YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

30 Mart 2023 Perşembe

Hz. HIZIR TÜRBESİ...

 

- 24 Nisan 2009, Samandağ-Hatay -

  el-Hadr veya
  el-Hıdır yazılsa da.
  Doğrusu Arapça'da.
  el-Hadır olarak yazılmakta...
  
  Bu kelimenin anlamı da
  Arapça'da.
  "Yeşil" veya 
  "Yeşilliği çok olan yer" anlamında.
  
  Türkçemizde bu kelime.
  Biraz değişimle birlikte.
  Çoğu kez Hızır veya
  Hıdır olarak da kullanılmakta...
  
  Hızır'ın manası da.
  En sıkışık durumda.
  Beklenmedik bir anda.
  Kişinin yetişen yardımına.
  İnsan anlamında...
  
  Hızır, bir Peygamber belki de.
  Hz. İbrahim'den sonraki dönemde.
  Yaşamış biri Hıdır Aleyhüsselam.
  Bir Melek kimine göre.
  Zorda kalan, sıkıntıya düşenlere.
  Yardım eden bir kimse gerçekte...
  
  Hatay ilimizde.
  Samandağ ilçesindeki bir Türbe.
  Kuvvetle inanılan bir görüşe göre.
  Musa Peygamber ile,
  Hızır Peygamber'in buluştuğu köşe... 
  
  Kuran-ı Kerim'de.
  Kehf Suresi'nde.
  Nakledilen Hızır ve Musa görüşmesi.
  İnanca göre burada gerçekleşti...  

  Yeryüzünde çeşitli ülkelerde.
  Ve çok farklı şehirlerde.
  Tesadüf edilmekte.
  Hızır Ziyareti ve Türbelerine...
  
  Kehf Suresi'nde bahsedilen.
  "Mecmua'ül Bahreyn".
  Yani "denizlerin birleştiği yer".
  Asi nehri'nden dolayı burası...
  
  Samandağ'daki bu Türbe.
  Uzun bir kumsalın sahilinde.
  Asi nehri'nin denize. 
  Kavuştuğu yerde ve 
  Yuvarlak biçimde, beyaz renkte...
  
  Yine bir rivayete göre.
  Hz. Musa ile Hz. Hızır birlikte.
  Çıkarlar dağda geziye.
  Bir dere kenarına geldiklerinde...

  Hz. Musa asasını saplar yere.
  Eğilir dereden su içmeye.
  Suyu içip geriye döndüğünde.
  Görür Asanın başladığını yeşermeye.
  
  Asa büyür ağaç olur.
  Üç bin yıldır orada durur.
  Türkiye'nin tek Ermeni yerleşiminde.
  Samandağı'nda Vakıflı köyünde.
  Buranın da Hıdırbey mahallesinde...
  
  Gövde çapı 7.5 metre.
  17 metre yüksekliğinde.
  Bir dönüm kadar gölgeliğiyle.
  Bu Çınar ağacı o köyde.
  Durmakta Musa Ağacı ismiyle...

 Hızır adında.
 Birileri var mı acaba.
 Hatay'da?
 Şu sıralarda...
  
  

  Hıdırbey Türbesi ve Musa Ağacı fotoğraflarım:
  .

28 Mart 2023 Salı

PENCERELER...

 

- 26.03.2023, Arkas Sanat Galerisi-İzmir - 


Ve gönül Tanrısına der ki
Pervam yok verdiğin elemden
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden...

                   Cahit Sıtkı Tarancı
....................

Alsancak'daki.
Arkas Sanat Merkezi.
Bu kez de.
Karşımızda Pencere Sergisiyle...

Yaşayan her insanın.
Olmuştur yaşamında.
Anıları küçüklü, büyüklü.
Birkaç Pencereden gördüğü... 

Çok kez bakmışızdır.
Farklı Pencerelerden.
Çok farkı şeyler.
Görmüşüzdür o yerden...

Arkas, bu kez Pencere'lere.
Bakmamış mimari yönüyle.
Yönelmiş pencerenin anlamına.
Ve yaşamımızda.
Getirdiği katmanlara...

Yer verilmiş Pencereler Sergisinde.
1700-1900 arası senelerde.
Var olan Arkas Kolleksiyonu'nda.
Türkiye ve yurt dışı ressamlara.
Ve onların pencere kavramlarına...

Kimler yok ki bu Sergide.
Başta Maurice Utrillo ve
Fransız Ressamlarla birlikte.
Türkiye'den de.
Namık İsmail'den Nuri İyem'e.
Şevket Dağ'dan, Hoca Ali Rıza'ya.
Ve Yalçın Karayağız'a...


Pencereler Resim Sergisi Fotoğraflarım:
.

22 Mart 2023 Çarşamba

ERDİNÇ DİNÇER...

 


1964 senesinde Hacettepe'de Tıp Fakültesine kaydımızı yaptırmıştık. Lise'yi yeni bitirmiştik. İlk kez Üniversiteye gidiyorduk. Çoğumuz da Ankara dışından taşradan, Kars'dan, Van'dan, Samsun'dan geliyorduk. Haliyle sosyal olaylardan bihaberdik. 

Derslerimiz sıkıydı, programımız da oldukça yüklüydü. Cumartesi günleri bile saat 13.00'e kadar eğitim yapılırdı. Nefes alacak bile vaktimiz çok azdı. Neyse ki Hacettepe Parkı içinde bir Çayhanemiz vardı. Oraya gidilir, çay içilir. sohbet edilirdi. Müzik becerisi olan birkaç kişi de bizi eğlendirirdi. Bu işin başını da Ahmet Kurtaran çekerdi.

https://yucel-tanyeri.blogspot.com/2008/11/hacettepe-parki.html

https://yucel-tanyeri.blogspot.com/2010/07/modern-folk-uclusu.html

Hocalarımız çok gençti, çok da dinamiklerdi. Öğrenci işleri Müdürümüz Bozkurt Güvenç'di. O, öğrenciler daha aktif olsun isterdi. Pınar Özand, Altan Günalp derslerin dışında bizleri eğitirlerdi. Tanju Fırat, Cumartesi günleri öğlenden sonra 14.30'da Klasik Müzik LP'leri ile gelir, hem bilgiler verir, anlatır ve hem de DUAL marka pikap'ından bizlere çok güzel müzikler dinletirdi.

Sonraları daha da güzel organizasyonlar yapıldı. Sanıyorum arkasında yine Bozkurt Güvenç vardı. Devlet Tiyatrosu ile güzel ilişkiler kurmuştu. Aralıklarla Tiyatro Sanatçıları gelir, bire bir öğrencilerle beraber olurlardı. Çok değişik performanslar sunarlardı. Bir defasında Semih Sergen gelmişti. O enfes sesiyle şiirler okumuştu. Bir başka zamanda Yılmaz Gruda gelmişti. O davudi sesiyle "One Man Show" yapmıştı. Bunlar 60 sene önceydi. Stand-up filan o dönemde daha keşfedilmemişti. Cem Yılmaz belki daha dünyaya bile gelmemişti. Biz One Man Show'u orada öğrenmiştik...

Bunlardan bir diğeri de Erdinç Dinçer'di. İsmi hiç işitilmemişti. Hala Fransa'da öğrenimine devam ediyordu. Pandomim gösterisi yapacak denilmişti. Pandomim de neyin nesiydi ki?.. 

İlk kez işitiyorduk, ilk kez de görecektik. Gencecik, çöp gibi ince bir adam geldi. Siyah basit bir giysi üzerindeydi. Tek kelime laf etmedi. Ama sadece vücut ve el hareketleri ile öyle güzel şeyler ifade ediyor, anlatıyordu ki Pandomim'in yalnızca el-kol, vücut ve mim denilen yüz hareketleri ile  bir konuyu anlatmak olduğunu ondan öğrendik...

Erdinç Dinçer, 1935 doğumluydu. 1951'de Ankara Konservatuarı'na girmişti. Önceleri Ahmed Adnan Saygun'un talebesiydi. Sonra birkaç bölüm değiştirmişti. 1956'da bir Fransız Pandomim sanatçısıyla tanıştı, Pandomim'i çok sevmişti. 1961-65 yılları arasında Paris'e gitti. Jacques Lecoq Pandomim Okulunda öğrenim gördü. Marcel Marceau ile mim çalışmaları ve Laura Shelee ile de modern dans çalışmaları yaptı. İyi bir Pandomim sanatçısı oldu. İzmir Devlet Operası ve Balesi'nde Klasik Bale ve Modern Bale temsillerinde rol aldı.  Avrupa'da çeşitli ülkelerde gösteriler yaptı. Belgrad Pandomim Festivali'nde Altın Madalya kazandı. İtalya'da "Sessizliğin Sesi" gösterisi ile en iyi oyuncu ödülünü aldı. 1999'da da Moldova'da Pandomim dalında Dünya birincisi seçildi. Sonra da Hacettepe Üniversitesi'nde Öğretim Görevlisi olarak çalıştı...

Bizlere çok genç yaşlarımızda Pandomim sanatını sevdiren ve ülkemizde Mim Sanatı'nın öncüsü olan bu sanatçı on yıl önce 2013 senesinde ve 78 yaşında yine sessizce aramızdan ayrıldı...



Erdinç Dinçer ve Pandomim
(TRT tanıtım Videosu)

.

18 Mart 2023 Cumartesi

AMBARKÖY...

- 7 Ağustos 2022, Ladik-Samsun -



Ambarköy.
Aslında bir köy değil. 
Gerçek bir Açıkhava Müzesi.
Burası...

Ambarköy, Samsun'da.
Samsun'un da.
75 km uzağında.
Ladik toprağında...

2012-13 yılında.
Gitmiştim buraya.
Hazırlıklar yapılıyordu daha.
Birkaç küçük ahşap yapıyla...

10 yıl aradan sonra.
Geçen yıl uğradık buraya.
Almanya'dan gelen ziyaretime.
Arkadaşım Dr. Tahsin Akşen ile...

Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı.
"OKA" ile.
Ladik Kaymakamlığı ve Belediye.
Vermişler el ele...

14 dönüm bir alanda.
Köylerden toplanan eşyalarla.
Buğday saklanan Ambarlarla.
Serender, Cami gibi yapılarla.
Yer vermişler bir köy yaşantısına.
Bir Köydeki tüm yapılarla...

Ahşap Ambarları ve köy Evleri.
Samanlık ve Köy Kahvesi.
Mısır Serenderi, akan bir Deresi.
Kuyusu ve Su Değirmeni.
Ahşap Asma Köprüsü, Şelalesi.
Tirit Evi ve Seyir Kulesi.
300 yıllık ahşap Camisi.

Köy Fırını ve minik bir Gölü.
İle görülesi bir yer Ambarköy'ü...

Bu köy yapılarının dışında.
Bir de Müze var burada.
Köy Samanlığı seyran olduğunda.
Çevrilmiş bir Müze'ye.
"Tarım ve Kırsal Yaşam Müzesi".
Köyde kullanılmış eserleri havi...

427 otantik obje var Müzede.
Çeyiz Sandığı, Beşik, Heybe.
Haber duyulan eski bir Radyo.
Testi, Kilim, asker Bavulu.
Yayık, Dibek, Gaz Lambası.
Kağnı, Halı tezgahı ve başkaları...

Bu güzel köy yaşantısını.
Gördükten sonra.
Öneririm hemen yanı başında.
Uğrayın zamanınız varsa.
Kurulan 1940 yılında.
Akpınar Köy Enstitüsü alanına...

Günümüzde her ne kadar.
Fen Lisesi olarak kullanılsa da.
Ülkemizin köy gelişimi hafızasında.
Önemli bir yer aslında...
 

15 Mart 2023 Çarşamba

KURTULUŞ CAMİSİ...

- 5 Eylül 2013, Gaziantep -
  
  Şimdilerde Kurtuluş Camisi.
  Öncesinde Meryemana Kilisesi.
  Yapımı 1892 senesi.
  Yeri.
  Gaziantep'in Şahinbey mahallesi...
  
  Aslında bir Ermeni Kilisesi.
  Adı Surp Asdvazdadzin Katedrali.
  Ülkemizdeki.
  En büyük Kiliselerinden biri...
  
  18. yüzyıldan beri.
  Gaziantep Ermenileri.
  Yaşamaktaydı Ayntab'da şimdilerde.
  Bu Kilisenin olduğu tepe üzerinde...
  
  Kayalık yerdeki bir mağarayı.
  Kilise yapmışlardı.
  Ve ibadetlerini de.
  Burada yapmaya başlamışlardı...
  
  Zamanla kayayı oymuşlardı.
  Mağarayı büyütmüşlerdi.
  Ve bu mekânı.
  Bir Kiliseye çevirmişlerdi...
  
  1850'li yıllarda.
  Amerikalılar geldikten sonra.
  Ayni tepede 1876 yılında.
  Başlandı Kilise'nin yapımına...
  
  Kilisenin mimari plânlarını.
  II. Abdülhamit'in baş mimarı.
  Sarkis Balyan yapmıştı.
  İnşacısı Sarkis Taşciyan'dı...
  
  Kilisenin yapımı.
  Tam 16 yıl aldı.
  1892 yılıydı.
  Kilisenin açılışı yapıldı...
  
  Ayntab'ın Ayasofya'sıydı.
  Kilise 23 sene kullanıldı.
  15 Aralık 1915'de kapatıldı.
  Sonrası cemaati de kalmamıştı...
  
  Üç yıldan fazlaydı.
  Askeri amaçlarla kullanıldı.
  1920 yılıydı.
  Adalet Bakanlığı burayı aldı...

  İçine ahşap katlar yaptı. 
  1984 yılına kadar.
  Burası.
  Cezaevi olarak kullanıldı...
  
  1984'e gelindi.
  Bir kez daha kimlik değiştirdi.
  Diyanet İşlerine verildi.
  Restorasyona geçildi...
  
  Kilisenin Çan kulesi.
  Üzerine bir minare inşa edildi.
  Ayrıca ikinci bir minare eklendi.
  Kurtuluş Camisi ismi verildi.
  Ve Cami'ye çevrildi...
  
  2000 kişi ibadet edebiliyordu.
  6 Şubat 2023 depreminde.
  Kubbesi çöktü tümüyle.
  Yıkıldı iki minaresi de birlikte...
  
  
  Kurtuluş Camisi Fotoğraflarım:

.

10 Mart 2023 Cuma

BİR HAVA AKROBATI...

 

- 19 Eylül 2022, Sivrihisar-Eskişehir -

Yüzüncü kurtuluş yıldönümünde.
İzmir'de.
9 Eylül 2022'de.
Gitmiştim Hava Gösterilerine:

Tanıştım işte o gösteride.
Semin Öztürk Şener ile.
Uçarken Kırmızı renkte.
Çift kanatlı uçağı ile göklerde...

Büyük bir hızla geliyor.
Lövyeyi çekiyor.
Tırmanıyor.
Bu arada 3 burgu yapıyor.
Motor havada duraklıyor.
Serbest düşüşe başlıyor.
3-4 takla daha atıyor...

Motoru çalıştırıyor.
İnişte 3 burgu daha yapıyor.
Uçağı ters çevirip yükseliyor.
3-4 burgu daha yapıyor.
Ve bol bol alkış alıyor...

Türkiye'nin ilk ve tek.
Kadın Akrobasi Pilotu.
1991 doğumlu.
İçi Havacılık aşkıyla dolu...

Semin'in annesi Pilot.
Ali İsmet Öztürk adında.
Babası da.
İster inan, ister inanma.
Ama Akrobasi Pilotu o da...

8 yaşında binmiş uçaklara.
Babasıyla.
Semin birçok defa.
Uçmuşlar semalarda bir arada...

İlk Akrobasi uçuşunu da.
Yapmış 12 yaşında.
Yine babasıyla.
1942 model Stearman'la...

Lise'yi St. Michel'de bitirmiş.
İstanbul Üniversitesi'ne girmiş.
Bu arada Pilot Lisansı almış.
Ayjet Uçuş Mektebinden.
Üniversiteye devam  ederken...

Sonrasında gidiş Kaliforniya.
Orada eğitim aldıktan sonra. 
İkinci yılında.
Hava Akrobasisi dalında.
Kavuşuyor Diplomasına.
İlk kadın Akrobasi Pilotu olmasıyla.

İlk Akrobasi uçuşunu tek başına.
Yaptı 21 yaşında.
İstanbul'da.
Hezarfen Havaalanı'nda...

İlk resmi gösterisini de.
Yaptı 19 Eylül 2015'de.
Sivrihisar Havacılık Merkezi'nde.
Pilot babasının önünde...

Sonrasında.
İlk gösterisini yurt dışında.
Akrobasi dalında.
Yaptı Romanya'da...

Bu arada aldığı 2016 yılında.
Helikopter Pilotu Lisansıyla.
İlk Sivil Kadın Helikopter.
Pilotu oldu yurdumuzda...

2017 senesinde de.
Aldığı İngiltere'de.
MD 500 Helikopter belgesiyle.
İlk kadın MD 500.
Pilotu oldu Türkiye'de...

Evlendi 18 Ağustos 2018'de.
Sivrihisar Havacılık Merkezi'nde.
Yapılan düğününe.
Babası götürdü onu Helikopterle...

Uçuyor, 1944 model.
Pitts S-2B Special.
Tek motorlu.
Çift kanatlı uçağıyla...

Çalışmakta büyük bir azimle.
Ve inanılmaz bir disiplinle.
İzleyenler onu gösterilerinde.
Seyrediyorlar onu beğeniyle...

İki çocuk anası.
Semin Öztürk Şener adında.
İlk kadın Akrobat Pilotumuz da.
Her uçuşuna kuyruğunda...

"Muhtaç olduğun kudret
Damarlarındaki asil kanda
Mevcuttur" yazmakta.
Olan bir uçakla çıkmakta...


Semin Öztürk Şener Fotoğrafları:
(Fotoğrafların hiç biri bana ait değildir. Tümü internetten alınmıştır ve isimlerini bilemediğim Fotoğraf Sanatçıları tarafından çok güzel görüntülenmiş fotoğraflardır. Hepsine sonsuz teşekkürler)

Semin Öztürk Şener'in 
İzmir Gösterisinden kısa Video:

.

6 Mart 2023 Pazartesi

BİR GEZİ HİKAYESİ...


   Birbirini çok iyi tanımayan altı kişiydi.
   Bir mecliste bir araya gelmişlerdi.
   Hepsi memleketin farklı şehirlerindendi.
   Birinin doğduğu memleketi öbürleri görmemişti.
   Çaylar içildi, kurabiyeler yenildi.
   Güzel sohbetler edildi.
   Birbirlerini çok sevmişlerdi.
   Hadi hep birlikte görmediğimiz şehirlere gidip, gezelim denildi.
   Öneri çok büyük kabul gördü.
   Ortak para toplandı, bir minibüs satın alındı.
   Yolculuk bu minibüsle yapılacaktı...

   Yolculuk uzun sürecekti.
   Ne yapalım, ne edelim denildi ve şu karara varıldı.
   Her iki ayda bir farklı bir şehre gidilecekti.
   O şehre gidilirken arabayı oralı olan kullanacaktı.
   Gidilen şehir gezilecek, yemekleri tadılacaktı.
   Masraflar Alman usulü ortaklaşa karşılanacaktı.
   Gezi biterken de aralarında bir seçim yapılacaktı.
   Herkesin kabul edeceği bir kişi sonunda şoför olacaktı.
   Şoför seçilen kişi de beş yıl diğer şehirleri gezdirecekti.
   Sonra da başka bir şoför beş yıl arabayı idare edecekti...
   
   Vira bismillah dediler yola çıktılar.
   Önce Tunceli'ye gidildi.
   Ovacık, Munzur dağına çıkıldı, Hozat gezildi.
   Işgın yenildi, Döğme Çorbası içildi.
   Sonra Sivas'a geçildi.  
   Divriği görüldü, Kangal köpekleri sevildi.
   Madımak aşı yenildi, Peskütan Çorbası içildi.
   Ankara'ya gelindi.
   Anıt Kabir ziyaret edildi, TBMM gezildi.
   Beypazarı kurusu yenilip, havuç suyu içildi.
   Oradan Afyonkarahisar'a geçildi.
   Kalesine çıkıldı, Anafartalar gezildi.
   Sucuğu tadıldı, Afyon lokumu yenildi.
   Oradan Konya'ya gelindi.
   Mevlana türbesi ziyaret edildi.
   Etli ekmeği keyifle midelere indirildi.
   Sonra İzmit'e gelindi.
   Sapanca gölünde dinlenildi.
   Kartepe'ye çıkıldı, Pişmaniye yenildi...
   
   Tam bir yıl geride kalmıştı.
   Pek güzel anlaşmışlardı.
   Hiç bir sorun çıkmamıştı.
   İyiden iyiye dost olmuşlardı.
   Gezdikleri-gördükleri muhteşemdi.
   Yedikleri-içtikleri birdi.
   Birbirini çok sevmişlerdi.
   Gezinin de sonuna gelinmişti...
   
   Hiç kimse bu güzel gezi bitsin istemiyordu.
   Daha ülkenin gezilecek çok şehri vardı.
   Önceden anlaşmışlardı.
   Bundan sonra beş yıl boyunca arabayı. 
   Bundan böyle aralarından birisi kullanacaktı...
   
   Pişmaniyeler yenilmiş, kahveler içilmişti.
   Karar aşamasına gelinmişti.
   İzmit'li olan daha önceden şoför olmayacağını belirtmişti.
   "Ben muavin olurum" demişti.
   "Muavinlik bana yeter" diye söylemişti. 
   Diğer dördü "Dersimli yaşlı" demişlerdi.
   "Şoförümüz o olsun" diye karar vermişti.
   "Yaşına hürmeten, o sürsün" istemişlerdi.
   İzmit'li ise birden fikir değiştirdi.
   Aniden "Dersimli olmaz" dedi.
   "Peki, neden" diye sual edildi..
   "Ankara ve İstanbul'da benim tanıdıklarım var" dedi.
   "Bunlar şoför değiller ama" diye ekledi.
   "Motordan iyi anlarlar" diye diretti.
   Dersimli ise "onlar benim evlatlarım" dedi.
   "İyi, hoş da onların ehliyetleri yok" diye ekledi.
   İzmit'li "Nuh dedi Peygamber demedi".
   "Dersimli şoför olursa ben binmem" diye söyledi.
   Minibüsten indi.
   "Sizinle devam edilmez" dedi.
   "Ne haliniz varsa görün" dedi.
   Güzel bir gezi hikayesi de burada bitti...

   Onlar eremedi muradına.
   Başkaları çıkar kerevetine...

                               Dr. Yücel Tanyeri
   
    (NOT: bu yazı 5 Mart 2023 Pazar akşamı yazılmıştır)
     Politikada dün dündür, bugün de bugün...


4 Mart 2023 Cumartesi

GAZİANTEP...

 

- 5 Eylül 2013, Gaziantep -

Ayntab şehri toplam 32 mahalledir ve 8.067 toprak ve kireç örtülü mamur ve şenlikli hanedir. Bu  şehrin halkı genellikle Hacegân tarikatındandır. Kısacası mamur ve süslü yolları ile tertemiz şirin bir şehirdir. Bu anlattığımız mamur şehrin tam ortasında bir kudret kayası üzerinde yuvarlak bir  hoş iç kale vardır ve gayet sağlamdır. Hendeği kenarınca çepeçevre büyüklüğü 1300 adımdır. Her taşı fil gövdesi gibidir. Sanki bu kale Haleb Kalesi'nin oğludur. Bütün halkı şirin yediklerinden şirin söylerler.                                                                                   

Evliya Çelebi
....................

   Hititler'de adı Hantap.
   Osmanlı'da Ayntab.
   Daha sonraları Antep.
   1921'den itibaren de.
   Gaziantep...
   
   Ayn kelimesi Arapça'da.
   Göz veya Kaynak anlamında.
   Tâb ise güzel olduğunda.
   "Güzel kaynak" manasında.
   Gerçekten çok sayıda.
   Akar Pınar var burada...
   
   Yerleşmiş insanlar Dülük'e.
   İlk önce Paleolitik dönemde.
   6-8 bin yıl önce Gaziantep'e.
   10 km mesafede bir yere...
   
   Hititler, Medler.
   Asurlular, Persler.
   Komageneler, Romalılar.
   Bizanslar, Memluklar.
   Selçuklular, Moğollar.
   Ve sonunda Osmanlılar.
   Hep burada bulunmuşlar...
   
   1516 senesinde.
   Yavuz Sultan Selim döneminde.
   Mercidabık Muharebesiyle.
   Girmiş Osmanlı hakimiyetine...

   Bağlı kalmış tam 300 sene.
   Maraş ve Halep eyaletlerine.
   1946'da doğmuşum ben de.
   Gaziantep'in Besni ilçesinde...
   
   Mondros Antlaşması'yla da.
   Kalmış İngiltere ve Fransa'ya.
   Karayılan komutasıyla.
   Ve Şahin Bey başkanlığında.
   Direnmişler iki yıl boyunca...
   
   6317 şehit verdikten sonra.
   Antep'i kurtarmışlar sonunda.
   1921 yılında da TBMM kararıyla. 
   Kavuşmuş Gazilik ünvanına...
   
   Dülük antik yerleşimi.
   Görülesi Ören yerleri.
   Kalesi, Camileri.
   Kiliseleri, Türbeleri...
   
   Daracık Sokakları.
   Hanları, Hamamları.
   Çarşıları, Konakları.
   El sanatları, Kuyumcuları...
   
   27 ayar Baklavası.
   Kebapları, Çorbaları.
   Sahlebi, Fıstığı, Şırası.
   Dünya tatlısı İnsanları...
   
   Renkli Mahalleleri.
   Kahveleri, sayısız Müzeleri.
   Bedestenleri ile gezilesi.
   Bir Ayntab-ı Cihan şehri.

   Bu Gaziantep kenti...



   Gaziantep Fotoğraflarım:

Veya:
.