YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

30 Haziran 2019 Pazar

ÇUKURCA...


- 21 Haziran 2019, Çukurca-Hakkari -

Çukurca.
Bir kaza.
Irak sınırına sıfır noktada.
Hakkari'den 79 km uzakta...

Hakkari'nin Depin bölgesinden yola çıktığınızda.
Zap suyunu aldığınızda sağınıza.
Yola koyulduğunuzda görkemli kayalıklar arasında.
Dar bir vadinin sonunda ulaşıyorsunuz Çukurca'ya...

Çukurca.
Terör olaylarıyla.
Bir zamanlar ismi çok geçen bir kaza.
Uzun zaman ezilmiş terör şiddeti altında...

Yıkılmış köyler.
İstemsiz göçler.
Terk edilmiş otlaklar, mezralar.
Bakımsız kalmış tarlalar...

Bölgede sanayi hiç yok.
Geniş toprağı olan köylü yok.
Geliri olan ya memur, ya korucu.
Ya da bir kaç küçük esnaf, satıcı...

İki yıl önce bir Kaymakam gelmiş buraya.
Vermişler el ele Belediye Başkanıyla.
Başlamışlar projeler yapmaya.
Kenti ve toplumu yüceltmek amacıyla...

"Çel", Çukurca'nın eski adı.
"İri kaya" demek Çel'in anlamı.
Gerçekten daha girişte karşılıyor sizi.
İri bir kaya kitlesi, heybetli Heskel dağı...

Onun hemen önünde.
Çeşitli renkleri ve kilim desenleriyle.
Bir büyük ÇUKURCA yazısı.
Yanında da "Sizinle Güzel" takısı...

Yürüyorsunuz tertemiz kaldırımlarında.
Kitap tanıtımları bir anda karşınızda:
Küçük Prens, Aşk-ı Memnu, Yüzüklerin Efendisi.
Zübük, Sefiller, Sofinin Dünyası ve daha niceleri...

Yazarlar: George Orwell, Cemil Meriç, Machiavelli
Yaşar Kemal, Steinbeck, Kafka, TolkienYakup Kadri.
İsmet Özel, Charles Dickens, Halit Ziya, Dostoyewski.
Amin Mazlouf, Kemal Tahir, Sabahattin Ali ve diğerleri...

Yürüyoruz yavaş yavaş Çukurca'da.
Standart düzenlenmiş tabelalar arasında.
Kaldırımlarda renkli, rahat banklar.
Renkli, resimli trafolar...

Etrafta genç kızlar, yaşlılar, oğlanlar.
Yöresel giysiler, kıyafetler
Kiras-Fistan'lar, Şal ü Şepik'ler.
Tırgal ve Bergüz'lü Cepken'ler...

Yerel ürünler satılan bir alana giriyoruz.
ZAP markası ile satılan ürünler görüyoruz.
Pirinç, Darı, MercimekSusamlar.
Fasulye, Ceviz, Nohutlar pırıl pırıl torbalarda raftalar...

Meğerse Kaymakamlık ön-ayak olmuş.
Küçük arsa sahipleri tarıma yönlendirilmiş.
Üreticiler yüreklendirilmiş, kooperatif kurmuş.
Köylüler üretiyor, burada paketleniyormuş...

Kaymakamlığın Sosyal Kalkınma Projesi ile.
Terk edilen yerler yeniden tarıma açılmış.
Yeni Çeltik tarlaları yaratılmış.
Gerçek organik ürünler satışa sunulmuş...

Satış alanının hemen yanı başında.
Tertemiz bir Lokanta.
Pırıl pırıl garsonlar, yetenekli aşçılar.
Tırşik'ler, Jaji'ler, Hingedan'lar...

Kurulan ALEM (Aile Destek Merkezi)'inde.
70 kadın gidiyor eğitime.
Aldıkları kurslarla hem bir meslek ediniyorlar.
Hem de aile bütçelerine katkı sağlıyorlar...

Çukurca'nın tanıtılması amacıya.
Önem verilmiş Rafting'e, Dağcılık sporuna.
Yamaç Paraşütü ve Kano'ya. 
Foto Safari Yarışmalarına...

Tüm bunlar, bir Sosyal Kalkınma Planı'yla.
İki yıl gibi kısa bir zamanda.
Ve genç bir Kaymakam, Temel Ayca'yla.
Başarılmış Çukurca'da...

Bu arada çocuklar da unutulmamış.
Çukurca'lı çocuklar Öğretmenleriyle bir kitap hazırlamış.
"Zap Suyu Düşleri" başlıklı kitap ortaya çıkmış.
Öyküler burada çocukların resimleriyle anlatılmış: 

Zap Suyu çocuklarıyız biz
Çağlayan, ama bazen de dinlenen
Her yanı kayalarla çevrili bu yerde
Hep güzel şeyler hayal eden.
Korkutucu anıları unuttuk
Üstüne yepyeni düşler kurduk
Hepsini kocaman balonlar yaptık
Tutunup gelin diye, onları size saldık...


