YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

27 Şubat 2023 Pazartesi

ADIYAMAN SÜRYANİ KİLİSESİ...

 

- 8 Kasım 2011, Adıyaman -


Adıyaman geçmişinde Süryaniler.
Önemli bir yere sahipmişler.
Hem nüfus ve din yönünden.
Ve hem de kültür açısından...

Adıyaman’daki Süryani Kilisesi.
1701 senesinde.
Metropolitlik kurma gayesiyle.
Meryem Ana adına inşa edildi...

Buraya bir Metropolit atandı.
Aradan 170 yıl geçti.
1872 senesiydi.
Maraş'ta deprem meydana geldi.
Ve Kilise tümüyle yıkıldı...

11 sene sonra.
1883 yılında.
Urfa'dan Süryani kökenli.
Taş Ustaları getirtildi...

Deprem korkusu büyüktü.
Depremde yıkılmasın denildi.
Daha küçük bir Kilise inşa edildi.
Bu yeni kilise Urfa'daki Süryani.
Kilisesinin tam bir benzeriydi...

Yeni Kilisenin adı değiştirildi.
İki Süryani din lideri.
İsimleri verildi.
Mor Petrus ve
Mor Pavlus Kilisesi denildi...

Bu yeni Kilise
Geçen seneler içinde.
Hem Süryanilere.
Ve hem de Ermenilere.
Hizmet etti dinlerince...

20. yüzyılın başlarında.
Süryanilerin sayısı azalınca.
Dini hizmet başladı azalmaya.
Kilise kapatıldı 1964 yılında...

Restorasyon yapıldı 1997'de. 
Tekrar açıldı ibadete.
Dört yıl geçtiğinde.
2001 senesinde... 

Patrik tarafından.
Bir Metropolit atandı.
Burada haftanın yedi günü.
Üç vakit ibadet yapılıyor.
150 aileye hizmet veriyordu...

2011 senesiydi.
Bu oldukça renkli Kiliseyi.
Ziyaret edip, gezmiştik.
Metropolitle de tanışmıştık...

Metropolit daha sonra.
Suriye'deki savaş sırasında.
Teröristlerce kaçırılmıştı.
Bir daha da haber alınamamıştı...

6 Şubat günü Süryani cemaati. 
Korktukları başlarına geldi.
150 yıldır korkuyla bekledikleri.
Deprem 7.7 şiddetindeydi...

Depremle kısmen yıkıldı.
Kilise, ibadete kapatıldı.
Cemaatin beş üyesi.
Depremde hayatını kaybetti...

Ama deprem bir geldi mi.
Din, dil farklılığı gözetmezdi.
Adıyaman tümüyle bitti.
Toplam 5000 can yitirildi...



Adıyaman Süryani Kilisesi Fotoğraflarım:

Kilisenin Deprem sonrası Videosu (VOA'dan):
.


25 Şubat 2023 Cumartesi

ANTAKYA SOKAKLARI...

 



Hatay Devleti.
Kuruluşu 2 Eylül 1938 tarihi.
Antakya da Başkenti.
Bize Atatürk'ün hediyesiydi...

10 ay kadar sonra da.
29 Haziran 1939'da.
Türkiye'ye katıldı.
Hatay ilimiz oldu...

Gizemli bir kent. 
Antakya...

Çeşitli kültürleri barındırıyor. 
Yıllardır. 
Değişik dil’lerden. 
Ve farklı din’lerden… 

Gezince anlıyorsunuz. 
Daracık sokaklarında. 
Çeşitli kültür aralıklarında. 
Ve de hoşgörü ortamında… 

Neşe içinde dolaşıyorsunuz. 
Güler yüzlerle karşılanıyorsunuz. 
Sevgiyle merhabalaşıyorsunuz. 
İçtenlikle uğurlanıyorsunuz… 

Evlerin küçük bahçeli avlularında. 
Pastel renkli duvarlarında. 
Oymalı taş yapılarında. 
Antakya’nın loş sokaklarında… 

Veriyorsunuz bir mola. 
Karnınız acıktığında. 
Ya bir humuscu'da. 
Ya da bir künefeci dükkânında… 

Soluklanıyorsunuz yorulduğunuzda. 
Ya bir cami şadırvanında. 
Ya da bir kilise avlusunda. 
Veya bir sinagogun ağacının altında… 

İlk Kilisesi de burada. 
Dünya'nın. 
İlk Camisi de.
Anadolu'nun... 

Bir de Mozaik Müzesi var. 
Biliyorsunuz Antakya’da.
Ama en güzel mozaik burada. 
İnanın ki Antakya sokaklarında… 

Sinagogları da, Kiliseleri de.
Havraları da, Camileri de.
Yıkıldı 6 Şubat 2023'te.
7.7 şiddetinde iki zelzeleyle...

