“Yeniden keşfetmeye gerek yok” derler.
“Amerika’yı”...
Ama biz yeniden keşfettik bu Amerika’yı.
Amerika’nın güney’ini.
Macellan’dan 500 yıl sonra.
2010 yılında…
Sonsuz bir doğal güzellikler cenneti burası.
Özellikle de “Patagonya” denilen,
Gitmeye, görmeye, keşfetmeye değen…
Patagonya, hem Arjantin’in topraklarında.
Hem de Şili’nin.
1810 yılında kurulmuş.
Bu iki ülke de…
“Bicentennial” olmuşlar her ikisi de.
Bu yıl.
200. kuruluş yıldönümlerini kutluyorlar.
2010’da…
İki ülkenin Başkenti de çok gelişmiş.
Çağdaş bir başkent havasına bürünmüş.
Küçük yerleşim yerleri de çok güzel.
Şirin ve de sevimli…
Ama tüm bunların dışında.
Doğası bir başka güzel buraların.
Şili’nin de, Arlantin’in de.
Patagonya’nın da…
Bahar yeni gelmişti ülkelerine.
Bizler oraya ulaştığımızda.
Çiçeklerle karşıladı bizi doğa.
Sıcak bir güneşle de uğurladı…
Hayran kaldık Patagonya’sının.
Dağına, denizine, gölüne, buzuluna.
Çayırına, çimenine, kuşuna, kurduna.
Savan’ına, otlağına, ormanına, ırmağına…
Renkli sokakları, şirin evleri.
Neşeli insanları, güzel yemekleri.
Ilıman havası, sert rüzgârları var buranın.
Sözün kısası…
“Yediğin içtiğin senin olsun” diyor dostlar.
“Sen, gördüklerini anlat”...
Ama ciltler sürer.
Yalnızca yediğimiz, içtiğimizi anlatmak…
Onun için yavaştan başlayalım.
Gördüklerimizi yazmaya.
Sizler şimdilik,
Şu fotoğraflara bakarken…
Güney Amerika fotoğraflarım:
https://photos.google.com/share/AF1QipNXURNehXRBA-j5bW7aQgRo5uejDu5iVp9GZDX6JP3huTYaxYbhziZH3qRTP89e1A/photo/AF1QipO3Nn74DMGWnor1baSKvbUoRR_-HGHEKU0l9neL?key=b3NDYTFkYmp3UkRLT1h4bUVZc054czg1X3R6UUVR
.