YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

21 Ocak 2015 Çarşamba

AK SARAY'DA...


Bir safa bahşedelim gel şu dil-i nâşâde
Gidelim serv-i revanım yürü Sadabâd'e...

                                                  Şair Nedim (1681-1730)

...............

Biz 1718-1730'da yaşamamıştık.
Lale devrine yetişememiştik. 
Sadabâd'ı görememiştik.
Nedim'in şiiri ile varlığını öğrenmiştik...

Sadabat Paktı'nı bilirdik gençliğimizde.
Kurulmuştu taa 1937'lerde.
İran, Pakistan, Türkiye üçgeninde.
Dostluk ve saldırmazlık prensibiyle...

Şah'ın Sarayını ziyaret etmek istedim.
Tahran seyahatimde.
Gideceksin dediler Saad Abad'e.
Elbruz dağlarının eteklerine...

Meğerse son İran Şahları.
Muhammed ve oğlu Rıza Pehlevi'nin. 
Yaşadıkları ve bu paktın imzalandığı.
Saray'ın adı imiş Saad Abad...

"Saad", "saadet, mutluluk" anlamında.
"Abad" da "sonsuz, ebedi" demek Farsça'da.
Saad abad da. 
"Sonsuz mutluluk" manasında...

Saad Abad, Tahran'ın en kuzeyinde.
Yüce Elbruz dağlarının eteklerinde.
1700 m yükseklikte.
Yarısı orman olan 3 bin dönümlük bir arazide...

18 ayrı bina var bu sarayın içinde.
Yerleşmişler dağınık bir biçimde.
Sarayın bahçesinde.
Ama çoğu birer müze günümüzde...

En büyüğü "Koh-e Sefid".
Ya da "Ak Saray".
Ya da yeni adıyla "Millet Sarayı" şimdilerde.
Devrim'den sonra verilen yeni ismiyle...

İki katlı bu "Ak Saray"da..
Kalmışlar Şah Rıza.
Ve Farah Diba burada..
Kullanmışlar burayı yaz aylarında...

Ak Saray 10 salonlu, 54 odalı.
Yerleri ipek Acem halılı.
Son Şahın bu ikametgâhı.
Alımlı mı alımlı...

Eski günlerini düşündükçe.
Dolaşıyorsunuz Ak Saray'ı üzüntüyle.
Zenginlik, şatafat gözler önünde.
Ama Şah ve Farah Diba'nın büstleri de yerlerde...

Üç adam boyunda.
Şah Rıza Pehlevi'nin dev bir heykeli varmış.
Ak Saray'da.
Ancak yıkılmış o da Devrim sırasında...

Bir çift çizmesi kalmış zamanımızda.
Ondan kala kala.
Şah'ın burada.
Ak Saray'ın avlusunda...

İster Şah ol, ister Şahbaz.
Ak Saraylarda.
Sonunda dünya kimseye kalmaz.
Tabii ki anlayana...


Saad Abad Fotoğraflarım:
.