YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

7 Aralık 2007 Cuma

FÜSUN SAYEK ETKİNLİKLERİ...



2007 yılı Ağustos ayının son haftasında bir grup arkadasimizla birlikte Arsuz-Iskenderun'da idik. 11 Agustos, Hacettepe'den sınıf arkadaşımız Füsun'un doğum günü...
İskender; kızları Selin, Aylin ve Füsun ile ele ele verip güzel bir doğum günü etkinliği hazırlamışlar.
Kültürel ve Bilimsel boyutu üst düzeyde ve de Füsun'a yakışır bir kutlama programı düşünmüşler.

Öncelikle 1890'dan beri kullandıkları evi bir müzeye dönüştürmüşler.
Evin tarihi dekoru aynen korunmuş. Ayrıca bir güzel elden geçirilerek ve eski halinden sapmayarak yenilenmiş. İçindeki güzelim eşyalar korunmuş ve ev bunun dışında tümüyle boşaltılarak odaları birer galeriye dönüştürülmüş. Çok güzel hazırlanmış posterlerle ve resimlerle ev hakkında bilgiler veriliyor ve ailenin kökleri anlatılarak sergileniyor. Ayrıca, Arsuz'un antik dönemdeki tarihçesi fotoğraflarla anlatılıyor.

Evin mutfağı, İskenderun yemekleri çok sanatkârane düzenlenmiş afişlerle ve yöre yemekleri annelerinin yemek yaptığı malzemeler dekor olarak kullanılarak anlatılıyor. Pek güzel düzenlenmiş Avlu, minik havuzu ve antik taşlarla döşeli tabanı ile küçük bir toplantı salonu haline çevrilmiş. Çardak altında ve serinde koltuklarda oturabiliyorsunuz.

Bahçenin en baş köşesinde Füsun'un her zamanki gülen, sizinle gır gır geçen bakışları dekoru tamamlıyor.

Bir oda sergi salonu halinde plânlanmış. Dr. Erkmen Böke ağabeyimizin "Füsun'un Çicekleri" temalı bir yağlıboya sergisi var ki hepiniz tabloların güzelliği karşısında parmak ısırırsınız. O denli güzeller ve de Füsun'a çok uymuşlar.

Evin dışında da büyük bir bez ilân bu Kültür ve Sanat etkinliğini yöreye duyuruyor.

Ben sabah erkenden Arsuz'da idim.

Otel odaları dolu olduğu için zamanım vardı. İlk iş olarak Füsunu ziyaret etmek istedim. Tabii çiçeksiz olmazdı. Ancak, tüm soruşturmama rağmen Arsuz'da çiçekci olmadığını öğrendim.
Neyse, kısa bir yürüyüşle kenti, denizi, dağı ve ovayı birlikte gören bir tepede Füsun'un ebedi istirahat yerine ulaştım. Yöreden koparttığım kır çiçeklerini kabire özenle yerleştirdikten sonra Füsun ile biraz sohbet ettim, yeni düzenlenmiş çiçeklerini, zeytin ve selvi ağaçlarını suladım.

Sonra Füsun ile vedalaşıp, aşağıya indim. İskender ile buluştum. Emin ve Tülay, İlhan, Rengin, Metin Kale, Cihangir Çelik, Sema ve Erdal daha sonra katıldılar. İskender ve kızları hemen her şeyi yapmışlar, bize fazla bir şey bırakmamışlardı.

Öğlenden sonra kısmen bu sanat evinde kısmen de Arsuz çayı kıyısındaki Çardak Restoranda oturup sohbet ettik, İskenderin evinde nefis yöre yemeklerinin tadına baktık.

Akşam, antik aile evinin avlusundaki nezih bir kokteyl ile başladı program. Oldukça geniş bir katılım vardı. İskender açılış konuşmasını yapıp, bu günün Füsun'un doğum günü olduğunu ve bundan böyle onun doğum gününü hep böyle etkinliklerle kutlayacaklarını anlattı.

Daha sonra iki kızı ile el ele vererek hazırladıkları ve Füsun'u çok güzel anlatan bir VCD'yi izledik. Füsun'u tanıyanlar kısa öykülerle onu anlatırken, çoğu Hacettepe yıllarımıza ait resimler birlikte akıp gidiyordu. Amatör ama içtenlikle hazırlanmış bir güzel gösteriyi izledik. Umarım Iskender bunu çoğaltıp, hepimize bir CD halinde gönderecektir.

Sonra ben Füsun'a Kaçkar dağlarından getirdiğim kır çiçekleri fotoğraflarımı Ceyhun Atıf Kansu'nun "Dünyanın bütün çiçekleri..." şiiri eşliğinde sunmaya calıştım ve 70 likler adına
7 gün önce Füsun için yaptığım "Kaçkar zirvesi" tırmanışı etkinliğini belgeleri ile sundum.

Benden sonra da Ataol Behramoglu -ki Füsun'un çok sevdiği bir şairdir- kendi şiirlerini çok duygusal sözlerle süsleyerek bizlere sundu.

Ertesi gün bilimsel Programa 70'liklerden yalnız Rengin katıldı. Emin ve İlhanlar erken ayrıldılar. Biz kalanlar da ayrılış saatine kadar güzelim Antakya yemekleri yiyerek zamanımızı geçirdik. İrmik helvası ile Künefe günün spesialiteleri idi.

Sonra sırası gelen ayrıldı ama kalbimiz Sayek'lerle birlikte kaldı.
Sanat ve bilimsel etkinlikler tüm hafta içerisinde devam etti.
Füsun'a da bu yakışırdı zaten.
Tüm Sayek ailesine kocaman bir aferim benden...
Füsun'a özlemle ve sevgilerle...