YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

18 Şubat 2025 Salı

DAMBULLA MAĞARALARI...

 

- 22 Ocak 2025, Dambulla-Sri Lanka -

Dambulla.
Sri Lanka'da.
Başkent Colombo'ya.
150 km uzaklıkta...

Adanın hemen hemen ortasında.
Burası, 23 bin nüfusuyla.
Küçük bir belde ama.
Bir Dünya Mirası da burada...

Dambulla Mağara Tapınağı.
Veya Dambulla Altın Tapınağı.
Tüm Asya'nın en eski ve en iyi.
Korunmuş mağara Tapınağından birisi.

2700 yıl önce.
Yaşamış insanlar bu bölgede.
Mağaraların dinsel amaçla.
Kullanılmaya başlaması da.
Uzanıyor M.Ö. 1. yüzyılda...

Zamanın Kralı Valagamba.
Yaşayan MÖ 103-77 yılları arasında. 
Hintlilerden saklanmak amacıyla.
15 yıl gizlenmiş bu mağaralarda...

Başkenti geri aldıktan sonra.
Kral olarak geriye döndüğünde.
Bu Tapınağa verdiği destekle.
Şükranlarını iletmiş Keşişlere...

Daha sonradan gelen Krallar da.
Çok destek olmuşlar bu mağaralara.
Zaman içinde mağaralar güzelleşmiş.
Renklenmiş, heykellerle bezenmiş...

Çok güzel bir doğal alana giriyorsunuz.
Çiçekler arasında yürüyorsunuz.
Yeşillikler içerisinde.
Ulaşıyorsunuz Altın Tapınak bölgesine...

Yakın bir zamanda yapılmış burası.
Mağaraların ana kapısı.
Altın sarısı boyalı.
Bir de devasa Buda heykeli 
Ve Budist Müzesi...

Yokuşu tırmanıyorsunuz.
Köpeklerle, maymunlarla bir arada.
Yürüyorsunuz ağaçlar arasında.
Sonunda ulaşıyorsunuz Mağaralara...

Mağaraların önü 1938 yılında.
Kapatılmış sütunlar ve beyaz duvarla.
Bu duvarların arkasında da yan yana.
Beş tane büyük mağara bulunmakta...

İnsanlar zamanla bu mağaraları oymuşlar.
Geniş galeriler oluşturmuşlar.
Tavanları duvarları boyamışlar.
İçine de renkli heykeller koymuşlar...

Duvar ve tavan resimleri mağarada.
İki dönümden fazla yer kaplamakta.
Mağaraların içinde de çeşitli boylarda.
153 tane renkli Buda heykeli bulunmakta.

Geziniyorsunuz çok renkli bir alanda.
Oldukça karanlık bir ortamda.
Kalabalık arasında heykellerle.
Meditasyon yapanlar ve dua  edenlerle...

Gerçekten de 2000 yıl öncesi.
Granit kayaların oyulması.
Renkli bir Tapınak yapılması.
Buranın günümüze kadar ulaşması.
1991'de bir Dünya Kültür Mirası.
İçin Unesco'nun karar alması.
Dambulla Mağara Tapınağı.
İçin çok doğru bir bakış açısı...


Altın Tapınak ve Dambulla Mağaraları Fotoğraflarım:


Altın Tapınak Video (internetten) :
.

15 Şubat 2025 Cumartesi

SİGİRİYA...

 

- 21 Ocak 2025, Sigiriya-Sri Lanka -


Sigiriya.
Dambulla kenti yakınlarında.
Yemyeşil ve düz bir alanın ortasında.
Birden 200 m yükselen kayalığıyla.
Bir doğa harikası adeta...

Kalıntılara bakıldığında.
MÖ 3000 yıllarında.
Bu alanda.
Yaşam varmış buralarda...

Ama burada esas hikaye.
Başlıyor MS 477'de.
Bölge Kralının oğlu Kashyapa'dır.
Kral olan babasını öldürür...

Kashyapa'nın kardeşi bu işe çok kızar.
Babasının intikamını alacaktır.
Kashyapa'yı öldürmeyi planlamaktadır.
Bunun için her şeyi yapacaktır...

Sigiriya kayalıkları çok güvenlidir.
Kral Kashyapa burayı seçer. 
Ordusuyla bu bölgeye yerleşir.
Krallığını 18 yıl buradan yönetecektir...

Kayalıkların üzerindeki düzlükte.
Sarayı yükselir kısa zaman içinde.
Duvarları, devasa Aslan heykeliyle.
Havuzları, kanalları ve bahçeleriyle...

Yemyeşil bir alana giriyorsunuz.
Farklı ağaçlar arasında geziniyorsunuz.
Dümdüz bir patikadan yürüyorsunuz.
200 m yüksekliğinde devasa granit.
Bir kaya kitlesi ile karşılaşıyorsunuz...

Yeşil bir düzlük ortasında.
Dev gibi çıplak bir kaya.
Görüntü sizi çarpıyor bir anda.
Düşünüyorsunuz nasıl çıkarım buraya...

Kaya tabanına geliyorsunuz.
Kafanızı kaldırıyorsunuz.
Şöyle bir daha bakıyorsunuz.
Çıkıp çıkmamaya karar veremiyorsunuz...

İnenleri görüyorsunuz.
Hadi ben de çıkayım diyorsunuz.
1270 basamağı düşünüyorsunuz.
İlk adımınızı atıyorsunuz...

Tuğla, ahşap, demir basamaklarla.
Yükseliyorsunuz dura-kalka.
Yükseldikçe görüş alanınız artıyor.
Çevre giderek daha da güzelleşiyor...

İlk mola kayanın yarısında. 
Genişçe bir terasta.
Birleşmiş granit kayalarla.
Bir pençe kalıntısı devasa boyutta.
Ait olan bir Aslana...

Sigiriya, ya da.
Aslan kayalıkları adıyla.
Biliniyor bu bölge.
Antik dönemde...

Çok büyük bir Aslan.
Heykeli varmış burada.
Günümüzde geriye kalmış.
Bir çift pençesi yalnızca...

Tekrar başlıyorsunuz tırmanmaya.
Bu kez amacınız çıkmak en üst kata.
1500 yıl önce.
Kralın Sarayının olduğu yere...

Sigiriya kayasının zirvesi.
Ovadan 200 m yükseklikte.
Yüzeyi 1.5 hektar büyüklükte.
Saray, kayalığın batı kesiminde.
Havuz ve bahçeleri ise doğu bölümünde...

Sarayın yalnızca.
Muhteşem kalıntıları görülmekte.
Havuzlar, göletler, kanallar.
Üst düzey mimari yapıtlar...

Bu muhteşem kayalıkta saklanmak.
Ne kadar emin olsa da.
Kralın kardeşi 18 yıl sonra.
Gelip, öldürmüş kardeşini Sigirya'da...

Kral Kashyapa'nın ölümünden sonra.
Terkedilmiş burası bir anda.
12-13. yüzyıla kadar Sigiriya kayalıkları.
Budist Manastırı olarak kullanıldı.
Sonradan tümüyle boşaltıldı ve unutuldu...

1982 yılında da.
Unesco'nun aldığı kararla.
Çevrildi bu muhteşem Sigiriya.
Dünya Mirası alanına...

Gelip de buraya.
Merdivenleri pişman tırmanan da. 
Tırmanamayan da...

Ama Sigirya.
Ya da.
Aslan Kayalıkları dünya gözüyle.
Bir kere de olsa değer görmeye... 


Sigiriya Fotoğraflarım:

Veya:

Sigiriya için ilginç bir Video:

.

12 Şubat 2025 Çarşamba

GAL VİHARA...

 

- 21 Ocak 2025, Gal Vihara-Sri Lanka -


Kraliyet Sarayı'nı.
Antik Polonnaruwa'yı.
Ve Kral Parakramabahu'yu.
Anlatmıştım Bloğumda.
Önceki yazımda:

Antik Polonnaruwa'da.
Kraliyet Sarayı gezisinden sonra.
Minibüsle 4-5 km uzaklıkta.
Gittik bu kez de Gal Vihara'ya.
Yine bir Unesco Mirası'na...

Gal Vihara alanı.
Granit kayalarla kaplı.
Bir Kaya Manastırı.
Ve Buda kaya Tapınağı...

1153 yılıydı.
Kral Parakramabahu tahta çıktı.
Burada bu Tapınağı yaptırdı.
Ancak Budistler, üç tarikata ayrılmıştı.
Önce yozlaşmış rahipleri kovdu.
Tarikatlardan arındırdı.
Budist rahipler için uyulması.
Gereken davranış kuralları hazırladı.
Ve bunları da  kayalıklara kazdırdı...

İşte bu alan.
Dünya güzeli bu mekan.
Bir granit kayanın ön yüzüne hazırlanmış.
Ve dört Buda heykeli buraya yapılmış...

Bu Buda heykellerinden
Oturan Buda heykeli.
En küçüğü, 1.40 m yüksekliği.
Yatan Buda heykelininse.
Boyu tam 14 metre...

İki tanesi oturmakta.
Birisi ayakta.
En sonunda olan da yatmakta.
Kral Parakramabahu'nun 1155 yılında.
Belirlediği yazılı kurallar da kayalıkta...

Granit kaya bloğunun ön yüzüne.
Büyük bir özenle ve düzenle.
İşlenen bu yazıt ve heykellere.
Bakıyor, inceliyorsunuz keyifle...

Unesco Dünya Mirası bu yapıtlar.
Neredeyse 900 yıllıklar. 

Eserlerin hepsi.
Dün yapılmış gibi.
O kadar temiz ve bakımlı ki.
Sanki hiç el değmemiş gibi...


(Küçük bir bilgi: Fotoğrafların sağ alt köşesinde bir dikdörtgen içinde "1" rakamı bulunuyor. Bu dikdörtgeni tıkladığınızda o fotoğrafın kısa bilgilendirmesini de okuyabilirsiniz)
Gal Vihara Fotoğraflarım:


.

9 Şubat 2025 Pazar

MİRO SERGİSİ

- 26.9.2024-9.02.2025, Arkas Sanat Merkezi-İzmir -

"Benim işlerim bir ressamın bestelediği
bir şiire benzemeli"

Joan Miró
....................

Joan Miro .
1893 yılında.
Katalonya'da
Doğdu Barcelona'da...

14 yaşında burada.
Katıldı Güzel Sanatlar Okulu'na.
Üç yıllık eğitimden sonra.
1912-15 yıllarında.
Devam etti Barcelona Sanat Okuluna...

İlk Sergisini açtı Barcelona'da.
1918 yılında.
1920 senesinde ise.
Tanıştı Picasso ile.
Paris'te...

Zamanını geçirdi Paris'te.
İlk Sergisi de Paris'te idi.
1925'de Pierre Galerisinde.
Sürrealist eserleri sergilendi...

1936 senesinde.
İspanya iç savaşı nedeniyle.
İspanya'yı terk etti.
II. Dünya Savaşı gündeme geldi.
Yıl 1941'di.
Döndü İspanya'ya geri...

Döndükten hemen sonra.
1941 yılında. 
Bir Sergi açtı New York'ta.
Museum of Modern Arts'da...

1954 senesinde.
Layık görüldü Venedik Bienali'nde.
Grafik dalında Büyük Ödül'e...

1958'de de.
Paris'te.
Unesco binasındaki eseri ile.
Layık görüldü Guggenheim Ödülüne...

1960 yılında.
Başladı Heykeltıraşlığa.
Retrospektifleri de Paris'te.
Sergilendi Grand Palais'te.
Ve Musee National d'Art Moderne'de....

25 Aralık 1983'te.
Palma de Mallorca şehrinde.
İspanya'da tam 90 yaşında..
Veda etti yaşama...

Bu büyük sanatçını bir kısım eseri.
İzmir'de sergilendi.
Son dört ay süresinde.
Arkas Sanat Merkezi'nde...

Sanatçının 1924-1981 seneleri. 
Arasında 60 yılda ürettiği.
Tam 74 eseri.
İzmir'de ilk kez sergilendi.
Heykeltıraşlık eserleri de.
İlk defa sergideydi Türkiye'de...

Picasso,
Nasıl bir kübistten daha fazlasıysa.
Miro da,
Bir sürrealistten daha fazlası...

İşte bu dünya çapında.
Sanatçının bir eserine daha.
On gün sonra. 
Rastladım gittiğim Ankara'da...

Hacettepe'ye gitmiştim.
Pediatri Polikliniğine gelmiştim.
Doğramacı anısına bir sergi vardı.
Anlatılıyordu Hocabey'in yaşantısı...

Orada karşılaştım Miro'nun tablosuyla.
Tablosunda atıf yapmıştı Doğramacı'ya.
Beş renkle.
Ve de dört çizgiyle...

Miro, anlatmıştı umutsuzluğu.
Ve çocuğun hasta olduğunu.
Hekimin hastalıkla savaşını.
Düzelen çocuğun sonunda kazanışını.
Yani, sağlığını...

Kaç hekime nasip olmuştu.
Acaba böyle bir tablosu.
Joan Miro'nun.
Dünya çapında bir sanatçının...


Joan Miro Sergisinden Fotoğraflarım:
https://photos.app.goo.gl/PUo4o71Vjsa7cnx97
.

6 Şubat 2025 Perşembe

KRALİYET SARAYI...

 

- 21 Ocak 2025, Polonnaruwa-Sri Lanka -

Polonnaruwa şehri.
Seylan'ın ikinci başkenti idi.
Antik dönemde başkentin ismi.
Anuradhapura idi... 

Bizlerin Anadolu'ya girdiği.
1071 yılının bir sene öncesi.
Seylan Kralı Vijayabahu idi.
Polonnaruwa'yı Başkent ilan etti...

1070-1310 yılları arasında.
Polonnaruwa.
Seylan adasının Başkentiydi..
Ve de oldukça zengindi... 

Yaklaşık bu 250 yıl içinde.
Polonnaruwa kenti çok gelişti.
Kral Parakramabahu döneminde.
12. yy'da şehir çok güzel imar edildi...

Parakramabahu bir Saray yaptırmıştı.
Saray, yedi katlıydı.
1000 odası vardı. 
En üst dört kat ahşap yapılıydı.
Müthiş ihtişamlıydı...

Hemen yanında bir Hamamı vardı.
Bir havuz şeklinde yapılmıştı.
Oldukça ihtişamlıydı.
Kral kim bilir burada ne güzel aklanmıştı.

Konsey Odası.
Orası da muhteşem bir yapıydı.
Danışmanlarla kararlar burada alınırdı.
Konuklar burada ağırlanırdı...

Alanda beş tane Tapınak vardı.
Hepsi biri birinden alımlıydı.
İçlerinde Buda heykelleri vardı.
Buda'nın dişi burada saklanmıştı...

Polonnaruwa'daki bu alanı.
Süslerdi bu Kraliyet Sarayı.
Hamamı ve Konsey Odası.
Çok değerli beş dinsel Tapınağı.
Görülmeye değer yapılardı...

1310 yılıydı.
Chola Hanedanlığı.
İşgal etti Polonnaruwa'yı.
Yaktı, yıktı tüm güzelliklere kıydı...

Yapılar kısmen yok edilmişti.
Ancak kalanlar bile öylesine güzeldi ki.
1982 senesiydi.
UNESCO burayı Dünya Mirası ilan etti...

Bu dünya kalmamıştı.
Sultan Süleyman'a bile.
Yedi katlı Sarayıyla.
Kalacak mıydı Parakramabahu'ya...

Ona da kalmadı.
UNESCO, burayı Dünya Mirası yaptı.
Sri Lanka kapılarını açtı.
Saray alanı turistlerle doldu, taştı...


(Küçük bir bilgi: Fotoğrafların sağ alt köşesinde bir dikdörtgen içinde "1" rakamı bulunuyor. Bu dikdörtgeni tıkladığınızda o fotoğrafın kısa bilgilendirmesini de okuyabilirsiniz)
Kraliyet Sarayı Fotoğraflarım:
https://photos.app.goo.gl/HdK8rD1Dd9NXvJj68

.

3 Şubat 2025 Pazartesi

SRİ LANKA...

 

- 20-30 Ocak 2025, Sri Lanka -

Sri Lanka, Hint Okyanusu'nda.
Hindistan'ın güneyinde bir ada.
Hindistan'a da yalnızca.
31 km uzaklıkta...

Eski adı Seylan olan bu ada.
1948'de kavuşmuş bağımsızlığına.
Değiştirmiş adı da.
1972 yılında.
Seylan'dan, Sri Lanka'ya...

Sri Lanka, kendi lisanlarında.
"Kutsal Toprak" anlamında.
Şekliyle Hindistan'ın akıttığı.
Bir gözyaşı damlasına.
Benzetilir bu ada...

65.610 km2 yüzölçümüyle.
Ve Türkiye ile.
Mukayese edildiğinde. 
Yaklaşık onda biri büyüklüğünde...

20 Ocak'ta zemheri kışında.
Gecenin yarısında.
Air Arabia uçağıyla.
Koyulduk yola... 

Sabahın 06'sında.
BAE'de indik Sarjah'a.
İki saat sonra da.
Hareket ettik Colombo'ya...

Umman denizini geçtik.
4.5 saat süreyle uçtuk.
Aşağıda bulut tabakası nedeniyle.
Denizi göremedik bile...

İndik bayan Bandaranaike adına.
Yapılmış Havaalanına.
Bayan Bandaranaike adı.
Dünyanın ilk kadın Başbakanı...

Karşılandık Havaalanında.
"Ayubowan" selamlamalarıyla. 
Verdik hemen tam notumuzu.
Sri Lanka'nın sevimli insanlarına...

8 kişi bindik bir minibüse.
Vira bismillah deyişiyle.
Daracık gidiş-gelişi olan trafikte. 
Koyulduk yola.
Karayoluyla 38 km uzaklıkta.
İlk istikamet Negombo'ya...

Güzel bir ada turu atacağız.
İlk gün Negombo'da konaklayacağız.
Sonra Polonnaruwa'ya gideceğiz.
Kandy, Ella ve Yala'da kalacağız.
Mirissa ve çevresini dolaşacağız.
Colombo'yu da göreceğiz.
10 gün sonra da yurda döneceğiz...

Sevdik bu ülkenin havasını.
Saygılı, güler yüzlü insanlarını.
Doğasını, taşını, toprağını.
Yüksek dağları, büyük ormanlarını.
İlginç ağaçları, yapraklarını.
Kuşlarını, maymunlarını.
Çay bahçeleri, pirinç tarlalarını.
Tren istasyonları ve yolcularını.
Tertemiz, huzurlu Tapınaklarını.
Nefis Seylan çaylarını.
Rengarenk değerli taşlarını...

Yine sevdik biz bu ülkeyi.
Sıcaklığını ve nemini.
Bir birinden güzel yemeklerini.
Farklı balık ve deniz ürünlerini.
Değişik tatlı egzotik meyvelerini.
Renkli çiçeklerini, kelebeklerini.
Kedi, köpekleri ve fillerini.
Basit ve eski evleri, bahçelerini.
Ahşap maskeleri, heykellerini.
İnce kumlu muhteşem sahillerini...

Lüzum yok uzun lâflara.
Sri Lanka, doğası ve insanlarıyla.
Bir açık hava bahçesi adeta.
Farklı ve bambaşka bir ada.
Göreceksiniz fotoğraflarımda...

Sri Lanka Fotoğraflarım:
.

31 Ocak 2025 Cuma

PİCASSO SERGİSİ-2...

 

- 20 Aralık 2024, Kültürpark-İzmir -

Küçük bir çocukken annem şöyle demişti:
"Asker olursan General olacaksın,
Rahip olursan  Papa olacaksın..."
Ben Ressam oldum, Picasso olarak kaldım.

Pablo Picasso, 1881-1973
....................


İlk Picasso Sergisi.
Açılmıştı İzmir'de.
18 Eylül 2019 tarihinde.
Arkas Sanat Galerisi'nde:

İkinci Picasso Sergisi ise.
Yine İzmir'de.
2024'ün son günlerinde.
Kültürpark Sanat Galerisinde.
Açıldı Resim-Heykel Müzesi'nde...

Picasso Sergisi.
Gravür, Resim, Çizimleri.
DesenFotoğraf ve Litografileri.
Gibi eserlerini havi...

Sanatçının bu Sergisi.
1914-1971 senelerinde ürettiği.
Tam 170 çizim içerikli.
Ve içeriyor özgün desenlerini...

Picasso, Grafik sanatının.
Büyük bir sanatçısı.
Biçimsel özgürlüğün tutkunu.
Ve gerçek bir Ustası...

Picasso, farklı çalışmalarla.
Yaşamı boyunca.
2000'den fazla.
Gravür üretmiştir...

Bu teknik onun.
Resim sanatının gelişiminde.
Önemli ölçüde.
Yer almış ve rol oynamıştır...

Onun tüm yapıtlarında.
Değerli olan tüm temalara.
Bu çizim ve gravürlere.
Bu Sergide yer verilmekte...


Picasso Sergisi fotoğraflarım:
https://photos.google.com/share/AF1QipPGQsMQ4Ov-o6i-L2Q-KJXHUc-pLi6o0peYHFcsxT-QPJkbAge_TnK7I_UpeA5KaQ/photo/AF1QipN_JBJWcptlNt8OsWr9krMHC30x_IYtPB1h2Ojd?key=MDVqVWx2RE1fQ1ZHeVZLMzVxY1JGSHo5aTFpVzJR

.

15 Ocak 2025 Çarşamba

PAPAZIN BAĞI...


- 25 Ekim 2024,  Çankaya-Ankara -

Angara'nın bağları
Büklüm büklüm yolları
Ne zaman zarhoş oldun da
Galdıramıyo'n golları...
....................

Cumhuriyet öncesi.
Ankara'nın çevresi.
Dağlıktı, tepelikti.
Bağlıktı, bahçelikti...

Bağlar vardı Cumhuriyet öncesinde.
Ankara'nın çeşitli yerlerinde.
Seyran Bağları'nda, Dikmen'de.
Keçiören'de ve Kavaklıdere'de...

Bir bahçelik alan da.
Bulunmaktaydı Çankaya'da.
Bir Kilise vardı yakınında.
Bir de Papaz yaşardı bağ yakınında.
Çıkmıştı buraların adı Papazın Bağı'na... 

14 dönümlük büyük bir araziydi.
Gözden ve gönülden uzak bir yerdi.
Kişiler uyarırdı birbirini.
Gitmeyin derlerdi oralara.
Papazın Bağı sanılan alana...

Aslında burası bir Ermeni ailenin yeriydi.
1915'ten sonra burası terkedilmişti.
Alanın Topal Osman'a tahsis edildiği.
Rivayetleri de söylenirdi...

2 Nisan 1923 Topal Osman öldürülmüştü.
Ayni yıl Cumhuriyet ilan edilmişti.
Cumhuriyetin ilk ikizleri dünyaya gelmişti.
Arazi, Necati ve Hayati Kuloğlu isimli.
Bebeklere armağan edilmişti...

