Astronomi bilgim iyidir benim.
Gece milyonlarca yıldızın arasından tanırım.
Kocaman Aydede'mizi...
Gündüzleri fazla görünmez bu yıldızlar neyse ki.
O zaman da bir bakışta fark edebilirim Güneş'i...
Uzayı niçin gözetlerler onu da bir türlü anlamam.
Havası, suyu ve de AVM'leri olmayan yıldızları.
Işığı dünyamıza ancak 8 dakikada ulaşan Güneş'i.
Galaksileri, samanyollarını, karadelikleri...
2009 yılı "Dünya Astronomi Yılı" imiş.
İşte bu yılda ziyaret ettik Özbekistan'ı.
Ve orada tanıdık "Uluğ Bey"i.
"Uluğ Bey" dediğimiz ulu bir kişi.
Timurlenk'in oğlu Şahruh Han'ın oğlu.
Yani Timur'un gerçek mi gerçek bir torunu...
Asıl adı Muhammed Torag'ay.
Ya da dilimizdeki söylenişi ile Mehmet Turgay.
Ama dünya alem onu "Uluğ Bey" olarak biliyor...
Benim doğumumdan tam 500 yıl önce.
Hükümdar olmuş 1446 senesinde.
Babası Şahruh Han'ın ölmesi üzerine...
Uluğ Bey, dedesi Timur gibi savaşcı birisi değil.
Kimsenin tasında, toprağında gözü yok.
"O" bir bilim adamı.
Gözü, gönlü gökyüzünde...
Gençliğinde Matematik ve Astronomi eğitimi almış.
Sanat'a, sanatçıya, bilime önem veren bir kişi imiş...
Semerkant'da 38 yıl bilimle uğraşmış.
Devrinin tüm alimlerini buraya toplamış.
Mesud el Kâşî, Bursalı Rûmî, Cemşid ve Ali Kuşcu'yu...
Sarayını bir Akademi haline dönüştürmüş.
Semerkant'da bir de Medrese kurmuş.
Matematik, trigonometri, geometri, astronomi öğretilen...
Yetmemiş bir de Rasathane kurmuş.
Sadece zamanının değil, tarihin en büyük Gözlemevi'ni.
Öğretilerin uygulamasının yapıldığı bir Lâboratuar'ı...
Buradan yıldızların hareketlerini izlemiş.
Hesaplar tutmuş, ölçümler yapmış.
Tamı tamamına 12 yıl boyunca.
Matematiksel, trigonometrik hesaplamalarla...
Sonunda bir de büyük eser koymuş ortaya.
1437 yılında.
Uluğ Bey Zîc'i (Zîc'i Uluğî) namıyla...
Bu kitabında tam 1018 yıldızın hareketlerini anlatmış.
Onların koordinatları saptamış.
Altı asır önce yaptığı ölçümlerle.
Onbinde bir hata yaparak.
Günümüzde teleskoplar, bilgisayarlarla yapılan hesaplarla...
Tüm bunları çıplak gözle yapmış.
Dürbün, mercek kullanmamış.
Zaten bunlar yokmuş ki o devirde...
Bu rasathanenin yer üstündeki kısmı üç katlıymış.
Rub'-ı daire denilen kubbesi de Ayasofya'nınki kadar...
Bu rasathanede bir "sekstant" varmış.
Kalıntısı halâ yerinde duran.
Çapı 40 metre kadarmış.
Bir bölümü yer altında kalıyormuş.
Derece ve dakikalara bölünmüş...
Her bir derece 70 cm uzunluğundaymış...
Gözlemler, ölçümler burada yapılıyormuş.
Bir yıl'ın ölçümü de burada yapılmış.
365 gün, 5 saat 49 dakika 15 saniye.
Semerkant'ta Uluğ Bey Rasathanesinde...
Bu hükümdar ve alim insan.
Babası Şahruh Han'ın ölmesi üzerine...
Uluğ Bey, dedesi Timur gibi savaşcı birisi değil.
Kimsenin tasında, toprağında gözü yok.
"O" bir bilim adamı.
Gözü, gönlü gökyüzünde...
Gençliğinde Matematik ve Astronomi eğitimi almış.
Sanat'a, sanatçıya, bilime önem veren bir kişi imiş...
Semerkant'da 38 yıl bilimle uğraşmış.
Devrinin tüm alimlerini buraya toplamış.
Mesud el Kâşî, Bursalı Rûmî, Cemşid ve Ali Kuşcu'yu...
