YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

25 Temmuz 2024 Perşembe

Dr. ŞEVKET UĞURLU...

- Dr. Mahmut Şevket Uğurlu, 1927-2016 -

"Profesör Mahmut Şevket Uğurlu, annesinin değimi ile 5 çocuğun en küçüğü olarak "vişne zamanı" 1927 senesinde Samsun'da doğdu. İlk ve Orta öğrenimini Samsun'da tamamladıktan sonra İstanbul Tıp Fakültesi'nde Yüksek Öğrenimine 1945'de başladı ve 1951yılında mezun oldu. Mecburi Hizmet görevi nedeniyle Trabzon ili Tonya kazasının  ilk Doktoru olarak atandı.

Hacettepe'de bizlerin öğrenci olduğumuz dönemde erişkin Kardiyoloji Bölümünde çok sevdiğimiz Hocalarımızdan birisi olan Dr. Şevket Uğurlu ile Tonya'nın "Kalandar" dergisinde kendisi ile yapılmış olan söyleşiden alıntıdır:
....................

1945 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinde eğitime başladığımda annem “Samsun’da iş mi bulamadın?” diye serzenişte bulunmuştu ama o zamanlar İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi ülkenin tek Tıp Fakültesiydi. Ağabeylerim içinde mühendis olan vardı, hatta  DSİ (Devlet Su İşleri), Çarşamba’daki baraja, vefatından sonra mühendis olan ağabeyim Hasan Uğurlu’nun  adını vermişti. O zaman ki  inanışa göre ya Mühendis çıkacaksın ya da Doktor. Ben de Mühendis olamadığım için Doktor oldum. Bizim zamanımızda kendi imkânlarınla okumak mümkün değildi. Devlet babanın okuttuğu öğrencilerdenim.

Okul bitince mecburi hizmetle Trabzon Tonya’ya, oranın ilk Tabibi olarak atandım. Kurada çıkınca hiç unutmam, hemen Sağlık Bakanlığında Müsteşarın odasında haritayı önüme alıp “Tonya nerede” diye bakmıştım. Sonradan öğrendim ki Malatya Pötürge’den sonra ülkede kan davasının en çok görüldüğü yer Tonya imiş. Samsun'dan oraya 2 günde gittim. Yarı yolu kamyonla, yarısını ise yürüyerek sisli puslu bir havada, tam kurt havasında Tonya’ya vardım. Tonya’nın ilk Hükümet Tabibiyim ya krallar gibi karşıladılar, şaşırdım açıkçası. Ama sonra yaylalarda gördüm ki, o zamana kadar devlet oralara sadece seyyar tahsildar Ali Efendi ve Jandarma eri ile gitmiş. Devletin D’si yok. Köylerde Türkçe bilen pek yoktu, askerde Türkçe öğreniyorlardı. Hatta doğru dürüst Okul da yoktu. Bana “Sen Devletin misyoneri olacaksın” demişlerdi.

İlk hastamı da çok iyi hatırlıyorum. 10-12 yaşında ateşler içinde yanan bir çocuktu. Daha bavulum kamyonun sırtındayken köylüler aldılar, götürdüler beni. Hikaye ve bulgularına göre antibiyotik tedavisine başladım. Sonra bu çocuk iyileşip, elimi öptü. Gittiğimde Tonya’da Hükümet Tabipliği için yer yoktu. Kapatılmış bir kahveyi 180 lira tamiratla Hükümet Tabipliği yaptık. Ben de yer olmadığı için aynı yerde yatıyorum, binanın altı da ofis, buğday deposu. Göreve başladım; ama bu arada bir Doktor Salih adı söyleniyor ortalarda, kendisini buldurtup çağırttım, konuştuk. Askerde sıhhiye neferiymiş, hastalara ilacını verip, iğnesini yapıyor. “Söz, seni yakalatmayacağım; ama tedavi edemediğin hastaları bana gönder” diye anlaşma yaptım ki hastalar gelsin.

