YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

30 Haziran 2023 Cuma

DENGBEJ...

 

- 16 Haziran 2023, Cizre-Şırnak -

Ozanlar saygı görürler ve değerli bilinirler
Bu yeryüzünde yaşayan tekmil insanlar arasında

Homeros, İlyada'dan
....................

Deng, ses anlamında.
Bej de söyleyen, aslında.
İkisi geldiğinde yan yana.
"Sesle söyleyen" manasında...

Dengbejler aslında.
Doğu ve Güney-Doğu Anadolu'da.
Erzurum'da, Ağrı'da, Van'da.
Hakkari'de, Kars'da, Muş'da.
Köyden köye dolaşanlara.
Ses, türkü ve şarkılarıyla.
Deniliyor hikâyeler anlatanlara...

Bu ses ve söz sanatkârları.
Kullanarak sesini ve şarkıyı.
Anlatan uzun uzadıya bir konuyu.
Halk ozanları...

Dengbejler.
Köyden köye giderler.
İlahiler, hikayeler söylerler.
Bazen bunlara kavallar, tefler.
Sazlar, cümbüşler eşlik eder...

Dengbejler.
Sese; biçim, hayat, renk.
Veren kişilerdir...

Dengbejlik de.
Dil aracılığı ile.
Konuları anlatan halka, köylüye.
Tarihi ve kültürel bir gelenektir...

Dengbejler, yazmaktan-okumaktan.
Oldukça uzakta kalan.
Yöre halkının bilgilenmesi.
İçin çok büyüktür önemi... 

Sözlü olay, tarih, kültür.
Ve bunları aktaran Dengbejler.
Önemli bir görevi üstlenirler...

Yöre halkı tarihleriyle ilgili.
Birçok anı ve bilgiyi.
Canlı tutan toplum belleklerini.
Hep bu Dengbejlerden öğrendi...

Anlatılanlar. 
Artık o toplumun malıdır.
Ortak toplum bilinci.
Oluşması için Dengbej'in yüklendiği.
Görevler çok önemliydi...

Böyle bir Dengbej gösterisine.
Denk geldik Cizre'de.
Yüz yılı aşkın yapılanmasıyla.
Mehmet Ağa Kasrı'nda...

Taş bir binada.
Özenle döşenmiş Salonunda.
Dengbej Mesud Ciziri başkanlığında.
Dinledik onu saz arkadaşlarıyla...

Sayın Mesud Ciziri önce anlattı.
Sonra hem söyledi hem çaldı.
Hem Kürtçe ve hem de Türkçe.
Anlaşılabilir net bir biçimde...

Uzun havalar, neşeli nağmeler.
Gırtlaktan taşan sesler.
Hem üzüldük hem neşelendik.
Zaman zaman biz de ona eşlik ettik...

Dengbejler çok sayıda.
Olmuşlar bu coğrafyada.
Eziz Musti, Zulfiqar, Şakiro.
Meryem Xan, Karapete Xaço.
Bunlardan yalnızca birkaçı...


Dengbej Fotoğraflarım:


Bir Dengbej ve Yaşar Kemal:
 
.

24 Haziran 2023 Cumartesi

MEM û ZÎN...

 

- 16 Haziran 2023, Cizre-Şırnak -

Ey gözyaşlarımın aktığı gibi akan nehir
Sabırsız, rahatsız ve âşıkane akan nehir!

Sabırsızsın, kararsızsın ve sakin değilsin
Yoksa kalbim gibi sen de bir deli misin?

Ehmedê Xanî
Mem u Zin, 1695
....................


Bu, gerçek bir hikâyedir.
Cizre'de geçmiştir.
Sene 1451'dir.
İstanbul daha fethedilmemiştir...

Bundan 572 yıl öncesidir.
Diwan Katibinin oğlu Mem'dir.
Cizre Beyi'nin kızı da Zin'dir.
İşte bu, iki gencin trajik öyküsüdür...

Oralarda gelenektir.
Newroz gelir.
Köse-Gelin Oyunu oynanır.
İki genç burada karşılaşır...

