- 15 Eylül 2025 Kuşadası, Aydın -
Dr. Ahmet Almaç meslektaşımdır.
O da benim gibi 1946'lıdır.
Samsun'un ilçesi Bafra'da doğmuştur.
Yollarımız çeşitli yerlerde kesişmiştir.
Ayni yıllarda Mezifon'da olmuşuzdur.
Liseyi ayni okulda okumuşuzdur.
Ayni yıllarda Tıp öğrenciliği yapmışızdır.
KBB ihtisasını seçmişizdir.
Asistanlığımız ayni yıllardadır.
Ayni yerde ve zamanda Askerlik yapmışızdır.
Uzmanlık, Doçentlik, Profesörlük.
Hemen hemen ayni zamanlardadır.
Ben Samsun'da o da Sivas'da çalışmışızdır.
İkimiz de 2013 yılında emekli olmuşuzdur.
En sonunda da 15 Eylül 2025 tarihinde.
Buluşmuşuzdur Dr. Recep Ünal'ın evinde.
Kuşadası'nda bir Güzelçamlı gecesinde.
O, anılarını bir kitapta toplamıştır.
Bir Hekimin Anadolu Macerası başlıklıdır.
Çocukluğunu, Okullarını, Asistanlığını.
Sivas ve Kocaeli meslek anılarını.
290 sayfa, bu kitapta yazmıştır.
Bunları çok da güzel anlatmıştır.
108 anısını yazmıştır.
Hayatını anlatmıştır.
Öyle de güzel kaleme almıştır ki.
Kitap bittiğinde tanırsınız Ahmet'i.
Biri birinden güzel anılarla.
Biri diğerinden hoş anlatımlarla.
Bu anılardan yalnızca birisi de ekte.
Teşekkürler, sevgiler Ahmet'e.
İyi ki yaşamında birlikteydin Ahmet bizlerle...
BABAYİĞİT HASTA
Klinikte sabah saatleri. Pansuman odasının telefonu çaldı. Açtım. Başhekimlikten arıyorlar. Başhekim yardımcılarından biri, bir hasta için ricacı oluyor ve "Bir bakabilir misiniz?" diyor. "Pansuman odasına gelsin" diyorum gönülsüzce ve pansumanlarıma devam ediyorum. Biraz sonra bir personel arkasında bir adamla odaya giriyor.
"Biraz bekleyin" derken adam dikkatimi çekti. İzbandut gibi, iri yarı bir genç. Koyu renk ütülü pantolon, ayakta sivri burunlu, topuğuna basılmış siyah bir ayakkabı, üstte düğmeleri açık gömlek ve yelek. Bir eli yeleğinin cebinde, diğer elde bir tespih. Yüzü kirli sakallı, yanağında ve alnında yara izleri. Tam bir külhanbeyi! Biraz tırstım. Adam belalı, bekletmeye gelmeyebilir. çeker bıçak, tabanca. Pansumanlarım bitince delikanlıyı muayene koltuğuna buyur ettim. Yavaş adımlarla geldi, tespihi yelek cebine koydu. Koltuğa yayıldı, oturdu.
Karşısına geldim ve şikayetlerini sordum. Cevap vermekte zorlandı. Biraz sesimi yükselterek sorumu tekrarladım. Hastanın işitme kayıplı olduğunu anladım ve biraz daha yüksek sesle birkaç soru daha sordum. Davudi bir sesle sorularıma kısa cevaplar verdi. Erzincanlı hastanın küçük yaşlardan beri kulakları akıyordu. Epey doktora gitmiş, ameliyat tavsiye edilmiş, ameliyat olmamıştı. Korku ve endişe içinde idi. Beni dikkatle izliyordu. Burun ve boğaz muayenesi yaptım. Alnındaki ve yanağındaki yara izlerini sordum. "Oldu bir kaza, kurtulduk Allaha şükür" dedi. Elime kulak muayene aletini aldım hastaya yaklaştım. Tedirginliği daha da arttı. Kulaklarından etrafa çok kötü koku yayılıyordu. Kulaklarında ciddi bir iltihap olduğunu düşündürür bu tipik koku. Her iki kulak yolu yoğun bir cerahat ile doluydu. Kulağı temizlemek ve yeniden muayene etmek gerekiyordu. Aspiratör hortumuna bir uç takarak bu iğneye benzer uç ile hastaya yeniden yaklaştım.