Yıkıldı sokakları da, evleri de.
Güzelim aş evleri de.
Humuscusu, Künefecisi de.
Kalmadı mozaik bileşeni de...


Antakya sokaklarından Fotoğraflarım:

.

23 Şubat 2023 Perşembe

BİN KEZ TEŞEKKÜR...

 

- 22 Şubat 2023, İzmir -

35 yaşı bitirmişiz.
Ömrün yarısını tüketmişiz.
İkiyle de çarpmışız.
70'e gelmişiz.
Yetmemiş 6 yıl daha eklemişiz.
Onu da bitirmişiz.
77'ye gelmişiz.
63 model BMC'ye benzemişiz.
Ahı gitmiş, vahı kalmışız.
Binlerce kutlama almışız.
Tek tek teşekkür edememişiz...

Bir dostu olmalı insanın
Demiş soyadı adaşım
Can Yücel.
Bir dost tamam da
Ya dostlar binlerce olursa
Bunların çoğu doğum gününde telefon açarsa
WhatsApp'ta güzel yazılar yazarsa
Ya da E-postayla hatırını sorarsa
Veya Facebook’ta güzel dileklerini paylaşırsa
Ve de sen yürekten bir yanıt veremezsen bunlara…

Sevgi paylaştıkça çoğalırmış dostlar arasında
İnsan bunları anlarmış yetmişli yaşlara ulaştığında
Dün birlikteydim tüm dostlarla
77. yaşımda
Tüm ortamlarda…

Tek tek hepsine cevap yazamasam da
İlginize, sevginize, içten kutlama mesajlarınıza
Yürekten teşekkür ediyorum tüm dostlarıma
Hepinizi sevgiyle ve saygıyla
Öpüyorum dostça...
.

22 Şubat 2023 Çarşamba

ADIYAMAN...

 

- 4 Şubat 2023, Adıyaman -


Ben 1946 senesinde.
Şubat ayının 22'sinde. 
Doğmuşum Besni ilçesinde...

Ben doğduğumda Besni.
Bağlıymış Gaziantep'e.
Sonra verilmiş Malatya'ya.
1954 yılında da.
Vilayet olduğunda.
Bağlanmış Adıyaman'a...

Cumhuriyet öncesinde.
Yani Osmanlı idaresinde.
Anılırken "Hısn-ı Mansur" diye.
Yani "Mansur'un Kalesi" ismiyle. 
Burası bağlıymış Maraş eyaletine.
Sonra verilmiş Elbistan'a.
1849'da bağlanmış Diyarbekir'e.
1883'de de Harput Vilayetine...

Şimdi siz bana.
Diyebilirsiniz Adıyamanlı da.
Malatyalı da, Maraşlı da.
Diyarbakırlı da.
Antepli de, Elazığlı da...

6 Şubat 2023 tarihinde.
Bundan 15 gün önce.
Adıyaman sarsıldı işte.
Önce 7.7 Richter ölçeğinde.
Bir zelzeleyle...

9 saat geçtiğinde de.
Sarsıldı yine.
7.6 büyüklüğünde.
İki çok büyük depremle...

Adıyaman kenti simgesi.
Parktaki Saat Kulesi.
04.17'de durdu.
Yüzlerce bina yıkıldı.
Binlerce can enkaz altında kaldı.
On binler yaralandı...

Adıyaman yerle bir olmuştu.
Dedemin namaz kıldığı.
Ulucami de.
Anne ve babamın oturduğu.
Kardeşlerimin uyuduğu.
Kerpiç ev de yok olmuştu. 
Okulları da muhtemelen yıkılmıştı.
Babamın memur olarak çalıştığı.
PTT binası da kırıma uğramıştı...

"Adı yaman" değildi.
Artık bu vilayetin ismi.
Yıkılmıştı, yerle bir olmuştu.
"Adı harap"a dönmüştü...

Ben bir Adıyaman'lıydım.
Bir Malatya'lıydım.
Kahramanmaraş'lıydım.
Diyarbakır'lıydım.
Gaziantep'liydim.
Bir Elazığ'lıydım...

Dahası gönülden bağlıydım..
Hatay'lıydım, Antakya'lıydım.
Şanlıurfa'lıydım.
Osmaniye ve Adana'lıydım...

Ülkemin insanlarını.
Yürekten seviyorum.
Onların hepsinin acılarını.
İçten paylaşıyorum...


Adıyaman Deprem Fotoğrafları:
(fotoğraflar internetten alınmıştır)

18 Şubat 2023 Cumartesi

HABİBİ NECCAR CAMİSİ...

 

- 19 Mayıs 2011, Antakya-Hatay -


Büyük İskender.
Roma İmparatoruydu.
MÖ 323 yılında öldü.
Onun komutanı I. Seleukos.
MÖ 301 senesinde.  
Yerleşti Suriye bölgesine...

I. Seleukos'un oğlu.
Antiochus da MÖ 300 yılında.
Bugünkü Asi nehri kenarında.
Antiochus şehrini kurdu...

Antiochus ve çevresinde.
Çok tanrılı Pagan dinine.
İnananlar yaşardı o dönemde.
Antakya ve çevresinde...

Hz. İsa'dan sonra.
Hristiyanlığın yayılmasında.
Üç elçi gönderilir Antakya'ya.
Yuhanna(Yunus), Paulus(Yahya).  
Ve Petrus adlarında...

Yeni dini anlatmaya başlar.
Antakya'da bu havariler.
Habibi Neccar ile yolları kesişir.
Onun çocuğunu tedavi ederler...

Habip Neccar onlara inanır.
Ama yöre halkı Pagandır.
Oldukça tutucudur.
Elçilere direnç başlar...

Olaylar çıkar.
Paganlar ayaklanır.
Habibi Neccar.
Ve iki elçiyi öldürürler...

Bu olay Kuran-ı Kerim'de.
Anlatılır Yasin Suresi'nde...

Aradan geçer yüz yıllar.
610'da İslâm dini ortaya çıkar.
Antiochus kenti 636 yılında.
Girer İslâm egemenliği altına...

Hz. Ömer'in Komutanı.
Ubeydullah bin Cerrah.
İlk inanan Tek Tanrı'ya.
Bu üç aziz insan anısına.
Pagan Tapınağını yıktırır.
Yerine bir Cami yaptırır...

488 yıl sonra, 1098 yılında.
Antiochus kenti geçer Haçlılara.
150 sene sonra da 1268 yılında.
Memluk Sultanı Baybars'ın fethiyle.
Bu topraklar girer İslâm hakimiyetine... 

"Habibi" kelimesi Arapça'da.
Sevgili anlamında.
"Neccar" kelimesi de Arapça.
Marangoz demek aslında...

İşte bu Habibi Neccar adına.
"Sevgili Marangoz" anısına.
Yaptırılan Antakya'da.
İlk Cami Anadolu'da...

Yapımı 636 senesi.
Yani.
1400 yıllık bir Cami...

Habibi Neccar Camisi.
Yılların aşımına dayanamamış.
Depremler görmüş, onarılmış.
Osmanlı döneminde yenilenmiş...

Bu Cami Antakya'da.
Yörede ilk inanan Hz. İsa'ya.
Bir Hristiyan'dan adını almakta.
Cami içinde diğer iki Azizin.
Türbeleri de bulunmakta...

Hatay bölgemizin hoşgörüsüyle.
Bu cami 14 asır süresince.
Antakya'da ayaktaydı.
Son depremde o da yıkıldı...


Habibi Neccar Camisi Fotoğraflarım:

15 Şubat 2023 Çarşamba

İKİ ORTOPEDİ UZMANINDAN...

 

Bir hafta önce Güneydoğu Anadolu bölgemizde, 6 Şubat Pazartesi günü sabah  04.17'de ve ikincisi de ayni gün 9 saat sonra peş peşe 7.7 şiddetinde iki büyük deprem oldu. Çok büyük can kaybına ve yapıların büyük kısmının yıkımına sebep oldu. Felaketin boyutları belli olduğunda çok kimse yardım için kolları sıvadı. Maddi yardım için hesaplar açıldı, bölgenin gereksinimleri için yardım malzemeleri toplandı. Bu arada birçok Hekimimiz de sağlık sorununa çözüm amaçlı olarak deprem bölgesine hareket ettiler. Haliyle organizasyon bozuklukları yaşandı. Bu yaşanan bozukluklardan iki tanesini iki Otopedi Uzmanı meslektaşım Whatsapp gruplarında paylaştı. Bu iki paylaşımı noktasına, virgülüne dokunmadan iletiyorum:

..........

Abi istirahatteyken durumu özetlemek istedim. Pazartesi akşam 8 de 26 gönüllü hekim sağlık müdürlüğünden görevlendirmeyle Ankara etimesgut askeri havaalanına yola çıktık. Orada bekletildik ve askeri kargo uçağıyla salı sabah 6 da adana incirlik üssüne indik.  Orada kaos ve plansızlıkla karşılaştık. Sağlık bakanlığı, umke, afad birbirinden habersiz. Maraşa gönderildik yollardaki hasar nedeniyle akşam 4 de maraşa geldik. Elektrik su yoktu, çok soğuktu ve binlerce yıkık binada hiçbir çalışma yoktu. Bizlerin görev yapacağı sağlam hastane yoktu. Olsa da çıkarılıp getirilen hasta yoktu. Sonra ekipteki anestezi yb uzm Prof dr Birgül yelkenin arkadaşı sütçü imam tıp fak dekanının desteğiyle rektörlük bize bir otobüs ayarladı gece 24 de Antepe geldik. Sinirlenip motivesi kaybeden 14 kişi tarfeli uçakla antepden eskişehire geri döndü. Biz geceyi Antepde geçirdik. Ertesi gün yani çarşamba saat 4 de Adana şehir hastanesi sevk merkezi olduğu için buraya gelip göreve başladık. Zaten 36 saat önce Adanadaydık ve insiyatif kullanamayan aciz idareciler yüzünden bu değerli zaman kaybedildi. 