İki gönül bir olur.
Gençlerin sevgisi katlanır.
Bu sevgi dillere destan olur.
Ancak yörede kaideler vardır...

Zin, Cizre Beyi'nden istenir.
Bey'in hizmetkârı Beko'dur.
Fitnecinin biridir.
Beko'nun fitneleri etkili olur...

Bey, Mem'i zindana attırır.
Mem, orada hasretinden ölür.
Mem'in cenazesi kaldırılır.
Bu sırada Beko da öldürülür.
Mem ve Beko ayni alana gömülür...

Zin'in Mem'e aşkı halâ büyüktür.
Her gün mezarına gitmektedir.
Gün gelir.
O da Mem'in mezarında can verir.
Ve onunla ayni mezara gömülür...

Cizre'ye giderseniz.
Abdaliye Medresesi'nde görürsünüz.
Mem ve Zin'in mezarı tektir.
Arkada Beko'nun mezarı ile birliktedir...

Bu bir gerçek olaydır.
Cizre'de efsane olmuştur.
Onların ölümünde 240 yıl geçmiştir.
17. yüzyılın sonuna gelinmiştir.
Ehmedê Xanî, Cizre'ye gelmiştir.
Şair kalemini ele almıştır...

Bu efsaneden yola çıkmıştır.
1690-95 arası beş yıl uğraşmıştır.
"Mem û Zîn" destanını yazmıştır.
Manzum yapıt 2655 beyitten oluşmuştur.
Eser; Türkçe, Farsça, Arapça, Rusça.
Ve Fransızca'ya tercüme edilmiştir...

Ali Şir Nevaî'nin Ferhat ve Şirin'i.
Shakespeare'in Romeo ve Juliet'i.
Fuzuli'nin Leyla ve Mecnun'u gibi.
Mem ile Zin de bir Mesnevi... 

Yörede herkes biliyor.
Herkes söylüyor, anlatıyor.
Türkülerde söyleniyor.
Herkes bu sevgiye saygı duyuyor...

Doğruluk, iyilik, güzellik.
Suçsuzluk, zayıflık, çaresizlik.
Toplanmıştır bu eserde.
Mem ile Zin'in kişiliklerinde... 

Kötülük, iki yüzlülük. 
Fitnelik, fesatçılık.
Dalkavukluk da.
Toplanmış Beko'nun şahsında...

Zamanın adet ve örfü, yaşantısı.
Kültürü ve sosyal durumu.
İşlenmiş büyük bir ustalıkla.
Êhmedê Xanî'nin kitabında...

İster inanın ister inanmayın ama.
Mem ile Zin'in ölümünden hemen sonra.
Cizre'nin kadınları 560 yıl önce.
Girmişler kara çarşaflar içine.
Bu sevgiye duydukları üzüntüyle...

Günümüzde bile halâ önlerinde.
Örgülü ve beyaz bir tülbentle.
Mem ile Zin'in ölümsüz aşkını.
Simgeliyorlar siyah çarşafla.
Beş yüz yıl geçse de saygıyla...


Mem ile Zin Fotoğraflarım:

Mem ile Zin'e ağıt:
.


21 Haziran 2023 Çarşamba

GÜNEY-DOĞU ANADOLU YOLLARINDA...

 

- 14-18 Haziran 2023 Van ve çevre illeri -

Ağrı dağında güvercinim.
Bitlis'te Ahlat, Van'da Gevaş'ım!
Ben Bingöl dağlarında çobanım.
Muş'ta kardaşım.
Hakkari'de Ahmed-i Hani, Feqiye Teyran'a kuşum
Ben Cizre yollarında Mem-u Zin ile yoldaşım
Batman'da petrol, Diyarbakır ovasında pamuk
Melik Ahmet dükkanında kumaşım.
Siirt'te Koçero, Mardin'de Süryani, Antep'te Şahin
Urfa'da Halil-ur Rahman sofrasında aş'ım...

Bingöl'lü Şair Hacı Gürhan'ın
"Ben Anadoluyum" şiirinden bir bölüm
....................

