YÜCEL TANYERİ
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...
Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...
16 Mayıs 2024 Perşembe
MANTARLI YILLARIM...
12 Mayıs 2024 Pazar
CİDDİYET...
8 Mayıs 2024 Çarşamba
CUMHURİYET ÇİZERLERİ...
5 Mayıs 2024 Pazar
KIZIL...
1960 yılında ihtilal olmuştu. Demokrat Parti iktidardan indirilmiş, Askerler idareye el koymuştu. İktidar mensupları yargılandılar, çeşitli cezalara çarptırıldılar. Yeni bir Anayasa yapıldı. Memlekette özgürlük havası vardı. Geleceğin çok iyi olacağı umutları fazlaydı. 1963 yılında yeni seçimler yapıldı. Ben Lise son sınıftaydım. Bir yıl sonra 18 yaşımdaydım ve Hacettepe Tıp Fakültesine girmiştim. Yoğun eğitimimizin yanında siyasal gelişimleri de izliyorduk. Türkiye İşçi Partisi, ümit veren kaliteli bir ekiple TBMM'ye girmiş ve siyaset arenasına yeni bir hava getirmişti. Bu sıralarda Paris'te öğrenci olayları başlamış ve bu tüm dünyayı etkilemişti. Bu dönemde, 1968 senesinde Üniversitede okuyan gençler, daha sonraları 68 Kuşağı olarak algılanacaktı:
https://yucel-tanyeri.blogspot.com/2012/04/68-kusagi.html
O dönemlerde, 1964-1970 arasında Hacettepe Tıp Fakültesi öğrencilerinin, her yıl 14 Mart Tıp Bayramı'nda çıkarttığımız bir gülmece dergisi olan MANTAR'da, ben de hem yazılar yazıyor ve hem de karikatürlerimle dergiye katkılarda bulunuyordum. 1967 yılında, ben henüz üçüncü sınıf öğrencisi ve 21 yaşımda idim. Sağ-sol çatışmaları henüz başlamamıştı. 12 Mart Muhtırasına daha beş yıl ve 12 Eylül darbesine ise 13 yıl zaman vardı. O dönemde gelişen durumlarla ilgili olarak ve kitaplarımızda hastalıkların anlatıldığı formatta ve "KIZIL" başlığı ile ironik bir yazı yazmıştım. Kelimesine dokunmadan bu yazıyı 57 yıl sonra yeniden yayınlıyorum:
....................
Sosyo-ekonomik durumu bozuk olan toplumlarda epidemiler yapan bu hastalığın etkeni tam olarak bilinmemektedir. Kuzey komşularımızdan birinde endemik olarak yerleştiği bilinen bu hastalığın, pandemiler yapma ihtimali son derece azdır. Çünkü bazı toplumlar, aldıkları tedbirlerle bu hastalığa karşı özel bir bağışıklık kazanmışlardır.
Hastalık, genellikle akut başlayıp sonra kronikleşir. Toplumun sivrilmiş kişilerini atake eden bu hastalığın, yirmi yaşın altındaki şahıslarda görülmesi nadirdir. Fakat, literatürde 15 yaşında bir çocuğu tuttuğuna dair bilgiler mevcuttur.
Hastalık akut döneminde genellikle semptomsuz seyreder. Ateş, lögore ve davranış değişikliği bu döneme has bir özelliktir. Kronik bölümünde ise toplumu "hasta olanlar ve olmayanlar" diye iki gruba ayırması karakteristiktir. Bu halde hastalık çok tehlikeli bir hal almış olup, komplikasyonlarının önlenmesi son derece güçtür.
Hastalık, enfekte olmuş gazete sayfalarına temasla veya bazı kitapların alınmasıyla intikal edebilir. Kuluçka devri şahıstan şahısa değişmekle beraber, toplum için bu müddet oldukça uzundur. Hastalığın yayılmasında enfeksiyonların rolü büyüktür.
Laboratuar Bulguları: Hasta şahısların beyin ekstrelerinin düşük pH'da fenol red indikatörü ile kırmızı renk alması, mikroskobide kızıl astrositlere tesadüf edilmesi karakteristiktir. Periferik yaymada eozinofilik lökositoz ve eritrositlerdeki sickling (=oraklaşma) patognomonikdir.
Ayırıcı Tanı: Hastalığın Raşitizm, Prostatizm ve bilhassa Sosyalizm'den ayırıcı tanısı yapılmalıdır.
Tedavi: Hekimlerin çare bulamayacağı yegane hastalıktır. Tedavi için hastaneler yerine hapisaneler düşünülmüşse de başarılı sonuçlar alınamamıştır. TCK 141-142 isimli ilaçlar şimdilik en tesirli ajan olarak zannedilmektedir. Son zamanlarda Amerika'da Central Intelligence Agency Laboratuarlarında çeşitli ilaçlar için araştırmalar yapıldığı söylenmektedir. "Ortanın Solüsyonu" isimli ilaç büyük propogandalarla piyasaya çıkarılmışsa da uyanık olmayan toplumlarda uyutucu etki gösterdiği anlaşılmıştır. Askeri birliklerde her Cuma bildirilerin okunması düşünülmüş ise de bu usulden de faydalı bir netice alınacağı çok şüphelidir. Hastalığın "operasyon" ile giderilmesi son derece pahalı ve zor bir usul olup, yan tesirleri dolayısıyle tavsiye edilmemektedir.
En tesirli usul, predispoze toplumların sosyo-ekonomik durumunu düzeltmek, eğitim seviyelerini yükseltmek ve kutuplaşmalara mani olmak gibi radikal tedbirler olup son derece ucuz ve tehlikesizdir.
Yücel TANYERİ
2 Mayıs 2024 Perşembe
GÜVEN HASTANESİ MÜZESİ...