YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

2 Nisan 2012 Pazartesi

68 KUŞAĞI...

1964 yılında girdim. 
Hacettepe Üniversitesi’ne. 
6 yıl okudum. 
Ve 1970’de mezun oldum… 

Tam 22 yaşındaydım. 
Ve Üniversite 4. sınıfındaydım. 
1968 yılında. 
"68 kuşağı" denilen gençlik kesiminin tam ortasında… 
 
Aslında 1960’larda başlamıştı. 
68’e kadar giden olaylar… 
 
27 Mayıs Devrimi olmuştu. 
Demokrat Parti devrilmişti. 
1960 yılında. 
Ve kavuşmuştuk özgür bir Anayasa'ya… 
 
Lise talebesiydik o sıralarda. 
Önemli değişimler oluyordu. 
Hem kişiliğimizde. 
Hem de çevremizde… 

Olaylarla daha ilgiliydik. 
Her şeyi öğrenmek istiyorduk. 
Bulduğumuz gazeteleri okuyorduk. 
Olanları anlamaya çalışıyorduk…

Kennedy ve Kuruşçef iktidardaydı. 
1960’ların başında. 
Ve soğuk bir savaş sürüyordu. 
Amerika ile Rusya arasında…

Küba krizi baş göstermişti. 
1961’de. 
Savaşın eşiğine gelmişti. 
Hemen hemen bu iki ülke…

Sonra Kennedy öldürülmüştü. 
Uzun menzilli bir silâhla uzaktan. 
Oswald isimli bir şahıs tarafından. 
Dallas, Teksas' ta…

Sosyalizm rüzgârları esmekteydi. 
Ülkemizin dört bir yanında. 
Yeni yeni yüzler vardı sahada. 
M. Ali Aybar, Kemal Nebioğlu, Kemal Türkler ayarında… 
 
Yön Dergisi yayına başlamıştı. 
Doğan Avcıoğlu ve Mümtaz Soysal başkanlığında. 
Haldun Taner, Aziz Nesin, Çetin Altan, Orhan Asena.
Necati Cumalı, Refik Erduran yazarlarıyla…

Türkiye İşçi Partisi kurulmuştu. 
Birçok devrimci Sendikacı tarafından. 
Ve 15 milletvekili olmuştu parlamentoda. 
Çetin Altan, Sadun Aren, Behice Boran ayarında… 

İsmet İnönü yaşlanmıştı. 
Ortanın solu ortaya atılmıştı. 
Sağda cepheleşmeler başlamıştı. 
Yepyeni bir Süleyman Demirel vardı.
Alparslan Türkeş, Necmettin Erbakan da sahadaydı…

Kültürel alanda da yeni isimler vardı. 
Melih Cevdet Anday, Çetin Altan. 
Aziz Nesin, Tarık Dursun, Necati Cumalı. 
İlerici, aydın yazarlardandı…

Devrimci fikirler, tiyatrolar yaygındı. 
Dostlar Tiyatrosu, Ankara Sanat Tiyatrosu. 
Ve daha birçoğu. 
Coşkun oyunlar sergiliyordu…

Brecht’ten, Gogol’dan, Gorki’den. 
Vasıf Öngören’den, Nazım Hikmet’ten. 
Sartre’dan, İbsen’den, Beckett’ten. 
Orhan Asena’dan ve Yaşar Kemal’den…

Durdurun Dünyayı İnecek Var, 72. Koğuş. 
Rosenberg’ler Ölmemeli, Godot’yu Beklerken. 
Yer Demir Gök Bakır, Ayak Bacak Fabrikası. 
Yolcu, Ana ve Bir Halk Düşmanı…

Baş rollerde de Genco Erkal, Rutkay Aziz.
Rana Cabbar, Güner Sümer. 
Asaf Çiyiltepe, Ergin Orbey. 
Ayberk Çölok ve Erkan Yücel…