Sarayını bir Akademi haline dönüştürmüş.
Semerkant'da bir de Medrese kurmuş.
Matematik, trigonometri, geometri, astronomi öğretilen...
Yetmemiş bir de Rasathane kurmuş.
Sadece zamanının değil, tarihin en büyük Gözlemevi'ni.
Öğretilerin uygulamasının yapıldığı bir Lâboratuar'ı...
Buradan yıldızların hareketlerini izlemiş.
Hesaplar tutmuş, ölçümler yapmış.
Tamı tamamına 12 yıl boyunca.
Matematiksel, trigonometrik hesaplamalarla...
Sonunda bir de büyük eser koymuş ortaya.
1437 yılında.
Uluğ Bey Zîc'i (Zîc'i Uluğî) namıyla...
Bu kitabında tam 1018 yıldızın hareketlerini anlatmış.
Onların koordinatları saptamış.
Altı asır önce yaptığı ölçümlerle.
Onbinde bir hata yaparak.
Günümüzde teleskoplar, bilgisayarlarla yapılan hesaplarla...
Tüm bunları çıplak gözle yapmış.
Dürbün, mercek kullanmamış.
Zaten bunlar yokmuş ki o devirde...
Bu rasathanenin yer üstündeki kısmı üç katlıymış.
Rub'-ı daire denilen kubbesi de Ayasofya'nınki kadar...
Bu rasathanede bir "sekstant" varmış.
Kalıntısı halâ yerinde duran.
Çapı 40 metre kadarmış.
Bir bölümü yer altında kalıyormuş.
Derece ve dakikalara bölünmüş...
Her bir derece 70 cm uzunluğundaymış...
Gözlemler, ölçümler burada yapılıyormuş.
Bir yıl'ın ölçümü de burada yapılmış.
365 gün, 5 saat 49 dakika 15 saniye.
Semerkant'ta Uluğ Bey Rasathanesinde...
Bu hükümdar ve alim insan.
1449 yılında öldürüldü.
Hem de kendi oğlu tarafından...
Uluğ Bey'in mezarı Semerkant'da.
Amir Timur makbarası içinde.
Onun hemen ayak ucunda yatıyor...
Uluğ Bey'in ölümünden sonra bu Rasathane dağılmış.
Buradaki alimler başka ülkelere göç etmiş.
Ali Kuşcu, Fatih'in daveti üzerine İstanbul'a gelmiş.
Uluğ Bey'in kitabı "Zîc'i Uluğî"sini de yanına almış...
Uzun zaman sonra 1650 yılına gelinmiş.
Hem de kendi oğlu tarafından...
Uluğ Bey'in mezarı Semerkant'da.
Amir Timur makbarası içinde.
Onun hemen ayak ucunda yatıyor...
Uluğ Bey'in ölümünden sonra bu Rasathane dağılmış.
Buradaki alimler başka ülkelere göç etmiş.
Ali Kuşcu, Fatih'in daveti üzerine İstanbul'a gelmiş.
Uluğ Bey'in kitabı "Zîc'i Uluğî"sini de yanına almış...
Uzun zaman sonra 1650 yılına gelinmiş.
Bu kitap İngilizce'ye tercüme edilmiş.
Daha sonra da diğer batı dillerine de çevrilmiş.
Batı, bu bilim adamının değerini bizden önce anlamış...
Ayın görünen yüzündeki bir kratere onun ismi verilmiş.
"Uluğ Bey Krateri" olarak.
International Astronomical Union (IAU) tarafından...
Ben, "Uluğ Bey"i Özbekistan gezimde tanıdım.
Semerkant'taki Rasathanesini gezdiğimde.
2009'da, yani Dünya Astronomi Yılı'nda...
Bir yıldız keşfetmiş kadar sevindim.
Az bir buluş değildi benim için...
Daha sonra da diğer batı dillerine de çevrilmiş.
Batı, bu bilim adamının değerini bizden önce anlamış...
Ayın görünen yüzündeki bir kratere onun ismi verilmiş.
"Uluğ Bey Krateri" olarak.
International Astronomical Union (IAU) tarafından...
Ben, "Uluğ Bey"i Özbekistan gezimde tanıdım.
Semerkant'taki Rasathanesini gezdiğimde.
2009'da, yani Dünya Astronomi Yılı'nda...
Bir yıldız keşfetmiş kadar sevindim.
Az bir buluş değildi benim için...