Deniz.
Dalgalı değil.
Çalkantılıydı.
Dün İzmir Körfezi'nde...
Amacım.
Gün batımını.
Görüntülemekti.
Bu çalkantılı denizde...
Vakit vardı daha.
Gün batımına.
Oturdum bir bank'a.
Biraz soluklanmaya...
Önünde çantasıyla.
Genç bir adam oturuyordu yanımda.
Dalmış görünüyordu.
Dalgalara bakmış gidiyordu...
Bir süre sessiz kaldık.
Sonra bakıştık.
Adam lâcivert gözlüydü.
Gençti ve beyaz tenliydi...
Öğrenmek istedi.
Güzel bir İngilizce ile.
İzmir'de yaşayıp yaşamadığımı.
Türk olup olmadığımı...
Körfezin karşısını gösterdi.
"Orası da İzmir mi" dedi.
"Karşıyaka" olduğunu söyledim.
"Orası da İzmir'in bir parçası" dedim...
Şaştı.
Gerçekten şaşırdı.
İzmir'in o kadar büyük olduğuna.
İnanamadı...
İstanbul'u sordu.
Merak ediyordu.
"O zaman İstanbul..."
"İzmir'den büyüktür herhalde" dedi...
Sonra.
Arkamızdaki dağları gösterdi.
"Oralar Yunanistan'a mı ait".
Dedi...
Yunanistan'ın buradan görülemeyeceğini.
Buradaki denizin bir körfez olduğunu.
Körfezden çıkıldığında ve koca bir burun dolaşıldığında.
Yunanistan'ın görülebileceğini anlattım kısaca...
Oldukça zayıf.
Ve zarif birisiydi.
Temiz giyimliydi.
Belli ki kültürlüydü...
Sorduğumda.
Söyledi bana.
Suriye'li olduğunu.
Şam'da ekonomi okuduğunu...
Sonra bana Suriye'yi anlattı.
Halep'in.
Ve diğer şehirlerin.
Hemen hemen tümüyle harab olduğunu söyledi...
Yalnızdı.
Şam'dan yola çıkmıştı.
Kamplarda konuk olmuştu.
Sonunda İzmir'e ulaşmıştı...
Arada bir.
Dalgın dalgın.
Dalgalara bakıyordu.
Almanya'ya gitmek istiyordu...
Almanya'dan telefon geldiğinde.
Deniz durulduğunda.
Önce Yunanistan'a.
Sonra gidecekti Makedonya ve Sırbistan'a...
Hayalleri yüksekti.
Umutları dolu doluydu.
Sırbistan'dan Macaristan ve Avusturya'ya.
Oradan da geçecekti Almanya'ya...
Çeşme'yi, Bodrum'u.
Kuşadası'nı biraz biliyordu ama.
Doğru dürüst telaffuz bile edemiyordu.
Buraların isimlerini daha...
Önündeki.
Siyah çantasını gösterdi.
Can yeleği.
Bu çantanın içindeydi...
Önündeki dalgalara bakıyordu.
Dalgaların dinmesini bekliyordu.
Yunanistan çok yakın sanıyordu.
Aradaki denizin nasıl dalgalı olduğunu bilmiyordu...
Körfezde dalgalar oynaşıyordu.
Genç adamın umutları vardı.
Güler yüzüyle benden ayrıldı.
O halâ umutla denize bakıyordu...
Hava yavaş yavaş kararıyordu.
Körfezde güneş batıyordu.
Genç adam güneşin battığı yöne doğru.
Yunanistan'a doğru yürüyordu...
Arkasından baka kaldım.
Şansın bol, yolun açık olsun.
İsmini bile soramadığım.
Umutları hayallerinin ötesinde olan dostum...
.