Açıkça konuşulan konulardı artık. 
Ortanın solu, işçiler, köylüler, burjuvaziler. 
Sosyalizm, kapitalizm, emperyalizmler. 
Sendikalar, grevler, işgaller, devrimler…

Önemli gelişimler oluyordu bu arada dünyada. 
Martin Luther King ve Malcolm X.
Öldürülmüştü Amerika’da. 
Che Guevera da Bolivya’da…

İsrail-Arap savaşı başlamıştı. 
Filistin Kurtuluş Örgütü kurulmuştu. 
Sovyetler Çekoslavakya’yı işgal etmişti. 
Amerika, Vietnam’a girmişti…

Sorbon Üniversitesi işgal edilmişti. 
1968’de Paris’te. 
Öğrenci olayları başlamıştı. 
Avrupa'da hemen hemen her şehirde…

Olaylar yayılıyordu. 
Avrupa’nın tüm şehirlerinde. 
Bütün Üniversitelerinde. 
Olanca hareketliliğiyle…

Müzik kültürü de değişiyordu. 
Bu arada çılgın bir biçimde. 
The Beatles, Rolling Stones, Animals ile. 
Jimi Hendrix ve Pink Floyd gibileriyle…

Biz de havaya uymuştuk. 
Cem Karaca, Erkin Koray, Barış Manço ile. 
Moğollar, Kardaşlar ve Kurtalan Ekspresi. 
Ve onların 45’likleriyle…

6. Filo’ya başladı tepkilerle. 
İlk olaylar bizde 1968’de. 
Amerikan askerlerini döktük denize. 
İstanbul'da, Dolmabahçe’de…

Sonrasında parkalar, işgaller, boykotlar. 
Grevler, lokavtlar, fruko’lar, duvarlarda yazılar. 
Örgütler, direnişler, üsler, tesisler. 
Marksistler, Leninistler, Maocular, Ülkücüler…

Ülke tam bir kargaşa içindeydi. 
Her gün gençler öldürülüyordu. 
Birçoğu da tutuklanıp, içeri alınıyordu. 
Ortalık toz, duman göz gözü görmüyordu…

Bu arada Karaoğlan umudumuzdu. 
Yollar yürümekle aşınmıyordu
9 ışık pırıl pırıl parlıyordu. 
Kadayıfın altı da kızarıyordu

Hacettepe'ye başlamıştık tam 1964’te. 
Bitirdik eğitimimizi kazasız, belâsız 1970’te. 
Yaşayarak bu olayların tümünün içinde. 
Ve de 68 kuşağının tam göbeğinde…

Sonra geldi kara günler 1971’de. 
Mart’ın 12’sinde. 
Eriştik en nihayetinde. 
1980’in 12 Eylül’üne… 

Tam bir aydınlanma çağıydı. 
Kanımca 60’lı yıllar. 
Maalesef kullandırmadılar. 
Bunu bizeve dış mihraklar…

"68 kuşağı"nın çoğu şimdi görevde. 
Hem de devletin en üst kademelerinde. 
Hayıflanıyorlardır herhalde. 
Bakıp bakıp 4+4+4’lere… 
 
68 kuşağı fotoğrafları:
.

2 yorum:

  1. 68 kuşağı olmak temelinde o dönemi yaşamak olsa da bana göre 68 kuşağı bir düşünce ve hayat tarzıdır. Her çağda 68 li olmak mümkündür.
    Sevgi ve saygılarımla

    YanıtlaSil
  2. Bir dönemi sanatı, siyaseti ve aktörleriyle ne güzel özetlemişsiniz. Aklıma sevgili Fikret Kızıkok'un "Süleyman hep başbakan şarkını" getirdiniz.AST'ın oyunlarını nasıl özlediğimi fark ettim. Bir kez daha "ANA" yı izlemeyi diledim...Bir kuşağın payına 3 darbenin düşmesi ne fena...Godot'u mu bekliyoruz hepimiz acaba?

    YanıtlaSil