YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

31 Mart 2020 Salı

ANKARA GEMİSİ...


ABD Donanmasına ait Hastane Gemisi USNS Comfort dün New York Limanına demirledi ve Corona Salgını ile mücadele için göreve başladı. Gemi 1000 yatak kapasitesi ile New York'da 60.769'a çıkan Covid-19 hasta sayısının tedavisinde önemli bir rol üstlenecek.

Bizim de bir zamanlar Ankara yolcu gemimiz vardı.
Öyküsü şöyleydi:

2.Dünya Savaşın bitiminden hemen sonra 1945 yılında, ülkemizde, deniz yollarındaki yolcu talebini karşılamak için, yeni yolcu gemilerine ihtiyaç duymaktadır. Alınması düşünülen gemiler için ilk müracaat edilen ülke olarak Amerika düşünülür. Amerika’nın elinde, ihtiyacımızı karşılayacak çalışır durumdaki 6 gemi, yolcu gemisi olarak kullanılmak üzere satın alınır.
Bu gemilerden bir tanesi de 125 metre uzunluğunda, 19 metre genişliğinde, 1933  yapımı  “Solace” adıyla Amerikan Deniz Kuvvetleri tarafından kullanılan bir hastane gemisiydi.

 7 Aralık 1941 günü Japonlar Hawai adalarındaki Amerikan Pasifik filosuna büyük bir saldırı düzenlerler ve bu saldırı sonucunda gafil avlanan Amerikan güçleri 2400 Amerikan askeri ölür, 188 savaş uçağı kaybeder ve 96 zırhlısı batırılır fakat yalnız bir gemi hasar görmez. Çünkü, bu geminin her iki yanında da: “ gayet büyük haç” işaretleri bulunan Solace isimli hastane gemisidir. 25.000 Amerikan gencini, savaş bölgelerinden, Amerika’ya taşır. Savaş sonrasında ise, Solace gemisi sayesinde hayatını kurtaran Amerikalı gençler bir dernek kurarlar ve bir madalya yaptırırlar. Madalyanın üzerinde, gemisinin resmi bulunur ve bu madalyaları takmaya başlarlar. Amerikan devleti, bu durumdan rahatsız olur çünkü  Amerika’da gemi, savaş karşıtlarının bir simgesi haline gelir. 1948 yılında, Solace gemisi Türkiye’ye yolcu gemisi olarak satılır. Bu güzel gemi aynı yıl, yapılan tadilatlar sonucu, bir çok kamaralı bir turistik yolcu gemisi haline sokulur. İsim olarak ise “Ankara”olarak değiştirilir. Uzun bir yolculuktan sonra, Türkiye’ye getirilir.

Gemi öncelikle beyaz renge boyanır, güzel ve rahat bir gemi olan Ankara gemisinin geniş salonları, rahat yemekhaneleri ve bir de garajı bulunmaktadır. Yani, yolcuların araçları da, geminin yan tarafındaki kapaklar açılarak, iç bölümde bulunan garaja alınabilmektedir. Ankara gemisinin her sefere çıkışı ve her seferden dönüşü, gazete sütunlarında haber olur.

Ekim 1977 tarihinde, gemi sökülmek üzere Haliç Tersanesine yanaştırıldığında tüm güverte üstü sökülür ve kesilip ayrılır. 1979 yılında ise bir römorkör eşliğinde İzmir Tersanesine çekilerek götürülür.

