YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

9 Şubat 2023 Perşembe

HACETTEPE KÜTÜPHANESİ...


"Kütüphane, bazı kütüphaneciler için
sadece bir kitap koleksiyonu, diğerleri için ise
aydınlatma görevi olan dinamik bir organizasyondur"
Joseph Wheeler, 1924

....................


Hacettepe'ye girdiğimde Liseyi yeni bitirmiştim, 18 yaşındaydım.
Yıl 1964'dü ve  Hacettepe daha Üniversite bile değildi, Ankara Üniversitesine bağlı Tıp ve Sağlık Bilimleri Fakültesi idi. Ancak, Hacettepe Çocuk Hastanesi 1958'den beri vardı ve başında da Doğramacı bulunuyordu. O da gençti, ümitleri ve beklentileri büyüktü. Burayı önce Tıp Fakültesi yapmak istiyordu, sonra da Üniversiteye değiştirmeyi düşlüyordu.

Hazırlıklarını yapmıştı, binaları tamamlamıştı. Daha 1958'de burası bir Çocuk Hastanesiydi, tam teşekküllüydü ve Hekimleri de gençler arasından seçilmişti.

Şaban Şifai Hastanesinin alt katında bir Kütüphane kurulmuştu. İlhan Kum göreve başlamıştı bile. Yardımcısı Nilüfer Tuncer ile birlikte. Daha 1958'de bu küçük Kütüphane sahipti 1000 dolayında Tıp kitabına ve aboneydi 20 Süreli Yayına. Bu Kütüphane, Hacettepe Fakülte olmadan önce 1962 yılı sonlarında taşınmıştı Morfoloji binasına İlhan Kum'un Başkanlığında iki katlı geniş, ferah bir alana. Daha sonra da Adil Artukoğlu'nun büyük katkılarıyla...

Bizler Hacettepe'yi kazandığımızda hazırdı ve yerleşmiştik Amfilerimize, Multidisipliner Laboratuvarlarımıza ve Kütüphanemiz de yanı başımızda. İlk kez karşılaşıyorduk böylesine güzel bir Kütüphaneyle. Tertemiz, aydınlık ve düzenli, sessiz ve de disiplinliydi. Mabet gibi bir yerdi. Kütüphanede sigara asla içilmezdi. Salonun orta kısmından rahat bir merdivenle aşağı inilirdi. Alt katın bir bölümü tümüyle camla kaplıydı. Kütüphanenin tüm duvarlarında ahşap raflar, pırıl pırıl İngilizce kitaplar, hepimize yeterli temiz masalar, okumak için koltuklar, çok sayıda Tıp dergileri, sayıları az da olsa nazik Kütüphane görevlileri eğitirlerdi bizleri ve burayı nasıl kullanacağımızı...  

Kütüphane 08.00-24.00 arası sürekli açıktı ve dileyen buradan yararlanırdı. Bizler sabah 08.00-17.00 arası amfide dersleri dinlerdik. Gerçi hepimizin Laboratuvarımızda özel masaları olmasına rağmen çoğunlukla Laboratuvarda kalmaz,  derslerin bitiminde hemen Kütüphaneye girer, ışıklı ve sessiz bir ortamda oturur gece yarılarına kadar burada okur ve  kitaplarından yararlanırdık.  Dergiler dışarı çıkartılamaz ancak kitaplar kısa süreli ödünç alınabilirdi. Kütüphanede çalışırken çoğu kez Hocalarımızla yan yana olurduk, çoğu kez ayni masayı kullanırdık. Ayak ucumuza basarak ilerlerdik ve asla gürültü edemezdik. Kütüphanenin bu özelliğini de 1964 Eylül'ünde Fakülteye kaydımız yapılırken anlamış ve Hacettepe Tıp Fakültesinin geleneksel gülmece dergisi Mantar'ın 1965 yılındaki sayısında çizdiğim karikatürle de dile getirmiştim...

1960'lı yılın ortalarında bu Kütüphane Ankara'da en yüksek kapasiteli Tıp Kütüphanesiydi. O dönemlerde Makale Kulüpleri ve Kliniko-Patolojik Konferanslar çok gözde toplantılardı. Asistanlar bu toplantılara hazırlanmak için Kütüphaneye sık gelirler ve en son gelen dergilerden makaleler seçerdi.  O dönemde Hastanede Öğretim Üye sayısı çok azdı. Uzman Hocalar da Doçentlik tez hazırlıkları için Kütüphaneyi çok sık kullanırlardı. Bunun dışında Gülhane'den, Ankara Tıp Fakültesi'nden, Numune ve Yüksek İhtisas Hastanelerinden çok sayıda Hekim de aradıklarını bu kütüphanede bulurlardı. Science Citation İndex ve Index Medicus'lar her ay gelir ve bunların yıllıkları oldukça kalın olurdu ve aradığınız makale yazarından veya başlığından bunların sayfaları arasında epey araştırma yapardınız. Tabii ki o zamanlar şimdiki gibi bilgiye ulaşmak çok kolay olmazdı ve epey uğraşmayı gerektirirdi. Dilediğimiz kitabın veya makalenin  fotokopisini edinmek de yeni bir gelişmeydi ve çok iyi baskı kalitesi olmayan fotokopi yaptırmak için de bazen uzun zaman beklemek gerekirdi...

