YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

10 Aralık 2019 Salı

KÜBA GEZİMİZ-II



- 18-23 Kasım 2019, Küba -

"El pueblo unido camas vera jensido"
 (Örgütlü halkı  hiçbir kuvvet yenemez)

...............

Son yazımızda.
Günü batırmıştık Cienfuegos'ta.
Sonra da girip yataklarımıza.
Bir güzel dinlenmiştik Casa'larımızda...

Sabah gün doğmadan uyandım.
Karanlıkta uzunca bir yol aldım.
Gün doğarken deniz kenarındaydım.
Pek keyifli bir yürüyüş yaptım...

Cienfuegos'a.
"La Perla del Sul" deniliyor buralarda.
Yani.
"Güney'in İncisi" anlamında...

1850 yılında yalnızca.
6 tane bina varmış Cienfuegos'ta.
Günümüzde ise 150 bin kişi yaşamakta.
Bu kentte, Unesco Dünya Mirası'nda...

Karayip denizi'ne.
Küçük bir bağlantısı olan gölle.
Cienfuegos emniyetli bir liman kenti.
Kentsel tarihi merkezi ile güneyin incisi...

Küba Devrimi'ni yaratan.
Granma teknesi ile 1956'da karaya çıkan.
Fidel, Raul, Che ve Cienfuegos'tan.
Camillo Cienfuegos soyadını almış buradan...

Tüm gün bu güzel şehri geziyoruz.
Kolonial mimarisine hayran kalıyoruz.
Düzgün şehirciliğine imreniyoruz.
Güzel insanlarıyla beraber oluyoruz...

Öğlenden sonra.
Hareket ediyoruz Trinidad'a.
Açıkhava Müzesini andıran binalarıyla.
Oluyoruz bir arada...

İkindi zamanda.
Çıkıyoruz şehir dışına.
Karayib denizi kıyısında.
Ancon Plajı'na...

Uzun, nefis bir kumsalda.
Durgun bir deniz ve sıcak bir havada.
Denizin tadı çıkartılıyor.
Günbatımında Ahmet Haşim hatırlanıyor:

Sular sarardı, yüzün perde perde solmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta...

Akşam Küba Dostluk Derneği ile.
Gidiyoruz bir mahalle ziyaretine.
CDR (Comite Defens Revolution)
Yani Devrim Savunma Komitesi'ne...

Küba'daki 11 milyon insanın.
8.4 milyonu üye bu Komiteye.
Ülkenin gözü ve kulağı sanki.
Devrim Savunma Komite'si...

Çok sıcak karşılanıyoruz.
Üyelerle tanışıyoruz.
Komitenin yapısı anlatılıyor.
İnsanlar müzik ve dansla kaynaşıyor...

Sabah küçük, eski bir trenle.
Gideceğiz Şeker Vadisi'ne.
Gürültülü, nostaljik bir yolculukla.
Bir saatte ulaşıyoruz İznaga'ya...

Valle des los İngenios'un merkezi.
Burada 1850 senesinden beri.
Yapılıyor Şekerkamışı üretimi.
Yüz yıl kullanmışlar üretimde köleleri...

Köleler kaçmasın diye.
Yapmışlar 6 katlı bir kule.
Gözlemişler buradan kaçacak köleleri.
Kaçmaya teşebbüs edenlerin sonu belli...

Dönüşte Dünya Mirası Trinidad'dayız.
Playa Mayor çevresinde geziyoruz.
Renkli Trinidad'ı görüntülüyoruz.
Akşam da Chanchara'larımızı içiyoruz.
Küba Müziği ile de eğleniyoruz...

Sabah Casa'larımızda kahvaltı sonrasında
Hareket ediyoruz otobüsle Santa Clara'ya.
1958 yılında Che Guevara'yla.
Son dersin verildiği diktatör Batista'ya...

"Movimento 26 de Julio" sloganıyla.
Başlayan Direniş ayaklanması, 1953 yılında.
5 yıl sonra 1958 yılı Aralık ayında.
Zaferle sonlanıyor burada Santa Clara'da...

Zırhlı bir tren gönderir diktatör Batista.
Dolu olan 400 asker, subay ve ağır silahlarla.
Tren raylarını yerinden söktürür Che Guevara.
Bir buldozerle Santa Clara'da...

Tren Blindao (Zırhlı Tren) devam edemez yola.
400 asker teslim olur sıkı bir çatışma sonrasında.
Büyük bir Zafer kazanılır Santa Clara'da.
Bu olayın ardından Batista kaçar Amerika'ya...

Küba Devrimi bu olayla gerçekleşir.
Ülke bu tarihten sonra Sosyalizmle yönetilir.
Günümüzde tren raylarının söküldüğü yerde.
Vagonlar, anılar sergilenmektedir bir Müze'de...

10 yıl kadar sonra 1967 yılında.
Öldürülür Che Guevara, Bolivya'da.
Elleri kesilir, Fidel Castro'ya gönderilir.
Cesedi gizli bir yere gömülür...

Yıllar sonra bulunur cesedi Bolivya'da.
Bir hava alanında pistin hemen altında.
Cesedi getirilir Santa Clara'ya.
Defnedilir özel bir oda'da arkadaşlarıyla...

Onarım için bakımdaydı.
O nedenle göremedik Che'nin mezarını.
Ama gittik Che Anıtı'na.
Santa Che'lara'da (!)...
(not: bu benim bir isimlendirmemdir)

Gerçekten de Santa Chelara.
Bir Che Guevara.
Kenti aslında.
Dolu her yer Che'nin anısıyla...

Son durağımızdı Santa Clara.
Mola verdik yolda.
Cennet gibi bir yerde La Granjita'da.
Uzun bir otobüs yolculuğundan sonra da.
Gün batımında ulaştık yeniden Havana'ya...

Havana'da uyandık sabahın 04.00'ünde.
Önce uçtuk THY ile Venezuella'nın başkentine.
Havana-Caracas arası 2163 km.
Uçtuk bu mesafeyi 3 saatte...

İki saat de bekledik uçak içinde.
5 saat sonra başladık dönüşe.
Havana-Caracas-Caracas-İstanbul arası.
Toplam 19 saat bir yolculuk, bıktırası...


Küba Gezisi-II Fotoğraflarım:
https://photos.google.com/u/0/share/AF1QipPZM4NY51fdyd_MIJCMZp7wNvDSXDTXZ71KovgGm0fbZDjQj5c8Kx8FsrAGXOjGsA/photo/AF1QipOLbbAPA_8y7rWw3vCs8Vxc2oHvTw4O1--4JJp7?key=VGtzX1I2RHZIT3hoUUM4bWs3aTlmQU90MTA3S0JR

.