Bu sırada; İstanbul-Kasımpaşa Camialtı Tersanesi yanında bulunan ve 1776 yılında, Sadrazam Çorlulu Ali Paşa tarafından yaptırılan Çorlulu Ali Paşa camisinde çatıdaki onarım sırasında kullanılan kaynak nedeniyle büyük bir yangın çıkar ve hasara neden olur. 1980 yılında Caminin restorasyonuna başlanır. Deniz Kuvvetleri Komutanlığına bağlı Haliç Tersanesi yakınlarındaki caminin onarımı tamamlanır. Ancak şadırvan kısmının onarımına sıra geldiğinde, şadırvan çatısının kurşun bölümünün yenilenmesi gerektiği anlaşılır. Ancak kurşun bulunmamaktadır. Kıtlık yıllarında o zamanın en büyük bankalarından Etibank dahi, kurşun talebini geri çevirir. Şadırvan, çatısız kalma durumundadır. Birçok yere, şadırvan çatısı için kurşun plakalara ihtiyaç bulunduğu haberleri gönderilir.

İzmir-Aliağa Tersanesinde römorkör eşliğinde getirilen Ankara gemisi, tamamen sökülerek, jilet olmayı beklemektedir. Bu sırada; İstanbul’dan gönderilen, şadırvan çatısı için kurşun ihtiyacı bulunduğu haberleri buraya kadar ulaşmıştır. Aliağa Tersanesinde görevli, emekli bir asker geminin mazisini, geminin bir hastane gemisi olarak kullanıldığını bildiğinden geminin içinde kurşun bulunabileceğini düşünerek, İstanbuldaki sökümde, dokunulmayan gemi duvarlarında araştırma yapar ve Röntgen odasının duvarlarında, kurşuna rastlar. Duvarlar söküldüğünde ise, röntgen odası olarak kullanılan yerin duvarlarının, radyasyondan korunmak için tamamen kurşun kaplanmış olduğunu görür.

İstanbul Haliç Tersanesine haber verilir ve buradaki görevliler gelirler, hayretler içinde, Ankara gemisinin, daha önce röntgen odası olarak kullanılan, kamarasının odasının duvarlarındaki kurşun levhaları sökerek, İstanbul’a götürürler ve Çorlulu Ali Paşa Camisinin şadırvanının çatısı bu kurşun levhalarla kaplanarak, restorasyon çalışmaları tamamlanır. Çorlulu Ali Paşa zamanında Padişah’ın kızıyla evlenerek, Saraya damat olarak giren, daha sonra Sadrazamlık mevkiine kadar ulaşan ve İsveç-Rus savaşında, İsveç tarafının tutulmasını sağlaması ve İsveç’in Ruslara yenilmesi nedeniyle idam edilerek öldürülen bir Paşadır. (bilgi internetten alınmıştır)

Ankara gemisi, 5 Mayıs 1981 tarihinde İzmir-Aliağa Tersanesinde tamamen parçalanarak yok edilir.

Akdeniz, Karadeniz, İzmir, Ordu, Samsun, Marmara ve Truva gemilerimizin nerede olduklarını bilen, gören var mı acaba?

Ankara Gemisi

 .

25 Mart 2020 Çarşamba

UKRAYNA GRAFFİTİ...




Bulunduk Ukrayna'da.
Değişik zamanlarda.
Farklı mekanlarda.
Kiev'de, Lviv'de, Odessa'da...

Her gittiğimde Ukrayna'ya.
Karşılaşıyordum sokaklarında.
Binaların duvarlarında.
Çok güzel graffiti ve mural'larla...

Bir sokak sanatı.
Rengarenk yapıtları.
Gizli anlamlı.
Mural'lar ve duvar yazıları...

Artmış bunlar özellikle.
2014 tarihinde.
Ukrayna Devrimi ertesinde.
Protesto gösterilerinde...

Ülkeleri farklı.
Yaklaşık 200 sanatçı.
Davet edilmiş Ukrayna'ya.
Sokakları, duvarları boyamaya...

Görebilirsiniz bunları.
Bu sanat yapılarını.
Kiev'in sokaklarında.
Ve Dinyeper Nehri kıyılarında...

Daha ayrıntılı.
Görmek isterseniz bu yapıtları.
Öğrenmek isterseniz anlamlarını da.
Gezdiriyorlar sizi belirli bir ücret karşılığında:


Ukrayna'dan Graffiti ve Mural Fotoğraflarım:
.