Çukurca Fotoğraflarım:

Çukurca FotoSafari Yarışmasından Fotoğraflar:
(Çukurca Kaymakamlığı Sitesinden)

Çukurca Fotoğrafları, Erdal Türkoğlu'ndan:

28 Haziran 2019 Cuma

ŞAVATA KÖPRÜSÜ...


Gara dağlar gar altında galanda
Ben gülmezem
Dil bilmezem
Şavata'dan Hakkari'ye yol bilmezem
Gurban olam, çaresi ne hooy baboooy...

....................

Zap suyu.
Önemli bir akarsu.
Van ve Hakkari illerimizde.
Debisi  87 metreküp saniyede...

Uzunluğu 310 kilometre.
Bunun 189 km'si Türkiye'de.
Ülkemizi terk eder Çukurca ilçemizde.
Musul'da birleşir Dicle nehriyle...

1968 yılında.
Süleyman Demirel zamanında.
Kalkışılır bir asma köprü yapımına.
İstanbul Boğazı'nın iki yakası arasında...

İşte tam bu sıralarda 1968 yılının 3 Nisan'ında.
Milliyet'te Hasan Pulur'un sütununda.
Yukarıdaki şiir yayınlanır Şavata Köprüsü başlığıyla.
Şemsi Belli'nin imzasıyla...

Şiir devam eder:

Bebek yanir, bebek heste, bebek ateş içinde
Ben fakiro
Ben hakiro
Dohtur, ilaç, çarşı pazar tam takiro
Çonçiğ ağlir, çonçiğ ölir, geçit vermiy zap suyi
Parasizo
Çaresizo
Ben halsizo, ben dilsizo, şeher ırak yolsizo
Bu ne haldir, bu ne iştir, hooy babooov
Gara dağlar gar altında ufağ meserler
Yeddi ceset hetim, Zap suyunda yüzerler
Hökümata arz eylesem azarlar.

Şiirin etkisi büyük olur.
"Boğaz köprüsü yapılsın" diyen de vardır.
"Yapılmasın" diyen de vardır.
68 kuşağı zaten ayaktadır...

Şavata'dan Angaraya ses getmir
Bizim getmeğe guvvetimiz heç yetmir
Malımız yoh
Yolumuz yoh
Angara'ya ses verecek dilimiz yoh
Ganadımız, golumuz yoh
Bu ne biçim memlekettir, hooy baboov
Yerin yurdun adresin bilmirem
Angara'da Anayasso
Ellerinden öpiy Hasso
Yap bize bir iltimasso
Bu işin mümkini yoh mi hooyyy baboo?

Şemsi Belli dile getirmişti Şavata'nın sıkıntısını.
Hasso'nun Zap suyunu geçememe sorununu.
Şiir bir anda farkındalık yaratır.
68 gençliği ayaklanır...

Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni.
Abdi İpekçi.
Ve atak 68 gençliği.
Bir araya gelir, başlar Zap suyu projesi...

İstanbul'da milyarlarca lira.
Harcanarak Boğaza Köprü yapılırken.
Zap Suyu'nu insanlar Hakkari'de.
Tele asılarak geçmekteydi 1968 senesinde...

Boğaz Köprüsü yapılsa bile.
Gençlik önceliği Şavata'ya verecektir.
Zap suyu da asma köprü ile geçilecektir.
Yoksul, kimsesiz yöre halkına hizmet gidecektir...

"Boğaza değil, Zap'a köprü".
Sloganı ilgi görmüştü.
68 gençliği birleşmişti.
Toplanıp, Zap'a gidilecekti...

Çeşitli Üniversitelerden gönüllüler.
Bir araya geldiler.
Milliyet Gazetesi bağış kampanyası başlattı.
İlk bağışçı Gazinocular Kralı
Fahrettin Aslan'dı, 3000 lira bağışladı...

Kısa zamanda.
Toplandı 128 bin Lira.
Yapılan ayni yardımlarla da.
Başlandı inşaata yaz aylarında...

Tam 53 gün sonra.
1969 yılında Eylül'ün 9'unda. 
İnşaat tamamlandı.
Zap'ın iki yakası biri birine bağlandı...

Köprünün boyu 51 metre.
Eni de 2.5 metreydi.
Bu asma köprü.
15 köye geçit verecekti...

Köprünün adı Gençlik Köprüsü'ydü.
Bir ara Devrimci Gençlik Köprüsü oldu.
Tabelası 11 kez çalındı, 1999 yılıydı.
Yapılışından tam 30 yıl sonra bombalandı...

Köprü tümüyle yıkılmıştı.
11 yıl sonra yeniden yapıldı.
2010 yılında yeniden açıldı.
Açılışa 81 il'den gençler katıldı...

