YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

9 Aralık 2025 Salı

İBRAHİM ÇALLI SERGİSİ...

 

- 2-31 Aralık 2025, Ankara -

İbrahim Çallı.
Bir Osmanlı Ressamı.
Doğdu 1882 yılında.
Denizli'nin Çal kasabasında...

Babası onu gönderiyor İstanbul'a.
Parasız kalmasıyla.
Başlıyor Yeni Cami'de arzuhalciliğe.
Orada tanıştığı Hoca Ali Rıza ile.
1906 senesinde.
Girer Sanayi-i Nefise Mektebi'ne.
Oradaki eğitiminde.
Şevket Dağ ve H. Avni Lifij ile.
Üye oldu 1909 senesinde.
Osmanlı Ressamlar Cemiyeti'ne...

Paris'e gönderildi 1910'da.
Dört yıl kaldı burada.
Ecole des Beaux-Arts'da.
Çalıştı Fernand Cormon'la...

Sonra döndü İstanbul'a.
I. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla.
Sergiler açtı İstanbul ve Viyana'da.
1914 ressamları anıldı Çallı kuşağı adıyla...

İyi bir ressam ve öğretmendi.
Şeref Akdik, Elif Naci.
Zeki Kocamemi, Bedri Rahmi.
Muhittin Sebati, Avni Çelebi.
Onun yetiştirdiği öğrencilerdi...

1919 senesinde.
Kurucu üyesiydi.
Türk Ressamlar Cemiyeti'nde.
Yaptı natürmortlar, nüler. 
Çiçekler, camiler, çeşmeler... 

65 yaşındaydı, 1947 senesiydi.
Akademi'den emekli edildi.
"En verimli
zamanında çocuklarımdan ayrılmam nedeni
ile sahiden müteessirim" demişti...

22 Mayıs 1960'da.
Bir mide kanaması sonucunda.
Veda etti renkli dünyasına.
İstanbul'da...

Aralık ayında Ankara'da. 
Rengin Hafızası, Fırçanın Ruhu başlığıyla.
Çağdaş Sanatlar Merkezi'ndeki sergisinde.
Birlikteyiz İbrahim Çallı sergisinde.
Onun 67 eseriyle...

İbrahim'in babası altın koyarak cebine İstanbul’a gönderiyor, okuması ve askeri idareye girmesi için. Ama İbrahim askeriyeye girmiyor. Geziyor, dolaşıyor, yiyor en sonunda parayı bitiriyor.
İstanbul’da Yeni Cami avlusunda arzuhalciler var. Onların yanına gidiyor, selamlaşıyor, "ben de yanınızda ekmek paramı kazanmak istiyorum, bana fırsat verir misiniz" diyor. O zamanlar 17-18 yaşlarında. Arzuhalci "senin okuman yazman var mı" diyor, İbrahim "tabi var" diyor. Bir kağıt veriyor ve denemesini istiyor. O kağıda bir şeyler yazıyor, arzuhalci bakıyor, kaligrafisi çok güzel. Arzuhalci hayret ediyor. Elindeki bir tomar kağıdın yarısını ona veriyor, "mürekkebi beraber kullanırız’" diyor. O zaman tabi masa falan yok. Perşembe Pazarında portakal sandıkları varmış. "O portakal sandıklarından 2 tane al gel. Birine oturacaksın, birini masa yapacaksın" diyor ona. Orda herkes öyle yapmış tabi. "Ama sen arzuhalcilik yapma, sen mektupçuluk yap" diyor. İbrahim orada mektupçuluk yapıyor.
Bir gün kendini işe alan yaşlı arzuhalcinin kurşun kalemle resmini yapar. Sonra o resmi onun kasasına raptiyeler. Gelip geçenler resmi kimin yaptığını sorar, arzuhalci de İbrahim'i gösterir.
Sokakta resim yapan Rupen isminde yabancı bir ressam var. Arzuhalci onu çağırıyor, İbrahim ile tanıştırıyor, onun gibi resim yaptığını söylüyor. O ressam ile resim çalışmaya başlıyorlar. Rupen, onu Hoca Ali Rıza’nın oğlu ile tanıştırıyor, yaptığı resimleri götürüyor, gösteriyor. Hoca Ali Rıza onu Sanayi-i Nefise’ye, Güzel Sanatlar Akademisine yazdırıyor. Sonrasında ise hepimizin bildiği gibi ünlü bir ressam olur.
(İbrahim Çallı'nın torunu Yaşar Çallı'dan)

İbrahim Çallı Sergisi Fotoğraflarım:

.