24 Mart 2020 Salı

ALİ COŞKUN...



Ali.
Neşeli bir Tıp öğrencimizdi.
Kılçık'da çok güzel ve anlamlı karikatürler çizerdi.
Bizi düşündürür, güldürür idi...

Kılçık'da gelişmesinde katkılarım oldu.
Öğrenci iken "Karikatür Albümü"nü çıkarttı.
1985 ve 87'de iki "Karikatür Sergisi" açtı.
1987'de Doktor oldu sonra irtibatı kaybettim...

Bu arada Mecburi Hizmet yaptı.
Asker oldu, evlendi, çoluk-çocuğa karıştı.
Biyokimya Uzmanlığı'nı aldı.
Yeni bir Mecburi Hizmet daha yaptı...

Son üç yılda atağa kalktı.
2018'de Kızıl Elma Türk Tarihi.
2019'da Karikatürlerle Tıp Tarihi.
Ve Fenerin Karanlıkla Mücadelesi.
Karikatür kitaplarını yayınladı...

Karar vermiş 2019'un ortalarında.
Karikatürlerle Tıp Tarihi kitabını bastırmaya.
Rica etti  bana, eski Hocasına.
Bu kitabına bir Önsöz yazmama...

Ben de oturdum kalemi aldım.
Ve aynen şunları yazdım :
....................

"Ormanda bir grup hayvan toplanmış.
Aralarında maç yapıyorlar.
Maçın ilk yarısında A takımı 4-0 öne geçmiş.
İkinci yarıya B takımı karıncayı çıkartıp yerine kırkayak’ı sahaya sürmüş.
Kırkayak’ın müthiş oyunu ve 6 golü ile sonuçta maçı B takımı 6-4 kazanmış.
Maçtan sonra A takımının antrenörü gelmiş ve Kırkayak’a merakla sormuş:
Bu kadar güzel oyuncuydun, niçin ilk yarıda oynatmadılar seni”?
Kırkayak yanıtlamış:
İlk yarıda ayakkabılarımı bağlamakla meşguldüm…

Dr. Ali Coşkun’u OMÜ Tıp Fakültesinde öğrencilik yıllarında tanıdım.
14 Mart’larda çıkan gülmece dergimiz Kılçık’ın sorumlusuydum.
Gönüllü öğrencilerimizle birlikte çıkartıyorduk bu dergiyi.
Espirili, gır gır bir öğrenci katılmıştı aramıza 80’li yıllarda.
Ali çok güzel ve anlamlı karikatürler çiziyor, neşesini çizgileriyle Kılçık’ımıza katıyordu.
Okulu bitene kadar beraber çalıştık Kılçık’ta.
Mezun olmadan da 1986’da “Karikatür Tarihi” başlıklı bir kitap çıkarttı.
Gerçekten anlamlı Tıp karikatürleri ile dolu mükemmel bir kitaptı.
Hala kütüphanemde durur o kitap.
Arada bir bakar, eski günleri ve Ali’yi hatırlarım.
Ali, 1987’da Fakülteyi bitirdi, Hekim oldu.
Önce Mecburi hizmet, sonra Askerlik, sonra Uzmanlık, sonra tekrar Mecburi Hizmet…
Ardından Biyokimya Uzmanı olarak Ünye’ye yerleşme.
Derken, Ali’yi unuttuk biz.
Taa ki geçen seneye kadar.
Ali, 2018 yılında ikinci Karikatür kitabını yayınladı.
Türk Karikatür Tarihi” başlığıyla.
Bir örnek de bana getirdiğinde sordum:
Ali, 32 senedir neredeydin, niye çizmedin” diye.
Yanıtladı: “Hocam, göbeklendim artık eğilip çizemiyordum da…”

Her Bilim dalının önemli bir tarihi geçmişi ve gelişimi vardır.
Tıp Tarihi bunların içerisinde belki de en eskisidir.
İlk insan bile hasta olduğunda kendi kendisini tedavi etme yolunu aramıştır.
Aradan geçen 10 bin yıla yakın zamanda büyük gelişimler olmuştur.
Her Hekimin bu gelişmelerden muhakkak bilgisi olmalıdır.
Bunun için Tıp Tarihi denilen bir Bilim Dalımız da mevcuttur.
Karikatürlerle Tıp Tarihi” kitabı da bu konuda bir ilktir.
Sevgili öğrencim Dr. Ali Coşkun da sanıyorum bu gelişimi irdeleyecektir.
Güzel ve anlamlı çizgileriyle, ilginç yorumlarıyla…

İhtiyârımla olur muydum bu âlemde Tabip
Vakıf olsam âlemin bunca devasız derdine… 
demiş eski Hekimlerimizden Esad Paşa.
Tıp bilimi tüm dertlere deva bulana kadar, Tıp geçmişimizin bu güzel serüvenini sevgili Ali Coşkun’un renkli anlatım ve çizimleri ile birlikte incelemek güzel olacak...
....................

Sevgili Ali, Doktor olmasaydı.
Mesleğinde bu kadar yoğun çalışmasaydı.
Çok iyi bir karikatürist olacaktı.
Ama o zaman da hastalarına yaralı olamayacaktı...

Aşağıda.
Vereceğim bağlantıda.
Onun eski ve yeni karikatürlerini göreceksiniz.
Kararı da siz vereceksiniz:


Ali Coşkun Karikatürleri:
https://photos.google.com/share/AF1QipNn7i2ctwx7lrnev-TLA9Pu6avhVWXJD5H0onGrOUb2jSX3ZoxA4cQ7KRmrds4qRw/photo/AF1QipOLGjhTYKNqXYR5GV5BwXSzMkuLqveV7Bhoq8Tt?key=amhwZk5nTEVoVlZGMXEtMFJhNmlRMkxiVW9GM2d3
.

19 Mart 2020 Perşembe

OHLSDORF MEZARLIĞI...


- 18 Mayıs 2019, Hamburg-Almanya -

Ohlsdorf Mezarlığı.
1877'de Hamburg'da yapıldı.
Wilhelm Cordes planladı.
Amacı burada bir cennet yaratmaktı...

Yaklaşık 4000 dönüm alanıyla.
Parkları, bahçeleri, ağaçlarıyla.
En büyük yeşil park mezarlığı dünyada.
1.5 milyon kişi gömülmüş buraya...

Ohlsdorf Mezarlığı'nda.
Günümüzde 400 bin mezar bulunmakta.
İçinde 17 km asfalt yoluyla.
Ve 300'den fazla çalışanıyla...

450 çeşit farklı ağaç türüyle.
Akarsularıyla, çiçekleriyle, göletleriyle.
800'den fazla heykeliyle.
Etkileyici bir yer burası bahçe mimarisiyle...

100 yaşını aşan 10 bin ağacıyla.
Toplamda 30 bin'den fazla ağaçla.
Rhododendron ormanlarıyla.
Burası günümüzde eşsiz bir bitki cenneti...

Çok sayıda kuş ve hayvan türleri.
8 yarasa ve 284 kelebek çeşidi.
Baykuşlar, geyikler, arı kolonileri.
Bu mezarlığın ayrı bir doğal güzelliği...

Mezarlıkta bulunmakta birçok Anıt ve Kafe.
13 Şapel ve bir de Müze.
Dünyadan yılda yaklaşık 2 milyon turiste.
Kapılarını açmakta bu muhteşem bahçe...

Ohlsdorf Mezarlığı'nda.
Yer var tüm dinlere ve uluslara.
Mezarlıkta her ölüye, her bireye.
İzin var dua töreni yapılmasına serbestçe...

Şairler, yazarlar, sanatçılar.
Askerler, ressamlar, bürokratlar.
Ünlüler, sporcular, politikacılar.
Çoğu Ohlsdorf Mezarlığı'nda yatmaktalar...

Bunların yanında aile mezarları var.
Bölümler halinde mezarlar var.
Savaş Mezarları var.
Sel mağdurları mezarları var...

28'den fazla ülkeden.
3000'i aşkın sayıda.
Ulusal Sosyalist zulüm kurbanının.
Mezarları da var...

1943'de Hamburg bombalanmış.
Tam 35.918 kişi ölmüş.
Hepsi toplanmış.
Burada toplu mezar'a gömülmüş...

Polis mezarları.
Ölen Sovyet Savaş Esirleri mezarları.
İngiliz Milletler Topluluğu mezarları.
Hollanda Savaş mezarları hep buradalar...

Bunların yanında meşhurlar da var:
Fizikçi Hertz de burada.
Müzikçi James Last da burada.
Başbakan Helmut Schmidt ve eşi de burada...

Çok geniş, temiz, sessiz bir alanda.
Yeşillikler içinde, rahat ve huzurla.
Çok güzel vakit geçiriyorsunuz burada.
Ağaçlar, kuşlar, çiçekler arasında...

Sözün özü:
Ohlsdorf Mezarlığı farklı bir yer.
Burası birkaç saat gezilecek değil.
Ömür boyu yatılacak bir yer...

.

16 Mart 2020 Pazartesi

TANYERİ FONTU...



Övünmek gibi olmasın ama.
Gençliğimden bu yana.
El yazım pek güzeldir.
Bilen bilir...

Doktor yazısı gibi değildir.
Harfler düzgündür.
Cetvel gibidir.
Beğeniyle okunabilir...

Gençliğimizde bir şeyler.
Çiziktirmişimdir.
Beğenilmiştir, beğenilmemiştir.
Ama çizmişimdir....

Bunlardan en ünlüsü Hacettepe amblemidir.
53 yıl önce tarafımdan dizayn edilmiştir.
Hala da çok beğenilir.
Tıp Fakültesi öğrencisi iken çizmişimdir:

Geçenlerde İnstagrama.
Şöyle bir göz attığımda.
Tesadüfen karşılaştım "Tanyeri Font"la.
Ayshelifdesign imzasıyla...

Ayşe Elif Erol gerçek ismi.
Hacettepe Tıp Fakültesi.
Dönem IV öğrencisi.
Benim 50 yıl önceki halim sanki...

Hacettepe'de İngilizce bölümünde okuyor.
Tekvando yapıyor, Voleybol oynuyor.
Piyano çalıyor, Resim yapıyor.
Grafik tasarımlarıyla uğraşıyor...

Çok iyi bir bilgisayar kullanıcısı.
Adobe Photoshop biliyor.
Hacettepe Tıp Fakültesi Bilimsel Araştırma Topluluğu.
HÜTBAT'ın afiş ve materyallerini tasarlıyor...

Hacettepe Tıp Fakültesi eski Dekanı.
Prof. Dr. Serhat Ünal bir logo çizimi ister.
Ayşe Elif'den çizmesini rica eder.
Ve "sen de bir Yücel Tanyeri olabilirsin" der...

"Senin gibi bir.
Öğrenci iken Amblemimizi yapmıştı" diye söyler.
"50 yıldır onun hikayesini anlatıyoruz" der.
Bu söz Ayşe Elif'i çok etkiler...

Ayşe Elif bir gün Kütüphanede çalışırken.
Hacettepe amblemindeki "h" harfi ile uğraşırken.
Benzeri harflerle "hacettepe" yazar.
Yazı çok hoşuna gider, bunu dijitale aktarır...

Çevreden güzel tepkiler, beğeniler gelir.
Ayşe Elif, üzerinde biraz daha düşünür.
Bu yazıyı biraz daha geliştirir.
"hacettepe üniversitesi" yazacak hale getirir...

Bu sırada İnstagram'da.
Bir bölüm görür, "36 days of Type" adıyla.
Burada, 26 harf ve 10 rakamla.
Yazı tasarımları (font)lar kurgulanmakta...

Çok sayıda sanatçı bu etkinliğe katılıyor.
Farklı yöntemlerle yapılan fontlar tasarlanıyor.
İnstagram üzerinde paylaşılıyor.
Ve beğenilenler de bu alanda sergileniyor...

Sevgili Ayşe Elif bu fontu geliştirir.
Bu tasarıma katılmaya niyetlenir.
Düzenlediği ilk Font'un ismini, hiç görmediği ve tanımadığı.
Amblemin yaratıcısının soyadı "Tanyeri" ismini verir...

Bu büyük bir vefa örneğidir.
Mesleğinin büyüğüne hürmettir.
Kadir bilirliktir.
San'ata verilen değerdir...

Her gün bir harf yayınlanmakta.
İnstagram'da
Ayshelifdesign alanında.
Tanyeri fontu adıyla...
https://www.instagram.com/ayshelifdesign/

Fontun tamamlanmasına.
22 gün var daha.
Kullanılması Font'un bilgisayarlarda.
Dönüşmesi zaman alacak .ttf uzantılı formatla...

Teşekkür ediyorum Ayşe Elif'e.
Tüm yüreğimle, sevgimle.
Hacettepe amblemiyle.
Yarattığı Tanyeri fontu ismine.

Umuyorum geçecek Ayşe Elif.
Beni de hem çizgileriyle.
Hem de mesleğinde.
Yakın bir gelecekte...


Ayşe Elif Erol Font ve Fotoğrafları:
https://photos.google.com/share/AF1QipMEHgQh0UVPM6QIsDXDwOMlFOQNMH5-D2wCYWnljd3TdNGSHSOgpch7DlAbrbaU9A/photo/AF1QipPBrO74eG3ySmHQaaLjJhJoPgOdUUS5j2TRUxfj?key=b1IwNkpUNkJKTlJsYkpOd0hCNEVaVnc4QU9ERHhB
.

5 Mart 2020 Perşembe

LATİN GRAFFİTİ...



Duvar yazıları Graffitileri
Ve Mural denilen Duvar Resimlerini.
Anlatmıştım Bloğumda.
Geçen Şubat ayında...
https://yucel-tanyeri.blogspot.com/2020/02/graffitizmir.html

Doğan, Meksika'da.
1886 yılında.
Ressam Diego Rivera.
Can vermişti duvar resmi Mural'lara...

Aradan geçen zaman içinde.
Dünyada büyük değişimler olmuştu haliyle.
Hem Duvar Resimleri'nde.
Hem de Graffitiler'de...

Mural ve Graffiti.
Dünyada pek farklı değildi.
Şekilleri, yazıları ve biçimleriyle.
Hatta renklendirmeleriyle...

Ama farklıydı şehirden şehire.
Bir ülkeden, diğer ülkeye.
Hatta bir kıta'dan diğer kıta'ya.
Fikir ve mesajlarıyla...

Haliyle farklıydı sosyal yaşam da.
Kültürler de, politikalar da.
Londra'da, Bombay'da, Havana'da.
Asya'da, Avrupa'da, Amerika kıtası'nda da...

Bu kez de.
Murallar'la, Graffitiler'le.
Olacağız bir arada.
Amerika kıtasında...

Arjantin'de, Şili'de.
Amerika Birleşik Devletleri'nde.
Küba'da, Meksika'da.
Honduras'da, Uruguay'da...

Washington'da, Chiapas'da.
Oaxaca'da, Boca'da,
Havana'da, Santiago'da.
Valparaiso'da, Colonia'da...


.

2 Mart 2020 Pazartesi

HALİS DOKGÖZ...



1980'li yıllardı.
OMÜ Tıp Fakültesi yeni açılmıştı.
"Kılçık" adlı bir gülmece dergimiz vardı.
Her yıl 14 Mart Tıp Bayramı'nda çıkardı...
https://yucel-tanyeri.blogspot.com/2008/01/kilikli-yillarim.html

Kılçık, aslında Tıp öğrencilerinin yayınıydı.
Dekanımız.
Gürler İliçin Hocamızdı.
Beni bu derginin sorumlusu yapmıştı...

Çalışamalar aylar öncesinden başlardı.
İstenilirdi Tıp öğrencilerinin katkısı.
Tıbbi esprileri, yazıları, fıkraları.
Karikatürleri ve anıları...

Çoğu Lise'yi yeni bitirmiş öğrencilerdi.
Üniversite'ye yeni girmişlerdi.
Önce onları yüreklendirmeli.
Yazıları, espirileri, çizimleri istenmeliydi...

Ders programları yoğundu.
Derslerine çalışmaları gerekiyordu.
Çoğunun boş vakti olmuyordu.
Az sayıda öğrenci katkıda bulunabiliyordu...

Ama yürekliler de vardı.
Bir şeyler üretmek istiyorlardı.
Çekinerek çizimlerini getiriyorlardı.
Kılçık'da yayınlanınca da çok seviniyorlardı...

Bunlardan birisi.
Dönem II öğrencimizdi.
Adı Halis Dokgöz idi.
Çizgisi, espirileri iyiydi...

Moral verdim.
Destekledim.
Yüreklendirdim.
Çizimlerini beklediğimi söyledim...

İlk karikatürleri Kılçık'da yayımlandı.
5 yıl boyunca çizimleriyle katkı sağladı.
Çok sayıda karikatür yaptı.
6 yılın sonunda Doktor oldu...

Hem Hekimlik yaptı.
Hem de GırGır, LimonÇarşaf.
GümGüm, Hallo, BulvarAkrep.
Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet'de.
Karikatürleri yayınlandı...

Bu arada Mecburi Hizmet ve İhtisas'ını tamamladı.
Adli Tıp Uzmanı oldu.
Mersin Üniversitesi'ne atandı.
Orada önce Doçent ve sonra da Profesör oldu...

Bu arada karikatürleri; Yunanistan, İran, Belçika.
Güney Kore, Kıbrıs, Çin, Portekiz Polonya.
Sırbistan, Hindistan, Norveç, Romanya.
Yayınlandı Kırgızistan, Azerbaycan ve Almanya'da...

1989'da "Güneşin Girmediği Yere" başlıklı.
İlk Karikatür Kitabı'nı yayınladı.
İlk kişisel Sergisini 1991'de Tıp Fuarı'nda açtı.
Pek çok ortak ve karma Sergi'ye katıldı...

2010 yılında.
Türk Tabipleri Birliği yayınları arasında.
"Çizgisel" başlıklı.
İkinci Karikatür kitabı yayınlandı...

2019'un son aylarında.
"Metafor" adında.
Üçüncü Karikatür kitabı da.
Yayınlandı  Beşbalık yayınları arasında...

Metafor kitabında.
Halis Dokgöz'ün 2016-2018 yılında.
Yayınlanan her gün Hürriyet Gazetesi'nde.
Yer veriliyor bu karikatürlerine...

Bu karikatürlerin bir bölümüne.
Yer verilen çizimleri de.
Şubat ayı içerisinde bir Karikatür Sergisi.
Açıldı Ankara'da Karikatür Atölyesi'nde...

Gezdim bu Sergi'yi ben de.
Gururla ve keyifle...


Metafor Sergisi Karikatürleri:
https://photos.google.com/share/AF1QipMwG9PRYhmy_JBl4dkxSoT7s1IBnIqNjPgWl85bllxk9MBk1F--XInd8Z1DPXRx-A/photo/AF1QipP3su2iGZdPSLmzVeXbSPAVQ3BKzikELwuqUHhD?key=T2o4TUVwUmROZ2FVa2ZneTBpMDBjY2NZaUtwdGxn
.