YÜCEL TANYERİ
Ben, Yücel Tanyeri
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...
Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela hekimim, yani
Büyücü falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Lojmanda otururum,
Üniversitede çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Orhan Veli ile Melih Cevdet'tir
En sevdiğim şairler.
Bir kızım vardır,
İki de torunum pek muteber;
İsmini söyleyemem
Çiçekle uğraşanlar bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya.
Onlar da bunlara benzer...
Beni, benden iyi anlatan Orhan Veli'ye teşekkürlerimle...
20 Temmuz 2010 Salı
ÇAMBAŞI YAYLASI...
Çambaşına çıktım çıram yanmadı
Mektup saldım yare, mektup varmadı
Etrafıma baktım anam kimse kalmadı
……………
Bu hafta sonu Çambaşı Yaylasındaydım.
Ordu’dan arkadaşım Kadir Engin ile gittim.
Onun arkadaşı Kaya Furtun da bize eşlik etti.
Çambaşı yaylası Ordu’nun 60 km güneyinde.
1850 m yüksekliğinde bir yayla.
Tam 72 tane oba’sı var.
Hepsi de biri birinden güzel…
Çambaşı’na at sırtında veya yayan gidilebiliyordu.
1950’li yıllara kadar.
Bugün ise motorlu taşıtlarla ulaşabiliyorsunuz.
Kıvrımlı, dar, asfalt güzel bir yolla…
İki binden fazla evi vardı.
Ve de büyük bir çarşısı Çambaşı’nın.
Ordu’nun küçük bir yerleşim yeri olduğu dönemlerde…
Günümüzde çevresindeki doğal güzellikleriyle ünlü.
Yazın serinlenen, gezilen, dinlenilen.
Kışın ise gidilemeyen bir yayla…
“Kazmanın küpüsü, yaylanın tapusu” demişler.
Yani gücü, kuvveti olan bir yer kapmış burada.
Güzel konaklar, ahşap evler vardı bu yaylada.
Yakın bir zamana kadar...
Dağınık yerleşim ve betonlaşma buraya da girmiş.
Ama halâ eskiyi soluyabiliyorsunuz.
Sevecen, iyi kalpli, konuksever insanları ile…
Cumartesi öğlende Ordu’dan yola koyulduk.
Kadir Engin’in Isuzu marka jipiyle.
Kurul kayalıklarını geçtik.
Turnalık'ta mola verip dere alası’na niyetlendik.
Burası subtropikal iklimli bir bölge.
Herçeşit bitki, çiçek, ağaç mevcut.
Kaya Furtun bölgeyi çok iyi biliyor.
Kendisi çok deneyimli bir alabalık avcısı.
Göğsüne kadar lastik elbiselerini giyiyor.
Dalıyor derenin soğuk sularına.
Elinde serpmesi ile.
Ancak kaçabilenler kurtuluyor…
Ben fotoğraf avına çıktım Turnasuyu’nda
O bulanık sularda avlanırken.
Benim fotoğraf sayımdan çok ala toplamıştı.
İki saat sonra buluştuğumuzda…
Akşam üzeri Çambaşı yaylasına vardık.
Kadir Boztepe’nin evine konuşlandık.
Bizler dostluk köprülerini kurmuştuk.
Dere alaları tereyağında kızarırlarken.
Hep birlikte yemeğe oturduk.
Vaktin nasıl geçtiğini anlamadık bile.
Sohbetlere, anılarla, şakalarla…
Sabah erken kalktım, yürüyüş yapacaktım.
Sevgili Kadir Boztepe bana eşlik etti.
Çise inmiş çimlerde yürüdük saatler boyu.
Sohbet ettik, sıraca mantarı topladık, kova dolusu…
Sabah mükemmel bir kahvaltı yaptık.
Tereyağında kızartılmış mantar ve soğan'la.
Kestane balıyla.
Ve de çiçek çayıyla…
Bu hafta sonu Yayla Şenlikleri vardı Çambaşında.
Eskiden Panayır yapılan alanlarda.
Birçok sanatçının katılımıyla.
Havaî fişek gösterileriyle, off road yarışlarıyla…
Kısa bir nazar edip, ayrıldık.
Kalabalıktan, gürültüden, patırtıdan…
Koyulduk yine yollara.
Sessizliğin sesini duymak için…
Dostlarım buraları avuçlarının içi gibi biliyorlar.
Jipimizle dere, tepe düz aştık.
Olamadık yollara girdik.
Ormanlar, dağlar, obalar geçtik.
Öğlen yemeğini şöyle bir atıştırdık.
Semen obasının yaylasında.
Ramazan pidesi eşliğinde.
Tereyağında kızartılmış köy yumurtası.
Ve evelek mantarı ile…
Sonra tekrar yollara koyulduk.
Yol dediğin de ara ki bulasın.
Çoğu kez bozuk yüzeyli toprak yollarda.
Bazen de el değmemiş çimen parkurda…
Pazarsuyu'nda mola verdik.
Sevgili Kaya, daldı yine ala peşine.
Ben de minik tırmanışlar ve uzun bir yürüyüşe…
Öyle güzel düzlükler, tepelikler var ki…
Yemyeşil otla, çimenle örtülü.
“Köpeğe atmaya taş bulamayacağın…”
Güneş son ışıklarını gönderiyordu.
Bizler veda ederken yaylanın çimenine…
Sözün özü:
Çok yedik, çok içtik kilolar aldık.
Bol bol yürüdük, tırmandık kiloları verdik.
İkisi biri birini eşitledi.
Gördüklerimiz, tanıdıklarımız da yanımıza kâr kaldı…
Çambaşı Yaylası gezisi fotoğrafları:
http://picasaweb.google.com.tr/tanyeri/Cambasi#5495878949433215394
Ayni fotoğraflar kopyala-yapıştır yöntemi ile:
http://www.facebook.com/album.php?aid=255914&id=608193661&l=448b32f764
.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder