1950 yılında babamın görevi nedeniyle Sivas’taydık.
Onun 1952 yılında tayini çıktığı için Samsun’a taşındık.
Uçsuz bucaksız görünen masmavi
denizle ilk tanışmam bu şehirde olmuştur.
O yıllarda Samsun bu denli büyük değildi.
Bırakın ayni mahallede oturanları,
şehirdeki herkes biri birini tanırdı.
Dünya tatlısı, yaşaması kolay,
şirin bir şehirdi Samsun.
Asfalt sokak veya cadde hiç
yoktu.
Taşları özenle döşenmiş
sokaklar biri birini diklemesine keserdi.
Hemen çoğu ahşap olan bir-iki
katlı evlerin tümü bahçe içerisinde idi.
Bahçelerde manolya, palmiye,
akasya ve incir ağaçları çoğunlukta idi.
Narenciye başta olmak üzere her
çeşit meyve ağacı baharda çiçeklerini açar zamanı gelince de meyvelerini
verirdi.
Başka evlerin bahçelerine girip,
bunları aşırmak en keyifli yaptığımız yaramazlıklardandı.
Şehrin oldukça güzel bir
bölgesinde kiralık bir evde kalıyorduk.
Çiftlik caddesi ile Ağabali
caddesi’nin kesiştiği köşede, Zafer
Fırını’nın çaprazında.
Kristal Bakkalı’nın hemen yanında…
Şimdiki ismi İstiklal caddesi olan sokaktan günde
birkaç tane otomobil geçtiği bile olurdu.
Kira evimiz bağdadi tipte ve üç
katlıydı.
Çorum’lu demir tüccarı Mustafa Uslu’nun
eviydi.
Üst iki katta ev sahipleri
kalırlardı.
Alt katta da biz konaklardık.
Evsahibesi Zehranım Teyze annemiz gibiydi.
Evsahibesi Zehranım Teyze annemiz gibiydi.
İki ailenin hemen hemen ayni
yaşlardaki 7 çocuğu da kardeş gibiydik.
Özden ve Yaşar Uslu
ağabeyler bizden büyüklerdi.
Genellikle kızlardan ayrı
oynardık.
Benim akranım Osman’dı.
Yediğimiz içtiğimiz ayrı
gitmezdi.
Evin üçüncü katından yazlık Ferah Sineması görünürdü.
Yaz aylarında her gece buradan sinema seyrederdik Osman'la...
Evin üçüncü katından yazlık Ferah Sineması görünürdü.
Yaz aylarında her gece buradan sinema seyrederdik Osman'la...
Cadde tarafında Kereste tüccarı Mehmet Göçmen’lerin evi vardı.
İki katlı, kagir, girişi sütunlu
ve saray gibi bir evdi.
O evin çocukları Tekin ve İnci Göçmen de çok yakın arkadaşlarımızdı.
Arka bahçesinde sayısız ağaç ve
fıskiyeli bir havuzu vardı.
Yolu kullanmaz, bahçe
demirlerinin arasından geçip, duvarları tırmanarak buluşurduk.
Sonra başka duvarları aşarak
öbür bahçelere geçer incir, erik, mandalina ne bulursak yerdik.
Paftanın diğer köşesinde tütün
tüccarı Tuksal’ların evi vardı.
Görkemli bahçe demirleri,
muhteşem görünümü ve koca bahçesiyle…
Ama orada çocuk bulunmazdı.
Biz de pek girmezdik zaten o
bahçeye.
Onların hemen çaprazında da
sinemacı Tarhan’ların evi yer
alırdı.
Mayısta açan koyu kırmızı
güllerin giriş merdiveni ve balkonunu süslediği…
Arka sırada ise Emine hanım ve oğlu deli Oktay’ların evi vardı, bordo
renkli çıplak tuğlalarıyla.
Onların yanında da kararmış
tahtalarıyla yıkılacakmış gibi duran Buğra
amca’ların evi bulunurdu.
Buğra Bey amca çok sanatkârane kafesler yapardı.
Penceresinin ardında, beyaz atletiyle bıkmadan usanmadan...
Penceresinin ardında, beyaz atletiyle bıkmadan usanmadan...
Oğulları Haluk ve Faruk ile çok
yakın arkadaştık.
Onların evi Küşayiş geçidine açılırdı.
Yanlarındaki bahçede Avukat Sabri Emirlioğlu’nun evi vardı.
Koca bahçeyi ve iki katlı evi
yalnızca onlar kullanırdı.
Avukat amcanın bizlerle yaşıt
iki çocuğu vardı.
Gülden ve Ferruh.
Bütün bu tayfa her gün bu
arastada içtima eylerdik.
Ağabali caddesi’nin diğer tarafında geniş bir arsa vardı.
Yamuk yumuk eğimine
aldırmaksızın maçlar yapardık burada.
Patlak ve pörsümüş meşin toplarla.
Sonradan Fenerbahçe’de gol kralı olacak Osman
Arpacıoğlu da bu arsadan yetişmiş bir arkadaşımızdı.
Ama kız kardeşi Ayşe ondan çok daha güzel oynardı kim
ne derse desin…
Sonra bu arsanın bir bölümüne
apartman inşa edilmeye başlandı.
“İzmirli Apartmanı”…
Sevinmiştik.
Çok güzel bir bina olacak
diyorlardı.
O yaşlarda tabii ki farkında
olamazdık bozulmanın başladığının.
1960 yılında Samsun’dan ayrıldığımızda halâ güzeldi bu kent…
Hatta 20 yıl sonra tekrar geldiğimde bile kısmen güzelliğini koruyordu.
Top oynadığımız yamuk arsada İzmirli Apartmanı’na 6-8
katlı kardeşler gelmiş olsa bile…
Sonra, zaman içinde iki katlı
güzelim evler de birer birer yıkıldı.
Önce Tuksal’ların evi yok oldu.
Bahçelerindeki ağaçlar kesildi.
Sonra Göçmenler’inki gitti…
Buğra Bey amca’ların, Deli
Oktay’ların evleri zaten çoktan gitmişti.
Emirlioğulları’nın güzelim evi ne zaman yok oldu hatırlamıyorum
bile.
En sonra Uslular’ın evi de ortadan kalktı.
Bunların yerine ardaşık düzende,
sıra sıra apartmanlar dikildi.
İzmirli Apartmanı ile başlayan furya bir kanser gibi güzelim kenti
sarmıştı.
Şimdilerde o eski mahalleden kalan
sinemacı Tarhan’ların satıldıktan
sonra “Elmas Hanım Konağı” ismini alan lokantaya
dönüştürülmüş yapı da olmasa, kimse bana buranın 60 yıl önce yaşadığım mahalle olduğuna inandıramaz.
Mümkün değil inandıramaz...
Eski Samsun Fotoğrafları:
https://photos.google.com/share/AF1QipPz7dD_DtQILkwLBht0OzbvQc7ScSToyq41lMC59vVW69hhpdgCY3jccz_8qfAFCQ/photo/AF1QipOHMovc9nu7XK6JBwP0qHQVbgF1Rzd95YdcwRuE?key=VmYweV9kcjdMQXV6aENnb2piOFR0OVlwRkJucFJn
Barış Manço'dan "Dut Ağacı":
Barış Manço'dan "Dut Ağacı":
.