YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

9 Mayıs 2016 Pazartesi

MAÇ'TAN ACİL SERVİS'E...


30 yıl kadar önceydi.
Samsun'a geleli 4-5 yıl olmuştu.
Yeni bir Fakülteydik.
Küçük bir Hastanedeydik...

Göğüs Hastalıkları Hastanesi'nin.
O da küçük bir bölümünü.
Kullanıyorduk.
O dönemlerde...

Hastanemiz küçüktü.
Ama yürekler büyüktü.
Gençtik, canla-başla çalışırdık.
Bir şeyler yapmaya uğraşırdık...

Samsun'da zaman zaman aramızda.
Maç yapardık yeni tanıştığımız meslektaşlarımızla.
Eczacılarla,  Devlet Hastanesi veya 
Sigorta Doktorlarıyla.
Kapalı Spor Salonu'nda...

Yine böyle akşamda.
1985 yılı 8 Mayıs'ında.
Çıkmıştık Eczacılarla.
İddialı bir futbol maçına...

Tribünler doluydu.
Stajyerlerimizle, hemşirelerimizle.
Oynamayan Hekimlerimizle. 
Asistanlarımız ve 
Öğretim Görevlilerimizle...

Maç başlamıştı 18.00'de.
Sıkı bir maç oluyordu ilk devrede.
Ben görevliydim kalede.
İzliyordum maçı heyecan içinde...

Arkamdan heyecanlı bir ses işittim.
"Doktor yok mu, Doktor yok mu" diye.
Yanıtladım "ben Doktorum, ne var" diye.
"Abi, kaza olmuş yaralılar var" dedi.
Bir Polis titreyen sesiyle...

1985'lerde.
Bırakın cep telefonunu.
Manyetolu bir telefona bile.
Sahip olmak bir ayrıcalıktı o dönemlerde...

Kısaca konuştum bu Polisle.
Vezirköprü'de kaza olmuş.
Yaralılar Samsun'a getiriliyormuş.
Doktorların maçta olduğu söylenmiş...

Hemen hakeme koştum.
Durumu bildirdim.
Maçı  hemen durdurduk.
Anons yaptırdık.
Kazayı seyircilerimize duyurduk...

Atladık Renault Toros 12'lere.
Ya da Murat 124'lerimize.
Hekim, Asistan, Stajyer ve 
Hemşirelerimizle.
Aceleyle gittik üzerimizde 
Formalarla Hastanemize...

Hızla organize olduk.
Kimin ne yapacağını kararlaştırdık.
Geldi 36 yaralı biraz sonra.
Vezirköprü'den bir kamyon kasasında...

Her kes ayrı bir koldan.
Başlandı yaralılara yardıma.
Durumlar saptandı, acil olanlar ayrıldı.
Diğerlerine hızla mayileri takıldı...

İnanılmaz bir gayretle.
Tüm Hekimlerimizle.
Hemşirelerimizle ve 
Öğrencilerimizle.
Harp Cerrahisi yapıyorduk sedyelerde
Koridorda, yerlerde...

Uğraştık, didindik gece yarılarına kadar.
Hiç zayiat vermemiştik.
Gerekenleri hemen ameliyata almış.
Diğerlerini de bir şekilde yatırmıştık...

Hiç unutamam.
Personelin o günkü halini.
Yürekten çalışmasını, birlikte emeğini.
Yokluk içinde bile nasıl heyecanla görev yaptığını...

Maç kaç kaçtı.
Gol atılmış mıydı.
Ben gol yemiş miydim.
Emin olun halâ hatırlamıyorum...

Ama o günkü çalışmamız.
Heyecanla yaralılara bakmamız.
Tam bir birlik içinde.
Mücadelemiz halâ belleğimde...

Kaza büyüktü.
13 kişi ölmüştü.
Acil Servisi olmayan küçük bir Hastanede.
Çaba göstermiştik amatörce...

Ancak yararı da oldu bu olayın.
O dönemde Sağlık Bakanı Mehmet Aydın'dı.
Samsun-Çarşambalıydı.
Kaza ile ilgilenmiş, bilgiler almıştı...

Bu olaydan sonra.
Onun gayretleriyle.
Önce Alo 112 hattı oluşturuldu.
Zamanla hastanelere Acil Servis kavramı gelişti...

Artık bakımları yapılabiliyor günümüzde.
Acil hastalar donanımlı Acil Servislerde.
Hatta nakledilebiliyorlar günümüzde gerekirse.
Bu hastalar helikopterlerle bile...

.