14 Haziran'da İzmir'den Pastoral Tur'la çıktık yola, rotamız Van'a doğrudan bir uçuşla. Van'da Ferit Melen Havalimanı'nda buluştuk Tur Rehberimiz Engin Pişkin'le ve BlueWan şirketinden Minibüs sürücümüz Adem kardeşimizle...

Öğlen vaktiydi, Van'ın yemekleri ünlüydü, karnımız acıkmıştı Kuşhanede yerimiz ayrılmıştı. Yemekler biri birinden alımlıydı...

Çorbalar, kavurmalar, haşlamalar, tavalar, mantılar, pilavlar, mumbarlar ama ille de Keledoşlar yenildi, ayranlar içildi ve  Başkale'ye doğru hareket edildi, Güzelsu'ya gelindi, Urartular'ın en önemli dış kalesi olan heybetli Hoşab Kalesi gezildi ve 1671 yapımı Osmanlı Köprüsü görüldü. Yola devam edildi, Başkale ilçesinin Yavuzlar köyündeki volkanik Yiğit dağının eseri, Kapadokya benzeri peri bacalarının olduğu Vanadokya gezildi. Hemen ardından Başkale yakınında  Albayrak köyünde ve bir tepe üzerinde,  Hz. İsa'nın 12 Havarisinden birisi olup mezarının da orada bulunduğuna inanılan, Aziz Bartholomeus Kilisesi gezildi. Nehil ırmağı ve Zap suyu ile birlikte dağların görsel şöleni içerisinde ilerlenip, yol ayrımından sola kıvrılarak ve yüksek dağlar aşılarak düz bir ovada kurulmuş Yüksekova'ya intikal edildi. Gün batmıştı, hava kararmıştı. Ana caddede şöyle bir gezildi ve yeni açılan Hilton Oteline yerleşilip, hemen akşam yemeğine inilip, çağdaş bir ortamda yöresel yemekler yenildi...

Sabah kahvaltıdan sonra hemen Hakkari'ye doğru yola konuldu. Coşkun akan Zap suyuna ulaşıldı ve 68 gençliğinin Boğaz Köprüsünün yapımına karşın tırnaklarıyla 1969 yılında yaptığı Zap asma köprüsüne gelindi. Burayı daha önce görmüş ve yazıp fotoğraflamıştım: 

Köprünün üzerinden geçip, 68 gençliğini saygıyla andıktan sonra yola koyulduk ve bir süre sonra tekrar sola ayrılarak Hakkari ile Yüksekova arasında bulunan dağları, akarsuları, buzulları, yüksek karlı tepeleri, çiçekleri ile bir doğa harikası olan Cennet-Cehennem Vadisine geldik. Çok güzel bir havada ve yemyeşil ortamda gezilip, yüründü, çok güzel vakit geçirildi ve öğlen yemeği Hakkari'li hanımlar tarafından hazırlanmış nefis yöresel yemekler, çay ve ayran eşliğinde midelere indirildi. Dönüşe geçildi, yolda Kırıkdağ köyünde, Nasturilerin inanç yeri Mar Şalita Kilisesi'ne uğranıldı ve kısa bir süre sonra da Şalita şelalesinin dik akan suları altında soğutulan, kan kırmızısı karpuz ziyafeti yapıldı. Yine nefis görseller arasında aşağılara inilip, Hakkari yoluna çıkıldı ve Zap suyu izlenerek akşam üzeri Hakkari'ye girildi... 

Sabah kahvaltımızı Şenler Otel'de yaptıktan sonra Selçuklu döneminden beri varlığı bilinen iki katlı Meydan Medresesi ziyaret edildi. Tekrar Zap suyu kenarında ve yüksel dağlar arasında yol alınarak Irak sınırına sıfır konumda güzel Çukurca'ya ulaştık:

Çukurca'nın eski Taş evlerini görüp, Zap Sofrası'nda sahibesi Rukiye Duran'ın Çikolatalı Kahvesini tattıktan sonra yola çıkıp Zap suyunun Irakta da hızlı akıp Dicle nehrine katılacağını bilerek ona veda ettik ve yine sarp ve haşin dağlar ve derin vadiler  arasında ilerleyerek  önce Cudi dağına ve sonra da Şırnak'a ulaştık. Cudi dağı, Nuh Peygamber'in teknesinin karaya oturduğuna inanılan bir dağ. Bu dağı da arkamızda bırakarak Suriye sınırında ve Dicle nehri kenarındaki Cizre'ye girdik. Şehirde kısa bir gezinti sonrasında, 100 yıl önce yapılmış taş bir yapı olan Mehmet Ağa Kasrı'na gidip. burada yerel kültürün önemli bir bölümü olan Hikaye anlatımı, Şiir ve Türküler, Ağıtlardan oluşan Dengbej örneklerini keyifle izledik. Sonrasında 14. yüzyıldan kalan, kırmızı tuğla mimarili çok güzel Kırmızı Medrese'yi görüp, ardından Hz. Nuh'un Türbe ve Mezarını ziyaret ettik. Sonrasında da Cizre için çok önemli olan ve 575 yıl önce yaşanmış Mem ve Zin aşkının sonunda ortaya çıkan Mem u Zin hikayesini öğrenip, onların mezarlarını ziyaret ettik. Kapalı olduğu için 12. yüzyıl yapımı Cizre Ulucamisi'nin sadece avlusunda dolaşıp, muhteşem minaresini görüntüledik. Akşam serinliğinde de Dicle nehri kenarında yürüyüp Kale duvarları ve Cizre halkı ile bir arada olduk.... 

Otelimiz Dicle nehri kenarında. Eski ismi Divan Oteli. Yeni adı ise Dedeman Oteli olmuş. Beş yıldızlı bir otel. Suriye sınırına sıfır konumda. Sınır, otelin önündeki Dicle nehrinin tam ortasından geçiyor. Dicle kıyısı perde ile geçişlere kapatılmış, Nehrin hemen karşı tarafı bomboş. Hiçbir yapılanma, yerleşme izi yok. Akşam burada yatacağız, sabaha hayr ola...

Sabah kahvaltımızı Otelde yaptıktan sonra Şırnak üzerinden Siirt, Bitlis ve Van için yola koyuluyoruz. Önce Kasrik Boğazı'na uğruyoruz. Burası Cudi ve Gabar dağlarının arasında kalan ve bunların arasından da Dicle'ye dökülen, Kızılsu çayının geçtiği çok dar bir geçit. Büyük İskender'in bu geçitten geçtiği biliniyor. MÖ 400 yılında Sokrates'in öğrencilerinden Ksenefon tarafından yazılan Anabasis ya da Onbinlerin Dönüşü başlıklı kitapta da Kasrik boğazı olarak ismi geçen bir bölge burası. Burayı da gezip, dağlar arasında Şırnak ve Eruh'u da geçip Botan Vadisinin vahşi güzelliği içinde yol alıp, en dar yerinde kanyonu görüntülemeye çalışıyoruz. Hemen ardından Siirt'e geliyor şehir meydanındaki Saat Kulesini görüp, ağzınıza lâyık Siirt Fıstıklarının satıldığı dükkanları ziyaret ediyoruz. Kısa bir yolculuktan sonra beş minaresi ile türkülerimize konu olan kadim Bitlis'e giriyoruz. Kentte yeni bir yapılanma var. Tarihi birçok yapının önlerinin açılması için proje başlatılmış. Önce, 1916 yılında asker olarak Bitlis'te bulunan Mustafa Kemal'in kaldığı binayı görüyoruz. Sonrasında 1216 yılı Selçuklu yapımı muhteşem İhlasiye Medresesi ve ardından B. İskender'in Komutanı Badlis tarafından MÖ 312 tarihinde, kayalar üzerine  yaptırılan haşmetli Bitlis Kalesini görüp, şehirde kısa bir tur atıyor ve 1153 yılı Selçuklu yapımı Ulu Camiyi ziyaret edip ardından Bitlis'e çok yakın ve eski ismi Por olan bir Ermeni köyündeki Haçkar denilen çok güzel işlenmiş büyük mezar taşlarını gördükten sonra Tatvan üzerinden ve Van gölünün güney kıyısından ilerleyerek Gevaş yakınlarında, 1335 yılı Selçuklu yapımı görkemli, taş işlemeli Halime Hatun Kümbeti ve bahçesindeki mezar taşlarını ziyaret edip, Artos dağının muhteşem görüntüsünü de arkamızda bırakarak tekrar Van'a vasıl oluyoruz...
  