Kaymakamla birbirimize kenetlenmiş, çalışıyorduk. Yol yapımında vergisini ödeyecek güçleri olmadığı için köylüler işçi gibi çalışırdı. Dört saatlik mesafeden yürüyerek gelir, dört saat çalışıp, aynı yolu yürüyerek dönerlerdi. Biz de Kaymakamla birlikte bazen kasketleri takıp, yolda çalışmaya giderdik. Köylüler karınca gibi çalışıyorlardı. Sorduğumda, “Müsaade et de çalışalım, sadece vergi için değil, Allah rızası için de çalışıyoruz. Bu yolları bizler kullanacağız” derlerdi.

Bir gün köylüler kapıma geldiler. “Tonya-Kozyatağı arasındaki yolu lütfen siz belirleyin, çok “kıvrışık” geliyor” dediler. Hakimden de söz almışlar. “Ben Doktorum ne anlarım" dediysem de dinletemedim. "Siz gelip çizerseniz şu yoldur diye kimse ses çıkaramaz. Ama mühendis falan gelse 70-80 kafadan ses çıkacak, ortalık karışacak” dediler. Hakim ve Doktora olan bu güven belki de dünyanın başka hiçbir yerinde yoktur.

Yıllar sonra sorduğumda, “Hâlâ sizin çizdiğiniz yol kullanılıyor” dediler. Kan davaları yüzünden çok fazla Otopsi yapıyordum. Can o kadar bedavaya gidiyordu ki… Hiç unutmam Osman diye askerden yeni gelen bir çocuğu, kendi amcazadeleri akan suya kestirmeden gideyim derken akrabaların mısır tarlasını çiğnedi diye vurmuşlardı. Rapor hazırlarken gözdağı veriyorlardı bana. Ama benim gözümü hiç yıldıramıyorlardı. İki sene Tonya’daki mecburi hizmetimden sonra Trabzon Belediye Tabipliğine atandım. Bir seferinde 3 ayrı  Partinin adamları toplanıp gelmişti, o Raporu öyle yazma böyle yaz diye. “Şu an durduğunuz yerde hakkında konuştuğunuz adamın kanını çiğniyorsunuz” dedim. Celal Bayar’dan, Cumhurbaşkanlığından hakkımda dilekçe yazılmış Kaymakamlığa, beni sürdürmek için. Kaymakam Bey gülerek getirdi verdi dilekçeyi, “ister yırt at, ister hatıra olarak sakla. Onun cevabı verilmiştir” diye de ekledi. Tonya Kaymakamlığından 30 yıl sonra bir mektup geldi. Bir teşekkür mektubu…Siz nasıl çalıştınız ki halk hâlâ sizi hatırlıyor” diye yazmış. Vatan çok önemlidir, vatan için tabii ki çalışmalıyız. Vatan anamdan da ötedir. Vatan olmazsa, ne anam olur ne de ben olurum. Biz bu bilinçle çalıştık. Gençlerimizin de böyle çalışması lazım".

Tonya’dan sonra Sıtma ile Mücadele ve Belediye Doktoru olarak Samsun ve Ankara’da çalıştı. Uzmanlık eğitimi için 1958 yılında ABD’ne gitti. İlk olarak 1958-1959 yıllarında New York’da Radyoloji asistanı olarak sonra Minneapolis Minnesota ve sonra Virgina eyaletlerinde Dahiliye sonra yan dal olarak Kardiyoloji eğitimlerini tamamladım.

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesinin kuruluşu nedeni ile 1966 yılında ABD’deki Uzmanlık tekliflerini kabul etmeyerek Türkiye'ye “Vatanıma borcum var diyerek” dönerek Hacettepe Hastanesinin İç Hastalıkları bölümü ve Kardiyoloji Ünitesinin kurucuları içinde yer aldım.  ABD’de kalması için teklif edenler vatana olan borcunu ödemeyi önerdikleri zaman “Bu borç öyle para ile ödenecek borç değil” demiştir. Kardiyoloji Ünitesi'nin kurucularından biri olarak Türkiye’ye ilk olarak kalp kateterizasyon (invazif kardiyoloji /kardiyak anjiografi) Laboratuvarını da kurarak Türkiye’deki “Girişimsel Kardiyoloji'nin ilk kurucusu olarak Kardiyak Anjiografi ve diğer invazif kardiyolojik işlemleri tüm Türkiye’ye verdiği özverili eğitimler ile yayılmasını sağladı.  Öğretim görevlisi olarak 1968-1972 yılları arasında çalışarak 1972 yılında Doçentlik ünvanını kazandı. ABD’den gelen davet ile Üniversiteden 1976-1977 yılları arasında St. Louis Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Bölümü'nde misafir Öğretim Üyesi olarak çalıştı. 1978 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde Kardiyoloji Profesörlüğüne yükseldi.

Profesör Mahmut Şevket Uğurlu, kolay sinirlenmez, olaylara hep olumlu tarzda yaklaşan, sakin, sabırlı, hoşgörülü ve alçakgönüllü tavrıyla Türk Kardiyoloji camiasına büyük hizmetler vermiş, çok sayıda öğrenci ve asistan yetiştirmenin gayreti içinde olmuştur. Özverili çalışmalarını 1994 yılında emekli olduktan sonra bir süre daha hizmet vermiş ve 5 Kasım 2016 tarihinde aramızdan ayrılmıştır. Dr. Uğurlu, evli ve 3 çocuk babası idi...

Prof. Dr. Şevket Uğurlu hocamız 1951 yılında
Mecburi Hizmet için atandığı ve 
Samsun'dan iki günde ancak gidebildiği Trabzon'a, 
30 yıl sonra  bu kez KTÜ Tıp Fakültesi Dekanı
olarak  gittiği 1980 yılında. 
.

24 yorum:

  1. Halamıma kalp pili takmıştı. Atmışlarda Allah rahmet eylesin nurlar içinde nurlar içinde yatsın hocam hocam hocam

    YanıtlaSil
  2. Hocam Günaydın,inanın verdiğiniz bilgiler için çok TEŞEKKÜR edi6.Sağolun.Selamlar , saygılar.

    YanıtlaSil
  3. Mekani cennet olsun öncelikle insan olarak sonrada hekim olarak buyuk bir degermiş.
    Saol yücel hocam
    Aytac guldamla

    YanıtlaSil
  4. Sevgili Aytaç, Şevket hocamızın ağabeyi Hasan Uğurlu, ITU mezunu olup, Samsun Çarşambadan Yeşilırmak nehri üzerinde peş peşe iki muhteşem baraj olan Suat ve Hasan Uğurlu barajların Şefi idi. Barajların bitimine çok yakın geçirdikleri trafik kazasında vefat edince isimleri bu barajlara verildi. Ondan beri de Çarşambayı hiç sel almadı. Nur içinde yatsınlar...

    YanıtlaSil
  5. Büyük hocayı gururla okudum,ben de talebesi idim saygı ile anıyorum.Prof .Dr Erdoğan İnal

    YanıtlaSil
  6. Allah rahmet eylesin nurlar içinde uyusun

    YanıtlaSil
  7. Bu harika doktor büyüğümüzü saygı ve sevgiyle anıyorum.Çok sevilmiş güzel vatanına unutulmaz hizmetler vermiş..NE MUTLU ONA..NUR İÇİNDE YATSIN.

    YanıtlaSil
  8. Hay Allah razı olsun! İyi ki anlattın.
    Suküneti ve çalışkanlığı ile gönlümdedir. Allah rahmet eylesin. Mustafa Kahramanyol

    YanıtlaSil
  9. Hacettepeden tanıyorum hocamızı ancak bu kadar değerli bir yaşam öyküsü olduğunu bilmiyordum. O yillar Cumhuriyet cocuklari vatan sevgisi ve yurda hizmet ülküsü ve coşkusu icindeydiler ve gerçekten çok önemli işler yaptılar. Hocamız ve ağabeyleri isiklarda huzur içinde uyusunlar.

    YanıtlaSil
  10. Ne kadar önemli kıymetli insanlığa hizmet veren Vatanına sahip çıkan çok değerli hocamız mekanın Cennet olsun.Nihal

    YanıtlaSil
  11. Derler ya huyundan ya suyundan, hacettepeli olmak hocalarımızın vatansever ve özverili olması iie bizleri de kendilerine benzetti, aynı şevk ve heyecan ile üniversitemizin kurucu rehberliği ile kurulan Kayseei sivas samsun eskişehir üniversitelerinde de bizler görev yaparak vatan borcumuzu ödemeye çalıştık, hocamızı rahmet ve saygıyla anıyorum. Ahmet Bölükbaşı

    YanıtlaSil
  12. 1973 tip fakültesi mezunuyum.Hocamızın öğrencilerindenim.Hocamızın geçmişini öğrenince saygım katlanarak arttı.O nesil hemen hemen hep aynı geçmişi yaşamışlar.Dr.Şinasi Özsoyludan da pratisyen doktorluk tecrübelerini dinlemişizdir.Hepsine saygı ve rahmetle anıyorum.Sevgili Yücel ağabey siz kıdemli iken ben KBB nin ilk internü idim.Birlikte çalışmıstik.Size de saygılarımı sunuyorum.

    YanıtlaSil
  13. Şevket hocamızı, sakin bir güç olarak hatırlıyorum. Özgeçmişine, vatan sevgisine hayran kaldım. Şimdi çok şeyimiz var ama ulvi duygulardan mahrum kaldık. Neslimize bu duyguları aktaramadık. Allah Şevket hocamıza ve onun gibi değerli büyüklerimize rahmet eylesin.
    Dr. Orhan Özturan

    YanıtlaSil
  14. Çok güzel bir yazı, teşekkürler hocam.

    YanıtlaSil
  15. Allah rahmet eylesin, nurlar içindeyatsın.

    YanıtlaSil
  16. Bir Samsunlu olarak gurur duydum. Ayvacık’da Ki barajı Hasan Uğurlu’nun çabaları ile tamamlanmıştı. Feci kazada eşi ile birlikte vefat etmişlerdi. Hepsine rahmet diliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Son mesaj bana aittir. Sadi Subaşı

      Sil
  17. Nur içinde yatsın büyük Hoca’mız. Sağol Yücel Hoca’m. N. Korkut

    YanıtlaSil
  18. Ne kadar değerli bir hocamızdı. Bu çalışmanızda bizi daha da aydınlattınız.Teşekkür ederim. Mekanı cennet olsun.
    Yücel Bey Samsun'da, Tıp Fakültesinin ilk kuruluş yıllarında sizinle birlikte çalışırken, yukarıda bahsettiğiniz barajlarda bitmek üzere idi.Japonlar yapıyordu.Baraj betonları da çatlak kontrollerini X -Ray cihazları ile çekiyorlar, bizim radyoloji laboratuvarında ki otomatik banyo makinasında çekilen filmleri kontrol ediyorlardı.O zaman genelde el banyosu var, otomatik banyo ise herhalde sadece bizde vardı ve bir adet.Filmler uzun olduğu için, manuel banyo da bu işlem olmuyordu. Yıl 1978. İthalat durmuş, Röntgen filmi yok, film çekemiyoruz. Hatırlarsınız, benzinde yok, sadece biz doktorlara karne ile 20 litre benzin veriliyordu.
    Japonlar barajı bitirdiler. Bize bir jest yapmak istiyorlar, ama yapamıyorlar. Para vermek istediler, biz kabul etmedik.Ben, "sizde Röntgen filmi kaldı mı?" dedim."Evet" dediler, hemde oldukça çok, bunları Japonya ya götüremeyiz, ağırlık olacak, imha edeceğiz" dediler. Bize verin dedim. "Memnuniyetle ama, bunlar kaya filmi , insan için uyumlu değil "deseler de filmleri aldık. Karanlık odada, kesip kasetlere yerleştirdik.En az iki ay bizi idare etti.Tabii çok kalın film olduğundan, çıkan filmler optimum kalitede değildi, ama iş görüyordu. Dozu çok çok az veriyor, hastanın da aldığı radyasyonu azaltmış oluyorduk. Japonlar buna hem çok sevindiler," hem de bu uygulama dünyada herhalde ilk kez oluyor "dediler.
    Rahmetli hocamızı ve kardeşi Hasan Uğurlu yu tekrar rahmet ve minnetle anıyorum. Dr. Osman Nuri Cengiz.

    YanıtlaSil
  19. Yücel Ağabeyciğim,
    Şevket Hocamız,Babamın ve Annemin sınıf Arkadaşıydı.Mekanlaru Cennet Olsun.

    YanıtlaSil