Yapılışından 50 yıl sonra.
2019 yılının Haziran ayında.
68 kuşağınından yaşlanmış bir Öğrenci daha.
Geçti bu köprüden karşıdan karşıya...

Boğaz Köprüsü hala oradaysa.
Yanına yandaşları gelmiş olsa da.
Gençlik Köprüsü de Şavata'da.
Hala Zap suyu üzerinde durmakta. 
Amaçları farklı olsa da...


Gençlik Köprüsü Fotoğraflarım:

Devrimci Gençlik Köprüsü (Belgesel, 1.5 saat süreli) :
.

26 Haziran 2019 Çarşamba

HAKKARİ...

- 19-24 Haziran 2019, Hakkari -

"Hakkari'liyiz.
Güzel sevmeyiz biz.
Bizim, sevdiğimiz güzeldir..."

...............


Hakkari.
Bir zamanlar Çölemerik'di.
Türkiye'nin en uç ili.
Hem komşusu Irak.
Hem de kendisi gözden ırak...

İçinizden çok kimse.
Gitmemiştir Hakkari'ye.
Ben de ilk kez gittim bu ilimize.
Arkadaşım Murat Selam'la birlikte...

Ankara'dan Yüksekova'ya.
Uçuyorsunuz 1 saat 20 dakikada.
İniyorsunuz yemyeşil bir ova'da.
Selahaddin Eyyubi havaalanına...

Hiç tanıdığımız yoktu Hakkari'de.
Yüzlerce dostumuz olmuştu dönüşte.
Hepsinin de içi dolu sevgiyle.
Hem de gönülden ve içtenlikle...

Uçaktan indiğimiz ilk günde.
Davetsiz olarak katıldık bir düğüne.
Karşılandık yürekten bir ilgiyle.
Görülmemiş sevgiyle...

Davullar, zurnalar, halaylar.
Kiras Fistan'lı rengarenk hanımlar.
Erkeklerin yöresel kıyafetleri.
Birlikte düğün yemeği yenilmesi...

Ertesi gün Şemdinli'ye gidilmesi.
Yepyeni dostlarla bir araya gelinmesi.
Dağ köylerinin gezilmesi.
Nehri Masi'de alabalık yenilmesi.
Şelale başında nefis kaçak çay içilmesi...

Sonra Türkiye'nin en uç köşeleri.
Yalçın kayalıkları, azgın nehirleri.
Konur Deresi'nin çıktığı yerin görülmesi.
İki ayrı evde yöresel akşam yemekleri yenilmesi...

Ertesi gün Hakkari'ye doğru yola çıkılması.
Kayalıklar arasında Zap Suyu ile yol alınması.
Hakkari'ye hiç sapılmadan.
Çukurca'ya doğru yol alınması...

Çukurca.
Irak'la sıfır noktasında.
Terör olaylarıyla.
Bir zamanlar ismi çok geçen bir kaza...

Muhteşem bir dağ karşılıyor sizi.
Bir de renkli kilim desenli.
"Çukurca, seninle güzel" sözü.
Arkasında muhteşem bir dağ görüntüsü...

İki yıl önce bir Kaymakam gelmiş buraya.
Vermişler el ele Belediye Başkanı'yla.
Yaptıklarıyla, başardıklarıyla.
Mis gibi bir kent çıktı karşımıza...

Kaymakam Temel Ayca ile tanıştık.
Yaptıklarını dinleyip, şaşırdık.
Gözlerimize inanamayıp.
Çukurca'dan ayrıldık...

Zap Suyu'nu takip ettik.
Dura kalka fotoğraflar çektik.
Ayni yoldan geri döndük.
Gece geç saatte Hakkari'ye girdik...

Karşısındaki yüce dağları.
Tarihi yapıları.
İle güzel, temiz ve bakımlı.
Bir şehir Hakkari...

Ertesi gün Hakkari'de.
Dağcı kardeşimiz Adil Adıyaman ile.
Buluşup, bir taksiyle.
Gidiyoruz Cennet-Cehennem vadisine...

Azgın bir dereyle yan yana.
Çok güzel dağ manzaralarıyla.
Dura-kalka zorlu bir yolculukla.
Ulaşıyoruz cennet gibi bir yaylaya...

İsmi Cennet-Cehennem Vadisi.
Yazın burası Cennet gibi.
Amma kış vakti.
Burası olur bir Cehennem sanki...

Müthiş güzel bir manzara.
Gürül gürül akan ırmağıyla.
İnanılmaz doğasıyla, buzuluyla.
Ve karşıda Cilo dağlarıyla...

Çok güzel görünüyor buradan Reşko tepesi.
Ağrı dağından sonra Türkiye'nin ikinci zirvesi.
4135 metre yüksekliğiyle.
Ve muhteşem görüntüsüyle...

Geziyoruz buzul kayaları arasında vadide.
Yemyeşil otlar, renkli çiçekler içinde.
Buz gibi kaynak suyu içiyoruz peş peşe.
Sıcak çayımızı demliyoruz odun ateşinde...

Dönüyoruz Yüksekova'ya geç saatte.
Sabah gideceğiz Oremar Aşireti'ni ziyarete.
Dağlıca yöresine.
Bir zamanlar terörün kol gezdiği bölgeye...

Oremar Aşireti'nin toplantısı var burada.
Niyetimiz katılmak bu toplantıya.
Ancak sabah elim bir kaza olmuş.
Aşiretten bir genç trafik kazasında vefat etmiş...

Aşiret toplantısı erteleniyor.
Bölgeye giriş izni verilmiyor.
Biz de dönüyoruz geriye.
İstikamet Van'ın Başkalesi'ne...

Şeytan Üçgeni burası.
Hakkari-Yüksekova-Van yol ayrımı.
Sağa sapıyoruz Zap suyunu izliyoruz.
Hakkari'den çıkıp, Van sınırını geçiyoruz...

Tozlu bir köy yolunda ilerliyoruz.
Yolun sonunda Travertenlere geliyoruz.
Pamukkale gibi bir doğal ortam burası.
Zamanında güzel bir yer olmalı...

Kaynak suyu büyük oranda azalmış.
Yer yer kurumuş, kararmış.
Ama küçük alanlar hala canlı.
Yerli turistler buraları da karartmaya kararlı...

Piknik yapanlar, mangal yakanlar.
Canım travertenlere ayakkabıları ile basanlar.
Travertenlerin üzerinde katır koşturanlar.
Hepsi de bizim vatandaşlar...

Akşam Yüksekova'ya dönüyoruz.
Derya Taşar kardeşimizin evine konuk oluyoruz.
Tüm aile orada.
Yer sofrasının etrafında...

Keledoş.
Adı da, tadı da pek hoş.
Yemeğimizi hep birlikte yiyoruz.
İmamoğlu'nun fark attığına hep beraber seviniyoruz...

Ertesi gün veda ediyoruz yoldaşlara.
Hatice Hanım'a, sevgili Derya ve Bahar'a.
Kuş sütü eksik bir kahvaltıyla.
Dönüşümüz Ankara'ya...

Hakkari'ye ilk kez gittik.
Çok güzel yerler gördük, gezdik.
Çok güzel insanlar tanıdık, sevdik.
Çok güzel yemekler yedik, içtik...

Gezdiğin, gördüğün.
Yediğin, içtiğin.
Senin olsun.
Sen, terör'den bahset diyorsunuz biliyorum...

Şair Ahmet Arif, yıllar önce.
Söylemiş benden önce.
Şimdi de ben tekrarlıyorum.
Buna da içten inanıyorum:

Haberin var mı taş duvar
Demir kapı, kör pencere
Yastığım, ranzam, zincirim
Uğruna ölümlere gidip, geldiğim
Zulamdaki mahzun resim
Haberin var mı?
Görüşmecim yeşil soğan göndermiş
Karanfil kokuyor cigaram
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin...


Gezip, sizin de görmeniz dileklerimle:

Hakkari Fotoğraflarım:
https://photos.google.com/share/AF1QipMSIHx4i42pHNNK8o7LnphsLhBxO3W6gbQ_JoJdcN4BXnshjwhUHlHD_kIucZRU9w/photo/AF1QipN2vnos-CjH_FcPCK_9xtTDn0gCEhaF8eFUzmm-?key=ckVjcS16TExLdGVzTzNxTVhGQVlKUnl3WVlaaG13

.

17 Haziran 2019 Pazartesi

SPİNALONGA...



- 8 Haziran 2019, Spinalonga adası-Girit -

Küçücük bir ada.
Spinalonga.
Girit'in kuzey-doğusu'nda.
Dar ve uzun bir körfezin ucunda...

Uzun bir yarımadanın adı Spinalonga.
Cenevizliler 1526 yılında.
Yarımada'dan 170 m uzaklıkta.
Burayı ayırmışlar yarımadadan dar bir kanalla...

Bu minik ve sonradan yapma.
Adanın adı da.
Kalmış  Spinalonga.
"Uzun diken" anlamında...

Küçük ama.
Hayli muhkem bir ada.
Spinalonga.
Buradaki Kale'nin stratejik önemi de hayli fazla...

Osmanlı'nın 1669'da zaptettiği Girit'te.
1715 senesinde
En son ele geçirebildiği kale.
45 sene sonra, o da bin bir güçlükle...

1866 yılında.
Osmanlı aileleri yerleşmeye başlıyor buraya.
1881 yılında.
1112 Osmanlı vatandaşı yaşıyordu bu adada...

1896 yılında.
Girit adasının bağımsızlığına kavuşmasıyla.
En son Türk de 1903 yılında.
Veda ediyor Spinalonga adasına...

Türklerin adayı boşaltmasından sonra.
Bir süre boş kalıyor bu ada.
Karar veriliyor daha sonra.
Bu adaya Lepra (cüzzam) hastalarının taşınmasına...

Tüm Cüzzam hastaları burada.
1903-1957 yılları arasında.
Tam 54 yıl boyunca.
Enterne edildiler Spinalonga adasında...

Yüzlerce hastanın bakımı.
Burada, bu gözden ırak adada yapıldı.
Çoğunda bir yarar sağlanamadı.
Ebediyen bu adada kaldı...

1957 yılında.
Kalan son 50 hasta.
Nakledildi Atina'ya.
Ondan sonra da bomboş kaldı bu ada...

Bir süre sonra da.
Ziyarete açıldı bu ada.
Günümüzde yüzlerce turist botlarla.
Ulaşıyorlar kolayca Spinalonga'ya...

Güzel yüzlü, renkli giysili.
Bakımlı vücutlu kadınlı, erkekli.
Neşe içinde geziyor buranın kalesini, evlerini.
Bilmeden burada çekilen dertleri, elemleri...


Spinalonga fotoğrafları:
https://photos.google.com/share/AF1QipPNNsM32yjL5DF5kL2ayl1TUNrm_OjEN2ApANs0W5XoiasNizV1Rh8Jq06BYbs_sQ/photo/AF1QipPsONLLL53sjVDSn2pgnLPlS8-4AzjhFsX7H3W2?key=d1FiOGU0MkNCYVlyekZSd0ZxTmxXYlBTUDNicm5R

Spinalonga Video (internetten):
https://youtu.be/beHZV2iARas
.

14 Haziran 2019 Cuma

TEK DERSTE YUNANCA...



Biliyorum hepiniz İngilizce biliyorsunuz.
Biliyorum çoğunuz İngiltere, Amerika'ya gidiyorsunuz.
Oralarda İngilizce konuşup, derdinizi anlatabiliyorsunuz.
Ama RusyaÇin veya Japonya'ya gittiğinizde çuvallıyorsunuz...

O ülkenin lisanını konuşamıyorsunuz.
Yazılarını da okuyamıyorsunuz.
Hiçbir şey anlamıyorsunuz.
İngilizce bilen birini dört gözle arıyorsunuz...

Bloğumda iki sene önce.
Rusça öğretmiştim size.
Tek derste.
Ücretsiz hem de...

İki sene aradan sonra.
Şimdi de öğreneceğiz Yunanca.
Gittiğinizde komşuya.
Su gibi okuyup anlayacaksınız bu lisanı da...

İddia ediyorum, bitirdiğinizde.
Bu dersi de.
Okuyacaksınız İliada'yı da, Odysseia'yı da.
Hem de bir çırpıda...

Başlayalım o zaman.
Elif, Be ile.
Yani Alfabeyle.
Yani Alfa ve Beta ile...

Ama önce yukarıya Yunan harflerine bakın.
Alfa ve Beta'yı zaten tanıyorsunuz.
Gama'yı yani "G"yi.
Ve iyice belleyelim Delta'yı yani "D"yi...

Teta yani "T" ve Lamda yani "L".
Xi yani "X" ve Pi yani "Pe" ve.
Sigma yani "S" ve Phi yani Fi "F".
Psi ya da "Ş" ve Omega yani"O"...

Harfleri biraz farklı olsa da.
Kelimelerin arasında. 
Öğreneceğiz onları da.
Nasıl olsa...


Dilerseniz bir bira reklamıyla. 
Vira Bismillah deyip başlayalım.
Alfabenin ilk harfiyle. 
ALFA'yla.


Alfa kelimesini gördük.
Biramızı içtik.
Ama bu arada Lamda ve Fi'yi.
"L" ve "F" harflerini de öğrendik...


Şimdi Yunan isimleri ile gidelim biraz:
Yukarıdaki ismi kolayca çözdünüz. MARİA yazıyor.
Rho harfi yani "R", Yunanca'da P olarak yazılıyor.
Ama her zaman R olarak okunuyor.
Aman akıldan çıkarmayın...


Tekrarda yarar var.
İşte bir Ermeni kardeşimizin ismi: KİRKOR.
İki tane P harfi birden var.
Ama ikisi de R olarak okunuyor...


İşte güzel bir Yunan kadın ismi:
ELENİ.
E ve N'yi yi zaten biliyoruz.
Burada Lamda yani "L" ve Eta H yani İ bizim için yeni...


Geldik Ay Tanrıçası ARTEMİS'e.
P harfi yazılıyor "R" okunuyordu biliyoruz.
Sondaki harf Sigma, yani S harfi.
Yunan isimlerinin çoğu bu harfle "S" ile biter. 
Kostas Lukas gibi...


NİKOS KAZANCAKİS.
Meşhur, Zorba filminin öykü yazarı.
TZ harfleri yan yana gelince.
"C" okunuyor Grekçede...


ATİNA, Atina kentinin koruyucu Tanrısı.
İçinde yatay çizgi bulunan "OTeta yani T harfi biliyorsunuz.
H yazılıp Eta okunan da bizdeki İ harfi.
Bu ATİNA kelimesini, hiç unutmayın e mi...


Güzel bir kadın ismi daha: 
SOFİA.
Bilmediğimiz harf yok burada.
Sigma'nın S'si ve Phi'nin F'si farklı olsa da...


Geldik MANOLİS'e, MAN'da sorun yok.
Sorun Omega yani "O" da.
Lamda'nın LEta'nın "İ" ve 
Sigma'nın da "S" olduğunu zaten biliyoruz...
(lâf aramızda isim yine Sigma ile bitmiş)


Gelelim VENİZELOS'a.
Bir zamanların Yunanistan Başbakanı.
Burada Beta harfinin V olarak okunduğunu öğreniyoruz.
Gördüğümüz tüm B harfleri V olarak okunacak unutmayın.
Lamda'nın L, Omega'nın O ve Sigma'nın da S olduğunu biliyoruz.


İsimleri bitirdik, ama çok da şey öğrendik.
Bu kelimeyi kolayca okudunuz: FOTO yazıyor.
Phi'nin F olduğunu biliyordunuz zaten.
Diğerlerinin ikisi de O harfi...


Kolay bir kısaltma: PAOK yazıyor.
Pi harfini bildiniz, 3.141516... diye gider.
Ama "P" diye okunur.
PAOK, İstanbul'dan Selanik'e göç edenlerin kurduğu takım.


Yine basit bir kelime: AGORA. Hani meyhanesi olan.
A'ları zaten biliyoruz.
Ters L şeklinde olan G yani Gamma'nın G'si.
O'ları, R'leri biliyorsunuz zaten...


Hazır meyhaneye gelmişken mezelere bir bakalım:
MEZEDES yazıyor, yani mezeler.
burada Delta'nın D harfini tanıdık. ikizkenar bir üçgen şekli.
Adamın telefonu da var, Ouzo'ları ısmarlamadan devam etmeyin...


Ouzo içmek için nereye gitmeli: TAVERNA.
B'ler "V" okunuyordu önceden öğrenmiştik.
P'nin de "R" olduğunu zaten biliyorduk.
Bu TAVERNA'cı biraz sarhoş galiba. Çıkalım...


Nihayet sarhoş olmayan bir TAVERNA bulduk.
Yazısı daha güzel yazılmış.
Öğrenmenin temeli tekrar etmek. İçelim, açılalım.
Bu tavernada biraz kalıp, "B" ve "P"nin nasıl okunacağını öğrenelim.


Pek bilmediğiniz bir kelime: DİMOS yazıyor.
DİMOS Yunanca'da Halk demek.
Baştaki üçgen işaretin "D" olduğunu biliyoruz.
"H" harfi de her zaman "İ" okunacak unutmayalım...


DİMOKRATİAS.
DİMOS'u biraz önce öğrendik. Halk demekti.
DİMOKRATİAS da  Demokrasi demek.
Halkın kendi kendini idaresi.
Bizde pek yok ama olsun, fazla karıştırmayın...


Öğrenmenin en önemli noktası tekrar etmek.
Demokrasiyi öğrenene kadar devam edeceğiz.
NEA DEMOKRASİ Partisi.
Yani Yeni Demokrasi. İnşallah diyelim...


ASTORİA.
Bilmediğimiz hiç bir harf yok.
Okuması kolay oldu.
Öğrenmeye başladık mı ne?..


Çok iyi bildiğimiz iki kelime: SUPER MARKET
Harfleri artık kolayca tanıyoruz.
O ile Y yan yana geldiğinde "U" olarak okunuyor.
Sigma'lar, Pi'ler, Rho'larda sorun zaten yok...


Super Market'e girdik.
Bir de CIGARA almadan çıkmayalım.
T ve Sigma harfleri yan yana geldiğinde "C" olarak okunuyor.
CIGARA alalım, ama içmeyelim...


Super Marketten çıktık PARKINK nerede acaba?
İşte tabelası burada.
Pi'nin P'si ve Rho'nun R'si tamam.
Sıra arabamızı bulmaya kaldı...


Arabamızın PLAKA'sını da bulduk.
Pi harfi P, Lamda da L olarak okunuyor biliyoruz artık.
Arabamıza atlayıp bir KAFE'ye gidelim diyorum.


Öğrenmemize bir KAFE'de devam edelim.
Bir de PİTSA söyledik mi keyfimize diyecek yok.
Phi'nin F olduğunu, Pi'nin P olduğunu bilmeyen yok.
İyi gidiyor, KAFE ve PİZZA'lara devam...


Pizzacı'nın SALONİ'sinde biraz oturalım.
Öğrendiklerimizi gözden geçirelim.
Sigma ve Lamda'yı biliyoruz.
Salon kelimesi de zaten bildiğimiz bir şey...


