıştık.
Bloğumda da anılarımızı yazmıştık:

Öğlenden sonra.
Düz, sapsarı ovaları aştığımızda.
Ulaştık kısa bir zaman aralığında.
Sultaniye isimli küçük bir kasabaya…

Sultaniye, 14. yüzyılda.
İlhanlı Devleti’nin Başkenti.
Olcaytu’nun tek amacı bu kenti.
Yapmak dünyanın en önemli şehri…

Sultaniye’deki.
1302-12 senesindeki.
İlhanlılar’ın en önemli eseri.
Hükümdar Olcaytu’nun Türbesi…

Bu Türbenin  mimarisi.
Özellikle de muhteşem kubbesi.
Ayasofya Kilisesi ve Floransa Katedrali kubbesiyle.
Mukayese edilmekte…

Sekizgen biçimli ve sekiz minareli.
Bu yapı sonraki İslâm anıtlarına.
Ahmet Yesevi Türbesi ve Taj Mahal’a.
Örnek olmuş güzel bir yapılanma…

Kiremit örgü kubbesi.
200 ton ağırlıktaki.
Ve 48 metre yüksekliğinde.
Dünyanın en büyüğü ölçeğinde…

Şii inançlı İlhanlı Hükümdarı.
Olcaytu Han bu muhteşem yapıyı.
Hz. Ali’nin mezarını.
Sultaniye’ye getirmek amacıyla yaptırdı…

Ancak ömrü yetmedi.
Arzusunu gerçekleştiremedi.
Sultaniye, şimdi bu Türbenin yanında.
Beş bin nüfuslu küçük bir kasaba…

Sultaniye Fotoğraflarım:
.


28 Kasım 2016 Pazartesi

KOMŞUNUN IŞIĞI-2


Karar verilmişti bir kere.
8-10 ay önce.
Bir sergiyle.
Dört Fotoğraf Derneği'nin bir araya gelmesine…

Sakız’lı, Bergama’lı.
İzmir’li ve Midilli’li.
Fotoğraf Dernekleri.
Birlikte hareket edeceklerdi…

Konu belirlendi.
Bir araya gelindi.
"Komşunun Işığı" başlığı verildi.
Fotoğraflar seçildi…

Her Fotoğraf Derneği.
25 fotoğrafla temsil edilecekti.
Fotoğraflar belirlendi.
Sergiye hazır hale getirildi…

Sergiler açıldı önce Bergama’da.
Bir ay sonra da Sakız adasında.
Midilli'de Ağustos'ta.
Ve İzmir’de Eylül'de en sonunda…

Fotoğraf bahaneydi.
Amaç, bir araya gelmekti.
Diyafram’ı genişletmekti.
Dostluğu geliştirmekti…

Bu konuda yazdığım yazıma.
Ağustos ayının son haftasında.
Komşunun Işığı” başlığıyla.
Ulaşabilirsiniz bloğumda:

Komşunun Işığı Fotoğraf Sergisi.
O dönemlerde devam etmekteydi.
Sergilenen fotoğrafların yayınlanması.
Haliyle doğru olmazdı…

Fotoğraf sergilenmeleri.
Yakın bir zamanda sona erdi.
Sergileri birçok kişi gezdi.
Ama büyük bir bölüm de göremedi…

Komşunun Işığı” başlığıyla.
İzmir, Midilli, Bergama ve Sakız Adası’nda.
Sergilenen bu güzel 100 fotoğrafa.
Ulaşabilirsiniz aşağıdaki bağlantıda:

.

22 Ekim 2016 Cumartesi

TOSCANA...



Toscana.
1934 İtalyan Anayasası'yla.
Özerkliğe sahip 20 sayıda.
Bölgeden birisi İtalya'da...

Toplam nüfusu 4 milyon civarında.
Bölgenin idare merkezi de Floransa.
Sahili, vadileri, tepeleri ve dağlarıyla.
Sahip muhteşem bir coğrafyaya…

Michelangelo, Masaccio, Giotto.
Leonardo da Vinci, Boticelli, Brunelleschi.
Dante Alighieri ve Vasari gibi Sanat adamlarıyla.
Rönesans’ı yaratmış bir bölge Toscana

Kültürü, Güzel sanatları ve Müziğiyle.
Denizi, bisiklet sürüşü, dağ yürüyüşüyle.
İtalyan Mutfağı, Şarapları ve muhteşem doğasıyla.
İnanılmaz güzel bir bölge Toscana

Toscana bölgesinde, Floransa ve Siena.
San Gimignano ile Val d’Orcia.
Pienza ve Pisa adında.
Tam 6 bölge Unesco koruması altında…

Toscana, 300 Arkeolojik bölgesiyle.
479 Müze ve bine yakın Kütüphanesiyle.
Dört bin Kale ve 800 tarihi Bahçesiyle.
Beşiklik ediyor büyük bir kültüre…

Bir Pazar günü sabahın seher vaktinde.
Cupolone Fotoğraf Kulübü üyelerinin otomobilleriyle.
Çıktık bir geziye.
Toscana bölgesini görmeye…

Hava sisli ve güzeldi.
Bulutlar yerdeydi.
Günün ilk ışıklarıyla birlikte.
Hava ısındı, bulutlar yükseldi…

Yemyeşil tepeleri, bahçeleri.
Bağları, tarlaları, zeytinlikleri.
Köyleri, evleri ve kaleleri.
Görüntüledik doyumsuz güzellikleri…

Uzaktan San Gimignano.
Ortaçağdan kalma kuleleriyle.
Manhattan’ı andıran görünümüyle.
Karşımızdaydı tüm görkemiyle…

Sonra yine bir Unesco Kültür Mirası.
Tarihi Siena kasabası.
Uzaktan bakıldı.
Zoomlanarak görüntü alındı…

Ardından yine bir duraklama.
Dolaşma sokaklarında.
Bir Etrüsk kasabasında.
Bibbiena’da...

Sonrasında yüksek bir tepe üzerinde kale içi kenti.
1200’lü yıllardan kalma Montereggioni.
Bu kale içindeki yerleşim yeri.
Yaşamakta Ortaçağı besbelli…

En sonunda Poppi.
O da yine bir kale kenti.
Yapılışı 1191 senesi.
O da hiç değişmemiş sanki…

Zaman hızla akıp, geçti.
Hep birlikte güzel kareler çekildi.
Tepeler, yeşillikler, köyler içinde.
Toscana’da güzel bir gün geçirildi…


Toscana Bölgesi Fotoğraflarım:
.

20 Ekim 2016 Perşembe

FLORANSA'NIN HEYKELLERİ...


Rönesans, aslında.
Bilim’de, Felsefe’de, Mimarlık’ta ve Sanat’ta.
Yeniden doğuş anlamında.
Kelimenin kökeni Fransızca

Rönesans, 15. ve 16. yüzyılda.
Kültür’ün yeniden doğması Floransa’da.
Ve buradan yayılması.
Tüm Avrupa’ya…

Çok sayıda.
Ressam, Mimar, Şair ve Filozof.
Yetişmiş Rönesans’ta.
Floransa’da ve İtalya'da…

Heykeller var çok sayıda.
Burada.
Sokaklarda, meydanlarda ve binalarda.
Rönesans’dan kalma…

Çoğu eser dinsel konularda.
Mitoloji, Adem-Havva.
Meryem, İsa ve Musa.
Hepsinde de insan figürü ön plânda…

Heykellerde insana büyük değer verilmiş.
İnsan anatomisi çok iyi incelenmiş.
Mermer özenle işlenmiş.
Mermerde müthiş bir dinamizm gerçekleşmiş…

Rönesans’ın ilk sanatçısı.
Filozof, Şair, Mimar ve Heykeltraşı.
Donatello’nun.
Mermer ve bronz Davut heykelleri…

Michelangelo’nun müthiş eseri.
Floransa'nın simgesi David’i.
Ve Giambolonga’nın.
Neptün Çeşme’si…

Bandinelli’nin.
Herakles ile Cacus eseri…
Ve Lorenzo Ghiberti’nin.
28 panolu Cennetin Kapısı rölyefi…

Tüm bunların dışında.
Keyifle dolaşıyorsunuz Floransa’da.
Binalarda, sokaklarda, meydanlarda.
Binlerce olağanüstü heykel arasında…

Floransa Heykelleri Fotoğraflarım:
.


17 Ekim 2016 Pazartesi

FLORANSA...


Soylu bir şatonun önüne geldik
yedi kat yüksek duvarla çevrili şatoyu
güzel bir akarsu koruyordu…
                                               Dante (İlahi Komedya’dan)

…………….

Dante gibi.
Leonardo da Vinci .
Mikelanjelo ve Boticelli.
Hepsi de Floransa kökenli…

Florence, Fiesole, Fiorenza.
Firenze, Fiorentina ve Floransa.
Bilinen değişik adlarıyla.
Günümüzde Toscana’nın idare merkezi İtalya’da…

Jül Sezar’ın ordusundan bir bölüm askerlerce.
MÖ 59 senesinde.
Arno nehri sahilinde.
Kurulmuş Florentia ismiyle…

Floransa.
İtalya’da.
Kültürü, tarihi ve mimarisi.
Rönesansın bilinen doğum yeri…

15. yüzyılda.
Medici ve Lorenzo ailelerinin katkılarıyla.
Ve çok önemli sanatçılarla.
Bir sanat kenti olmuş Floransa

Kent, ortasından geçen Arno nehriyle.
Köprüleri, kiliseleri, katedralleriyle.
Meydanları, sokakları, saraylarıyla.
Ortaçağ'daki dokusunu hala korumakta…

Michelangelo Tepesi,  Duomo Katedrali, David Heykeli.
Signoria, Republica ve Vecchio Meydanları.
Vecchio Köprüsü, Uffici ve Akademi Müzesi ile Pitti Sarayı.
Floransa’nın kısa zamanda gezilip görülmesi gerekli mekanları.

Bizler de gezdik buralarda.
İki ayağımızı bir pabuca sıkıştırırcasına.
Kapalı bir havada ve yağan yağmurda.
İki gün kaldığımız Floransa’da…


Floransa kenti fotoğraflarım:
https://photos.google.com/share/AF1QipNRAwt10nBK1QjvgUCDzYq5dCqPInTOw_hWfhelgs4Bb7Lvg0prCuSt9edU4o0X9A/photo/AF1QipNPDPfK5ng-Z6TLp6g7E5BzppwsBNjH-o5igns6?key=bURWVTN5TTBnMVVJTVJEQnNYZVFrbThYZlVZZmRR&hl=tr
.





14 Ekim 2016 Cuma

İFOLONE...


İFOD.
İzmir Fotoğraf Derneği.
CUPOLONE.
Toscana Fotoğraf Grubu…

Biri Türkiye’de İzmir’de.
Diğeri İtalya’da Floransa’da.
Uğraşı alanları bir olsa da.
1500 km var aralarında…

Cupolone grubu geçen sene.
Davetlimiz olarak geldi İzmir’e.
3. İzmir Fotoğraf Biennali’mize.
21 kişilik üyeleriyle…

Bu birlikteliğin rövanşına.
Biz de İFOD olarak gittik Floransa’ya.
20 kişilik bir fotoğrafçı grubuyla.
Geçen hafta Toscana’ya…

Amaç ne üzüm yemek.
Ne bağcının fotoğrafını çekmek.
Ne de bölgenin meşhur şarabını içmek.
Amaç, dostlukları geliştirmek…

Bizleri Havaalanında karşıladılar.
Sevgiyle kucakladılar.
Otomobilleriyle Otelimize taşıdılar.
Akşam yemekte birlikte oldular…

Cumartesi günü şehirde kısa bir gezi.
Arkasından 50 fotoğraftan oluşan.
İFOD, İzmir Fotoğrafları Sergisi.
Açılışı yapan FİAP Başkanı Riccardo Busi

