YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

8 Mart 2010 Pazartesi

ROTARY ve EVLİYA ÇELEBİ...


Samsun Rotary Kulübü üyesiyim.
Yaklaşık 30 yıldan beri…

Her hafta bir araya geliriz.
Değişik mesleklerden iş insanları olarak.
Yemek yeriz, fikirler tartışırız, projeler üretiriz.
Güzel ve yararlı faaliyetlerde bulunuruz.

20 yıl kadar önce Kulübümde bir konuşma yaptım.
Evliya Çelebi’nin adına…

Onun gözüyle Kulübümüzün konuğu oldum.
Onun lisanıyla da kürsüden anlattım.
Bir hafta sonra da bu konuşma yayınlandı.
3 Mart 1988 tarih ve 1040 sayılı Bültenimizde.

Ayni konuşmayı bilgilerinize sunuyorum.
22 yıl aradan sonra…

……………………

Şehr-i Sinob’un cenup tarafında yer alan Samsun sancağı Canik toprağında olup bu şehrin kıyma etinden mamûl pidesi ve de sübyanlara tıp tedrisatı verilen medresesi dünyaca maruftur. Bu medreseyi ziyaret ettiğimde, benim gibi seyahatten hoşlanır, Tanyerizade Alî Bey namında işinin ehli taze bir Müderris yamağı ile müşerref oldum. Bu zat bir öğlen namazı sonrası fakir kulunuzu alıp hususî bir cemaatın içtimasına misafir eyledi ki şimdik dilimin döndüğü, kalemimin erdiğince bu cemiyeti tarife başlayayım.

Ben ki bu kadar diyar gezdim, onca şey işiddim amma şu arz-ı kürede Rotari namıyla maruf bir cemiyetin varlığından bîhaber idüm. Allahın lütfû sayesinde bu büyük cemiyeti de görüp, bilmek nasip oldu. Bu öylesine muazzam bir cemiyettir ki merkez-i sıkleti Kolomb’un keşfettiği Amerikanya kıt’asında olup, Sırbistan’dan Hindistan’a her devlette ve dahi her şehirde şubeleri mevcuttur. Yalnızca er kişilerin kabûl edildiği bu cemiyetin ana hamuru dostluk ve dahi sevgi olup, işin hakikatı bir hayır kurumudur. Ol vilâyet dahilinde mesleğinde ehil, işinde erbap ve de şahsiyetinde mümtaz kişiler seçilip, haftanın belirli günü bir han odasında içtima ederler, mesleklerini kavî tutalar, dostluklarını pekiştirirler ve de lüzûmunda hayır işleri icra edüp, hayırla yad edilirler. Bunların kaideleri ol kadar kavîdir ki içtimalarında dişi sineğin uçmasına dahi müsaade edilebilemez. Azalarının bu içtimalara katılmaları da mecburî tutulup, “4 içtimaya dahi üst üste gelmeyen azanın cemiyetle alâkası kesilir” tarzında kavî bir hükmü vardır.

Bunların içtima ettikleri han odası, zemini İsfahan halılarıyla döşeli, gün şualarına açık yaylâ gibi bir yerdir ki buradaki ihtişam Topkapı Sarayının mabeyn odasında bilem yoktur. Burada her mübarek Perşembe günü ayan, içtima edüp siftah şerbet ve ayran içerler bilâhere lâhmacun, dolma, fasulye ve pilâv yiyerek meseleleri müzakere eylerler.

İçtima odasına duhûl olduğumda hepsi kudretine göre akça-gökçe libaslar giymiş, boyunbağlarını bağlamış, eli yüzü pâk, eşraftan ticaret ve meslek erbabı zevatla karşılaşdım ki, kimi çerez yer, nar rengi turşu suyu içer ve kimi de yekdiğerinle ticaret üzerine sohbet eder. Bu azalar hürmetkâr kişiler olup, içtimalarında bir misafire tesadüf ettiklerinde evvelemirde önlerini ilikler, misafire hörmet gösterüp hâl ve hatır sorarlar.

Bu cemiyetin beher içtimaında neşredilen haftalık bir risaleleri vardır ki bunun süt beyazı papirüs kâğıdı Fizan’dan getirilir. Siftah sayfasında ulu Mustafa Kemâl resmedilmiş olup, onun bir darb-ı meseliyle bezenmiştir ki okumaya değer. Risalenin tab’ı da ol kadar muazzamdır ki matbaanın mucidi Gütenberg keferesi görse küçük dilin yutar. Bu risalenin içerisinde cemiyetle alâkalı ol kadar fazla neşriyat vardır ki, er kişi beş vakit kıraat etse gün batımına kadar bitiremez, gene de akşam vaktine kıraat edecek hikâyat kalır.

İçtima vakti geldiğinde ve öğlen vakti olduğunda Cemiyet Reisi tokmağı çana kuvvetle indürüp azaları içtimaya zorlar. Azalar da ben diyeyim 100 oturaklık, siz deyin 1000 oturaklık murabba bir sofra etrafında huşû ile saf tutar ve hürmetle oturur. Samsun Cemiyetinin Şeyh-ül Reisi tüccardan Uzdilzâde Mahir isminde yaman bir er kişidir ki hakikatte de sanatında mahir, diline sahip, işinin ehli mütehassıs bir ademdir. Riyaseti icabı ensesinde öyle muhteşem bir kolye taşır ki böyle muazzam bir kolye Frengistan Kralında dahi yoktur. Reis hazretleri hakîr kulunuzu riyaset kürsüsüne yakın oturdup sağ cenahında yer göstermek lütfûnda bulundu. Şeyh-ül Reis içtimayı açarken misafirlerine “safa geldiniz” demeyi ihmal etmez ve dahi onları teker teker selâmlatarak taltif ettirmeyi unutmaz. Keklik ve sülünden mâmûl aşeti yenmeden önce Şeyh-ül Reis mutad konuşmasını irticalen icra eyler. Azalara cemiyetin faaliyetlerini izah eder, kimi azayı kimi işle vazifedar kılar ve meseleleri büyük bir dirayetle tefekkür eder.

Bilahere riyaset rahlesine çıkan umumi kâtip ve muhasiplik vazifelerini bihakkın ifa eden Alemdarzadeoğlu Mustafa Efendi ise güleç yüzlü bir sübyan olup, üzerine vazife verilen emirleri okur ve dahi velâdet ve nikâh tarihlerini unutan azalara bunları lisan-ı münasip bir şekilde hatırlatır, onları mes’ut ve memnûn kılar.

Usuller gereği her içtimada kıymetli bir lâf erbabı bulunur ve cemaate faydalı bir konu üzere vaaz icra eder. Hakîr kulunuzun misafir kabûl buyurulduğu ve el üstünde tutulduğu son içtimada Topaloğluzade Halûk Efendi namıyla maruf sübyan Hekimi bir zat var idi ki ilmini Frengistan illerinde almış, hâzik ve de münevver, Lokman Hekim gibi birisi idi. Ayni akraba-yı taalûkattan nikâh etmiş olanların cin çarpmış gibi nasıl da garaip ucubeler peydah ettiklerin bir güzel ifade buyurdu ki benim bile hayretim mucip oldu. Hasbıhalin sonunda sualler tevcih olunup cevaplar serdedildi kim, on devlet gezmekten evlâ tafsilâtlı şeylerdir.

İki saatin hitamında Reis hazretleri yine tokmağın kaldurup önündeki çana akşetti ve içtimaın sona erdiğin ifade eyledi. Azalar biri birlerine hoş dileyip, Allahın izniyle 7 gün tamam olduğunda tekrar bu han odasında içtima eylemek üzere veda ettiler. Allahıma hamdolsun ki Samsun’da bu hayır cemiyetinde gördüklerimi kaleme getürüp bu hikâyatı yazdım. Ben fakirin umudu odur ki; şol arz-ı kürede bu hayır cemiyetini kuran ve yaşadanlarla onu terakki ettirerek yaşadacak olanlar hayırla yâd edileler bi izn-i tâlâ inşallah…

Samsun Rotary Kulübü ve Üyeleri resimleri için:
https://photos.google.com/share/AF1QipMoGAtPJMkJMfdURTukY7aiCLQGxAMy2zsacjqawGOGPYwSitPwRzdHwtq1gHuYPQ/photo/AF1QipPjPJLHYiowAAUXgUjuMjOHLSkMjZXrzOwGD4dj?key=dl84SjkwSDZRUmc0UnlabFlVbjVCX05BUmpKaTV3

.