Eskişehir den 5 Ortopedist, iki beyin cerrahı, 3 anestezi yoğun bakım uzmanı, 4 acil uzmanı geldik. Hepimiz gönüllü olarak bakanlık tarafından görevlendirildik. Adana şehir hastanesinde görev yapıyoruz. Burada hemen bize kimlik düzenleyip ekibe entegre ettiler. Buradaki uzman ve asistan arkadaşlar da afetzede sonuçta odaklanamıyorlar, yakınlarını kaybedenler var. Dün akşam beş gibi tüm servisler, acil ve ameliyathaneyi devraldık biz beş Ortopedist. Koordineyi bana verdiler. Dinlenmiş ortopedi asistanlarını verdiler bize. Kalan buradaki tüm ekibi evlerine gönderdik. Şehir hastanesi ortopedi hastanesine dönmüş 5 blok toplam 32 kat ve her katta 3 büyük koridor var çok büyük. Dün akşam beşte vizite başladım iki asistanla sabah 3 de bitti sonra yeni yatanları dolaştık altıya kadar. 400 civarı hasta gördüm sanırım. Yarısı belki türkçe bilmiyor, yakını olmayan çocuk hasta çok fazla. Mesela Acilden yatmış bir gün önce hasta kompartman sendromu birdaha gelip görebilen olmamış. Hepsini ameliyata indirdik. Bazı hastalara yetersiz fasiotomi yapılmış çünkü iki yıllık asistanlar girmek zorunda kalmış ameliyatlara ( 24 ameliyathane çalışıyor) onları tekrar indirdik fasiotomi veya amputasyon için. İki ortopedist arkadaşım acilede , ikisi de ameliyathanede çalıştı. Akıt tübüler nekroza bağlı anüride olanları diyalize aldık nefrologları kattık ekibe. Hastanede hiperbarik oksijen merkezi var ve aktif hale getirilmemiş. Onu 24 saat açtırdım rica edip tüm crush yaralanmaları her her gün hbo ted alacak şekilde organize ediyoruz. Sadece dün gece 100 civarı fasiotomi, amputasyon yaptı eskişehir ekibi. Bu gece tekrar biz devralıyoruz. Hasta akımı devam ediyor. Çoğunluğu antakyadan zaten. Maraş, adıyaman, ilçeler öyle duruyor. Durum bu abi. Paylaşabilirsiniz grupta


....................



Ben ingiltetede travma cerrahiyim. Kirik cikikcinin ameliyat edeni yani. Izmire annemi gormeye bir haftaligina geldim. Deprem oldu. Cerrah olarak yardim etmek istedim. Askeri ucakla izmirden incirlige indik.

Incirlikteki afad gorevlisi beni bi yardim pickup iyla iskenderuna gemi hastaneye yolladi. Ben gemi hastanenin sadece hasta nakil gemisi oldugunu ogrenince oraya gitmek istemedim ve iskenderun hastanesine gittim.

Ordaki afadci benim izinsiz calisamiyacagimi ve Ankara afadtan izin almami soyledi. Saat aksam 8 dedim. Zaten ordada sadece hasta nakil yapiliyordu. Adana hastanesine gitmeye karar verdim. Ordaki sorumlu adam adanaya giden ambulansa beni bindirmedi. Hatta binmemi engelledi. Yolda bana bisey olursa o sorumlu olurmus. Bana senin ulkenin burda oldugundan haberi varmi dedi. Ben Turkum dedim.

Hayretler icinde gene beni oraya getiren yardimseverlerle (Haci ve Aziz beyler orda olmasaydi orda kalirdim herhalde) Adana sehir hastanesine geldim. Acil Savas alani gibiydi.

Orda da saglik mudurlugunden izin olmadan calisamazsin dediler.

Gece 3 te otel aradim. Bulamadim. Orda sagolsunlar bir otelde resepsiyonda beni yatirdilar. 3 saat ya uyudum yada uyumadim. Bana sandwich ve cay verdiler. Adana Il Saglik Mudurluge gittim. Orda asiri yardim ettiler hatta iki defa yemek ismarladilar. Sayin Altiparmak bey, Dudu hanim ve Gulsen hanim. Cok cok yardimci oldular. Ankara 2 gibi okay verdi ve Hataya

git dedi. Gittim gordum ve maalesef yenildim .

Maalesef Tek hastaya dokunmadan geri donuyorum. Dun geceyi otobuste yolculuk ederek gecirdik sayilir. Hataya varinca dinlenin dediler ama yer veremediler. Saglik olsun. 2-3 saat otobuste uyuduk. Sabah gene sogukta is bekledik ve 11 gibi bana ve Tekirdagdan gelen 75 saglik personeline yer ve ihtiyac olmadigi soylendi. Ben orda artik yeter dedim ve ayrildim. Simdi izmir e donme yolundayim. Ambulanslar hic susmuyor. Birileri biryerlerde cok yanlis yapti diye dusunuyorum. IMO They can't arrange a piss up in a brewery. Benim guzel Turkiyem 70 ulkeden yardim isteyip, ayagina gelen evladini geri ceviriyor. Allah insanlarimiza sabir, metanet ve saglik versin. Olenlerimizin mekani cennet olsun. Yaralilarimiz acilen sifa bulsunlar. Benim guzel Turkiyem seni anlamak bazen cok zor hatta imkansiz.

Ilhan Alcelik

 .

11 Şubat 2023 Cumartesi

KURTARMA EKİBİNİ ALKIŞLAMAK...



"Doktoru Alkışlamak".
Ve "Pilotu Alkışlamak" konusunda.
İki ayrı yazı yazmıştım Bloğumda:

Eskiden seller, depremler.
Gibi küçüklü büyüklü doğal afetler.
Olurdu yurdumuzda.
Üç-beş yıl aralıklarla...

Hepsine önce Kızılay koşardı.
Hızla afetzedelere ulaşırdı.
Beyaz çadırlarını kurardı.
Onlara verirdi ekmek, çorbalarını.
Ve sarardı yaralarını...

Bizler kumbaralarımızı boşaltırdık.
Afetlerden sonra yardım toplardık.
Memur maaşından kesinti yapılırdı.
Gazeteler yardım kampanyası başlatırdı...

Zamanla bu durum değişti.
İngilizcesi:
"Search and Rescue".
"Arama ve Kurtarma" yani.
Kavramı gelişti...

Biz bu kavramla ilk defa.
Karşılaştık 1999'da.
Kuzey Anadolu fay çizgisinde.
Olan büyük depremle...

AKUT, yani:
Arama Kurtarma Derneği.
Diye bir Sivil Toplum Örgütü.
Çıktı ortaya ve aldı tüm övgüyü...

Arama ve Kurtarma.
Diye bir kavram vardı dünyada.
Bilimin ışığında çıkmışlardı yola.
Örgütlenip, eğitildiler zamanla...

Becerikli insanları topladılar.
Onları eğitip, organize ettiler.
Çok farklı cihazlarla donattılar.
Arama-Kurtarma ekiplerini kurdular...

Görünen ekip 10-12 kişiden oluşuyor.
Bunlar yıllar boyu eğitiliyor.
Zor durumlar için hazırlanıyor.
Defalarca tatbikatlar yapıyor...

Arama Kurtarma takımı da..
Muhtaç bir organizasyon grubuna.
Birçok yer ve kişiyle temasla.
Bu gruba katkıda bulunmaya...

Masa başında görev yapanlar.
İletişimler kuranlar.
Gerekli donatılarını üretenler.
Telefonlar, telsizler, greyderler.
Otobüsler, uçaklar, helikopterler.
Pilotlar, kaptanlar, şoförler. 
Halatlar, ipler, çekiciler.
Vinçler, kazmalar, kürekler.
Jeneratörler, deliciler, kesiciler.
Hepsi akla ilk gelenler...

Tümü bir araya geliyorlar.
Birbiri ile temasta oluyorlar.
Olay yerine gidiyor.
Yapacaklarını planlıyor.
Harekete geçiyor.
Zor koşullarda çalışıyor.
Sonunda insana ulaşıyorlar...

İş bitmiyor.
O kişi özenle taşınıyor.
Sağlık çalışanları işi devralıyor.
Ambulansa alınıyor.
İlk Hastaneye ulaştırılıyor.
Orada tedavisi tamamlanıyor.
Ve bir hayat kurtarılıyor...

Bunları bazen hiç kimse görmüyor.
Bazen de çok az kişi tanık oluyor.
Onları takdir ediyor.
Ve yürekten alkışlıyor...

Ancak, inanın ki onlar.
Bu işi alkışlanmak için yapmıyor...


Arama ve Kurtarma fotoğrafları:
(fotoğrafların tümü internetten alınmıştır)


Arama Kurtarma Ekibine alkış Videosu:


9 Şubat 2023 Perşembe

HACETTEPE KÜTÜPHANESİ...


"Kütüphane, bazı kütüphaneciler için
sadece bir kitap koleksiyonu, diğerleri için ise
aydınlatma görevi olan dinamik bir organizasyondur"
Joseph Wheeler, 1924

....................


Hacettepe'ye girdiğimde Liseyi yeni bitirmiştim, 18 yaşındaydım.
Yıl 1964'dü ve  Hacettepe daha Üniversite bile değildi, Ankara Üniversitesine bağlı Tıp ve Sağlık Bilimleri Fakültesi idi. Ancak, Hacettepe Çocuk Hastanesi 1958'den beri vardı ve başında da Doğramacı bulunuyordu. O da gençti, ümitleri ve beklentileri büyüktü. Burayı önce Tıp Fakültesi yapmak istiyordu, sonra da Üniversiteye değiştirmeyi düşlüyordu.

Hazırlıklarını yapmıştı, binaları tamamlamıştı. Daha 1958'de burası bir Çocuk Hastanesiydi, tam teşekküllüydü ve Hekimleri de gençler arasından seçilmişti.

Şaban Şifai Hastanesinin alt katında bir Kütüphane kurulmuştu. İlhan Kum göreve başlamıştı bile. Yardımcısı Nilüfer Tuncer ile birlikte. Daha 1958'de bu küçük Kütüphane sahipti 1000 dolayında Tıp kitabına ve aboneydi 20 Süreli Yayına. Bu Kütüphane, Hacettepe Fakülte olmadan önce 1962 yılı sonlarında taşınmıştı Morfoloji binasına İlhan Kum'un Başkanlığında iki katlı geniş, ferah bir alana. Daha sonra da Adil Artukoğlu'nun büyük katkılarıyla...

Bizler Hacettepe'yi kazandığımızda hazırdı ve yerleşmiştik Amfilerimize, Multidisipliner Laboratuvarlarımıza ve Kütüphanemiz de yanı başımızda. İlk kez karşılaşıyorduk böylesine güzel bir Kütüphaneyle. Tertemiz, aydınlık ve düzenli, sessiz ve de disiplinliydi. Mabet gibi bir yerdi. Kütüphanede sigara asla içilmezdi. Salonun orta kısmından rahat bir merdivenle aşağı inilirdi. Alt katın bir bölümü tümüyle camla kaplıydı. Kütüphanenin tüm duvarlarında ahşap raflar, pırıl pırıl İngilizce kitaplar, hepimize yeterli temiz masalar, okumak için koltuklar, çok sayıda Tıp dergileri, sayıları az da olsa nazik Kütüphane görevlileri eğitirlerdi bizleri ve burayı nasıl kullanacağımızı...  

Kütüphane 08.00-24.00 arası sürekli açıktı ve dileyen buradan yararlanırdı. Bizler sabah 08.00-17.00 arası amfide dersleri dinlerdik. Gerçi hepimizin Laboratuvarımızda özel masaları olmasına rağmen çoğunlukla Laboratuvarda kalmaz,  derslerin bitiminde hemen Kütüphaneye girer, ışıklı ve sessiz bir ortamda oturur gece yarılarına kadar burada okur ve  kitaplarından yararlanırdık.  Dergiler dışarı çıkartılamaz ancak kitaplar kısa süreli ödünç alınabilirdi. Kütüphanede çalışırken çoğu kez Hocalarımızla yan yana olurduk, çoğu kez ayni masayı kullanırdık. Ayak ucumuza basarak ilerlerdik ve asla gürültü edemezdik. Kütüphanenin bu özelliğini de 1964 Eylül'ünde Fakülteye kaydımız yapılırken anlamış ve Hacettepe Tıp Fakültesinin geleneksel gülmece dergisi Mantar'ın 1965 yılındaki sayısında çizdiğim karikatürle de dile getirmiştim...

1960'lı yılın ortalarında bu Kütüphane Ankara'da en yüksek kapasiteli Tıp Kütüphanesiydi. O dönemlerde Makale Kulüpleri ve Kliniko-Patolojik Konferanslar çok gözde toplantılardı. Asistanlar bu toplantılara hazırlanmak için Kütüphaneye sık gelirler ve en son gelen dergilerden makaleler seçerdi.  O dönemde Hastanede Öğretim Üye sayısı çok azdı. Uzman Hocalar da Doçentlik tez hazırlıkları için Kütüphaneyi çok sık kullanırlardı. Bunun dışında Gülhane'den, Ankara Tıp Fakültesi'nden, Numune ve Yüksek İhtisas Hastanelerinden çok sayıda Hekim de aradıklarını bu kütüphanede bulurlardı. Science Citation İndex ve Index Medicus'lar her ay gelir ve bunların yıllıkları oldukça kalın olurdu ve aradığınız makale yazarından veya başlığından bunların sayfaları arasında epey araştırma yapardınız. Tabii ki o zamanlar şimdiki gibi bilgiye ulaşmak çok kolay olmazdı ve epey uğraşmayı gerektirirdi. Dilediğimiz kitabın veya makalenin  fotokopisini edinmek de yeni bir gelişmeydi ve çok iyi baskı kalitesi olmayan fotokopi yaptırmak için de bazen uzun zaman beklemek gerekirdi...

Hacettepe'nin 1967 senesinde Üniversite olmasıyla burası artık bir Üniversite Kütüphanesi kimliğini kazandı. Tıp yanında yeni Fen ve Sosyal Fakülteleri'nin de ilavesi ile Kütüphane kapasitesi çok arttı ve Kitap koleksiyonu 80 bin cilde ve Dergi sayısı da 2600'e ulaştı. 1970'in ortalarında Tıp dışındaki Fakültelerin Beytepe Yerleşkesine taşınması ile kütüphanenin ismi Hacettepe Üniversitesi Tıp Merkezi Kütüphanesi olarak değiştirildi. 

Aradan epey zaman geçti. Hacettepe Üniversitesi de Hastanesi de çok büyüdü. Zaten dar olan alanına yetmez oldu. Yeni yeni bölümler açıldı, bazı yerleşimlerin yeri değişti. Kütüphanedeki kitaplar da dergiler de yerine sığmaz oldu. 2003 yılında Kütüphane, Sıhhiye Yerleşkesi içerisindeki dört dönüm kapalı alana sahip, dört katlı yeni binasına taşındı. 

2017 rakamlarına göre Hacettepe Üniversitesi'nin Beytepe, Sıhhiye ve Konservatuar Kütüphanelerinde 190.109 basılı Kitap, 3.039.144 e-Kitap, 142.500 Dergi ve 22.134 Tez'den ve yaklaşık 13 dönüm kapalı alandan oluşan ve 1.129 oturma kapasiteli üç ayrı Kütüphanesi mevcuttur.

Ne diyelim...
Gökten üç elma düştü.
Birisi Newton'un başına.
Diğer ikisi de.
Tüm Hacettepelilere...



(NOT: Bu yazının hazırlanmasında bilgi ve anıları ile bana katkıda bulunan değerli Nazlı Alkan, Rengin Erdal, İlhan Erkan, Feride Feran, Esra Fındık, Sait Kapıcıoğlu ve Özçelik Okayer'e yürekten teşekkürlerimi sunuyorum)


Hacettepe Üniversitesi Kütüphane Fotoğrafları:

Referanslar: 

"Kütüphaneciliğimize Kanat Gerenler"

Nazlı Alkan anıları:
http://tk.org.tr/index.php/TK/article/view/2821/2756


.

4 Şubat 2023 Cumartesi

HAVACILIK MÜZESİ...

 

- 20 Eylül 2022, Sivrihisar-Eskişehir -


Bahsetmiştim Sivrihisar'dan.
Ve Hava Gösterileri'nden.
Onun Merkezinden son yazımda.
Bloğumda...
https://yucel-tanyeri.blogspot.com/2023/02/shg.html

İşte.
Bu Gösterilerin yapıldığı yerde.
Sivrihisar Havacılık Merkezi'nde.
Var bir de muhteşem bir Müze...

Yapılmış dört yıl önce.
2018 senesinde.
Bulunduruyor daha girişinde.
Güzel bir Atatürk heykeli de...

Atatürk, 5 çocukla.
Bir arada.
Eller havada.
Bakılmakta semaya...

"İstikbâl Göklerdedir".
Sözünün güzel bir ifadesi.
Heykelin yapımcısı İstanbul'dan.
Bir kadın Pınar Öktem Doğan...

Müze, çok geniş bir yüzeyde.
Kapalı alan, 3 dönümde.
Rahat, ferah oldukça.
Tertemiz, pırıl pırıl alanda...

Sahip Savaş uçaklarına.
Kullanılmış 1930-40 yıllarında.
Hem II. Dünya Savaşında.
Ve hem de Vietnam'da...

1950 model Cessna.
Yapılmış öncelikle İşadamlarına.
Sonrasında da.
Kullanılmış Askeri amaçlarla...

1942 yapımı de Havilland uçağı.
Oynamış 1996 yapımı.
Sekiz dalda Oskarlı.
Filmde "İngiliz Hasta" başlıklı...

Seyahat amaçlı dünyanın ilk uçağı.
Douglas DC-3 Dakota'sı.
1940 yapımlı.
2017 yılında Dünya Turu yaptı.
Ve bunu gerçekleştiren en yaşlı.
Uçak unvanını aldı...

Bu DC-3 uçağı, ayni zamanda.
II. Dünya Savaşı'nda.
Dünyanın Bombardıman amaçlı.
Kullanılan ilk ve tek DC-3 uçağı...

Dünyada tüm Müzeleri gezersiniz.
Yalnızca gözlersiniz.
Hiçbir şeye el süremezsiniz.
Objeleri alıp gidemezsiniz...

Ama bu Müze.
Öyle değil işte...

Bu Müzedeki uçaklar.
1930'lardan 40'lardan kalmışlar.
En az 80 yıllık uçaklar.
Ama çalışır durumdalar...

Bakımları düzenli yapılır.
Tertemiz tutulur.
"Haydi, gösteri var" denildi mi.
Müzeden çıkarılır.
Taksi yapıp pist başında yerini alır.

Pilotu motoru çalıştırır.
Kuleden kalkış izni alınır.
Büyük bir gürültü ile kalkılır.
Gösteriye başlanır...

İşte, böylesine canlı bir Müze.
Burası böyle.
Yaklaştırın kulağınızı.
Söyleyeyim bir başka tarafını:

Benden duymuş olmayın ama.
Bu Müzedeki dilediğiniz uçakla.
Uçarsınız birlikte bir Pilotla.
Tabii ücretini ödemek şartıyla...

Sivrihisar Havacılık Müzesi fotoğraflarım: https://photos.google.com/share/AF1QipPhExMIUOrTg6lwMf8RJHXYvtAL4uuJ0tKK0DthajyyXYIG9zQoc7kQfmm_zEjpZw/photo/AF1QipNNrFlDCN4mUFbWHY84WrOSWH82FcSkcIGjaN1k?key=LXpPdUFyVHlsX3U1aE5vSFZ0ZkdhTTgtUUcwNjFR

.

1 Şubat 2023 Çarşamba

SHG...

- 18 Eylül 2022, Sivrihisar-Eskişehir -


Anlatmıştım Sivrihisar'ı.
Bloğumda, enine-boyuna.
Geçen yıllarda...

Bir hafta önce. 
Gitmiştim Hava Gösterisi'ne.
9 Eylül 2022'de İzmir'de.
100. Kurtuluş yıldönümünde.
Onu da getirmiştim dile:

Yalnızca bir hafta sonra.
Hava Gösterisi bir başka alanda.
Yapılacaktı Sivrihisar'da.
Hemen çıkmalıydı yola...

S.H.G. kısaltılmışı.
Açılımı:
Sivrihisar Hava Gösterileri.
İngilizcesi:
Sivrihisar Air Show...

S.H.M. kısa ismi.
Sivrihisar Havacılık Merkezi.
Kuruluşu 2014 senesi.
Müthiş bir Hava külliyesi...

SHM'nin daha ilk girişi.
Atatürk ve Çocuklar Heykeli.
Modern bir Özer Uçuş Pisti.
Hava ve Uzay Müzesi.
Gösterileri izleme Tribünü.
Çok geniş bir Sosyal Merkezi.
İle oldukça görkemli... 

Sivrihisar Hava Gösterileri.
Bu yıl yapılıyor yedincisi.
İlkinin yapılış tarihi.
7 yıl öncesi 2015 senesi...

Müthiş bir ilgi.
Var belki 30 bin kişi.
Çok sayıda uçaklar yanınızda.
Yiyecek-içecekler harika...

7 saat bugünkü program.
50 yıldır Paraşütle atlayan.
Bu tutkuyu hiç bırakmayan.
Yaşlı "Deli Anlılar" ilk sıradalar...

Sonra tarihi DC-3 Dakota'lar.
P-51D Mustang'lar.
T-6G Texan'lar.
T-28 Trojan'lar.
Aviat A-1B Husky'lar.
An-2 Antonov'lar.
Uçuşlarını yapacaklar...

Türkiye'mizin ilk ve tek.
Kadın Akrobasi Pilotu.
Semin Öztürk Şener'in.
Akıl almaz akrobatik gösterisi...

Ardından iki Kadın Pilot'un.
Hava gösterisi.
Danielle del Buono isimli.
Kadın Pilotun havada yürümesi...

Sonrasında SoloTürk F-16'sı.
Semaya çıkışı.
Kulakları sağır eden sesi.
Ve muhteşem görsel sergisi...

Artık, geleneksel biçimli.
Sivrihisar Hava Gösterisi.
Öneririm gelecek seneki.
16-17 Eylül 2023'deki.
Sekizinci Hava Gösterilerini...


Sivrihisar Hava Gösterisi Fotoğraflarım:

Sivrihisar Hava Gösterisi Videosu:
(İnternetten)
.