Hacettepe KBB Bölümüne 1970 Haziran ayında girmiştim. İki
yıl geçtikten sonra İzmir’de Ulusal KBB Kongresinin toplanacağını öğrendik. Bildirilerin
hazırlanması için haliyle yeni Asistanların çalışması gerekiyordu. Görevler
verildi ve bizler de istenilen bilgileri, belgeleri toplamaya başladık.
Toplantı
İzmir’de Ege Üniversitesinin organizatörlüğünde yapılacaktı. Ege Üniversitesi
KBB’dan Orhan Cura Hoca’nın ismini o zaman duymuştum. Kendisini hiç görmemiştim
ve tanımıyordum. Nasıl bir Kongre olacağını da çaylak olduğum için tahmin
edemiyordum.
Yoğun bir
çalışma temposu ile bana verilen görevi Hocalarımla birlikte tamamladım. İki
bildiride ismim vardı, sunumlarını da ben yapacaktım. Haliyle heyecanlıydık,
Kongrenin nasıl geçeceğini tahmin edemiyorduk.
50 yıl önce
Kongreler için sponsor filan yoktu. Kongreler Üniversite veya Fakültelerin
salonlarında yapılırdı. Tek tek değiştirmeli projeksiyonlarda siyah-beyaz
slide’larla sunumlar yapılırdı. O slideları projeksiyona doğru yerleştirmek
hayli zordu ve deneyim gerektirirdi. Ve bu görevi çoğu kez Asistan yapar,
epeyce de olumsuz puanlar alırdı. Herkes Kongre masraflarını kendisi karşılar,
sembolik katılım ücretini öder ve konaklama-yeme işlemlerini de kendi cebinden yapardı.
Biz Ankara’dan
Hocalarımızın otomobillerine sıkışarak yola koyulduk. Nazmi Hoşal, Ziya Tinel
ve Abdulkadir Tanyeri’nin otomobillerine dağıldık. Kıvanç Ayas, Cem Keçik,
Bülent Gürsel, Aras Şenvar ve Odyoloji’den Erol Belgin ve Nevma Madanoğlu ekibi
oluşturuyordu.
O yıllarda Ege
Üniversitesi Tıp Fakültesi Tepecik Hastanesi’ndeki geçici yerinden Bornova’da
yeni yapılmış olan modern Hastaneye yeni geçmişti. Orhan Hoca biz Asistanlara
bir kolaylık yapmış ve KBB Servisini birkaç günlüğüne boşaltmış ve Kongre için
gelen Asistanlara tahsis etmişti. Tüm Asistanlar geceleri Serviste yatıyorduk.
Orhan Hocamız bizleri
bir gece evinde, bir gün de Çeşme’deki yazlığında ağırladı. Hızlı konuşması,
konukseverliği, dostluğu, ilgisi olağanüstüydü. Bize kendi elleri ile tuttuğu Mercan balıklarla ziyafetler çekti. Uduyla, Piyanosuyla ve Erol Belgin’in iştirakiyle
güzel fasıllar yaptık. Haliyle Orhan Cura Hocamızı yakından ilk kez böyle
tanıdık.
Babası olan KBB
Uzmanı Dr. Hüseyin Hulki Cura’yı da bu toplantılarda gördük, tanıdık. Hüseyin Hulki Bey,
KBB Camiamızın ilk isimlerinden Ziya Nuri Paşa’nın yanında eğitimini almış ve
onun prensipleri ile yetişmiş, Oğlunu da daha sonra Ziya Nuri Paşa’nın
prensipleriyle eğitmişti ve İzmir’in ilk Türk KBB Hekimi idi.
Emekli olduktan
sonra 2001 yılında anılarını anlatması için Orhan Hocamızı Samsun’a davet
etmiştik. Sunumlarını titizlikle ve yazarak hazırlardı. Ama sunumu sırasında o
yazdıklarına hiç bakmadan ama sohbet eder gibi öyle hızla anlatırdı ki herkes
hayranlıkla kendisini dinlerdi. Samsun konuşmasının metnini de bana vermişti.