Hasta çok tedirgindi ve kulağın hemen yanında bileğimi yakaladı. "Doktor bey abi, bunu yapmasan, şu hortumun ucundaki iğneyi çıkarsan olmaz mı?" Kendisine bunu neden yapmamız gerektiğini anlattım. Yoksa kendisine yararımız olamayacağını belirttim. Koltuğa sıkıca yapıştı, titriyordu. Elimde aspiratör ucu yeniden kulağına doğru yaklaşırken iri kıyım hasta koltuktan kaydı, yere yığıldı ve bayıldı. Personel ayaklarını güç bela havaya kaldırırken ben de nefes almasını sağlamak için boynuna pozisyon vererek alt çenesini ve dilini öne öne aşağı doğru çektim. Biraz alkol koklattık, birkaç dakika içinde hasta kendine geldi. Daha sonra hastayı kaldırdık ve sedyeye yatırdık. Tansiyonunu ölçtük. Ayakkabılar yerde kalmıştı, tespih ve sustalı bıçağı da cebinden yere düşmüştü. Yerdeki bu manzarayı hiç unutmadım.
Sedye üzerinde konuşmaya çalıştım. "Ne oldu bana?" diye sordu. Bayıldığını söyledik. Ama şu sözlerini de hiç unutamıyorum: "Bak doktor bey abi, beni falakaya yatır, bıçak çek, tabancayı alnıma daya, korkmam! Ama bana şu iğneyi gösterme". Duydu mu bilmiyorum ama "Delikanlı, aman hasımların senin iğneden korktuğunu duymasınlar" dedim. Ayakkabılarını ayağına geçirdi, sustalı çakısını cebine koydu, eline tespihini aldı. Kendisine bir reçete yazdık ve kulağından film istedik. Kağıtları eline aldı. "Eyvallah doktor bey abi" dedi ve ağır adımlarla odadan çıktı.
Dr. Ahmet Almaç, Dr. Recep Ünal, Dr. Yücel Tanyeri
Güzelçamlı-Kuşadası 15.09. 2025
.
Haberim olsa size katılırdım. Biliyorsun ben de Güzelçamlıdayım … Bülent
YanıtlaSilDr.Erdoğan İnal Çok mutlu oldum her üçünüzü bir arada gördüğüme..Aynı yılları beraber yaşamışız. Teşekkürler Sevgili Yücel...
YanıtlaSilÇok güzel bir anı zannederim Sivas tıp fakültesi yeni kurulmuştu biz asistanlık imtihanını girdiğimizde bir kadroda sıvas için vardı biz istemedik Rahmetli Erdal arkadaşımıza verildi olamazlar Erdalın yanına bir kere uğradığında görmüştüm
YanıtlaSilNe kadar güzel ne kadar vefalı insan ilişkileriniz var sizi tanıdığım için kendimi çok şanslı hissedip değerli bilgilerimizden faydalanıyorum Hocam saygılarımla Nihal
YanıtlaSilTeşekkürler... Mutlu günler dilerim.
YanıtlaSilHocam ne güzel anılar biriktirmişsiniz, hayatınız roman valla💙🧿🙏🏼
YanıtlaSilTebrikler. Kitabı nereden ve nasıl edinebilirim?
YanıtlaSilTahminimce oldukça maceralı bölümleri okuma şansımız olacak.
Tebriklerimi yineliyorum...
Şefik Koldaş