Kafe'de işimizi tamamladık.
Şimdi bir de oranın TUVALETLER'ini denetleyelim.
O ve Y harfleri yan yana geldiğinde "U" oluyordu söylemiştik.
Lamda ve Sigma ile tuvalette tanışmadık, biliyorsunuz...


Tuvalette işimizi bitirdik.
ASANSÖR ile aşağıya ineceğiz.
Sigma'lar, Rho'lar ezberimizde.
Yunanlılar henüz Ö harfini keşfetmedikleri için EP, ÖR oluyor...


KEFALİ, bildiğimiz bir balık türü KEFAL.
Yunanca'da kafa anlamında.
Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur.
Biraz da Tıp kelimelerini okuyalım:


KARDİOLOGİKO yani KARDİOLOJİ.
Kalple ilgili bilim dalı.
Delta'nın D'si, Lamda'nın L'si ve Gamma'nın G'si tanıdık.
Zor bir kelime. Kardiologlar Sigara içmenizi istemezler. 
Bilesiniz...


MİKROBİOLOGİKO yani Mikrobiyoloji.
Çok zor bir kelime ama Mikroskopla da olsa okuyabildik.
Kim tutar artık bizi...


Okuması biraz zor bir kelime: AKUSTİKA
Yani Akustik, yani Ses.
O ve Y harfleri yan yana geldiğinde U oluyordu biliyorsunuz.
Sigma'nın S'sini de ekledik mi güzel bir ses çıktı ortaya...


Burada iki kelime var: ELASTİKA ve AMORTİSÖR.
İki kelimeyi artık bir araya getirebiliyoruz.
Korkulur bizden.
Bu Yunanlılar "Ö" harfini hala icat edemediler, üzülüyorum...


LAZAROS.
Lamda, Rho ve Sigma harflerini artık iyi biliyoruz da
Bu LAZ kelimesi de nereden çıktı şimdi?


İşte, Yunanca öğrenememiş bir OF'li vatandaşımız.
Restoran açmış.
Türkçe yazayım demiş, onu da karıştırmış.
Siz böyle olmayın. Zor bir lisan. Çok çalışın, çok okuyun.


Benden önce okudunuz vallahi: TRAPEZ
Sondaki A harfi de bonusu.
Bir Trapezci gibi atlıyoruz daldan dala.
Ama öğreniyoruz da...


Bu biraz zor bir kelime. 
Zorlandınız biliyorum ama: 
ODİSSEAS
Homeros'un destanı, ODİSSEA.


Bu da İLİADOS yani İLİADA.
Taa baştan söylemiştim tek derste
İLİADA ve ODİSEA'yı su gibi okutacağımı.
Benden bu kadar...


12 Haziran 2019 Çarşamba

GİRİT GEZİSİ...



- 4-9 Haziran 2019 -

Kuvvet-i bazu-yı Sultan ile alındı Girid.
sene: 1645
................

Ramazan Bayramı'nda.
Gittik Yunanistan'a.
Atina yoluyla  Girit adasına.
Ankara Üniversitesi Kültür Grubu'yla...

Önce uçuldu Atina'ya.
Küçük bir şehir turu burada.
Rehberimiz Vasili yurtdaşımızla.
Atina sokaklarında...

Akşam üzeri uçakla.
Ulaştık Girit adasında Hanya'ya.
Girit, Avrupa, Asya ve Afrika'nın tam ortasında.
Akdeniz'deki 5. büyük ada...

"Gez Hanya'yı, gör Konya'yı".
Deyişindeki Konya aslında Gonia.
O da Hanya'nın 62 km doğusunda.
Rethimno kenti yakınında...

Hanya, Girit'in batı ucunda.
Venedik Kalesi ve Limanıyla.
Osmanlı'dan arta kalan birkaç yapısıyla.
Çok güzel bir kent aslında...

Otobüsle gidiyoruz batıya.
Rethimno (Resmo)'ya.
Burası da limanıyla ve tarihi dokusuyla.
Görülmesi gerekli bir kasaba...

Ardından yolculuk Girit adasının ortalarına. 
Heraklion'a 1647-1669 aralığında. 
22 yıl kuşatmadan sonra.
Alabildiğimiz Kandiya'ya...

Müthiş bir kale var Kandiya'da.
İtalyanca, Rocca a Mare (deniz kalesi) adında.
Surlarıyla, mazgallarıyla, burçlarıyla.
Osmanlı zapt edememiş 20 yılda...

Koules ya da Kule.
Olarak da biliniyor bu Kale.
Kalenin ucundaki yıkık minaresiyle.
Kim bilir ne anılar var bu Kalede...

Kandiye şehrinde.
Rastlıyorsunuz birçok Osmanlı eserine.
Camisiyle, Sebiliyle, Tekkesiyle.
Üzerinde Osmanlıca yazılı evleriyle...

Anthony Quinn'in baş rolde oynadığı.
Zorba filminin öykü yazarı.
Nikos Kazancakis'in de.
Mezarı Kandiye'de...

