YÜCEL TANYERİ
Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...
Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...
Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...
20 Şubat 2009 Cuma
DAĞIN DAĞA ÖZLEMİ...
"Dağ dağa kavuşmaz" demişler.
Dağ, dağa kavuşmaz olur mu hiç.
Birbirlerini öyle kucaklarlar ki bazen.
Şaşarsınız...
Devamında da "insan insana kavuşur" demişler.
İnsan da insana kavuşmuyor.
Her zaman...
Karadenizde dağlar denize dik inerler.
Özellikle batı Karadeniz'de daha belirgindir bu durum.
Genelde tipik de bir yapılanma vardır bu dağlarda.
Biri birine paralel katmanlar halinde oluşmuştur bu dağlar.
Bazen 60-80 derece eğimle sıralanır bu katmanlar.
Çoğu yerde çıplaklaşır ve gözle görülürler.
20-30 cm. kalınlıkta tabakalar halinde.
Kırılgan, parçalanabilir, yumuşak dokular şeklinde.
Göze hoş görünen görüntüler verirler çoğu kez.
Geçen hafta Ankara'ya batı Karadeniz yoluyla gidiyordum.
Hava çok güzel, deniz pırıl pırıldı.
Çiçekler açmaya başlamış, bahar kapıdaydı.
Güzel manzaraları keyifle izliyordum.
İnebolu'ya yaklaşıyordum.
Birden gördüm dağın içindeki dağı...
Dağın eğimli yüzeyi oldukça düzgündü.
Düzgün bir duvar gibi...
Ama katmanlar düzensiz biçimde kırılmıştı.
Ve bu yüzde bir dağ görünümü oluşturmuşlardı.
Sanki ressamın biri, dağın yüzüne bir dağ resmetmişti.
Pastel renkleriyle ve tipik dağ görüntüsüyle...
Sanki dağın, dağa özlemiydi bu.
Dümdüz yüzey, zirveli bir dağ siluetine dönüşmüştü.
Bu görüntüsünü de tüm yoldan geçenlere sergiliyordu.
Daha sonra rastladığım bir yüzeyde daha bu olay yineleniyordu.
Bu kez sanki bir heykeltraş eli değmişti.
Katmanların erozyonuyla yine bir dağ oluşmuştu.
Üç boyutuyla, vadileriyle, yeşillikleriyle ve zirveleriyle...
"Dağ dağa küsmüş, dağın haberi olmamış" demişler.
Burada ise dağ, bırakın dağ'a küsmeyi, yeni bir dağ oluşturmuştu.
Dağ bu kez fare filân doğurmamış, yepyeni bir dağ yaratmıştı.
Doğal gücüyle ve içten sevgisiyle...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder