Nusret Doğan ismini çok kimse bilmez.
Karadenize seyahat edenler onu "Uzun Saçlı" olarak tanırlar..
Dizlerine kadar inen, uzun sapsarı saçları vardır.
Her nekadar son yıllarda biraz ağarıp, kırlaşsa da...
Çay yapmakta ustadır.
Perşembe, Medreseönü'nde yalnızca "çay" yapar.
"Uzun saçlı'nın yeri"nde.
Ama yalnızca çay.
Hem de ne çay!..
Tadı damağınızda kalır içtiğinizde.
Bir daha içmek istersiniz.
Bir sonraki gelişinizde...
1968'den beri ayni yerde, ayni işi yapar.
40 yıldır ayni özenle, büyük bir titizlikle...
Buraya gelenlerin bayat çay içme şansı yoktur.
Çayı herkes için ayrı demler.
LPG tüp asla kullanmaz.
Çayların tümünü kömür alevinde yapar.
Yardımcısı yoktur.
Çay, 8 dakikada demlenir, 15. dakikada servis yapılır.
Cam bardaklarda ve de tavşan kanı renginde.
Kıtlama şeker eşliğinde...
Bardaklar elde ve tek tek külle temizlenir.
Deterjan asla kullanmaz.
Çayın suyu yukarıdan, dağlardan kaynak suyu olarak gelir.
Yalnızca Çaykur çayını kullanır.
Çay'dan başka birşey satmaz.
Prensip sahibidir.
Herkese servis yapmaz.
Burada yalnızca o'nun kaideleri geçerlidir.
Herkese taze demlenmiş çay getirir.
Beklemiş çayı asla servis yapmaz.
Çünki "Çay, şarap gibi yıllanacak bir madde değildir".
Birkaç yıl öncesine kadar herkes uğrardı Uzun saçlı'ya.
Samsun-Artvin arasında seyahat edenlerin hemen hepsi.
Ama son birkaç yıldır yol artık sahilden geçmiyor.
Duble yol olarak arkadan, tünellerden seyrediyor.
Zaman hız devri.
Artık kimse bu dünya güzeli sahil yolunu kullanmıyor.
Bu nedenle müşterisi azaldı Uzun saçlı'nın.
Ama o 40 yıllık ekmek teknesinde hâlâ müşterilerini bekliyor.
Tüm titizliğiyle, tüm ciddiyetiyle.
Ben, hâlâ her seferimde bu yolu kullanıyorum.
Karadeniz'in tek doldurulmamış, bozulmamış sahil yolunu.
17 km. lik Bolaman-Ordu karayolunu.
Ve her seferinde de uğruyorum "Uzun saçlının yeri"ne.
Keyifle yudumluyorum onun özel yapıtını.
"Dudak renginde, dudak buran ve dudak yakan" çay'ını...
Zaten ne demişler :
Hayat dediğin bir çay
İnsan ise sadece bir şeker
Karıştırdıkça hayattan tat aldığını sanırsın
Oysa ki, hayatın seni erittiğini çay bitince anlarsın...
1968'den beri ayni yerde, ayni işi yapar.
40 yıldır ayni özenle, büyük bir titizlikle...
Buraya gelenlerin bayat çay içme şansı yoktur.
Çayı herkes için ayrı demler.
LPG tüp asla kullanmaz.
Çayların tümünü kömür alevinde yapar.
Yardımcısı yoktur.
Çay, 8 dakikada demlenir, 15. dakikada servis yapılır.
Cam bardaklarda ve de tavşan kanı renginde.
Kıtlama şeker eşliğinde...
Bardaklar elde ve tek tek külle temizlenir.
Deterjan asla kullanmaz.
Çayın suyu yukarıdan, dağlardan kaynak suyu olarak gelir.
Yalnızca Çaykur çayını kullanır.
Çay'dan başka birşey satmaz.
Prensip sahibidir.
Herkese servis yapmaz.
Burada yalnızca o'nun kaideleri geçerlidir.
Herkese taze demlenmiş çay getirir.
Beklemiş çayı asla servis yapmaz.
Çünki "Çay, şarap gibi yıllanacak bir madde değildir".
Birkaç yıl öncesine kadar herkes uğrardı Uzun saçlı'ya.
Samsun-Artvin arasında seyahat edenlerin hemen hepsi.
Ama son birkaç yıldır yol artık sahilden geçmiyor.
Duble yol olarak arkadan, tünellerden seyrediyor.
Zaman hız devri.
Artık kimse bu dünya güzeli sahil yolunu kullanmıyor.
Bu nedenle müşterisi azaldı Uzun saçlı'nın.
Ama o 40 yıllık ekmek teknesinde hâlâ müşterilerini bekliyor.
Tüm titizliğiyle, tüm ciddiyetiyle.
Ben, hâlâ her seferimde bu yolu kullanıyorum.
Karadeniz'in tek doldurulmamış, bozulmamış sahil yolunu.
17 km. lik Bolaman-Ordu karayolunu.
Ve her seferinde de uğruyorum "Uzun saçlının yeri"ne.
Keyifle yudumluyorum onun özel yapıtını.
"Dudak renginde, dudak buran ve dudak yakan" çay'ını...
Zaten ne demişler :
Hayat dediğin bir çay
İnsan ise sadece bir şeker
Karıştırdıkça hayattan tat aldığını sanırsın
Oysa ki, hayatın seni erittiğini çay bitince anlarsın...