Bir rivayete göre de.
Kuloğlu ailesinin 1936 senesinde.
Bu araziyi Cumhuriyet döneminde.
Açık arttırma ile aldığı söylenmekte...

Her ne olursa olsun.
Papazın Bağı diye bilinen.
Yerin sahibi  Ahmet Kuloğlu'na aitti.
Ve orada eşi. 
Şaziye hanımla yaşamını sürdürmekteydi...

1963 senesiydi Ahmet Kuloğlu'nun eşi.
Şaziye hanım bahçede çamaşır yıkıyordu.
ODTÜ'lü bir öğrenci buraya geldi.
Bağ evini görmek istedi.
Şaziye hanım evi ve bahçeyi gezdirdi.
Bir de dürüm ve çay ikram etti.
Öğrenci para vermek istedi.
Şaziye hanım reddetti, almak istemedi.
Öğrenci tamam dedi, bir şart söyledi.
Haftaya arkadaşları ile gelecekti.
Ama o zaman paralar verilecekti...

Ertesi hafta ODTÜ öğrencileri geldiler.
Çaylarını içtiler, dürümlerini yediler.
Oradan hiç ayrılmak istemediler.
Bu kez paralarını verdiler
Hafta sonlarında tekrar geldiler...

Gençler arasında bahçenin ünü yayıldı.
Bir anda gençlerin gözdesi oldu.
Semaverler alındı, masalar konuldu.
Papazın Bağı tabelası takıldı.
Bir de küçük fıskiyeli havuz yapıldı...

Uzun  yıllar boyu.
Ankara'nın gözde yerlerinden oldu.
Papazın Bağı'nın ünü arttı.
Müşteriler akın etmeye başladı...

Özellikle 1970-80 seneleriydi.
Birçok gencin buluşma yeriydi.
Sonra Ankara buraya doğru gelişti.
Aileye büyük paralar teklif edildi.
Aba altından sopa bile gösterildi.
Aile direndi, betona teslim etmedi.
1994 senesine gelindi.
Sit alanı olarak tescil ettirildi...

İki yamaç arasında.
Tam 14 dönümlük koca bir arsa.
Şimdilerde her iki yanında.
Kocaman yüksek binalar arasında.
Sanki apartmanlar arası bir vaha...

Yemyeşil, sık ağaçlı geniş bir arazi.
Her tarafı tellerle çevrili.
Oturup bir çay bile içemiyorsunuz.
Bırakın çay içmeyi, dürüm yemeyi. 
Ağaçlık alana bile giremiyorsunuz... 

Çevresinde surlar gibi birçok apartman.
Ortada cennet gibi, kocaman bir orman.
İçine girilemeyen kimsesiz bir alan...


Papazın bağı eski ve yeni Fotoğrafları:

.

11 Ocak 2025 Cumartesi

CERRAHI ALKIŞLAMAK...

 

- 7 Ocak 2025, Karikatür, Claude Serre -


Eliyle çalışana "Usta".
Zihniyle çalışana "Bilim İnsanı".
Kalbiyle çalışana "Sanatçı".
Eli, Zihni ve Kalbiyle çalışana da 
"Cerrah" denilir.
....................


İki yazı yazmıştım Bloğumda.
İlki 14 Mart Tıp Bayramı'mızda
"Doktoru Alkışlamak" başlığıyla:

İkincisi de.
2016 senesinde.
"Pilotu Alkışlamak" söylemiyle:

Doktor alkışlanır, Pilot alkışlanır da.
Cerrah alkışlanmaz mı acaba.
Koca bir ameliyat
Başarıyla yapılmışsa...

Cerrahi de farklı değildir.
İşin geri tarafı çok geniştir.
İnsanlığın başlangıcı kadar eskidir.
Berberler biraz daha öndedir...

Günümüzde iş hayli karışıktır.
Geri planda çok bilgi birikimi vardır.
Çok sayıda insan rol almıştır.
Müthiş bir emek bulunmaktadır...

5000 yıl önce.
Mısır medeniyetinde.
Milattan önce de.
Bizans-Roma döneminde.
Sonrasında İslam ülkelerinde.
Yakında da Berber olarak İngiltere'de. 
Vardı Cerrahlar hemen her köşede...

Cerrahlar, sonradan Bilime yöneldiler.
Anatomiyi öğrendiler.
Sepsisi-Antisepsiyi bildiler.
Teknikler geliştirdiler.
Kendilerini eğittiler. 
Deneyimler edindiler...

Arkalarında destek var günümüzde.
Çok sayıda Kimyacısı, Fizikçileriyle.
Eczacısı, Optikçileriyle.
Mekanikçi, Görüntüleyicileriyle.
Anestezi ve Cerrahi alet üreticileriyle. 
Mühendisleri ve Elektronikçileriyle...

Görürsünüz, görmezsiniz.
Tanırsınız veya hiç tanımazsınız.
Birçoğu hastanede etrafınızdadırlar.
Hemşireler, Hastabakıcılar.
Teknisyenler, Hasta taşıyıcılar.
Cihazların bakımını yapanlar.
Stajyerler, Asistanlar, Uzmanlar.
Sizi uyutanlar, uyandıranlar...

Ameliyathaneye girersiniz.
Orada Cerrahınızı görür, sevinirsiniz.
Hatırınızı sorar, iyiyim dersiniz.
Uyursunuz, hiçbir acı çekmezsiniz.
Cerrahınız saatlerce uğraşır, didinir.
Meydan savaşları verilir.
Sürprizler çıkar düzeltilir.
Eğrisi doğrusuna getirilir.
Zorlu işlemler bitirilir.
Bitince emin olun ki en çok o sevinir.
Sonunda çok zorlu bir işlem bitmiştir...

Uyanırsınız, Servise getirilirsiniz.
Cerrahınız gelir, sevinirsiniz.
Yürekten bir teşekkür edersiniz.
Onu alkışlamayı istersiniz.
Ama alkışlayamazsınız...

Çünkü Sanatkârlar alkışlanır.
Cerrahın alkışlanması pek alışılmamıştır.
Sanatçı işini bireysel olarak yapmıştır.
Ortaya bir Sanat eseri çıkartmıştır.
Bol bol alkış alacaktır...

Aslında, Cerrah da alkışlanmalıdır.
O da işini bireysel yapmıştır.
Çoğu kişi yapılan eseri hiç görmemiştir.
Cerrah son dikişi atıp, yarayı kapatmıştır.
Ve eserine imzasını da atmıştır...

Cerrah bunu tek başına yapmamıştır.
Bilimden yararlanılmıştır.
Emek yoğun bir iş başarılmıştır.
Geride çok kişinin emeği vardır...

Bunların hepsine bir biçimde.
Şükran aktarılmalıdır.
Cerrahın şahsında.
Bence, hepsi birlikte alkışlanmalıdır...

Bir Cerrah,
Arslan gibi bir yüreğe,
Kartal gibi gözlere,
Bir Dervişin sabrına
ve bir Kadının ellerine sahip olmalıdır.

.

3 Ocak 2025 Cuma

TIP ve DİŞ HEKİMLİĞİ MÜZESİ...

 

- 29 Kasım 2024, Adana -  

"Tarihin görevi, şimdi ile geçmiş arasındaki devamlılığı
hem korumak hem de nedenini açıklamaktır.
Geçmişle olan bu devamlılık ilişkisini gözden kaçırmak
Tıp gelişiminin hatta diğer tüm kültürel yapıların
gelişiminin önündeki en büyük engeldir".

Dr. Cecilia C. Metter (1909-1943)
Tıp Tarihçisi
....................

İlter Uzel, 1944 yılında doğdu. 1965 yılında İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nden mezun oldu. 1972'de GATA'da göreve başladı. 1976 yılında “Ortodonti Uzmanı” oldu. 1979 yılında “Tıp Tarihi ve Etik” alanında (M.Sc.Dr.) unvanını aldı. 1981'de Doçent, 1986 yılında Profesör oldu. Kıdemli Albay rütbesinde GATA'dan kendi isteği ile ayrıldı. 1994'te Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı Başkanlığı yaptı ve burada 14 yıl Diş Hekimliği Fakültesi Dekanlığında bulundu.

Dr. İlter Uzel, Osmanlı Tıp Tarihi, Antik Anadolu Tıp Tarihi ve Paleostomatoloji alanlarında araştırmalar yaptı. Bu alandaki Ulusal ve Uluslararası derneklere üyedir. Tabip Mustafa Ebu’l-Feyz’in, Tuhfetü’l Müteehhilîn (Evlilik Armağanı) ve Şerefeddin Sabuncuoğlu’nun Cerrahiyet-ül Haniye ve Mücerreb-Nâme gibi eserlerini sadeleştirerek günümüz Türkçesine kazandırdı. Bu çalışmaları ile 2000 yılında Sedat Simavi Sağlık Bilimleri Ödülü ve 2011 yılında Puduhepa Bilim-Sanat Başarı Onur Ödülü’nü aldı. Prof. Dr. İlter Uzel, halen İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nde Öğretim Üyesi olarak görev yapmaktadır.

Ülkemizde Tıp Tarihi alanında.
İlk kez Doktora yapan.
Bir Diş Hekimi uzmanı olan.
İter Uzel, bunca işinin arasında.
2020 yılında Adana'da.
1972'den bu yana 50 yıl boyunca.
Topladığı, satın aldığı, biriktirdiği
Obje ve çizimlerle.
Açtı çok güzel bir Müze... 

Bu Müze, Türkiye'de 
İlk Diş Hekimliği Müzesine.
Ev sahipliği yapmakta.
Ve ayrıca Tıp Tarihi hakkında.
Çok geniş bilgiler aktarmakta... 

İki katlı ve on odalı bir Konağı.
Seyhan Belediyesi onarttı.
Sevgili İlter Uzel derledi, toparladı.
Ve geniş bir Tıp Müzesi yarattı...

Tarihi Konağın avlusuna giriyorsunuz.
Üç sağda, üç tane de solda.
Altı sütun görüyorsunuz.
İbni Sina, Ebul Kasım Zahravi,
P. Fauchard ile Halit Şazi,
A. Kantorowicz ve Black Diş Hekimleri,
İle göz göze geliyorsunuz...

İçeriye geçiyorsunuz.
Büyük bir tablo görüyorsunuz.
Tıp Tarihinin önemli Filozofları burada.
Hipokrat'ın büyük bir büstü de tam ortada.

Anadolu kökenli Tıbbın Babası Hipokrat.
Ve "İyi bir Hekim, iyi bir Filozof olmalıdır"
Diyen Bergama'lı Hekim Galen.
Akılcı Tıbbın önderlerinden...

MS 1. yüzyılda Adana'da.
Anavarza'lı Dioscorides.
Materia Medika kitabını yazmıştı.
MS 4. yüzyılda Yumurtalık'da.
Cosmos ve Daimen.
Dünyada ilk organ naklini yapmıştı...

Ardından Roma ve Bizans Tıbbı.
Harp Cerrahisi Truva'da başladı.
İlk Türk Hekimi İbni Sina'ydı.
Cerrahi Atlası Amasya'da yazıldı.
Bir Şerafeddin Sabuncuoğlu kitabıydı...

Osmanlı dönemi.
Ayaş'lı Çocuk Hekimi, Şaban Şifaî.
1705'de vefat etti.
Şanizade Mehmet Ataullah Efendi.
Basılı ilk Anatomi Kitabı'nı neşretti...

İlter Uzel Tıp ve Diş Hekimliği Müzesi.
Bir araya getirmiş sekiz bin Objeyi.
Üç bin kitaplık bir Tıp Kütüphane'yi.
Ve çok sayıda kendi çizimlerini...

Tıp ve Diş Hekimliği aletleri.
1840 yılından kalma bir Diş Üniti.
Mustafa Kemal Atatürk'e ait.
Üst çene kemiğinin kalıbı örneği.
Enver Paşa'ya ait altın azı dişi.
Çanakkale savaşına katılmış.
Bir Anzak askerinin çene kemiği...

MÖ 9250 senesi.
İlk Tarım toplumu üyesi.
Alt çenesi.
Gömülü bir diş örneği...

Beş bin yıl öncesi.
MÖ 3000 senesi.
Bir Sümer tableti örneği.
Ve yazılı sağlık önerileri...

1820 senesi.
Şanizade Mehmet Ataullah Efendi.
"Türk Tıp Tarihi".
Basılı ilk eseri...

1460 senesinde.
"Şifa bula Allahın izniyle".
Diyen Şerafeddin Sabuncuoğlu.
Özlü sözü...

Hemen onun yanında.
1580 yılında "Yarayı ben sardım, 
Şifayı Allah verdi" diyen.
Cerrah Ambroise Paré'nin sözü...

Bir Diş Hekiminin kişisel girişimi.
Birikimleri ve emekleriyle.
Açılan ilk Tıp Tarihi Müzesi ülkemizde.
Oldukça geniş kapsamlı bir Müze.
Tıp ve Diş Hekimliği Tarihi
Sunulan bilgiler, belgeler ve objelerle.
Kültür ve Turizm Bakanlığı görüşüyle.
"Özel Müze" statüsünde...

Ayrıca bu Müze2021 senesinde.
Tarihi Kentler Birliği'nce.
Arşiv Müzeleri kategorisinde.
Değer görüldü Özel bir ödüle...

Her Diş ve Tıp Fakültesi öğrencisi.
Ve her Diş ve Tıp Hekimi.
Merak eden her Sağlık Tarihi gelişimini.
Bence gidip bu Müzeyi görmeli.
Ve de ayrıntılarıyla incelemeli...


Prof. Dr. İlter Uzel Tıp ve Diş Hekimliği Müzesi fotoğraflarım:

.