1957-60 yılları arasında Samsun Namık Kemal Ortaokulunda okudum.
Ortaokul’da Beden Eğitimi Hocamız İbrahim İşler idi.
Kendisini, okulun bahçesinde daha ilk derse girdiğimizde sevmiştik.
Tüm öğrencileri ile iyi ilişki kurabilen, disiplinli bir Hoca idi.
Kelimeleri özenle seçiyor, cümleleri düzgün kuruyordu.
Çok güzel ve anlamlı konuşmalar yapıyordu.
Bu konuda bir belâgat ustasıydı.
Ortaokul’da Beden Eğitimi Hocamız İbrahim İşler idi.
Kendisini, okulun bahçesinde daha ilk derse girdiğimizde sevmiştik.
Tüm öğrencileri ile iyi ilişki kurabilen, disiplinli bir Hoca idi.
Kelimeleri özenle seçiyor, cümleleri düzgün kuruyordu.
Çok güzel ve anlamlı konuşmalar yapıyordu.
Bu konuda bir belâgat ustasıydı.
İbrahim Hoca, Gazi Eğitim Enstitüsü Spor Bölümü mezunu idi.
Vücudu düzgün, hareketleri düzenli, yürüyüşü alımlıydı.
Sporun her dalını en iyi biçimde yapabiliyordu.
İlerleyen zaman içerisinde tüm öğrenciler gibi ben de çok sevmiştim kendisini.
Öğrencilerle arkadaş gibiydi.
Vücudu düzgün, hareketleri düzenli, yürüyüşü alımlıydı.
Sporun her dalını en iyi biçimde yapabiliyordu.
İlerleyen zaman içerisinde tüm öğrenciler gibi ben de çok sevmiştim kendisini.
Öğrencilerle arkadaş gibiydi.
19 Mayıs gösterilerinde talebelerinin başında, bembeyaz giysileriyle göğsü ileride tam bir asker gibi yürür, sonrasında da günün anlam ve önemini anlatan etkileyici konuşmalar yapardı. Hepimiz hayrandık ona.
Hepimizin örnek aldığı bir kimliği ve kişiliği vardı...
Hepimizin örnek aldığı bir kimliği ve kişiliği vardı...
Yıllar sonra Hekim olarak Samsun’a döndüğümde Fotoğraf Sanatçısı Metin İşler ile tanıştım. Ona hemen İbrahim İşler Hocamızla bir akrabalığı olup olmadığını sordum. “Ağabeyimdir” dedi. İbrahim Hocamızın 1970’lerin sonlarında emekli olduğunu ve İstanbul’da ikamet etmekte olduğunu Metin Bey’den öğrendim. “Aman” dedim “Samsun’a geldiğinde muhakkak görüşmek isterim…”
Aradan uzun bir süre geçti. Bir gün Muayenehaneme Metin Bey ile İbrahim Hocam birlikte habersizce çıka geldiler. Çok sevindim. Elini öptüm. Eski günleri, Hocalarımızı andık. Lâf lâfı açtı. Sonra sağlık durumunu sordum. Kalp sorunları nedeniyle iki kez by-pass ameliyatı geçirmişti. Kalp krizlerinin genellikle sigara içenlerde olduğunu bildiğim için bu hastalığı Hocama yakıştıramamıştım. “Ama Hocam” dedim “Siz bildiğim kadarıyla hiç sigara içmezdiniz”. “Niçin oldu bu iş” diye sorduğumda Hocamdan hiç beklemediğim bir yanıt geldi.
“Yücel, ben gençliğimden beri hep sigara içerdim” dedi...
Çok şaşırmıştım.
Üç yıl Öğretmenimiz olmuştu ama onun sigara içtiğini bir kez bile görmemiştim.
Bunu şimdi yeni öğreniyordum.
Belki de ben o’nu örnek aldığım için hayatım boyunca hiç sigara içmemiştim.
Böyle bir durumu hiç beklemiyordum.
Hocam ilâve etti:
Üç yıl Öğretmenimiz olmuştu ama onun sigara içtiğini bir kez bile görmemiştim.
Bunu şimdi yeni öğreniyordum.
Belki de ben o’nu örnek aldığım için hayatım boyunca hiç sigara içmemiştim.
Böyle bir durumu hiç beklemiyordum.
Hocam ilâve etti:
“Yücel, biz kötü örnek olmamak için sizlere görünmeden, gizli içerdik...”
Zaman durmuştu...
Hocalığın ne demek olduğunu bir kez daha anlamıştım.
Söyleyecek lâf yoktu.
Hocalığın ne demek olduğunu bir kez daha anlamıştım.
Söyleyecek lâf yoktu.
İbrahim İşler, Cumhuriyetin yetiştirdiği gerçek bir Öğretmendi.
Yetiştirdiği öğrencisine son bir ders daha vermişti.
Bu güzel, sportmen Hocamızı 2003 yılında yine bir kalp krizi sonrasında yitirdik.
Tüm aydın, çağdaş Cumhuriyet Öğretmenleri gibi nur içinde yatsın...
Yetiştirdiği öğrencisine son bir ders daha vermişti.
Bu güzel, sportmen Hocamızı 2003 yılında yine bir kalp krizi sonrasında yitirdik.
Tüm aydın, çağdaş Cumhuriyet Öğretmenleri gibi nur içinde yatsın...
.