Oradan bir paragraf aktarmak istiyorum:
“Uzman
olmadan önce Poliklinikte gördüğüm hastalara endikasyonlarına göre babamdan
öğrendiğim Ziya Nuri Paşa’nın tüm gargara, inhalasyon, çocuk burun damlası,
kulak damlaları formüllerini yazıyordum…”
Yine ayni
sunumda, babasından aldığı bir dersi de aynen şöyle anlatmıştı:
“İkinci
sınıfta Tıp öğrencisiydim, bir gün babam muayenehanesinde beni muayene
koltuğuna oturttu, eline burun spekulumunu alıp sert bir şekilde burnuma soktu.
Sanki boksör Muhammed Ali Clay’den bir direk yumruk yemiştim. ‘Bizim meslekte
el yumuşaklığının değerini artık hiç unutmazsın’ dedi. Sonra açıklamağa
başladı. Alın aynasının özelliklerini anlattı. Önce, ışığın nasıl
yöneltileceğini gösterdi ve stereovizyonun önemine değindi. Her iki elin
dirsek, bilek ve parmak eklemlerinin boşa alınmış otomobil vites kolu gibi
gevşek olması ve spekulumların ters elde ve elden kayacak kadar yumuşak
tutulması gerektiğini belirtti. ‘En önem taşıyacak olan özellik ise’ diye
ekledi ‘KBB bakısı öğrenilirken belirli bir el yumuşaklığı ve ters el
çalışması kazanılmadan polikliniğe gelen hastanın muayene edilmemesidir. Hasta,
beyaz gömlek giymiş 5 inci sınıf stajyeri ile KBB hekimini ayıramaz.
Polikliniğe denek olmak için değil, derdine çare aramaya gelmiştir. Tıp
öğrencileri her uygun fırsatta bu muayeneyi önce birbirleri üzerinde denemelidirler.
Esas muayeneyi yönetecek olan koltuğa oturan öğrenci olacaktır ve el yumuşaklık
dozunu muayene eden arkadaşına o benimsetecektir’. ‘Gel, ben oturayım
beraber çalışalım’ demesine karşın, babamla aramda olan mesafe ve saygı
nedenleriyle ben buna yanaşmadım.
Baba-oğul
Cura’lar, babası ve evladı da KBB Uzmanı olan ülkemizdeki ilk ailedir. Bakın, Orhan Hocamız bunu nasıl anlatıyor: “Bana gelince, ben tüm alışkanlıklarımı,
yaşam özelliklerimi babama borçluyum. Mesleği bir usta-çırak niteliğinde bana o
öğretti. 6 günde parça parça koparılarak tonsillektominin yapıldığı bir
ortamdan başlayarak, ülkemizin modern önemli bir kuruluşu olan Ege Tıp Fakültesi
KBB’ın 40 yıllık gelişimini gerçekleştirebilmemde en büyük pay babama aittir”.
Bizler, hiçbirimiz
Türk KBB topluluğunun ilk kurucusu olan Ziya Nuri Paşa’yı göremedik. Ama onun
Kliniğinde yetişmiş olan Hüseyin Hulki Bey’den KBB’ın temel prensiplerini
öğrenmiş olan son büyüğümüz Dr. Orhan Cura Hocamız
iki gün önce aramızdan
ayrıldı ve bir devir de böylece kapandı.
Her iki büyüğümüz de Türk KBB evrimini geliştirdiler,
ileriye taşıdılar.
Hep saygılarımızla hatırlayacağız.
Dr. Orhan Cura, İzmir Tabip Odası tarafından düzenlenen
meslekte 60 yıl töreninde babası KBB Mütehassısı
Dr. Hüseyin Hulki Cura'nın elini öperken, 1980
Dr. Hüseyin Hulki Cura'nın elini öperken, 1980
.