YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

20 Eylül 2010 Pazartesi

MADEN'DE ZAMAN...


Şu Maden'in daşları
Yüksek uçar kuşları
Tarihin bakır çağı
Bu diyarda başladı


*****

Çocukluğumla ilgili anılarımın ilkleri Maden ile ilgilidir.
Daha öncesinden hiçbir şey hatırlamam...

Maden bakırın ilk kez bulunduğu yer olarak biliniyor.
İnsanlık tarihinde.
MÖ 7000-8000 yıllarında.
Fırat-Dicle vadileri arasında...

Osmanlı döneminde bakır çıkartılan bir mutasarrıflık Maden.
Bir ara Valilik olarak yönetiliyor.
Cumhuriyetin ilk yıllarında.
1924-27 yılları arasında...

1927'den sonra Elazığ'a bağlanıyor.
Kaymakamlık oluyor.
Bakır çıkartılması ve işletmesi Etibank'a devrediliyor.

1937 yılında tren hattı geçiriliyor.
Atatürk tarafından.
Bakır madenlerinin değerlendirilmesi için...

Babam buraya 1949 yılında tayin ediliyor.
Ben henüz üç yaşımda iken.
PTT Müdürü olarak...

O zamanlar Elazığ'a bağlı küçük bir ilçeydi Maden.
Yalnızca trenle ulaşılabilen.
İki dik dağın yamaçlarının arasında...

Bugün Elazığ-Diyarbakır yolunun tam ortasında bulunuyor.
Elazığ'a 80 km.
Diyarbakır'a da 75 km. uzaklıkta...

60 yıl aradan sonra ilk kez gittim Maden'e.
Geçen hafta.
Elazığ'daki bir KBB Kongresi sırasında...

Elazığ'dan yola koyuluyorum.
Virajlı bir yola giriyorum.
Vahşi, sarp dağlar arasında yol alıyorum.
Masmavi Hazar gölünün kıyısının bitiminden sonra.

Tren yolu bana eşlik etmeye başlıyor.
Bazen sağımda, bazen solumda seyrederek.
Sanatsal değeri yüksek köprülerden geçerek.
Güzelim tünellere girip, çıkarak...

Cumhuriyetin bir hediyesi bu tren yolu.
Bu yöreye.
Aşık Veysel'in söylemiyle Atatürk'ün yapımı.
"Fabrikalar icat ettiği, tren hatları yaptırdığı..."

Çocukluğumdan fazla anım yok Maden'e ilişkin.
Yalnızca düz damlı kerpiç evler.
Ve babamın elimden tutup çıkarttığı.
Dar yokuşlu merdivenler...

Karşıda kocaman bir fabrika vardı.
Bacasından beyaz dumanlar çıkan.
Bakır çıkartıldığı söylenilen.
Ve kesif bir koku yayan...

Hayalimdeki silik anıları canlandırabilecek miydim.
Acaba bu küçük kasabada.
Ben de merak ediyordum...

Sanki ikinci kez dünyaya geliyormuş gibiydim.
Kentin yapısını hatırladım.
Ama anımsadığım evler artık yoktu.
Düz damlı, kerpiçten yapılmış evler...

Kışın çok kar yağardı.
Hatırımda kaldığına göre.
Babam da elinde kürek bunları kaldırırdı.
Boyumdan büyük kar koridorları oluşurdu.

Maniple ve manyetolu telefonlarla oynardım.
Basit ve küçücük PTT binasında.
Yazın da damda yatardık.
Cibinlikler altında...

Bunlar tabii ki artık yok olmuşlardı.
Binalar yine küçük ve bakımsızdı.
Ancak kerpiç evler kaybolmuştu.
Betonarme yapılara dönüşmüştü...

Ama dik yokuşlar olduğu gibi duruyordu.
Yer yer merdivenleriyle...

Babamın Cuma'ları gittiği cami hala yerindeydi.
Onun altındaki kerpiç PTT binası yok olmuştu.
Yerine 4 katlı koca bir bina kondurulmuştu.
Eski sevimliliği de hiç kalmamıştı...

Etibank Bakır İşletmeleri de kapanmış.
1996'da.
Birkaç yıl önce de Özel Sektör'e verilmiş.
Özelleştirme kapsamında...

Minik çarşısında Kola'lar, Nescafe'ler vardı.
Ve de Bosch, Tefal, Arçelik, Turkcell panoları...

Her şey benim hatırladıklarımdan çok fazla değişmişti.
Değişmeyen tek şey saat kulesi idi.

Çoğu kişide saatin olmadığı dönemlerde.
Saatin kaç olduğunu hatırlatmak için yapılan.
100 yıllık tarihi saat kulesi yerindeydi.
Kırık, dökük perişan haliyle.

Bozuk her saat bile doğru gösterirdi zamanı.
Günde iki kez.
Ama bu saatin akrebi de yelkovanı da yoktu.
Bir kez bile doğru zamanı gösteremiyordu artık...


Maden fotoğrafları için:

https://photos.google.com/share/AF1QipPo1ODw7zPw-6ID_A7PR3tPU0aQHa1NzZUEjGlT74csAUEzxSo87MpZJGlnmvsCGg?key=M1ZRWHJxY3BRZFduanEwZktSb3NISEQyUFNKQUd3

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder