YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

29 Nisan 2023 Cumartesi

ASANSÖR...

 

- 30 Mart 2023, Karataş-İzmir -

İzmir'deki.
Karataş bölgesi.
İzmir'in eskiden beri.
Taş çıkartılan bir yeri...

Deniz seviyesine göre.
150 m kadar yüksekte.
Kaya zemininde.
Bir bölge....

Türkler'le Yahudiler.
Bu bölgede yerleşmişler.
Ve bu mahallede uzun yıllar.
Yan yana yaşamışlar...

Asansörler.
Genellikle binalarda olur.
İki veya daha çok katı.
Bir birine bağlar...

Gel gör ki.
Bu tarihi Asansör, İzmir'deki.
Farklı yükseklikteki.
Bağlıyor iki caddeyi...

Aşağıda Mithatpaşa caddesi.
Yukarıda Şehit Nihatbey caddesi.
Her iki cadde arasındaki.
Yükselti farkı 58 m inan ki...

Önceden merdiven varmış burada.
1907'ye kadar olan zamanda.
Tam 155 basamakla.
Çıkılmaktaymış zorlukla.
Özellikle yaşlılarca...

Caddede yukarıdaki.
Varmış Devidas'ların evi.
Aşağıda da Nissim Levy.
İsimli bir Tüccarın evi... 

Baba Devidas merdivenden düşmüş.
Ayağı kırılmış.
Dostu Nissim Levy.
Çok üzülmüş...

Nissim Levy çare düşünmüş.
Kimse ayağını kırmasın demiş.
Merdivenlerden çıkış ve iniş.
Kolaylaşsın istemiş...

Bir Asansör yapalım demiş.
Harekete geçmiş.
Projeler tamamlanmış.
Taş Ocağı alanına yapılmış.
Asansör 1907'de açılmış...

1942'ye kadar kullanılmış.
İniş-çıkışlar paralıymış.
Hayrına para toplanırmış.
Karataş Musevi Hastanesi.
Giderlerini karşılarmış...

Asansör 35 yıl hizmet etmiş.
1942'de kapatılmış.
İki kez el değişmiş.
Sonra BŞB'ne geçmiş.
1985'te restore edilmiş.
1993 yılında hizmete açılmış...

"Asansör çıkmazı".
Günümüzde "Dario Moreno" sokağı.
Dario Moreno bu sokakta yaşamış.
Buraya oldukça da renk katmış...

Bu sokaktan girdiğinizde.
Tam karşınızda.
Üç katlı kırmızı bir kule.
Yapılmış Marsilya kiremitleriyle...

İki asansör var yan yana.
İniş ve çıkış için kullanılmakta.
Yukarıda muhteşem bir manzara.
İniş-çıkış için para alınmamakta.
Halâ hayır için çalışmakta...


Asansör bölgesi fotoğraflarım:

Canım İzmir-Dario Moreno:

.

26 Nisan 2023 Çarşamba

DARAĞAÇ'TAN İKİ FUTBOLCU...

 

- 17 Mart 2023, Darağaç-İzmir -

   Anlatmıştım Darağaç'ı.
   Son iki yazımda.
   Bloğumda:
   
   Tasarladığı İngiltere'de.
   Austin Mini otomobiliyle.
   Kavuşmuştu şöhrete.
   Darağaç'lı Sir Issigonis de...

   Bu işçi mahallesinden.
   İki Milli Futbolcu birden.
   Yetiştikleri Darağacı'nda.
   Seçilmişlerdi Milli Takıma...
   
   Birisi Gürcan Berk idi.
   Diğeri.
   Futbolumuzun Sir'ü.
   Gollerin efendisi.
   GS'lı Metin Oktay idi...
   
   Fethi Aytuna gazeteci.
   Türkiye Spor Tarihi.
   "Dinyakos" isimli Web Sitesi.
   Tam bir Spor hazinesi:
   
   Sayın Aytuna'nın izniyle.
   Alıntı yapalım bu Siteden.
   Ve Darağaç'tan yetişen.
   İki futbolcuyu tanıyalım birden...
   
   Gürcan Berk, 1936 yılında.
   Doğdu Darağaç'ta.
   İzmir Demirspor genç takımında.
   Başladı futbola...

   1956-57 sezonunda.
   Oynadı Altay formasıyla.
   İzmir Lig maçlarında.
   Ve Federasyon Kupası'nda...

   1957 yılında.
   21 yaşında.
   Altay'lı Köstepen Kaya'yla.
   Birlikte transfer oldu Beşiktaş'a...

   Varol'lu, Nazmi'li, Kaya'lı.
   Sofyanidis'li, Aleko'lu.
   Ahmet'li, Recep Adanır'lı.
   O Beşiktaş efsane bir takımdı...

   1957-58 sezonunda.
   Avrupa Kupası maçında.
   Oynadı Di Stefano'lu, Puşkaş'lı. 
   Gento'lu, Santamaria'lı. 
   Kopa'lı, Real Madrid'e karşı...

   1959-60 senesinde.
   Geçti Fenerbahçe'ye.
   Antrenör Molnar ile birlikte.
   Özcan'lı, Basri'li, Şeref Has'lı.
   Naci'li, Lefter'li, Can'lı.
   Bu da bir başka efsane takımdı...

   Sonra geldi İzmirspor'a.
   Dört sene de oynadı burada.
   Seçildi Milli Takım'a.
   İlk golünü attı Romanya'ya...

   Sonra Antrenör oldu.
   Çalıştırdı Edirnespor'u.
   Sonra da İzmirspor'u.
   1983-1984 yılıydı.
   Eskişehirspor'u Şampiyon yaptı.
   2019'da aramızdan ayrıldı...

   Gürcan Berk rahmetli.
   Anlatıyor kendisini.
   Ve hepinizin bildiği.
   Gol Kralı.
   Darağaç'lı Metin Oktay'ı:
   
   
1936 İzmir doğumluyum. Doğduğum mahalleye Darağacı deniyordu, Alsancak Stadı’nın yanındaydı. 15 yaşına kadar Metin Oktay’la beraber büyüdük. Sonra onlar başka yere taşındı. Çocukluğundan beri Metin’i en iyi tanıyan benim. Alsancak İlkokulu’nda beraber okuduk. Okulun tarihi binası hemen stadın yanındaydı. O okulu tribünü genişletmek için yıktılar. Türkiye kadar geçmişine saygısı olmayan bir toplum yoktur. Açık tribün bir ara sadece beş altı basamaktan oluşuyordu. Arkasında selvi ağaçları vardı, onun arkasında da Yahudi mezarlığı bulunuyordu. Stadyumdan sonraki mahallenin bugünkü ismi Umurbey ama o zaman Darağacı deniyordu.”

“O zamanlar Şark Sanayi faaldi. Şu anda Alsancak Stadı’nın biraz ilerisinde metruk duruyor. Bu fabrika Belçikalılara aitti, o günlerde üç vardiya halinde tam iki bin işçi çalışıyordu. Babam orada ustabaşıydı. Biz ve Metin Oktay’ın ailesi Şark Sanayi Fabrikasının lojmanlarında oturuyorduk. Lojmanların yanında arsa vardı. Bugün arsa kalmadığı için futbolcu yetişmiyor. Biz o zamanlar taşlardan kale yapıyorduk. İkiye iki veya üçe üç maç yapardık. Top mu vardı? Hayır. Annelerimizin çoraplarını çalar, içine gazete doldurup iple sararak top yapardık. Bazen birkaç arkadaş Fuar içindeki tenis kulübünden tenis toplarını çalıp gelir, arsada oynardık. Bugün modern antrenman diye yapılan idmanlar var, üçe üç baskılı. Biz o zamanlar bilmeden onu yapıyormuşuz. Metin hep benim rakibim olurdu. Aşağı yukarı 15 yaşına kadar beraberdik. Burada Tepecik’ten Buca’ya doğru giderken Gürçeşme vardır, o zamanlar yeni kuruluyordu. Ailesi orada bir ev yapıp taşındı. O sıralarda Damlacık kulübüne girmişti. Sonra birer sene Yün Mensucat ve İzmirspor’da oynayıp gol kralı oldu ve Galatasaray’a gitti.”

Bir başka çocukluk arkadaşı, Altay ve Galatasaray’da oynayan Ertan Gürkan da şunları anlatıyor: “Metin, ben ve Gürcan – üçümüz Alsancak İlkokulu’nda okuduk. Okulumuz hemen Alsancak Stadı’nın girişinde, sahayla yan yanaydı. Kâğıttan toplar yapardık. Teneffüslerde hemen sahaya koşardık. 15 dakika da olsa kâğıt toplarla oynardık. Okuldayken kafamız hep sahadaydı. Takımlar antrenman yaparken onları izlerdik. Rahmetli hocamız Semiha Tulpar, bizi en arka sıraya oturturdu. ‘Siz burada oturun, gevezeliğinizi burada yapın,’ derdi”. 

Gürcan Berk de.
Metin Oktay da.
Darağaç'ta.
Alsancak İlkokulu'nda.
Başlamışlardı futbola...

Günümüzde Darağaç'ta.
Arsa filan kalmadı ama.
Şimdi futbol oynanmakta.
Modern Alsancak Stadında.
Yabancı futbolcularla...


Gürcan Berk ve Metin Oktay fotoğrafları:

.

23 Nisan 2023 Pazar

Sir ALEC ISSIGONIS...

- 17 Mart 2023, Darağaç-İzmir -

Değinmiştim Darağacı'na.
Bloğumda..
Son yazımda:

Doğmuştu o semtte.
Yaşamıştı o mahallede.
Alec isminde.
Bir genç tam 16 sene...

O semti renklendiren.
Genç sanatçılardan.
Bir bilgilendirme tabelası.
Bir evin kapısına asılmıştı...

Bir erkek profil resmi vardı.
Bir minik araba resmi yanındaydı.
Bir de Sir Alec İssigonis yazısı.
Ve 1906-1988 arasında yaşamıştı...

Giriş kapısındaki notta.
Yazılıydı doğduğu Smyrna'da.
1906 yılında.
Ancak, 1922'nin Eylül ayında.
Göçmüşlerdi Malta'ya...

Daha fazla yazı yoktu.
Arkası gelmiyordu.
İssigonis ne olmuştu?
Sir Ünvanını nasıl almıştı?...

Bilgisayara yazdım ismini.
Araştırdım Alec Issigonis'i...

Dedesi Mühendisti.
İzmir-Aydın demiryolu.
İnşaatına yardım etmişti.
İngiliz vatandaşı olmuştu...

Alec'in babasının ismi.
Constantin idi.
1872 senesinde.
Doğmuştu İzmir'de...

Mühendislik eğitimini de. 
Yapmış İngiltere'de.
Dönmüştü tekrar  İzmir'e.
Kurmuştu birkaç sene içinde.
Fabrikalar Punta'da.
Bira ve Makina alanında...

Baba Issigonis, 19. yüzyılda.
Sanayi makinaları konusunda.
Öncü bir kuruluş Punta'da.
Ve sanayi öncüsü Smyrna'da...

Ancak Kurtuluş Savaşı bitiminde.
Veda eder bu aile İzmir'e.
Doğmuş olan burada 1906'da.
Oğulları Alec ile birlikte  16 yaşında.
Giderler 1922'de önce Malta'ya...

Alec'in babası vefat eder burada.
Onlar da göçerler Britanya'ya.
Alec, Londra'da 1925-28 arasında.
Mühendislik eğitimi alır Londra'da.

Aslında iyi bir tasarımcıydı.
Rover, Hillman, Humber.
Austin ve Morris firması. 
Yapımcısı olarak çalıştı...

Bu arada II. Dünya Savaşı çıktı.
Savaş sonrası.
İngiliz ekonomisi zayıflamıştı.
Ekonomik otomobil yapımı.
İhtiyacı ortaya çıktı.
Morris Minor'un yapımı başladı...

1952'de Morris ve Austin birleşti.
Ortaya çıktı BMC şirketi.
1956 senesiydi.
Çıktı Süveyş Kanalı krizi.
Ve Morris Mini Minör üretildi...

Yıllar içinde Austin Mini.
Çok beğenildi, çok sevildi.
1959 senesiydi.
5.3 milyon adet üretilmişti.
Ve en çok satılan otomobildi...

RAC yani.
Kraliyet Otomobil Kulübü.
Yenilikçi tasarımı ve üretimi.
Nedeniyle BMC ve Issigonis'i. 
Ödüllendirdi...

Issigonis'in dizayn ettiği.
Austin Mini otomobili.
1999'da 20. yüzyılın en etkili.
İkinci otomobili seçildi...

1961 senesiydi.
Alec İssigonis, BMC Şirketi.
Teknik Direktörlüğüne getirildi.
1969 senesiydi. 
Kraliçe tarafından Sir ünvanı verildi.
1971'de emekli oldu.
1988'de yaşamı son buldu...

Kurtuluş Savaşımızın bitimi.
İngiliz Otomotiv Endüstrisini.
Çok olumlu yönde etkilemişti.
Darağaç sanayisi ise.
Zaman içinde oldukça gerilemişti...



Alec Issigonis Fotoğrafları:

Alec Issigonis Videosu (İngilizce):
.

18 Nisan 2023 Salı

Dr. SACİT GÖKÇORA...

 

- 19 Nisan, bugün Sacit'in doğum günü

Sacit Gökçora, 19 Nisan 1946 tarihinde İstanbul'da doğdu. İlk ve Ortaokulu Ankara'da Mimar Kemal Okulunda okudu. Liseyi de Ankara'da Atatürk Lisesi'nde tamamladı. 1965 senesinde Hacettepe Tıp Fakültesi'ne girdi, 1972'de Hekim oldu ve Diplomasını da İhsan Doğramacı'nın elinden aldı. Hacettepe KBB'yi seçti burada  Asistanlığa başladı, tam beş yıl çalıştı ve KBB Uzmanı oldu.

Ayni yıl Almanya'ya gitti. Gelsenkirchen Bölge Hastanesinde çalıştı. KBB'nin üstüne bir de Anestezi uzmanlığı aldı. Almanya'da 7 yıl kaldı. 1985 yılında ülkesine geri döndü, serbest çalıştı. 

Sacit, Tıp Doktoruydu. Hem deneyimli bir KBB Uzmanıydı ve hem de Anestezi Mütehassısıydı ama çok da iyi bir Sporcuydu...

Spor hayatı 10 yaşında  Aletli Jimnastik ile başlamıştı. Aletli Jimnastik, Sporun anayasasıydı. O dönemde yani 1956 yılında Ankara'da sayıca yalnızca bir tane Aletli Jimnastik Kulübü vardı. Üç yıl sonra yani daha 13 yaşında, Yer Jimnastiği dalında Ankara'da Birinci olmuştu.

Ayni yıl içinde Futbol Genç Milli Takım seçmelerine katıldı. Antrenör Sabri Kiraz onu beğendi ve 22 kişilik listeye seçildi. Babası, Sacit Gökçora ismine gazete okurken tesadüfen rastladı.. Ve onun Genç Milli Takım kampına gitmesini yasakladı. Otur oturduğun yerde dedi ve tutturdu okuyacaksın diye. O Hacettepe'ye girene kadar sporunu yaptı sokak ya da caddelerde. Futbol, Basketbol ve Voleybol oynadı arkadaşlarıyla gündüz-gece, biteviye...

Spor yaşamı başladı Hacettepe'de Tıp eğitimiyle birlikte. Hacettepe'nin Futbol, Voleybol ve Basketbol Takımlarında oynadı. Bu üç dalda da ve her branşta da büyük başarılarla... Üniversitelerarasında yapılan bir Spor turnuvasında ayni gün içinde sabah Voleybolda, öğlenden sonra Futbol takımında ve gece de Basketbol maçında ilk beşte oynadı büyük başarılarla Hacettepe takımlarında...

1968 senesinde ünlü Beton Mustafa'nın isteğiyle Lisansı çıktı 1. Ligdeki Futbol takımı Hacettepe'ye. Ancak üç maç oynayabildi. İlk maç Ali Sami Yen Stadı'nda ve Türkiye Kupası 3.lük maçıydı. Necdet Niş'li, Baskın'lı, Tuncer'li, Teoman'lı, Nuri'li, Onursal'lı,  Arap Çetin'li efsane bir takımdı o dönemde Hacettepe... 

O maçta kornerden gelen bir kafa şutunu Kaleci Mümin kurtardı, hemen sonrasında da golü direk engelledi. Unutulmaz bir anıydı bu. Ancak, 1-0 mağlup olundu ve Kupa, dördüncü olarak bitirildi...

1969 yılında Ankaraspor'da oynadı. Oradan da amatör olarak 20 bin Liraya Ankara Demirspor'a geçti ancak iki maç oynadı. Dersler nedeniyle kamplara katılamıyordu. Antrenör ise kendisini kamplarda istiyordu. Eskişehir Demirspor'a transferi gündeme geldi. Profesyonel olması koşuluyla 50 bin Lira vereceklerdi. Ancak orada iki profesyonel vardı, kaideye göre üçüncüsü oynayamazdı. Kendisi de Tıp Fakültesinde okuyordu, vakti çok kısıtlıydı bu nedenle profesyonel de olamazdı.

Bir yıl süreyle bu kez Ankara Demirspor'da maaşlı Basketbol oynadı. Sonra da Mülkiye Basketbol takımına geçti. 1967'de Hacettepe Üniversitesi Basketbol takımı kuruldu. Bu kez de oraya Lisans çıkarttı. KBB Asistanlığı sırasında Hacettepe Basketbol takımında oynadı. Bu arada kış aylarında Kayak da yapmaya başladı. 

1977'de KBB Uzmanı oldu ve Almanya'ya gitti. FC Diepholz Kulübü Veteran Liginde Futbol ve Basketbol oynadı. Basketbol takımını Bölge Şampiyonu yaptı ve Almanya Kupasına katılım hakkı kazandırdı. Ancak ilk maçta Lig takımı Hannover 96'ya kaybederek elendiler. Almanya'da Anestezi Uzmanlığı döneminde, maçta ayağı kırılarak acil olarak hastaneye getirilen Alman Futbol Milli Takımının müthiş santrforu Klaus Fischer'in anestezisini verdi. Ameliyat sonrasında Fischer ile sıkı fıkı dost ve arkadaş oldu. Hatta Schalke 04'de onların bir antrenmanına da katıldı. İlyas Tüfekci de o sırada Schalke'de oynuyordu...

Sevgili SacitAlmanya'da çalıştıktan sonra 1985 yılında ülkesine döndü. O yıl ara verdiği Kayak sporuna yeniden başladı. Bundan üç sene öncesine kadar her kış Avusturya'ya gidip Tirol bölgesinde her gün, günde en az 20 km kayak yaptı. 1996 yılına kadar Ankara'da serbest Hekim olarak çalışarak emekliliğine hak kazandı ama mesleğinden hala emekli olmadı. 1996'da her sene yapılan Tenis Turnuvalarında 50-55 yaş kategorisinde Türkiye Şampiyonu oldu. Ertesi sene de Türkiye dördüncülüğünü aldı. Dr. Sacit Gökçora, halen bir Tıp Merkezinde Uzman KBB Hekimi olarak mesleğini sürdürüyor. Sporuna da hala devam ediyor. Eskisi kadar olmasa da Tenis oynuyor...

Eskiden bir darb-ı mesel vardı: "Tıp Fakültelerinden her şey çıkar arada bir de Doktor çıkar"dı. Hacettepe Tıp'dan da arada bir işte böyle başarılı gerçek bir Sporcu çıkmıştı...

Sacit, gerçekten komple bir sporcu idi. Gençliğinde, ateş gibiyken onu defalarca seyretmiştim. Fiziği çok iyi, fuleleri genişti. Hava hakimiyeti ve zamanlaması çok iyiydi. O dönemlerde amatör birisinin 20 bin, 50 bin TL alması bile müthiş bir getiriydi. Eğer kendisini spora ya da onun herhangi bir dalına tam zamanlı verebilseydi, çok ünlü bir Futbolcu veya  Basketbolcu olabilirdi. Kanımca, -benzetmek yanlış olmazsa- bence İbrahimoviç gibi birisiydi. İstediği takımda forma giyerdi. Ama ben yine de ayni zamanlarda hem talebeliğimizde ve hem de Asistanlık dönemimizde kendisiyle birlikte olduğum için memnundum. 

Kalp kalbe yakındı, sonrasında ayrı yerlerde yaşasak da...


Sacit Gökçora Fotoğrafları:

https://photos.google.com/share/AF1QipPSrJKHplLKoKbDVrsUs2dTmFO6HKT0tba8r8Ua51XZ1Ogf96lNbeUco5VBLsqZjQ/photo/AF1QipP_CbBJkASyMqg9A-1eWV0E-mpK9Yzj3Ekc1-jY?key=Y0pXaXUtVW4yUS1FZTgwSDJ1UHExN1NrY2l0QzF3

   

14 Nisan 2023 Cuma

DARAĞAÇ...

 

- 17 Mart 2023, Darağaç-İzmir -

İzmir, Alsancak'ta.
Darağaç adında.
Bir mahalle bulunmakta.
Havagazı Tramvay Durağında.
Şehitler Caddesinin arkasında...

İzmir'de çok bilinen.
Çok da gidilip, gezilen.
Bir yer değil burası.
Darağacı...

19. yüzyılda.
Limana yakın olmasıyla.
Sanayi başlar burada.
İlk Organize Sanayi aslında.
Alsancak'ta...

1867'de Havagazı.
1892'de Un Fabrikası.
Şark Sanayi Kumpanyası.
Elektrik ve Bira Fabrikası.
Alkol ve Yağ Fabrikaları.
Sümerbank en sonrasında.
Kurulur Punta'da.
Yani Alsancak'da...

Sanayi gelince bölgeye.
İnsan da gelmiş haliyle.
İşçiler başlamış yerleşmeye.
Çalışmaya bu bölgede...

Haliyle nüfus artmış.
Tek katlı evler yapılmış.
Bir mahalle ortaya çıkmış.
Müslüman, Rum, Ermeni.
Burada yaşamaya başlamış...

Darağaç mahallesi.
Yoğun bir işçi yerleşimi.
Olmuş İzmir'de.
19. yy Sanayi Bölgesinde...

İlerleyen zamanda.
1920 sonrasında.
Sanayi azalmış burada.
Fabrikalar kapanmış.
Evler boşaltılmış.
Kısmen harap olmuş.
Nüfus yapısı değişmiş...

2016'dan sonra.
Gençler gelmiş buraya.
Sanatçı yaklaşımlarıyla.
Yaptıkları Darağacında.
İmeceyle, organizasyonla.
Renk katmışlar yapılara...

Mural deniliyor bunlara.
Yapılan Resimlere duvarlara.
El ele vermişler yaşayanlarla.
Renk katmışlar ortamlarına...

Amaç canlandırmak burayı.
Darağacı'nı.
Bu eski mahalleyi.
Yapmak bir Sanat Merkezi...

Bir yanda çok gönüllü Sanatçı.
Öbür yanda gökdelen iştahlı.
Bir sürü Rantçı...

Bu mücadele bitiminde.
Alan acaba kalır kime...


Darağacı Fotoğraflarım:

Darağaç Mural gelişim Videosu:

.

10 Nisan 2023 Pazartesi

ŞEVKET DAĞ SERGİSİ...

 

- 29 Mart 2023, Folkart Galeri-İzmir -


Şevket Dağ.
Doğdu İstanbul'da.
1876 yılında...

Lise eğitimi görmedi.
Sanayi-i Nefise Mektebi Alisi'ni.
1897'de birincilikle bitirdi.
Hocası Osman Hamdi idi...

Resim Öğretmeniydi.
Tevfik Fikret istedi.
Galatasaray Lisesi'ne.
Öğretmen olarak girdi...

1902 senesinde.
İstanbul'da Fatih'de.
Bir Muhallebicide.
İlk Sergisini açtı beş resimle...

1909 senesiydi.
Osmanlı Ressamlar Cemiyeti.
1919'da Türk Ressamlar Cemiyeti.
Kurucu üyelerindendi...

Atatürk istedi.
Oldu Siirt Milletvekili.
İsmet İnönü istedi.
Yaptı Konya Milletvekilliği...

Çok iyi bir Saat tamircisiydi.
Saatleri tamir ederdi.
Zamanın durmasını engellerdi...

Çok iyi bir Ressamdı.
Mekan resimleri yaptı.
Manzara resimleri boyadı.
Durdurdu zamanı...

Çok sayıda Resim Sergisi açtı.
1923 yılıydı.
Ankara Resim Sergisi'ne katıldı.
Eserlerini Krallar kapıştı...

Manzara ve Mekan ressamıydı.
Natürmortlar da yaptı.
Çokça Cami içi çalıştı.
Toplam 250 eseri vardı.
Bunların 100 tanesi kayıptı...

İşte var olan bu 150 eserden.
Toplandı 60 tanesi birden.
Çeşitli Koleksiyonerlerden.
Bir araya getirildi hemen...

Resimlerinin yanında.
Çeşitli yazılarına.
Belge ve fotoğraflarına.
Yer verilmiş Folkart'da...

Dağ gibi Ressam.
Şevket Dağ.
1944 yılında, 68 yaşında.
Açılan bir Sergiden Galatasaray'da.
Dönerken evine Vapurla.
Veda etti renkli yaşamına...

Sergi kısa bir zaman içinde.
Bitiyor İzmir'de.
Ancak bir süre sonra.
Açılacak sırayla.
İstanbul ve Ankara'da...

Kaçırmamanız umuduyla...


Şevket Dağ Sergisi Fotoğraflarım:
.

7 Nisan 2023 Cuma

ULUCAMİ, adana...

 

- 24 Kasım 2011, Adana -

Adana'daki Ulucami, Osmanlı döneminde 1513 yılında 
Ramazanoğlu Halil Bey tarafından yapımına başlanan,
ancak 1541 yılında Halil Bey'in oğlu Piri Mehmet Paşa 
zamanında tamamlanan bir Ulu Camidir. Selçuklu, Memlûklu 
ve Osmanlı dönemlerine ait mimari özellikler barındıran ve
içinde Cami, Türbe, Medrese, Çeşme, Sebil ve Şadırvan 
bulunduran kompleks bir yapıdır. Gelin, burayı 1672 yılında
ziyaret eden Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesinden öğrenelim:

....................

Ramazanoğlu Camii, yan kapıdan yan kapıya boyu 100 
ayaktır. Kıble kapısından mihraba 60 ayaktır. Mihrap üzerinde 
yüksek bir kubbesi var, bütün kubbelerden yüksek, göklere 
doğru uzayıp gitmiş sivri kârgir kubbedir ve dört yüksek sütun 
üzere yapılmıştır. 

Bundan başka kubbeleri toloz kârgir yapıdır. Yüksek kubbenin 
altın aleminin parıltısı gözleri kamaştırır. Bu düzgün kubbe 
kurşunludur.

Bu camiin içi ve dışı baştan başa Bihzad ve Mânî kalemi ile 
yazılmıştır. Bazı kitabeler içinde Karahisarî tarzı iri yazılarla 
ayetler yazılmıştır.

Mihrap ve minberinin övgüsünde dil acizdir. Mihrap duvarında 
pencereleri yoktur. Ancak açık olması için usta mühendis
kıble kapısı tarafında 7 geniş kapı yapmış. Bu kapılar üzerinde
ve camiin dört tarafında öyle şebekeli billur ve moran, sanatlı
renkli camlar var ki çok güzeldir. Güneşin aksi vurup camiin
içi nur üstüne nur olur. Camiin içinde nice bin kıymetli avize ve
kandiller asılıdır ki övgüsünde dil aciz ve bütün bakanlar biçare
olur. Müezzin mahfili ince sütunlar üzerinde kafesli bir köşktür
ki sanki İrem köşküdür.

Dış avlusu öyle bukalemun nakşı renkli, değerli küçük küçük 
taşlarla döşenmiştir ki sanki hakkak elinden çıkmış bir cilâlı
avludur. Ilıman diyar olmakla bütün cemaat bu avluda ibadet
ederler.

Bu avlunun üç tarafında yan sofaları üzere ham mermer, siyah 
mermer, somaki, zenburi ve yerekan taşından toplam 23 sütun
üzerinde 20 kubbe, gök kubbe ve mavi kâse gibidir. Ama üzerleri 
sanatlı kırmızı kiremitlidir. Yapı ustası öyle düzgün kiremit
örtmüştür ki biri birinden ayrı değildir. Yine bu kubbecikler
üzere sıralı alemler altın taçlı köleler gibi dizilmiştir. Bu sofalar
çeşit çeşit ibretlik halılar ile döşenmiştir. Ve kalabalık cemaatten
bir an boş değildir.

Bu camiin solunda camie bitişik bir sivri kurşun örtülü yüksek
kubbe içinde hayır sahibi Ramazanoğlu medfundur. Bu türbeye
bitişik cami avlusunun sol kapısı üzerine yapılmış düzgün
bir minaresi var, göklere boy uzatmıştır. Bir şeşhane sanatlı 
minaredir. Şerefeleri Arabistan tarzı köşk gibi örtülü minarelerdir,
zira mübarek gecelerde müezzin elinden minareler alınmaz.
Onun için üzerlerini köşk gibi örterler. Bu minarenin altındaki
avlu kapısı üzere: "Binasını Allah korkusu ve rızası  üzerine 
kuran kimse mi daha hayırlıdır" âyeti yazılmıştır. 

Kısacası, Cenâb-ı Hakk'm ihsanı üzere yedi iklimde çok
acayip eserler ve büyüleyici sanatlı garip binalar gördüm ama
bu camide olan ruhaniyet ve kalp temizliği ile olan ibadet bir
camide görmedim. Zira hayır sahibi, bu nurlu camii gaza malıyla
yapmıştır. Kısacası misli bir mamur beldede yoktur. Ve âdemoğlu 
onun yapısını, güzel sanatlarını ve çeşit çeşit tasarruflarının
anlatımında acizdir. Yeryüzünde öyle bir insan yapısı 
yapılmamıştır. Zarifliği, yapısındaki letafet ve incelik 
anlatılamayacak bir camidir. 

Evliya Çelebi Seyahatnamesi
Seyit Ali Kahraman
9. Kitap, I. Cilt, sayfa: 359-360


Adana Ulucami Fotoğraflarım:

.

2 Nisan 2023 Pazar

PENCEREMDEN...

 



"Yeter ki,
Gün eksilmesin Penceremden".
Diye yazmıştı.
Cahit Sıtkı Tarancı...

Hepimiz.
Bir evde otururuz.
Evimizin küçük-büyük.
Pencereleri vardır kuşkusuz...

Gece perdeleri kapatırız.
Sabah kalkarız.
Perdeleri açarız.
Penceremizden bakarız...

Hava ya yağmurludur.
Ya da kapalıdır.
Bazen beyaz bulutludur.
Bazen de masmavi açıktır...

Kimi pencerenin önü açıktır.
Denize nazır.
Kiminin önü kapalıdır.
Apartman daireleri vardır...

Kiminin önünde yeşil bir bahçe.
Bazısının önü dolu çiçeklerle.
Kimi bakar sokağa.
Kimi bakar ormana, dağa.
Kimisi de karşı apartmanlara...

Nereye bakarsa baksın.
Nereyi görürse görsün.
Sihirli bir ekrandır pencere.
Bakana ve görene...

Düş Hekimi.
Yalçın Ergir'in dediği gibi.
"Güzel gönüllerin.
İşletim sistemidir.
Pencereler"...
  
Penceresinden evinizin
Hiç güneş eksilmesin...
   

Vizörümden Pencere Fotoğraflarım: