YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

21 Haziran 2023 Çarşamba

GÜNEY-DOĞU ANADOLU YOLLARINDA...

 

- 14-18 Haziran 2023 Van ve çevre illeri -

Ağrı dağında güvercinim.
Bitlis'te Ahlat, Van'da Gevaş'ım!
Ben Bingöl dağlarında çobanım.
Muş'ta kardaşım.
Hakkari'de Ahmed-i Hani, Feqiye Teyran'a kuşum
Ben Cizre yollarında Mem-u Zin ile yoldaşım
Batman'da petrol, Diyarbakır ovasında pamuk
Melik Ahmet dükkanında kumaşım.
Siirt'te Koçero, Mardin'de Süryani, Antep'te Şahin
Urfa'da Halil-ur Rahman sofrasında aş'ım...

Bingöl'lü Şair Hacı Gürhan'ın
"Ben Anadoluyum" şiirinden bir bölüm
....................

14 Haziran'da İzmir'den Pastoral Tur'la çıktık yola, rotamız Van'a doğrudan bir uçuşla. Van'da Ferit Melen Havalimanı'nda buluştuk Tur Rehberimiz Engin Pişkin'le ve BlueWan şirketinden Minibüs sürücümüz Adem kardeşimizle...

Öğlen vaktiydi, Van'ın yemekleri ünlüydü, karnımız acıkmıştı Kuşhanede yerimiz ayrılmıştı. Yemekler biri birinden alımlıydı...

Çorbalar, kavurmalar, haşlamalar, tavalar, mantılar, pilavlar, mumbarlar ama ille de Keledoşlar yenildi, ayranlar içildi ve  Başkale'ye doğru hareket edildi, Güzelsu'ya gelindi, Urartular'ın en önemli dış kalesi olan heybetli Hoşab Kalesi gezildi ve 1671 yapımı Osmanlı Köprüsü görüldü. Yola devam edildi, Başkale ilçesinin Yavuzlar köyündeki volkanik Yiğit dağının eseri, Kapadokya benzeri peri bacalarının olduğu Vanadokya gezildi. Hemen ardından Başkale yakınında  Albayrak köyünde ve bir tepe üzerinde,  Hz. İsa'nın 12 Havarisinden birisi olup mezarının da orada bulunduğuna inanılan, Aziz Bartholomeus Kilisesi gezildi. Nehil ırmağı ve Zap suyu ile birlikte dağların görsel şöleni içerisinde ilerlenip, yol ayrımından sola kıvrılarak ve yüksek dağlar aşılarak düz bir ovada kurulmuş Yüksekova'ya intikal edildi. Gün batmıştı, hava kararmıştı. Ana caddede şöyle bir gezildi ve yeni açılan Hilton Oteline yerleşilip, hemen akşam yemeğine inilip, çağdaş bir ortamda yöresel yemekler yenildi...

Sabah kahvaltıdan sonra hemen Hakkari'ye doğru yola konuldu. Coşkun akan Zap suyuna ulaşıldı ve 68 gençliğinin Boğaz Köprüsünün yapımına karşın tırnaklarıyla 1969 yılında yaptığı Zap asma köprüsüne gelindi. Burayı daha önce görmüş ve yazıp fotoğraflamıştım: 

Köprünün üzerinden geçip, 68 gençliğini saygıyla andıktan sonra yola koyulduk ve bir süre sonra tekrar sola ayrılarak Hakkari ile Yüksekova arasında bulunan dağları, akarsuları, buzulları, yüksek karlı tepeleri, çiçekleri ile bir doğa harikası olan Cennet-Cehennem Vadisine geldik. Çok güzel bir havada ve yemyeşil ortamda gezilip, yüründü, çok güzel vakit geçirildi ve öğlen yemeği Hakkari'li hanımlar tarafından hazırlanmış nefis yöresel yemekler, çay ve ayran eşliğinde midelere indirildi. Dönüşe geçildi, yolda Kırıkdağ köyünde, Nasturilerin inanç yeri Mar Şalita Kilisesi'ne uğranıldı ve kısa bir süre sonra da Şalita şelalesinin dik akan suları altında soğutulan, kan kırmızısı karpuz ziyafeti yapıldı. Yine nefis görseller arasında aşağılara inilip, Hakkari yoluna çıkıldı ve Zap suyu izlenerek akşam üzeri Hakkari'ye girildi... 

Sabah kahvaltımızı Şenler Otel'de yaptıktan sonra Selçuklu döneminden beri varlığı bilinen iki katlı Meydan Medresesi ziyaret edildi. Tekrar Zap suyu kenarında ve yüksel dağlar arasında yol alınarak Irak sınırına sıfır konumda güzel Çukurca'ya ulaştık:

Çukurca'nın eski Taş evlerini görüp, Zap Sofrası'nda sahibesi Rukiye Duran'ın Çikolatalı Kahvesini tattıktan sonra yola çıkıp Zap suyunun Irakta da hızlı akıp Dicle nehrine katılacağını bilerek ona veda ettik ve yine sarp ve haşin dağlar ve derin vadiler  arasında ilerleyerek  önce Cudi dağına ve sonra da Şırnak'a ulaştık. Cudi dağı, Nuh Peygamber'in teknesinin karaya oturduğuna inanılan bir dağ. Bu dağı da arkamızda bırakarak Suriye sınırında ve Dicle nehri kenarındaki Cizre'ye girdik. Şehirde kısa bir gezinti sonrasında, 100 yıl önce yapılmış taş bir yapı olan Mehmet Ağa Kasrı'na gidip. burada yerel kültürün önemli bir bölümü olan Hikaye anlatımı, Şiir ve Türküler, Ağıtlardan oluşan Dengbej örneklerini keyifle izledik. Sonrasında 14. yüzyıldan kalan, kırmızı tuğla mimarili çok güzel Kırmızı Medrese'yi görüp, ardından Hz. Nuh'un Türbe ve Mezarını ziyaret ettik. Sonrasında da Cizre için çok önemli olan ve 575 yıl önce yaşanmış Mem ve Zin aşkının sonunda ortaya çıkan Mem u Zin hikayesini öğrenip, onların mezarlarını ziyaret ettik. Kapalı olduğu için 12. yüzyıl yapımı Cizre Ulucamisi'nin sadece avlusunda dolaşıp, muhteşem minaresini görüntüledik. Akşam serinliğinde de Dicle nehri kenarında yürüyüp Kale duvarları ve Cizre halkı ile bir arada olduk.... 

Otelimiz Dicle nehri kenarında. Eski ismi Divan Oteli. Yeni adı ise Dedeman Oteli olmuş. Beş yıldızlı bir otel. Suriye sınırına sıfır konumda. Sınır, otelin önündeki Dicle nehrinin tam ortasından geçiyor. Dicle kıyısı perde ile geçişlere kapatılmış, Nehrin hemen karşı tarafı bomboş. Hiçbir yapılanma, yerleşme izi yok. Akşam burada yatacağız, sabaha hayr ola...

Sabah kahvaltımızı Otelde yaptıktan sonra Şırnak üzerinden Siirt, Bitlis ve Van için yola koyuluyoruz. Önce Kasrik Boğazı'na uğruyoruz. Burası Cudi ve Gabar dağlarının arasında kalan ve bunların arasından da Dicle'ye dökülen, Kızılsu çayının geçtiği çok dar bir geçit. Büyük İskender'in bu geçitten geçtiği biliniyor. MÖ 400 yılında Sokrates'in öğrencilerinden Ksenefon tarafından yazılan Anabasis ya da Onbinlerin Dönüşü başlıklı kitapta da Kasrik boğazı olarak ismi geçen bir bölge burası. Burayı da gezip, dağlar arasında Şırnak ve Eruh'u da geçip Botan Vadisinin vahşi güzelliği içinde yol alıp, en dar yerinde kanyonu görüntülemeye çalışıyoruz. Hemen ardından Siirt'e geliyor şehir meydanındaki Saat Kulesini görüp, ağzınıza lâyık Siirt Fıstıklarının satıldığı dükkanları ziyaret ediyoruz. Kısa bir yolculuktan sonra beş minaresi ile türkülerimize konu olan kadim Bitlis'e giriyoruz. Kentte yeni bir yapılanma var. Tarihi birçok yapının önlerinin açılması için proje başlatılmış. Önce, 1916 yılında asker olarak Bitlis'te bulunan Mustafa Kemal'in kaldığı binayı görüyoruz. Sonrasında 1216 yılı Selçuklu yapımı muhteşem İhlasiye Medresesi ve ardından B. İskender'in Komutanı Badlis tarafından MÖ 312 tarihinde, kayalar üzerine  yaptırılan haşmetli Bitlis Kalesini görüp, şehirde kısa bir tur atıyor ve 1153 yılı Selçuklu yapımı Ulu Camiyi ziyaret edip ardından Bitlis'e çok yakın ve eski ismi Por olan bir Ermeni köyündeki Haçkar denilen çok güzel işlenmiş büyük mezar taşlarını gördükten sonra Tatvan üzerinden ve Van gölünün güney kıyısından ilerleyerek Gevaş yakınlarında, 1335 yılı Selçuklu yapımı görkemli, taş işlemeli Halime Hatun Kümbeti ve bahçesindeki mezar taşlarını ziyaret edip, Artos dağının muhteşem görüntüsünü de arkamızda bırakarak tekrar Van'a vasıl oluyoruz...
  
Bu gece Van'da, beş yıldızlı Elite World Otelinde konakladıktan sonra ertesi sabah önce Van Müzesini görüp, muhteşem Urartu eserlerini hayranlıkla ve büyülenerek izliyoruz. Van Kalesi ziyaretimizin ardından, çok güzel mimarisiyle bir Urartu sanatı olan Savat işlemeciliğinin yapıldığı ve gül bahçesi içerisindeki muhteşem bir Savat Atölyesini görüp, Savat sanatı konusunda bilgi aldıktan sonra Van Kedi Evini görüyor ve ardından da eski Van şehrinin bulunduğu alanda kalan Kaya Çelebi Camisi ve Hüsrev Paşa Külliyesi isimli iki camiyi görüp, Hüsrev Paşa Camisinin altın varaklı Mihrabı ile Türkiye'de ilk ve tek cami olması ile görülmeye değer bir eserdi...

Öğlende veda ederek güzel Van'a ve can dostlara, yine doğrudan bir uçuşla ve unutulmaz anılarla döndük tilkinin dönüp, dolaşıp geldiği alanlara... 

Güzel bir geziydi.
Her gezi gibi.
Güzel geçti.
Ve mutlulukla sona erdi...

Yeni tanıdığımız dostlara.
Pastoral Tur'a.
Can Rehberimiz Engin Pişkin'e.
Eş Başkanımız Semra kardeşimize.
Canımızı emanet ettiğimiz Adem Keskin'e.
İçten teşekkürlerimle...


Güney-Doğu Anadolu Gezi Fotoğraflarım:

.

11 yorum:

  1. Çok güzel bir geziydi sizler gibi değerli insanları gezdirmek bizim için büyük zevkti

    YanıtlaSil
  2. Sonsuz teşekkürler olsun sevgili Engin. Ne güzel bilgiler verdin ve ne güzel anılar anlattın. Bin yaşayasın...

    YanıtlaSil
  3. Teşekkür ederim,sizleri tanımak ve beraber gezmek çok zevkliydi...

    YanıtlaSil
  4. Vay canına, dağarcığımıza ne güzel tarih, doğa bilgileri, deyişler, görseller koydurdun Yücel'im.
    Dost kaleminden, şiirsel sunumlar günümü aydı.
    Sağ ol, var ol.
    Sevgi ve özlemle yanaklarından öpüyorum.👏🙏❤😘🙋‍♂️

    YanıtlaSil
  5. Güzel ülkemizin özel yerlerini sayemizde gördük. Sağolasınız.

    YanıtlaSil
  6. Ne güzel ki Yücel var, yıllar öncesi öylesine dolaştığım yerlerin geçmişini, geçte olsa öğrenme uğraşına girdim...

    YanıtlaSil
  7. Teşekkürler...Elinize, ayağınıza sağlık...

    YanıtlaSil
  8. Her şey çok güzel. Böylesine uzun ve kapsamlı gezinin açıklamasını başlangıçta yapıyorsunuz.
    Sonra resimleri izlemeye başlıyorum. Hangi resim nereyle ilgili ve neyle ilgili? İnanın bir süre sonra ipin ucunu kaybediyorum.
    Çözüm olarak resimlerin hiç olmazsa bazılarının tanımlarını yapsanız daha güzel olmaz mı?
    İçten sevgilerimle...
    .C.Şefik Koldaş

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sayın Koldaş, iletinizi maalesef çok geç görebildim. Fotoğraflarımın sağ alt köşesinde küçük bir dikdörtgen ve içerisinde de 1 rakamı vardır. Oraya tıklarsanız fotoğrafların kısa açıklamalarını izleyebilirsiniz. Selam ve saygımla.

      Sil
  9. Sevgili Yücel, önceden gördüğüm tüm yerleri sayende tekrar hatta daha keyif alarak gördüm / gezdim. Arkadaşların dediği gibi "iyi ki varsın" sevgiler
    Ayşe Ablan

    YanıtlaSil