Yaklaşık 10 yıldır KBB Tarihi üzerinde araştırmalar yapıyorum.
2004 yılında Adana'ya gittiğimde Prof. Dr. İlter Uzel’e uğramıştım.
İlter Ağabey, Çukurova Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Öğretim Üyesidir.
Tıp Tarihi üzerinde çok sayıda araştırma ve yayını vardır.
Kendisinden her karşılaşmamızda birçok şey öğrenmişimdir.
Bu ziyaretimde de çoğunlukla Tıp Tarihi üzerine konuştuk.
Bana arkadaşı Diş Hekimi Mehmet Dura’dan bahsetti.
Mehmet Bey’in babasının, Adana’nın eski ve saygın KBB Hekimlerinden Ziya Ahmet Dura olduğunu ve ondan bir şeyler öğrenebileceğimizi söyledi.
Hemen arkasından da arkadaşı Dt. Mehmet Dura’ya telefon açıp ziyaretine geleceğimizi bildirdi.
Biraz sonra Mehmet Bey’in muayenehanesinde idik.
Kısa sürede ondan babası hakkında önemli bilgiler edindim.
Ziya Ahmet Dura Bey 1891 doğumlu idi.
1918 de Askeri Tıbbiye’den mezun olduktan sonra Türkiye’de modern KBB’ın ilk kurucusu Dr. Ziya Nuri Paşa’nın kürsüsünde ihtisas yapmıştı.
Daha sonra Adana’ya yerleşmiş ve 1968 yılında ölümüne kadar Adana’da çalışmıştı.
Muayenehanede Ziya Nuri Paşa’nın duvara asılı güzel bir fotoğrafı vardı.
Mehmet Bey, babasından kalan hatıra bu resmi özenle ve gururla saklıyordu.
Ziya Nuri Paşa tarafından 4.IX.1933 tarihinde “Aziz meslektaşım Ziya Ahmet Bey’e” yazısı ile imzalanmış ve öğrencisine verilmişti.
Fotoğraf, KBB Tarihi için çok büyük anlam ve önem taşıyordu.
Bu fotoğrafın bir örneğini arşivime koymayı çok istiyordum.
Bunun için fotoğrafı bir yerlerde tarattırmalıydım.
Ancak resim cam çerçeveli idi.
Öncelikle çerçevenin sökülmesi gerekiyordu.
Mehmet Dura Bey’den izin aldım. Çerçeveyi özenle söktük.
Arkasında bir zarf içerisinde tek sayfalık bir mektupla karşılaştık.
Yıllardır açılmadığı için toz içerisinde ve oldukça hasarlı idi.
Ziya Ahmet Dura tarafından saman kağıda kendi el yazısı ile yazılmıştı.
10.12.1936 tarihli idi.
Mehmet Bey’in de bu mektuptan hiç haberi yoktu.
70 yıl sonra ilk kez gün ışığına çıkıyordu.
Tozlarından arındırıp, hep birlikte bu mektubu okuduk.
Muhtemelen Hoca’sının ölümünden birkaç gün sonra ve o’nun ölümüne duyduğu üzüntünü içerisinde yazılmıştı.
Özenle çerçevenin arkasına yerleştirilerek burada saklamaya bırakılmıştı.
70 yıl sonra bu mektubu ilk kez okuyanlar bizlerdik.
Günümüzde pek kalmayan “Hoca’ya saygı”nın değerli bir örneği idi.
Her ikisini de rahmetle anıp, gözyaşlarımızı içimize akıttık :
Çok faziletli, yüksek ahlâk sahibi, derin bilgili ve mesleğinin aşığı pek muhterem Hocam 64 senelik hayatında durmadan çalışarak ilim ve irfanla doldurup, yurduna ve etrafına saçtığı çok değerli muazzez başını, taşıdığı nurlu ve temiz gözlerini pek sevdiği yurdunu olgun bilgisinden tam faydalanılacağı çağda, temiz yüreği ile sevgili yurdunun önemli işleri peşinde koşarken, masum bir pnömoni'nin zalim pençesinde, aile ocağından uzak Ankara Numune Hastanesinin garip bir odasında, minnettar talebelerinin bütün gayretlerine rağmen, 1936 senesinin 12. ci ayının ilk haftası içinde nankör hayata gözlerini kapadığını gazetelerde okuduğum zaman; şimdiye kadar hayatta karşılaştığım derin teessür ve büyük acılarımın en ağırını yüksek ruhlu, kâmil ve pek mütevazi Hocama karşı saygı ile dolu, ölümüne içimin saf derinliklerinden gelen yeisli gözyaşlarımda dindirmeye çalıştım.
10.12.1936
İmza
Dr. Ziya Ahmet Dura
Öğrencisi, KBB Hekimi Adana
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder