Dün ameliyat günümdü.
Yoğun ameliyatlarım vardı.
Ameliyathaneden çıktıktan sonra odama geldim.
Odamda kocaman bir karton kutu beni bekliyordu.
Meraklandım.
Heyecanla kutuyu açtım.
İçerisinden güzelce paketlenmiş bir sandık gazoz çıktı.
Niğde Gazozu…
Biliyorsunuz 25 Şubat’ta bu blog içerisinde “Yerli malı, yurdun malı...” başlıklı bir yazı yazmış ve bu gazozun güzelliklerini anlatmıştım. Ve “nerede bulursam artık bu gazozu içeceğimi” de ilave etmiştim.
Ancak Samsun’da bu güzelim gazozu bulmam mümkün değildi.
Bunu göz önünde bulunduran sevgili arkadaşım “düş hekimi” Yalçın Ergir, Ankara’da aramış-taramış, ne yapmış etmiş bir kasa gazozu bulup kargo ile adresime göndermişti.
Düş Hekimi’min gönderdiği gazozlar, ameliyatların yorgunluğu üstüne “ilaç” gibi gelmişti.
Hemen bir-ikisini indirdim mideye.
Tat ayni tat, nefaset ayni nefasetti…
Yorgunluğum gitmişti.
Rahatlamış, ferahlamıştım.
Oturdum, hemen bir teşekkür yazısı yazdım “düş ve düşçü bulma kurumu” yöneticisi “düş hekimi” sevgili Yalçın Ergir’e…
“Gazozun içindeki kabarcıklar sayısı kadar” teşekkürlerimi ilettim.
Neyse ki son yazım “Çarşamba Treni”ni okumamıştı sevgili düş hekimimiz.
Aksi takdirde bir ay sonraki kargodan 100 tonluk bir Çarşamba Treni de çıkabilirdi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder