YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

26 Haziran 2019 Çarşamba

HAKKARİ...

- 19-24 Haziran 2019, Hakkari -

"Hakkari'liyiz.
Güzel sevmeyiz biz.
Bizim, sevdiğimiz güzeldir..."

...............


Hakkari.
Bir zamanlar Çölemerik'di.
Türkiye'nin en uç ili.
Hem komşusu Irak.
Hem de kendisi gözden ırak...

İçinizden çok kimse.
Gitmemiştir Hakkari'ye.
Ben de ilk kez gittim bu ilimize.
Arkadaşım Murat Selam'la birlikte...

Ankara'dan Yüksekova'ya.
Uçuyorsunuz 1 saat 20 dakikada.
İniyorsunuz yemyeşil bir ova'da.
Selahaddin Eyyubi havaalanına...

Hiç tanıdığımız yoktu Hakkari'de.
Yüzlerce dostumuz olmuştu dönüşte.
Hepsinin de içi dolu sevgiyle.
Hem de gönülden ve içtenlikle...

Uçaktan indiğimiz ilk günde.
Davetsiz olarak katıldık bir düğüne.
Karşılandık yürekten bir ilgiyle.
Görülmemiş sevgiyle...

Davullar, zurnalar, halaylar.
Kiras Fistan'lı rengarenk hanımlar.
Erkeklerin yöresel kıyafetleri.
Birlikte düğün yemeği yenilmesi...

Ertesi gün Şemdinli'ye gidilmesi.
Yepyeni dostlarla bir araya gelinmesi.
Dağ köylerinin gezilmesi.
Nehri Masi'de alabalık yenilmesi.
Şelale başında nefis kaçak çay içilmesi...

Sonra Türkiye'nin en uç köşeleri.
Yalçın kayalıkları, azgın nehirleri.
Konur Deresi'nin çıktığı yerin görülmesi.
İki ayrı evde yöresel akşam yemekleri yenilmesi...

Ertesi gün Hakkari'ye doğru yola çıkılması.
Kayalıklar arasında Zap Suyu ile yol alınması.
Hakkari'ye hiç sapılmadan.
Çukurca'ya doğru yol alınması...

Çukurca.
Irak'la sıfır noktasında.
Terör olaylarıyla.
Bir zamanlar ismi çok geçen bir kaza...

Muhteşem bir dağ karşılıyor sizi.
Bir de renkli kilim desenli.
"Çukurca, seninle güzel" sözü.
Arkasında muhteşem bir dağ görüntüsü...

İki yıl önce bir Kaymakam gelmiş buraya.
Vermişler el ele Belediye Başkanı'yla.
Yaptıklarıyla, başardıklarıyla.
Mis gibi bir kent çıktı karşımıza...

Kaymakam Temel Ayca ile tanıştık.
Yaptıklarını dinleyip, şaşırdık.
Gözlerimize inanamayıp.
Çukurca'dan ayrıldık...

Zap Suyu'nu takip ettik.
Dura kalka fotoğraflar çektik.
Ayni yoldan geri döndük.
Gece geç saatte Hakkari'ye girdik...

Karşısındaki yüce dağları.
Tarihi yapıları.
İle güzel, temiz ve bakımlı.
Bir şehir Hakkari...

Ertesi gün Hakkari'de.
Dağcı kardeşimiz Adil Adıyaman ile.
Buluşup, bir taksiyle.
Gidiyoruz Cennet-Cehennem vadisine...

Azgın bir dereyle yan yana.
Çok güzel dağ manzaralarıyla.
Dura-kalka zorlu bir yolculukla.
Ulaşıyoruz cennet gibi bir yaylaya...

İsmi Cennet-Cehennem Vadisi.
Yazın burası Cennet gibi.
Amma kış vakti.
Burası olur bir Cehennem sanki...

Müthiş güzel bir manzara.
Gürül gürül akan ırmağıyla.
İnanılmaz doğasıyla, buzuluyla.
Ve karşıda Cilo dağlarıyla...

Çok güzel görünüyor buradan Reşko tepesi.
Ağrı dağından sonra Türkiye'nin ikinci zirvesi.
4135 metre yüksekliğiyle.
Ve muhteşem görüntüsüyle...

Geziyoruz buzul kayaları arasında vadide.
Yemyeşil otlar, renkli çiçekler içinde.
Buz gibi kaynak suyu içiyoruz peş peşe.
Sıcak çayımızı demliyoruz odun ateşinde...

Dönüyoruz Yüksekova'ya geç saatte.
Sabah gideceğiz Oremar Aşireti'ni ziyarete.
Dağlıca yöresine.
Bir zamanlar terörün kol gezdiği bölgeye...

Oremar Aşireti'nin toplantısı var burada.
Niyetimiz katılmak bu toplantıya.
Ancak sabah elim bir kaza olmuş.
Aşiretten bir genç trafik kazasında vefat etmiş...

Aşiret toplantısı erteleniyor.
Bölgeye giriş izni verilmiyor.
Biz de dönüyoruz geriye.
İstikamet Van'ın Başkalesi'ne...

Şeytan Üçgeni burası.
Hakkari-Yüksekova-Van yol ayrımı.
Sağa sapıyoruz Zap suyunu izliyoruz.
Hakkari'den çıkıp, Van sınırını geçiyoruz...

Tozlu bir köy yolunda ilerliyoruz.
Yolun sonunda Travertenlere geliyoruz.
Pamukkale gibi bir doğal ortam burası.
Zamanında güzel bir yer olmalı...

Kaynak suyu büyük oranda azalmış.
Yer yer kurumuş, kararmış.
Ama küçük alanlar hala canlı.
Yerli turistler buraları da karartmaya kararlı...

Piknik yapanlar, mangal yakanlar.
Canım travertenlere ayakkabıları ile basanlar.
Travertenlerin üzerinde katır koşturanlar.
Hepsi de bizim vatandaşlar...

Akşam Yüksekova'ya dönüyoruz.
Derya Taşar kardeşimizin evine konuk oluyoruz.
Tüm aile orada.
Yer sofrasının etrafında...

Keledoş.
Adı da, tadı da pek hoş.
Yemeğimizi hep birlikte yiyoruz.
İmamoğlu'nun fark attığına hep beraber seviniyoruz...

Ertesi gün veda ediyoruz yoldaşlara.
Hatice Hanım'a, sevgili Derya ve Bahar'a.
Kuş sütü eksik bir kahvaltıyla.
Dönüşümüz Ankara'ya...

Hakkari'ye ilk kez gittik.
Çok güzel yerler gördük, gezdik.
Çok güzel insanlar tanıdık, sevdik.
Çok güzel yemekler yedik, içtik...

Gezdiğin, gördüğün.
Yediğin, içtiğin.
Senin olsun.
Sen, terör'den bahset diyorsunuz biliyorum...

Şair Ahmet Arif, yıllar önce.
Söylemiş benden önce.
Şimdi de ben tekrarlıyorum.
Buna da içten inanıyorum:

Haberin var mı taş duvar
Demir kapı, kör pencere
Yastığım, ranzam, zincirim
Uğruna ölümlere gidip, geldiğim
Zulamdaki mahzun resim
Haberin var mı?
Görüşmecim yeşil soğan göndermiş
Karanfil kokuyor cigaram
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin...


Gezip, sizin de görmeniz dileklerimle:

Hakkari Fotoğraflarım:
https://photos.google.com/share/AF1QipMSIHx4i42pHNNK8o7LnphsLhBxO3W6gbQ_JoJdcN4BXnshjwhUHlHD_kIucZRU9w/photo/AF1QipN2vnos-CjH_FcPCK_9xtTDn0gCEhaF8eFUzmm-?key=ckVjcS16TExLdGVzTzNxTVhGQVlKUnl3WVlaaG13

.