Pazar günü yine arabalarla.
Gidiyoruz Bibbiena’ya.
İtalyan Fotoğraf Merkezi (CIFA)’nin.
Muhteşem binasına…

İki katlı eski bir hapishane.
Çevrilmiş Fotoğraf Merkezi’ne.
FİAF Başkanı Roberto Rossi ile.
Katılıyoruz bir fotoğraf etkinliğine…

Pazartesi günü yine özel arabalarla.
Çıkıyoruz yola.
Amaç Toscana’da.
Doğa fotoğrafları yakalamaya…

Önce San Gimignano.
Sonra da Monteriggioni.
Daha sonra da Siena.
Fotoğraflanıyor hep ard arda…

Salı günü Floransa’dayız.
Müzelerde, sokaklarda turluyoruz.
Kardeş Dernekler gece buluşuyoruz.
Müşterek toplantı yapıyoruz…

Samimi bir ortamda.
Gülüp, eğleniyoruz.
Karşılıklı sunumları beğeni ile izliyoruz.
Sarılıp, kucaklaşıp vedalaşıyoruz…

Güzel anılarla onlardan ayrılıyoruz.
İlgilerinden memnun kalıyoruz.
Floransa'da da dostlarımız olduğunu biliyoruz.
Onları özleyeceğimize inanıyoruz...

Sabah erkenden yine Otelimize geliyorlar.
Bizlere tekrar sarılıp yolcu ediyorlar.
İFOD ve CUPOLONE Dernekleri.
İFOLONE adıyla bir oluyorlar…


İFOLONE Birlikteliği Fotoğrafları:
.



6 Ekim 2016 Perşembe

ZANJAN...


14 Eylül 2016  sabah, Zanjan

Zanjan, eski adıyla Zerengan.
Ya da bizim deyişimizle Sincan.
İran’da Zanjan Eyaleti'nin.
1683 m yükseklikteki Başkenti…

Tahran’a.
300 km kadar uzaklıkta.
Yaklaşık 750 bin nüfusuyla.
20. büyük şehir İran’da…

Aşura olayında çok sayıda Şii geliyor buraya.
Muharrem ayının 10’unda.
Hz. Hüseyin’in yasını tutmaya.
Ve büyük gösteriler yapılıyor Zanjan'da…

Önce kentte kısa bir gezinti yapıyoruz.
Azadi (bağımsızlık) Meydanı’na gidiyoruz.
Ulucami’yi dıştan geziyoruz.
Kapalı olması nedeniyle içini göremiyoruz...

1792 yılından kalma.
Zanjan Kapalı Çarşısı’nda.
Bir süre geziniyoruz elişleri arasında.
Hoş bir yer aslında 940 dükkânıyla…

Zanjan, elişleri açısından önemli bir bölge.
Çelik bıçak yapımında oldukça önde.
Deri Charoogh (çarık), halı, kilim ve gümüş işlemede.
Burası epey gelişmiş bir bölge gerçekten de…

Ardından Kacar Hanedanlığı döneminden kalma.
Bir Çamaşırhane gezisi var sırada.
Taş, tuğla, harç, ahşap ve sıvasıyla.
İlginç mimarisiyle zamanında önemli sosyal bir bina…

Bodrum katında, güzel bir mekânda.
Sürekli gelen sıcak bir suyla.
Zanjan’lı kadınlar çamaşırlarını yıkarmış burada.
Günümüzde Antropoloji Müzesi olarak kullanılmakta…

Öğlenden sonra.
Bir Unesco Kültür Mirası ziyaretimiz var daha.
Dünyanın en büyük kerpiç kubbesini görmeye.
Gideceğiz Olcaytu Han’ın Sultaniye Türbesi’ne…

Zanjan kenti Fotoğraflarım:
.

3 Ekim 2016 Pazartesi

MASULEH...


13 Eylül 2016, Anzali ve Masuleh

Hazer ölü bir göle benzer!
Uçsuz bucaksız başıboş tuzlu bir sudur Hazer!
Hazerde dost gezer,
Düşman gezer!
                                              Nazım Hikmet

………………..

Dilimde Nazım’ın mısralarıyla.
Anzali yakınında, Hazar Denizi kıyısında.
Geziyorum bulutlu bir havada.
Gün ışımadan daha…

Geniş bir sahil, ince kumlu.
Hazar bugün coşkulu.
Hazar dalgalı.
Ve hava oldukça kapalı…

Erkenden koyuluyoruz yola.
Önce Anzali Limanı’nda.
Kısa bir duraksama.
Şehirde küçük bir dolaşma...

Önemli bir Liman şehri.
Hazar Denizi kıyısında Anzali.
Buranın Şah dönemindeki ismi.
Bender Pehlevi

Kurulmuş Sefid (beyaz) nehri’nin Hazar denizine.
Anzali, tam açıldığı yerde.
Burası oldukça meşhur tüm dünyada.
Siyah havyarıyla…

Balıkpazarı’na gidiyoruz.
Hazar balıklarını inceliyoruz.
Balıkçı kardeşlerimizle dost oluyoruz.
Onlarla Türkçe sohbet ediyoruz…

235 km yolumuz var daha.
Ulaşmak için Zanjan’a.
Raşht’tan geçiyoruz.
Yemyeşil pirinç tarlaları kenarında ilerliyoruz…

Amacımız dağ köyü Masuleh’e ulaşmak.
Uneco Kültür Mirası’ndaki bu köyü gezmek.
Yemyeşil dağlık bir alana giriyoruz.
Orman içinde bin metre yükseliyoruz…

Buraları İran’ın kuzeyi ve sanki Doğu Karadenizi.
Çay, fındık yetiştiriliyor havası da yağışlı ve sisli.
Farsça’yı değişik lehçeyle konuşuyorlar, burunları oldukça iri.
Fıkralar anlatılıyor bunlar hakkında oldukça sevimli…

Masuleh, Elbruz sıradağlarında.
İki dağın arasındaki bir çağlayanın yanında.
Ama dağın bir yamacında.
Küçük bir köy aslında ormanlar arasında…

Masuleh, sahip çok ilginç bir yerleşime.
Dağın eğimi nedeniyle.
Bir ev.
Diğerinin üstünde…

Anlayacağınız.
Bir evin önündeki avlusu.
Bir alttaki evin.
Damı…

Evlerin dümdüz damları.
Ayni zamanda köyün sokakları.
Köyün sokaklarında geziyorsunuz.
Ama aslında evlerin damında yürüyorsunuz…

Köye otomobil giremiyor.
Daracık sokaklarda, damlarda, çarşısında.
Yürüyorsunuz insan kalabalığında.
Sırt sırta, omuz omuza…

Çeşitli hediyelik eşyalar.
500 yıllık yerel kıyafetli insanlar.
Kurabiyeciler, çörekçiler, tatlıcılar.
Ormanda ailece şeş kebap yapanlar…

Keyifle dolaşıyoruz.
Ardından tekrar yola koyuluyoruz.
Elbruz dağlarının zirveleririne.
Kıvrıla kıvrıla tırmanıyoruz…

Güzel dağ manzaraları arasında.
Zeytin bölgesi Rudbar’ı bırakıyoruz arkamızda.
Tam gün batımında.
Ulaşıyoruz konaklayacağımız Zanjan’a…

Anzali ve Masuleh Fotoğraflarım:
.

30 Eylül 2016 Cuma

ERDEBİL...


Kapudan çıkınca köşe gözetme
İçin karartıp da dışın düzetme
Şah Hatâyî ötesini uzatma
Mü’min isen bir ikrârda dura sen
  
                              Hatayî  (Şah İsmail)
………………….

12 Eylül 2016 Pazartesi, Erdebil

Sabah erkenden Tebriz’den yola koyuluyoruz.
Dağlık, tepelik kıraç ovalardan geçiyoruz.
Orta Anadolu’ya benzer coğrafyada yol alıyoruz.
200 km sonra Erdebil’e ulaşıyoruz…

Bu bölge İran’ın 31 eyaletinden birisi.
Güney Azerbaycan Eyaleti.
Eyalet nüfusu yaklaşık 1.5 milyon kişi.
Ve de nüfusunun % 98’i Azerî

Erdebil sahip 5000 yıla yakın bir geçmişe.
MÖ 600’lerde Pers İmparatorluğu döneminde.
Dünyanın ilk, "tek Tanrılı" dini.
Zerdüştlük doğdu bu bölgede…

İslam’dan sonra buraya geldi Abbasiler.
Onlar Erdebil’i Başkent ilan ettiler.
Sonrasında Şah İsmail çıktı sahneye.
Safevi Devleti ile 1501 senesinde…

Şah İsmail’in büyük dedesi.
Şeyh Safiyüddin İshak Erdebilî.
Safevi Devleti’ne ismini veren kişi.
Ve İran’da Şii’liğin lideri…

Bugünkü Erdebil ilgilendiriyor tüm Safevileri.
Çünkü, başta Şeyh Safiyüddin, Şah İsmail.
Ve tüm Safevi hanedanlarının türbesi.
Süslüyor Erdebil’i…

Şeyh Safiyüddin’in Türbesi’ni geziyoruz.
Şah İsmail’in kabrini görüyoruz.
Firuze çinilerin güzelliğini keyifle izliyoruz.
Yapının ihtişamına hayran kalıyoruz…

Sonra tekrar otobüsümüze biniyoruz.
Heyran dağlarını tırmanıyoruz.
Ormanda sis ve yağmura giriyoruz.
Sanki Doğu Karadeniz’den geçiyoruz…

Heyran karayolundan iniyoruz.
Azerbaycan sınırında paralel ilerliyoruz.
Çay, fındık ve zeytin bahçeleri görüyoruz.
Astara’da Hazar Denizi’ne kavuşuyoruz...

Burada “Bahri Hazer” şiiri ile.
Nazım Hikmet’e.
Selam veriyoruz.
Onu özlemle anıyoruz:

Ufuklardan ufuklara
Ordu ordu köpüklü mor dalgalar koşuyordu
Hazer rüzgârların dilini konuşuyor balam
Konuşup coşuyordu…

Bu akşam Hazar Denizi kıyısındayız.
Ufuklardan ufuklara koşan.
Rüzgârların dilini konuşan
Köpüklü, mor dalgalarla yan yanayız…


Hatayî’den (Şah İsmail) "Özün eğri ise..." :  https://www.youtube.com/watch?v=5txGlhQLhyU
.



27 Eylül 2016 Salı

İZMİR'İN SÜSLÜ KADINLARI...


Birkaç senedir yapılıyor.
Bu şölen.
İzmir’de.
Bisikletle…

Kadınlar önce bi güzel süsleniyorlar.
En güzel, en renkli elbiselerini giyiyorlar.
Takıyorlar, takıştırıyorlar.
Bisikletlerine atlıyorlar…

Ver elini Konak Meydanı.
Burada toplanıyorlar.
Hasret gideriyorlar.
Lâf aramızda, biraz da dedi-kodu yapıyorlar…

Sonra biniyorlar bisikletlerine.
Yumuşak, sakin bir biçimde.
Çıkıyorlar Cumhuriyet caddesi'ne.
İstikamet Atatürk heykeli'ne…

Meydanda tekrar toplanıyorlar.
Kocaman bir kalp şekli oluşturuyorlar.
Atalarına saygılarını sunuyorlar.
Sonra da eğlenip, gülüp, dans ediyorlar…

Tekrar yapıldı bu şölen bu sene.
25 Eylül Pazar gününde.
İzmir’de.
Türkiye’nin 28 kentiyle birlikte…

Amaçları ortak.
Türkiye’de bisiklet kullanımını yaygınlaştırmak.
Kadın haklarına sahip çıkmak.
Ve farkındalık yaratmak...

Ben de katıldım bu geziye.
Fotoğraf makinemle.
Görüntüledim rengârenk güzellikleri.
İzmir'li kadınların sevgi içindeki birlikteliklerini…


.