Bu gece Van'da, beş yıldızlı Elite World Otelinde konakladıktan sonra ertesi sabah önce Van Müzesini görüp, muhteşem Urartu eserlerini hayranlıkla ve büyülenerek izliyoruz. Van Kalesi ziyaretimizin ardından, çok güzel mimarisiyle bir Urartu sanatı olan Savat işlemeciliğinin yapıldığı ve gül bahçesi içerisindeki muhteşem bir Savat Atölyesini görüp, Savat sanatı konusunda bilgi aldıktan sonra Van Kedi Evini görüyor ve ardından da eski Van şehrinin bulunduğu alanda kalan Kaya Çelebi Camisi ve Hüsrev Paşa Külliyesi isimli iki camiyi görüp, Hüsrev Paşa Camisinin altın varaklı Mihrabı ile Türkiye'de ilk ve tek cami olması ile görülmeye değer bir eserdi...

Öğlende veda ederek güzel Van'a ve can dostlara, yine doğrudan bir uçuşla ve unutulmaz anılarla döndük tilkinin dönüp, dolaşıp geldiği alanlara... 

Güzel bir geziydi.
Her gezi gibi.
Güzel geçti.
Ve mutlulukla sona erdi...

Yeni tanıdığımız dostlara.
Pastoral Tur'a.
Can Rehberimiz Engin Pişkin'e.
Eş Başkanımız Semra kardeşimize.
Canımızı emanet ettiğimiz Adem Keskin'e.
İçten teşekkürlerimle...


Güney-Doğu Anadolu Gezi Fotoğraflarım:

.

18 Haziran 2023 Pazar

ARKAS DENİZ TARİHİ MÜZESİ...

 

- 31 Mayıs 2023, Bornova-İzmir -


ARKAS, temelde.
Gemi taşımacılığı ile.
İştigal etmekte.
Yıllardan beridir İzmir'de...

Ayni zamanda hizmet etmekte.
Spor, Sanat ve Kültür'e.
Koleksiyonları ve dört Müzesi ile.
İzmir'de...
https://yucel-tanyeri.blogspot.com/2021/03/arkas-sanat-urla.html
https://yucel-tanyeri.blogspot.com/2023/05/anadolu-halilari-sergisi.html
https://yucel-tanyeri.blogspot.com/2015/02/arkas-hali-sergisi.html

Bu Müzelerden birisi.
"Deniz Tarihi Merkezi" ismiyle.
Açılmış 2012 senesinde.
1800'lerden beri.
Eskiden yaşadıkları evde.
Bornova-İzmir'de...

Burada 30 yılı aşkın bir sürede.
Toplanan büyük bir titizlikle.
Deniz ve Gemicilik Tarihi ile.
İlgili eserler sergilenmekte...

Üç katlı tarihi bir bina.
Yer verilmiş giriş katında.
Denizcilik ve Gemilerle. 
İlgili çeşitli objelere...

Üst katta.
Geniş bir tarihsel aralıkta.
Kullanılmış olan gemi maketleri ve
Denizcilik tabloları sergilenmekte..

Gemi antika objeleri.
Ve Savaş Gemileri ile ilgili.
Çeşitli eserler de.
Zemin katta görülmekte...

Üç bin senelik denizcilik tarihi.
112 gemi maketi.
127 tane antika gemi objesi.
123 Tablonun sergilendiği.
Bu Deniz Tarihi Merkezi.
Muhakkak gezilip, görülmeli...


ARKAS Deniz Tarihi Merkezi Fotoğraflarım:
.


12 Haziran 2023 Pazartesi

KILIÇ ALİ PAŞA CAMİSİ...

- 23 Mayıs 2023, Tophane-İstanbul -


Kılıç Ali Paşa.
Kaptan-ı Derya.
Tam 16 yıl boyunca.
Osmanlı Donanması'nda...

İtalya haritasında.
Topuğunda değil ama.
Çizmenin burnunda.
Doğuyor Calabria'da.
Buranın Castella'sında...

Doğumu 1500 senesi.
Adı, Giovanni D. Galeni.
İtalyan babası, bir denizci.
İyi biliyor Akdeniz'i...

Giovanni'nin niyeti.
Papaz olmak, seçiyor Napoli'yi.
20 yaşında giderken Napoli'ye.
Esir oluyor Osmanlıya teknesinde...

Sonra Müslüman oluyor.
Ali adını alıyor.
Müslüman olunca azat ediliyor.
14 yıl forsa olarak çalışıyor.
Sonra Korsanlık yapıyor.
Uluç namı ile anılmaya başlıyor...

Uluç, Arap olmayan Korsanları
Tanımlayan bir namdı. 
Sonradan Kılıç lâkabını aldı...

Barbaros'un yanında yetişiyor.
1548'de Turgut Reis'e katılıyor.
1560 yılına geliniyor.
İzmir Sancaktarbeyliği'ne atanıyor...

Getiriliyor 1568 senesinde.
Trablus Beylerbeyliğine.
Atanıyor beş ay geçtiğinde.
Beylerbeyi olarak Cezayir'e...

1565 Malta kuşatmasını yapıyor.
1571 Kıbrıs Seferine katılıyor.
1574 Tunus'u fethediyor.
Haçlılara karşı İnebahtı'nda.
Donanmanın bir bölümünü yönetiyor...

Donanma bozguna uğruyor.
Ama kendisi başarı gösteriyor.
Kaptan-ı Derya olarak atanıyor.
1584 Kırım Seferi'ne katılıyor.
25 Haziran 1587'de ölüyor...

Tophane İskelesinin başında.
Bu büyük Kaptan-ı Derya anısına.
Deniz kıyısında.
Bir Külliye yapımına.
Başlanıyor Mimar Sinan'ca...

Cami, Hamam, Medrese.
Ve bir de Sebil'den oluşan Külliye.
Ve sonradan eklenen Türbe'siyle.
O senelerde deniz üzerinde.
Dolgu yapılarak oluşan özelliğiyle. 
İlk bu Cami günümüzde Tophane'de...

Kılıç Ali Paşa Camisi.
Ayasofya'nın küçük bir benzeri.
İçindeki İznik Çinileri.
Vitray ve Hat düzenlemeleriyle.
Olağanüstü bir Cami niteliğinde...


Kılıç Ali Paşa Camisi fotoğraflarım:

.

8 Haziran 2023 Perşembe

KUZGUNCUK...

- 21 Mayıs 2023, Kuzguncuk-İstanbul -

Mamur Kuzguncuk Kasabası'nın vasıfları: 
Fatih devrinde Kuzgun Baba oturduğu için ismine Kuzguncuk derler. 
Bu da Üsküdar mevleviyetinde bir subaşılıktır. 

Evliya Çelebi Seyahatnamesi
1. Cilt, 2. Kitap sayfa: 429
.....................

Kuzguncuk, İstanbul'da.
Boğazın Anadolu kıyısında.
Üsküdar'dan biraz ileride.
Beylerbeyi'nden hemen önce...

"Beykoz'da oturmalı
Beykoz'da çalışan adam
Fakat Kuzguncuk güzel yerdir
ve gayet nefis yapar gül reçelini
pansiyoncu Madam"

Demiş şairimiz.
"Kuzguncuk" şirinde
Nazım Hikmet...

"Ben Kuzguncuk'ta
yeşil bir dal buldum
ona tutundum..."

Demiş bir diğer şairimiz.
Can Yücel de.
Hem oturmuş bu semtte.
Hem de müdavimi imiş  sahilde.
İsmet Baba Meyhanesi'nde...

Kuzguncuk gerçekten de.
Güzel bir yer boğaz sahilinde.
Ve yukarıya doğru tepelerde.
Yaşamak güzel olsa bu semtte...

Bir Pazar sabahında.
Çınaraltı Meydanı'nda.
Başladık kahvaltı sonrasında.
Gezinmeye Kuzguncuk'da...

Dolandık daracık yollarında.
Renkli evler arasında.
Ve Perihan Abla.
Dizisinin çekildiği sokaklarında...

Ait olan Sultan M. Reşat'a.
17 dönüm alanda.
Kuzguncuk Bostanı'nda.
Gezdik yeşillikler arasında...

Yan yana olan 1835 tarihli.
Surp Kirkor Lusaroviç Kilisesi.
1878 yılı yapımı.
Beth Ya'akov Sinagoğu.
Rum Ortodoks, 1831 tarihli.
Ayios Panteleimon Kilisesi
Ve 1952 senesi.
Yeni Camisi ile burası dini.
Bir hoşgörü semti...

Andığım şimdi rahmetle.
Lise arkadaşım 60 yıl önce.
10 yıl evvel Arif Nazlıoğlu ile.
Kuzguncuk'un tepelerinde.
Gelmiştim Abdülmecid Köşküne...

Bu defa da.
Samsun'dan arkadaşım Kayhan Tuncay'la.
Birlikteydik Kuzguncuk sahilinde.
Huzurun Başkentinde...


Kuzguncuk Fotoğraflarım:
.

4 Haziran 2023 Pazar

TUTANKHAMUN HAZİNESİ...

 

- 21 Mayıs 2023, UniqExpo-İstanbul -


Tutankhamun.
Bundan 3350 yıl önce.
MÖ 1342-1325 senelerinde.
Yaşadı Mısır ülkesinde...

Babasının ismi.
Amenhotep idi.
Üvey Annesi Nefertiti'ydi...

Babası Amenhotep.
Mısır'ı çok tanrılı dinlerden.
Tek Tanrıya, Aten'e çevirmişti.
Güneş'i tek Tanrı kabul etmişti...

Amenhotep adı.
"Amon hoşnuttur" anlamındaydı.
Amon, eski bir Mısır Tanrısıydı.
Bu ismini değiştirdi.
Akhenaten, yani
"Aten'in hizmetkârı" yapmıştı...

Oğlu doğunca da ismini.
"Aten'in yaşayan imgesi".
Yani.
"TutankhAten" olarak vermişti...

TutankAten çocuktu.
8-9 yaşındaydı.
Tahta çıktı.
18. Hanedanın son Kralıydı...

Antik Mısır halkı.
Tek Tanrılı dini benimsememişti.
TutankhAten'in ilk işi.
Adını değiştirdi...

TutankhAmon, yani.
"Amon'un yaşayan simgesi".
Anlamındaki adını kullandı.
Ve hep Tutankhamun diye anıldı...

Tutankahmun önemli işler yapmadı.
Bir bacağı sakattı.
Birçok genetik hastalığı vardı.
Başka hastalıkla başı dertteydi.
17 yaşında vefat etti...

Bu erken bir vefattı.
Cesedi 70 günde mumyalandı.
Krallar Vadisinde mezar hazırlandı.
Değerli eşyalarla buraya kaldırıldı...

Aradan üç bin yıl geçti.
Krallar Vadisindeki.
Firavun mezarlarının hemen hepsi.
Açılmış, yağmalanmış, eşelenmişti...

Tutankhamun'un mezarı ortada yoktu. 
Bir türlü bulunamıyordu.
Arkeologlar araştıryorlardı.
Ancak bir türlü bulamıyorlardı...

1915 yılıydı.
Tutankahamun'un bu mezarını.
Howard Carter adlı araştırmacı.
Uzun uzun aradı...

Tam yedi yıl sonra.
1922 yılında.
Kazı alanına su taşımakta.
Olan bir çocuğun su testisini.
Koyduğu taşın çevresindeki.
Bir çöküntü yeri.
Mezarı tesadüfen keşfettirdi...

KV 62 kodlu mezar bulundu.
3250 yıl sonra ilk kez açıldı.
İçinde tam 5398 obje vardı.
Nesnelerin tümü çok alımlıydı.
Çıkan eşyaların sınıflaması.
10 yılı buldu...

Bunların içinde en mükemmeli.
Yaklaşık 10 kg ağırlıkdaki.
Ve paha biçilmez değerdeki.
Kral Tut'un Altın Maske'siydi...

İşte bu maske.
Ve mezardan çıkan 409 obje.
Replikaları olsa bile.
Keşfinden tam 100 yıl geçtiğinde.
Sergilendi beş ay süreyle.
İstanbul UniqExpo Merkezinde...

Serginin son gününde.
Burayı ziyaret ettim ben de.
Arkadaşım Kayhan Tuncay'la.
Büyük bir keyifle İstanbul'da...


Tutankhamun Hazineleri Sergisi fotoğraflarım:

Ayhan Sicimoğlu'ndan bu Sergi (video):

Tutankhamon Mezarı nasıl bulundu (video):

Mezarının bulunma Öyküsü (Fatih Altaylı:
.

1 Haziran 2023 Perşembe

ŞABAN AĞA CAMİİ...

 

- 7 Mayıs 2023, Eskihisar-Yatağan -

"Aşağıda çarşı içinde Tabakhane Camii ki Sulu Cami derler, bir zengin bezirgânın yapısıdır. Kiremitsiz kârgir kubbe kireç sıvalı bir geniş eski camidir, ama avlusu yoktur. Dış yan sofanın solunda cami duvarına bitişik bir sultan medfundur. Camiin taşra solunda tahta sofa altında iki değirmen yürütür bir ab-ı hayat su kaynayıp akar, bütün cemaat ondan abdest tazelerler. Su oradan aşağı tabakhaneye ve oradan bağ ve bahçelere dağılır. Onun için bu camiye Sulu Cami derler, gayet mesiregâh yerdir. Camiin taşra sofalarında mermer sütunlar üzere küçük kubbeler vardır".

Evliya Çelebi Seyahatnamesi
9. Kitap, I. Cilt
....................

Şaban Ağa Camisi.
Antik ören yeri.
Stratonikeia kazı alanı.
Hemen girişinde konumlu...

Eski kitabesi olmadığı.
İçin Caminin ne zaman yapıldığı.
Bilinmemekle birlikte.
Kanunî Sultan Süleyman'ın
Rodos Seferi döneminde.
Namaz kıldığı bu Camide.
Rivayet edilmekte...

Caminin tamir edildiği dönemde.
Konulan kitabesinde.
İnşa edildiği 1876 senesinde.
Banisinin ismi nedeniyle.
Şaban Ağa Camii olarak bilinmekte...

Giriş kapısının hemen solunda.
Mermerden bir mezar bulunmakta.
Mezarın üzerinde bir not olmasa da.
Bunun Caminin yapımcısına.
Ait olduğu sanılmakta...

İlginç bir Cami burada.
Konumu, yapısı, coğrafyasıyla.
Çünkü Caminin hemen altında. 
Geniş bir su kanalı bulunmakta...

Şimdilerde kurumuş olsa da.
İçinden su akmasa da.
Geçmiş zamanlarda.
Bir değirmen çevirecek suya.
Sahip olduğu anlaşılmakta...

Caminin hemen yanında.
Yeni yapılan onarımlarla.
Bir Ev ve bir Hamam bulunmakta...

Bu yapıların da.
Ait olduğu 14-15. yüzyıla.
Selçuklu döneminden sonra.
Menteşe Beyliği zamanında.
Yapıldığına inanılmakta...

Antik yapı alanında.
Ait olan sonraki yıllara.
Cami, Ev, Hamam gibi yapılara.
Çok fazla rastlanılmamakta...

Bu özelliğiyle.
Stratonikeia kenti de.
Gerçekten görülmeye.
Değer antik bir bölge...


Şaban Ağa Camisi ve Selçuklu Hamamı fotoğraflarım:
.