Heraklion veya Kandiye bölgesi.
Minos uygarlığının da en önemli köşesi.
Bu medeniyet MÖ 3200-1200 senelerinde.
2000 sene hüküm sürmüş Girit'te...

Minos Uygarlığı.
Mitolojik Kral Minos'tan alır adını.
Kandiya'da gördük bu uygarlığın müthiş sanatını.
Ve de inanılmaz Knossos Sarayını...

Gittik sonra da Girit'in en doğusu'na.
Aya Nikolaos limanına.
Deniz ile Göl'ün ayrıldığı ufak bir kanalla.
Rustik ve de turistik bir kasabaya...

Buradan geçtik Elounda'ya.
Mirabella Körfezi'nin güzel manzarasıyla.
Binerek bir tekneye Elounda'da. 
Güzel bir yolculukla ulaştık Spinalonga adasına...

Spinalonga, "uzun diken" anlamında.
Dar ve uzun bir körfezin ucunda.
Stratejik önemi olan küçük bir ada.
Kalesi var yine Cenevizlerden kalma...

Osmanlı'nın en son aldığı kale Spinalonga.
En son da burayı terk etmişiz 1903 yılında.
Bir süre boş kalan ada sonunda.
Tahsis edilmiş Yunanlı  Lepra hastalarına...

Ardından ayrılıyoruz büyük bir vapurla.
Kandiya Limanı'ndan gün batımında.
Yolculuk başlıyor Atina'ya.
Pire Limanı'na...

Sabah Atina'dayız.
Bütün gün yollardayız.
Parthenon'u, Arkeoloji Müzesi'ni geziyoruz.
Akşam üzeri dönüş yoluna koyuluyoruz...

Sözün özü, güzel bir Tarih ve Coğrafya.
Var bu Girit adası'nda.
Ayrıca, yanında.
Zeytinyağlı mezeler ve Ouzo da...

İtan tis miras mas graffo, emeis na gnoristume
Na mirastume tus kaymus, tus ponus mas na pume

Alnımıza yazılmış bizim tanış olmamız
Dertleri paylaşmamız, acıları sormamız
                                Kritçes Madinadha-Girit Manisi
                                      

Atina ve Girit Fotoğraflarım:
.

10 Haziran 2019 Pazartesi

ALMANYANIN EVLERİ



Yolculuğun hedefi gideceğin yer değil,
göreceğin yeniliklerdir.
Henry Miller
...............
Ülkemizdeki gezilerinizde.
Ararsanız kentlerde, beldelerde.
Rastlarsınız belki birkaç eski eve.
O da şansınız iyi ise...

Belki Mardin'de, Bolu'da, Beypazarı'nda.
Biraz da Gaziantep'de, Ayancık'ta,
Safranbolu'da, Bartın'da, Bursa'da.
Kars'da, Antakya'da, Amasya'da...

Olanlar da çok eski değildir.
Yüz yıllık evler pek nadirdir.
Bir kısmının da.
Restorasyonu çok iyi değildir...

İnşaat, bina ve ev yapımında.
Mühendislik ve mimarlıkta.
Kalfasıyla, ustasıyla, marangozuyla.
Kanımca bir numara Almanya...

Çağdaş mimari yapılarda değil yalnızca.
Eski evlerin korunmasında.
Bakımında ve onarımında da.
Müthiş becerikli Almanya...

Hangi şehre giderseniz gidiniz.
Çok sayıda eski evler görürsünüz.
300-500 yıllık evlerdir bunlar.
Bazen de bir arada mahalle oluştururlar...

Almanya'daki kısa gezimizde.
Köyünde, kasabasında, kentinde.
Rastladık çok sayıda güzel korunmuş.
Çok da güzel restore edilmiş eski evlere...

Örneğin, Aşağı Saksonya'da.
Celle kasabasında.
Eski Merkezde 500'den fazla.
Ahşap karkaslı bina bir arada bulunmakta...

Bir kısmı 14-15. yüzyıl yapımı.
Çoğu 2-3 katlı, dik çatılı.
Değişken renkli, alımlı.
Birçoğunda yapım tarihleri de yazılı...

Bazılarının da ön cepheleri.
Anlamlı sözlerle dolu:

"Ey Tanrım bu evi koru,
  evimize geleni-gideni de..."
"Sağlık ve mutluluk,
  çok paradan ve maldan iyidir..."


Almanya'da Eski Evler Fotoğraflarım:
https://photos.google.com/share/AF1QipPYma2BlpFlXTGVd4zZ71_cIBrDiBO4SCSXSg4CL7fjsTH8AFL4SzuM1vVgjy3soA/photo/AF1QipP08r9pgDUIl7HHtWt6TsWDXQ0VE8IoKQyu8x5s?key=X0dMRmlESnRWVkxickREZVJ1bFB0MU1mN2dnaTdn
.