...............
Genç hekimler bilirler.
Beş duyumuz vardır:
İşitme.
Görme
Dokunma.
Koklama.
Tatma...
Hastamızı değerlendirirken bu duyularımızdan yararlanırız.
Sonra bu duyularımızı beynimizde bir araya getiririz.
Öğrendiğimiz bilgilerle ve deneyimlerimizle birleştiririz.
Bir Ön Tanıya varırız...
Bundan sonra gerekirse.
Başvururuz diğer tetkiklere...
Yeni yetişen Hekimler.
Muayeneyi pek önemsemezler.
MR'lar, CT'ler, tetkik'ler.
Kısa yoldan Tanı'ya varalım isterler...
Genç Hekimlerimiz!
Önce Hastayı dinleyiniz.
Çok iyi bir öykü alınız.
Şikayetini kulaklarınızla duyunuz...
Sonra hastayı gözlerinizle görünüz.
Gerekli her yerine dikkatle bakınız...
Sonra ona dokununuz.
Her yerini parmaklarınızla hissetmeye çalışınız.
Gerekiyorsa burnunuzu işe koyunuz.
Koklamak size bir bilgi verecekse koklayınız...
"Peki Hocam, nesini tadacağız" derseniz de.
Eski Hekimlerin, laboratuar olmadığı yerlerde,
Hastanın idrarının tadına baktığını da biliniz...
Günümüzde artık hastanın idrar tadına bakılmıyorsa da.
Bu duyularımızı kullanarak yaptığınız muayene sonunda.
Hastaya koyduğunuz tanı ve yapacağınız sağaltımla
İnanıyorum mesleğinizden büyük tad alacağınıza...
2500 yıl kadar önce.
Hipokrat'ın "Önce zarar verme" prensibiyle
Başlayan Tıbbi uygulamalarımız günümüzde.
Neredeyse.
"Önce muayene etme" biçimine dönmekte...
Öncelik, her zaman Hikâye'de.
Sonra da özenli bir Muayene'de.
Laboratuar tetkikleri ise.
En son sırada gelmekte...
Bu da böyle biline!
Öncelik, her zaman Hikâye'de.
Sonra da özenli bir Muayene'de.
Laboratuar tetkikleri ise.
En son sırada gelmekte...
Bu da böyle biline!
.