2001 yılı yaz aylarında Rize-Çamlıhemşin’e gitmiştim. Orada Samsun’dan arkadaşım Selçuk Güney’in Fırtına Deresi içindeki “Fırtına Pansiyonu”nda kalmıştım. Yol ile Fırtına Deresi arasında yer alan bu pansiyon huzur dolu bir ortamdı. Geceleri Fırtına Dersinin gürültüsü içerisinde uyuyordunuz. Sabah uyanıp, yanına gittiğinizde de koca taşlar arasından tüm heybetiyle gürül gürül akan Fırtına Deresi “günaydın” diyordu size…
O günlerde Fırtına Deresi üzerine baraj yapılması gündemdeydi. Projeler tamamlanmış, greyderler gelmiş hatta birçok ağaç kesilmişti bile... Ancak çevre halkı burada baraj yapımına tümden karşı idi. Milyonlarca yıllardan beri tüm Kaçkarların suyunu denize taşıyan bu vadiye set çekilmesini, Fırtına’ya dizgin vurulmasını kabul edemiyorlardı.
Her sabah olduğu gibi o sabah da erkenden Fırtına kıyısına idim. Etrafta benden başka kimse yoktu.
Güneş yavaş yavaş sökün ederken, Fırtına Deresinin görkemli çağıltısı içinde gönlümden gelen sese kulak verdim…
FIRTINA…
Fırtına, özgür akmalı,Fırtına şelâleler yapmalı,
Fırtına uğuldamalı,
Hem de bu vadilerde çağlamalı
Fırtına, coşmalı taşmalı,
Fırtına gürlemeli ses yapmalı,
Fırtına kabarmalı, yatağına sığmamalı,
Köpürmeli göllenmeli kıvrılmalı koşmalı
Fırtına’da alabalıklar zıplamalı
Fırtına’da dere kuşları dalmalı
Fırtına, insanlarla birlikte olmalı
Fırtına, taş köprülerin altından akmalı
Fırtına,
Karadeniz’le kucaklaşmalı
Sözün kısası, Fırtına,
Yeşillikler içinde yaşamalı…
Fırtına Deresi videom için lütfen tıklayınız :
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder