Koçira, Lazca bir sözcük.
Yaylada, evde kalarak günlük ev işlerini toparlayan kadına verilen isim.
Yaylada emek yoğun bir çalışma ve görev bölümü söz konusu.
Sabah kalkıldığında her bireyin görevi farklı.
Herkes kırsala dağılıyor.
Evin en hamarat kadını ise evde kalıyor.
Evin işlerini çekip, çeviriyor.
Evi düzene koyuyor.
İşte bu kimseye deniliyor “koçira"...
Bu kelimeyle yaşamımda ilk kez bu yıl karşılaştım.
Anlamını da yeni öğrendim.
Sonra kafama dank etti.
Bizim de bir “koçira”mız vardı.
Bizim koçira’mızın üçü de farklı yaşta, üçü de farklı davranışta üç çocuğu vardı.
Sabah bunların her türlü sorununu çözümler, kahvaltılarını yaptırır, onları giydirir, hazırlar ve okullarına gönderirdi.
Sonra kocasının sade kahvesini pişirir, onu da vazifesine yolcu ederdi.
Gündüzleri evde tek başına kalırdı.
Odunu, kömürü, gazyağını o temin eder, sobayı yakar, etrafı süpürür, evi temizler, çarşı-pazar alış verişini yapar, ocağa yemeği koyar, suyu ısıtır, çamaşırları, bulaşıkları elde yıkar, elbiselerimizi diker, söküklerini tamir eder, çoraplardaki delikleri yamalar, elbiseleri ütüler, sofrayı hazırlar, evin turşusunu, reçelini, salamurasını, salçasını yapar, namazını kılar, kuranını okur, boş zamanlarında da konu komşuya örgü ve dantel örerek aile bütçesine katkıda da bulunurdu.
Tüm bunları hiç yakınmadan, sızlanmadan, sesi çıkmadan yapardı.
Akşamları da derslerimize yardımcı olurdu.
Gece belli bir saatten sonra çayı demler, hepimize tek tek dağıtırdı.
Bazı akşamlar ya misafirliğe gidilir veya misafir ağırlanırdı.
Büyük bir ekonomistti.
Borsadan, bankadan, hisse senedinden hiç haberi olmamıştı ama kocasının ev harcamaları için verdiği üç kuruşu, son meteliğine kadar düşünerek, ölçerek, tartarak harcardı.
O kadar güzel pilav, börek, kurabiye, tatlılar yapardı ki şaşardınız.
Kısıtlı ev bütçesine rağmen pazardan meyvenin, sebzenin en iyisini, en güzelini seçer, soframıza koyardı.
Bizleri yetiştirdiği yetmiyormuş gibi torunumuzun bakımına da yardımcı oldu.
Bu güzel insan, annem 25 yıl kadar önce aramızdan ayrıldı.
Koçira unvanını ise bu yıl ben “koçira” kavramını idrâk ettiğimde edinebildi…
.
Harika yazınızı zevkle özlemle okudum.yıllar önce kaybettiğimiz KOCİROmu rahmetle andım nurlar içinde uyusunlar saygılar
YanıtlaSilMuhteşem bir yazı olmuş... Kaçkarlardan, yöreden ve yerel kültürden uzak kalmak çok zor... Emeğinize sağlık saygıdeğer hocam... Sağlıklı günlerde görüşmek dileğiyle, selam ve saygılarımı sunuyorum.
YanıtlaSilHocam muazzam bir yazı daha ;zaten sizin yazılarınızda sürpriz yaşanmaz ( vasat olmaz ), Koçira çocukluğumuzun kelimesi, aslen Rize orijinli olduğum için bize yabancı değil. ama kelime her dilde farklı olsa da, her toplumda aynı nitelikleri taşıyan kahramanlar var.
YanıtlaSilSaygılarımla
Dr Ali Coşkun
Günaydın sevgili Yücel, çok güzel bir makale olmuş. Allah rahmet eylesin. Balkanlar'da yayla evlerine Katun, evin kadın reisine de Hatun denirdi. Şehirde ise bu isim Kadın olurdu. Evin ve ailenin aslî sahibi O olurdu, aynı kiplik (disiplin) vardı. Selâm ve muhabbetle. Mustafa Kahramanyol
YanıtlaSilRuhu şadolsun
YanıtlaSilNur içinde CENNET mekanının en güzel yerlerinde olsun tüm güzel ANNELERİMİZ...
YanıtlaSilMüthiş bir anlatım bayıldım mekanı cennet nurlar içinde uyusun. Sizleri nasıl yetiştirdiğinden belli değilmi
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı. Bir anne ancak bu kadar güzel tanımlanabilir. Bütün Koçira ları saygı ve sevgi ile anıyorum. Bugünki anneler günlerini kutlarım.
YanıtlaSilOsman Nuri Cengiz.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil"Koçira" sözcüğünü (arapçası "kelime") ilk kez duyuyorum...
YanıtlaSil