YÜCEL TANYERİ

Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...


Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...

2 Kasım 2015 Pazartesi

BEYRUT'TA ZAMAN...


70 yaşına gelip saçlar beyazlandıktan sonra
Kalkıp gidecek olursan Beyrut'a
Belki ben dile getiremiyorum hislerimi ama
Bakın Yahya Kemal nasıl anlatıyor duygularını ustalıkla:

......

Bu defa farkına vardım ki ihtiyarlamışım.
Hayatı bir camın ardında gösteren tılsım
Bozulmuş, anlıyorum, çıktığım seyahatte.
Cihan ve ben değiliz artık eski hâlette.
Mısır ve Suriye, pek genç iken, hayâlimdi;
O ülkelerde gezerken kayıdsızım şimdi.
Bu gözlerim, medeniyetlerin bıraktığını,
Beş on yıl önce, görür müydü, böyle taş yığını?
Bugünse yeryüzü hep madde, her ufuk maddî.
Demek ki alemin artık göründü serhaddi.

Ne Akdeniz'de şafaklar, ne çölde akşamlar,
Ne görmek istedim Nil, ne köhne Ehrâmlar,
Ne Bâlebek'te Latin devrinin harâbeleri.
Ne Biblos'un Adonis'ten kalan sihirli yeri,
Ne portakalları sarkan bu ihtişamlı diyâr,
Ne gül, ne lale, ne zambak, ne muz, ne hurma ne nar,

Ne Şam semasını yalel'le dolduran şarkı,
Ne Zahle'nin üzümünden çekilmiş eski rakı,
Felekten özlediğim zevki verdiler, heyhat!
Bu hali, yaşta değil, başta farzeden bir zat
Diyordu: "İnsana çarmıhta haz verir iman!"
Dedim ki: "Hazreti İsâ da genç imiş o zaman."

                           Yol Düşüncesi, Yahya Kemal Beyatlı

"Beyrut, Akdeniz’deki  bütün şehirlerin en güzeli. Avrupa şehirlerinin hepsini  gezdim,  gördüm.  Napoli’yi hele Nis’i avcumun içi gibi bilirim. Hiçbiri Beyrut’la güzellik yarışına giremez. Baalbek harabelerine de uğradım. Akıllara hayret verecek yapılarmış bunlar. Ne muazzam ve muhteşem eserler meydana getirdiler.
Suriye’de her şey Osmanlı’lığı hatırlatıyor. Peçeli kadınlar, fesli erkekler, minareli camiler… Sanıyorsun ki hükûmetin kapısından Osmanlı valisi çıkıverecek. Camiler, sadece camiler tek başına  orayı Türk yapmaya kafi geliyor. Maahaza oradaki camiler bizimkilerle kıyas kabul etmez. Bizimkilerde, güzellik, zarafet bir İstanbul hanımının zarafeti gibidir. Halkı Türk sevgisiyle dolu. Gayet iyi hatırlarım. Kaç defa sefaret otomobilimizdeki bayrağı öpenler olmuştur. Bir Müslüman:
Ben camiye Türkleri hatırlamak için gidiyorum, dedi. Oradaki camilerde Cuma günleri  müthiş cemaat toplanıyor. Gülüyor, söylüyor, münakaşa ediyor ve yemek yiyorlar.
Şam’a giderken Zahle’ye de uğradık. Ama buranın rakısı ne berrak, ne kokulu şey. Dünyanın hiçbir içkisi bu kadar keyif verici değildir".    Yahya Kemal Beyatlı, 3 Aralık 1959
.