Sabah gezisine.
Buenos Aires’te…
Otelimizin hemen yakınıydı.
Süleyman gösterdi burayı.
“Bak, Yücel Abi...” dedi.
“Cafe Tortoni burası”...
Süleyman’ın kahve kültürü iyidir.
Otantik kahvelere bayılır.
En büyük keyiflerinden birisidir.
Oralarda oturup, havasını tatmak...
Sabahın eriydi, Kafe haliyle kapalıydı.
Sokaklardan daha çöpler bile temizlenmemişti.
Saat 09.00’da kenti gezecektik.
“İyi, bir ara gelir, kahvemizi içeriz” dedim...
Ertesi gün akşam üzeri geldik.
Bir grup arkadaşımızla.
Cafe Tortoni’ye…
Önünde bir kalabalık.
Millet kuyruğa girmiş.
Sırasını bekliyor.
Cafe Tortoni’ye girebilmek için…
Biz de girdik sıraya.
Belki 50 kişi var kuyrukta.
Sırayla içeriye kabul ediyorlar.
İçeriden çıkan olursa…
Ayakta epey bekledik.
Sonra bizi de aldılar içeriye.
İyi bir yer olduğu belli.
Daha içeriye girerken…
Bir binanın alt katında burası.
Loş ışıklı.
Yüksek tavanlı.
Eski eşyalı…
Meğerse 1858’de kurulmuş.
Bir Fransız göçmeni tarafından.
150 yıl önce.
Buenos Aires’de ilk Cafe…
Bir kültür yuvası.
Ayni zamanda burası.
Uğrak yeriymiş sanatçıların.
Edebiyatçıların ve ressamların...
Kimler uğramamış ki buraya.
Garcia Lorca, Luis Borges, Carlos Gardel.
Arthur Rubinstein, Albert Einstein, L. Pirandello.
Hilary Clinton ve Kral Juan Carlos…
Dili olsa da anlatsa.
Tavanları, duvarları.
Masaları, sandalyeleri.
Cafe Tortoni’nin…
Öylesine büyüleyici bir yer.
19. yüzyıl havasını yaşıyorsunuz.
Bir anda.
Buraya adımınızı attığınızda…
Yiyecekleri, içecekleri çok güzel.
Servisi hızlı.
Garsonları nazik ve kibar.
Cafe Tortoni’nin…
Duvarlarındaki anılara bakıyorsunuz.
Kayboluyorsunuz.
150 yıllık geçmişi içerisinde.
Yüzlerce fotoğrafın, tablonun…
Önünde kuyruk halâ devam ediyordu.
Biz oradan ayrılırken gece saat 22.00’de.
Buenos Aires’de.
Bu en eski Kafe’de...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder