Gecenin üç'ünde.
Karanlıkta.
Karanlıkta.
İnmiştik uçakla.
Kalküta’ya…
Sarı renkte.
Hillman bir taksiye.
Atladık hava alanında.
Ve koyulduk yola…
Otelimize yaklaştığımızda.
Pek anlamadık ama.
Bir sürü tavuk gördük sokaklarda.
O karanlıkta…
Tavuk pazarı olduğunu.
Her gün kurulduğunu.
Anlattı.
Taksi şoförü…
Otele girdim.
Kısa bir süre dinlendim.
Merak etmiştim.
Bu ilginç yeri görmeliydim…
Ben gidene kadar.
Hemen hemen bitmişti pazar.
Arta kalan tek tük satıcılarıyla.
Ve birkaç tavuğuyla…
Ertesi gün.
Gün doğmadan.
Erkenden kalktım.
Pazar'a doğru yola koyuldum…
İnanılmaz bir kalabalık.
İnanılmaz bir hareketlilik.
İnsan ve tavuk sesleri arasında.
Anlatılmaz bir canlılık…
Sepetlerde, kutularda.
Binlerce tavuk.
Kamyonlar, motosikletler.
Hareketli alış-verişler…
Sepetlerle bisikletlerle.
Alınıyor tavuklar, civcivler.
Üçer-beşer.
Veya yüzer, yüzer…
Alan gidiyor.
Ortalık yavaş yavaş boşalıyor.
Sonra temizlik başlıyor.
Pazar bitiyor…
Ertesi gün tekrar başlıyor.
Bu olay her gün tekrarlanıyor.
Hayli renkli bu pazar.
Sabah 08.00’de sonlanıyor…
Bir günde.
800.000 civarında.
Tavuk el değiştiriyormuş.
Kalküta Tavuk Pazarı’nda…
Sonra bu tavuklar.
Kesiliyorlar.
Parçalarına ayrılıyorlar.
Ve soslanıp, bizlere sunuluyorlar…
Kalküta Tavuk Pazarı Fotoğraflarım:
.