Hacettepe'nin 1967 senesinde Üniversite olmasıyla burası artık bir Üniversite Kütüphanesi kimliğini kazandı. Tıp yanında yeni Fen ve Sosyal Fakülteleri'nin de ilavesi ile Kütüphane kapasitesi çok arttı ve Kitap koleksiyonu 80 bin cilde ve Dergi sayısı da 2600'e ulaştı. 1970'in ortalarında Tıp dışındaki Fakültelerin Beytepe Yerleşkesine taşınması ile kütüphanenin ismi Hacettepe Üniversitesi Tıp Merkezi Kütüphanesi olarak değiştirildi. 

Aradan epey zaman geçti. Hacettepe Üniversitesi de Hastanesi de çok büyüdü. Zaten dar olan alanına yetmez oldu. Yeni yeni bölümler açıldı, bazı yerleşimlerin yeri değişti. Kütüphanedeki kitaplar da dergiler de yerine sığmaz oldu. 2003 yılında Kütüphane, Sıhhiye Yerleşkesi içerisindeki dört dönüm kapalı alana sahip, dört katlı yeni binasına taşındı. 

2017 rakamlarına göre Hacettepe Üniversitesi'nin Beytepe, Sıhhiye ve Konservatuar Kütüphanelerinde 190.109 basılı Kitap, 3.039.144 e-Kitap, 142.500 Dergi ve 22.134 Tez'den ve yaklaşık 13 dönüm kapalı alandan oluşan ve 1.129 oturma kapasiteli üç ayrı Kütüphanesi mevcuttur.

Ne diyelim...
Gökten üç elma düştü.
Birisi Newton'un başına.
Diğer ikisi de.
Tüm Hacettepelilere...



(NOT: Bu yazının hazırlanmasında bilgi ve anıları ile bana katkıda bulunan değerli Nazlı Alkan, Rengin Erdal, İlhan Erkan, Feride Feran, Esra Fındık, Sait Kapıcıoğlu ve Özçelik Okayer'e yürekten teşekkürlerimi sunuyorum)


Hacettepe Üniversitesi Kütüphane Fotoğrafları:

Referanslar: 

"Kütüphaneciliğimize Kanat Gerenler"

Nazlı Alkan anıları:
http://tk.org.tr/index.php/TK/article/view/2821/2756


.

7 yorum:

  1. Çok Değerli Yücel Üstadım,

    Enfes
    Anı- makalelerinden birini daha duygulanarak ve o günleri yaşayarak bir çırpıda okudum.

    Gözümün önünden 1965 ve sonrası yıllar geçti. Anıları bilimin ışığında yazmak ne kadar önemli. Bu nedenle yürekten kutluyorum.

    Ben de çok güzel ve değerli kütüphaneden yıllarca yararlandım.
    İçine girdiğimde kendimi kutsal bir mabette hissederdim. Çok üyük bir multlulukla içinde oturur hem ders çalışır hem de bilgilerimi geliştirirdim. Ekonomik zorluklar nedeniyle kitap alamadığım için kütüphane ayrı bşr anlam ve önem kazandırdı bizler için.

    Yazıda belirttiğin tüm isimleri tanıdığım için de ayrı nir zevk aldım.

    Size ve onlara teşekkür ediyorum. Başta em büyüğümüz Doğramacı hocamız olmak üzere yitirdiğimiz değerllerimizi saygı ve minnetle anıyorum.

    İçten selamlar, sevgiler gönderiyorum.

    NOT: Hepimizi derin yasa boğan Acılı depremde yakınlarınızda sorun var mı?

    YanıtlaSil
  2. Hepsi canımız, ciğerimiz...

    YanıtlaSil
  3. Hârika bir tespit makalesi olmuş. Tebrik ve teşekkür ederim sevgili Evliya Sani.

    YanıtlaSil
  4. Teşekkürler Yücel Bey.

    YanıtlaSil
  5. Çok değerli bir çalışma. Emeginize saglık Sayın Hocam.Hale Açıkgöz

    YanıtlaSil
  6. Değerli Yücel, O yıllarda biz Ankara’lılar için öğünç kaynağı olan bu kütüphaneyi gündeme taşıdığın için sana teşekkür ediyorum. Sağ ol.
    Kalemine sağlık. Gürer

    YanıtlaSil
  7. Sevgili Yücel, muhteşem…! Eski kütüphanede öğrencilik, asistanlık, uzmanlık ve doçentlik ve Çarşamba eğitim toplantılarına hazırlık için harcadığım saatler, index medicus ve SCI taramaları, makale arama, okuma, fotokopiler …….., zorlu ama özlem’le andığım o güzel günler…

    YanıtlaSil